Şiirsel Bir Film Denemesi Ve Bilal Korkut

Abdurrahim Kılıç

Sinemanın bir sanat olmanın ötesinde imgesel betimleme gücünün olması, onu diğer tüm sanatlardan daha etkileyici kılar. Sinema düz anlatımdan ziyade metonimler ve metaforlardan gücünü alır ve etkileyiciliği de buradan gelir.

AndreyTarkovski, şiirsel sinema kuramının öncüsü olarak kabul edilir. İnsan kötülük denen şeyi yenmek, egoizmi alt etmek ve kendini sevmek için içinde yaşadığı dünyayı anlamlandırmalıdır. Kendini anlamlı sevmenin yolu egoizmden kurtulmaktır. Babası da bir şair olan Tarkovski, sinema ve şiirin büyüsünü ustalıkla birleştirerek şiirsel sinemanın dilini kurmuştur.

Sinema hem duygusal olmalı hem de kalbe hitap etmelidir. Sinema zamanı mühürleyen bir zaman heykeltıraşlığıdır. Gerçek bir sanatçı, deney yapmaz, bulur diyen Tarkovski, zamanın yatağında gezinen insanın, mantıksal gerekçeler aramaktan kaçınmasını önerir.

Bilal Korkut, Mardin Nusaybinli bir eğitimci ama daha önemlisi zamanını ve yaşamını sinemaya mühürlemiş bir kaçkın. Çok kısıtlı olanaklarla Mardin’de zamanın yatağında bir sinema dili kurmaya çalışıyor. Birkaç ay önce şair dostum Metin Aydın bizi telefon aracılığıyla tanıştırdı. Sonra sosyal medyadan takipleşip onu Amed Radyo TV’deki Her Telden programıma konuk aldım. Hem edebiyat hem sinema bölümünde okumuş ve kendini geliştirmiş bir eğitimci ve sinema yönetmeniyle böylece tanışmış oldum.

Bilal Korkut, çağdaş Kürt şiirinin öncüsü hemşehrisiArjen Arî’nin şiirlerinden hareketle bir senaryo yazdığını ve “Bîraxane” adını verdiği filmin serüvenini anlattı. “Bîraxane” filminde David adlı bir Amerikan askerinin ve aynı zamanda antropologunArjen Arî’nin şiiri peşinde Mardin’e gelişi ve izbe bir birahanede tanıştığı farklı kişiliklerle diyalogları çevresinde gelişen olayları anlatıyor.

Hayata kebapçı çıraklığı ile başlayan ve erken yaşlarda birahanelerle ustası aracılığıyla tanışan senarist ve yönetmen Bilal Korkut, “Masama hep şiiri meze yaptım.” diyerek zamanın yatağındaki yorgunluğunu ve yoğrulmuşluğunu şiiri sinemaya katarak Tarkovski’nin izinde yeni bir arayışın kapılarını zorlamış.

“Bîraxane” filmi Duhok Uluslararası Film Festivalinde yarışan filmler arasında gösterildi. Tek mekanda çekilen ve diyalogların büyük çoğunluğunu Arjen Arî’nin şiirlerinin oluşturduğu film, kısıtlı bir bütçe ve büyük fedakârlıklarla çekildi. Tamamı Kürtçe çekilen film, bir arayış içinde olan Kürt sinemasının çok yönlülüğüne de bir vurgu oluyor.

Birçok Kürt sinemacının filmlerini başka dillerde çektiği bu dönemde Bilal Korkut’un ana diline bağlılık göstermesi ve şiirsel sinemada böylesi kararlı ve zor bir deneyselliğe girişmesi cesaret örneğidir. Neticede sinema ekonomik çıktısı fazla ve böylesi filmlerin izlenirliği de maalesef düşük seviyededir. Bir farkındalık yaratma adına söylüyorum, bu film vizyona ve internet sunumuna girdiğinde mutlaka izlenmeli!

Kalbe ve yaşadığı dünyaya bu filmle seslenen Bilal Korkut, sinemanın dilini şiirle harmanlayarak Tarkovski’nin söz ettiği sınırsız kötülüğü, iktidar olmanın egoizmini izbe bir “Bîraxane”de imgesel çağrışımlarla sorguluyor. Mantıksal gerekçeler aramadan zamanın ruhunu yakalamaya çalışıyor. Bunu yaparken hem sinemanın anlatım olanaklarını hem anadili Kürtçenin çağrışım ve imgesel zenginliğini Arjen Arî’den ilham alarak sergiliyor.

Sinema, yaşamı yeniden kurma, yeniden anlamlandırma sanatıdır. Sözcüklerle kurulan bir dünyayı ete kemiğe büründürmek, ona ruh katmak kolay değildir. Çok katılımlı ve çok katmanlı bir uğraş, bir organizasyondur. Bilal Korkut, kendini böylesi bir sanata adamış ve inanıyorum ki daha güzel filmler yazacak, yönetecek.

“Bîraxane” filmini izlemeniz dileğimle…