SÖYLENCELERİN AMACI KISSADAN HİSSEDİR

Mümin Ağcakaya

         Söylenceler toplum tarafından önem verilen ve korunmak istenen deneyimlerin birer simgesidir ve konuları çok geniştir. Toplumun bilge kişileri ve anlatım ustaları tarafından kuşaklara anlatılarak tarihin süzgecinden geçerek günümüze ulaşmışlardır. Evrensel ve sanatsal özelliği güçlü olmayan anlatımlar ise işlevini tamamlayıp unutulmuşlardır. Ancak bunlarda daha güçlülerin ortaya çıkmasında önemli bir alt yapı işlevi görmüşlerdir.

         Tatbikî bu anlatımlar eğlendirici hikâyeler olarak ortaya çıkmış olsalar da amaçları ciddidir. Sadece hoş vakit geçirmek için yaratılmamıştır. Evrenin doğasını açıklamak, toplum üyelerine başarılı olmanın örnek davranışlarını öğreten; yaradılış, bereket ve kahramanlıkları konu edinmişlerdir. Destan ve söylenceleri Bunlar toplumun tarih içindeki gelecek yolculuklarında; insanların topluluk ve toplum olmaları için gerekli olan yapıtaşları olmuş; onları birbirine bağlayan inanç, amaç, ruhsal ve kültürel toplum oluşturmalarının en önemli kılcal damarlarını oluşturmuşlardır. İnsanları birbirine bağlayan, halklaştıran, aidiyet duygusunun gelişmesine önemli katkı sağlamışlardır.

         Donna Rosenberg, söylencelerin yaratım amacıyla ilgili olarak    ‘’ Her ne kadar bizimkilerden çok daha az karmaşık toplumlar tarafından yaratılmışlarsa da, her düşünen insanın hala sorduğu sorular yanıt verirler. Ben kimim? Yaşadığım evrenin doğası nedir? Bu evrenle nasıl ilişki içindeyim? Hayatta kalabilmek için neye gereksinim var? Kendi yaşamım üstünde ne kadar söz hakkım var? Topluma ve aileme karşı olan sorumluluklarımla kendi arzularım arasında dengeyi nasıl kurarım? Nasıl tatmin edici bir hayat sürdürebilirim? Ölümün kaçınılmazlığını kendime nasıl kabul ettirebilirim?’’  sorularını sormakta ve bu soruların yanıtlarını söylencelerde bulmanın mümkün olduğunu belirtmektedir.

         Ayrıca yazar, tüm söylencelerin ortak noktasının insanları tarih boyunca birbirine bağladığını; işlenen konular farklı olsa da, toplumlar arası farklılıklara rağmen; kültürlerde birbirlerine çok benzeyen bir söylence birikimini de yarattığının altını çizmektedir.

         Her söylencenin ortaya çıkmasının bir amacı vardır. Ya anlamaya çalıştıkları evrenin doğasını, yaradılışı, topluma yeni bir ruh ve başarmak için davranış özellikleri kazandırmayı amaçlayan kahramanlık, yoldan çıkan kavimlerin ilahi güç tarafından yok edilişini konu alan tufanı, yaşamalarını sağlayan beslenme araçlarının devamı için bereket… vb. konuları işleyerek topluma bir model kişilik veya çıkış yolu bulmayı amaçlamışlardır.

         Söylenceler de ‘’ Heyecan verici bir macera öyküsü olmalarından başka, biz bu söylencelerde çok daha büyük ve görkemli biçimde, ama güçlerimizle olduğu kadar zayıflıklarımızla da kendimizi buluruz.’’

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.