TİGRİS HABER - İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın yanıtlaması istemiyle iki ayrı soru önergesi veren Tanrıkulu, ilk soru önergesinde 1990'lı yıllarda 2000 özellikle Güneydoğu'da çok sayıda yurttaşın kimliği belirsiz kişilerce “Beyaz Toros” marka araçlarla kaçırıldığını, bu olayların faili meçhul kaldığını ve ailelerin 30 yıldır adalet arayışında olduğunu vurguladı.
“Devlet sırrı” gerekçesiyle bilgi verilmedi
Tanrıkulu’nun örnek verdiği bir vakada, bir yurttaşın 34 UD 597 plakalı beyaz Toros araçla evinin önünden kaçırıldığı; ancak aradan 30 yıl geçmesine rağmen İçişleri Bakanlığı’nın “özel yaşamın gizliliği” gerekçesiyle aileye bilgi vermediği belirtildi.
Tanrıkulu, bu gerekçenin yaşam hakkı ihlallerinin üzerini örttüğünü belirterek şu soruları yöneltti:
“Bu olaylar hakkında yürütülen soruşturmaların sayısı nedir?
Beyaz Toros marka araçların o dönemde güvenlik birimlerince kullanıldığına dair kayıt var mı?
Bu kişilerin akıbetine ilişkin neden hâlâ bir açıklama yapılmadı?”
“Beyaz Toros tişörtleri ile toplumsal hafıza pazarlanıyor”
Tanrıkulu’nun ikinci önergesi ise e-ticaret sitelerinde satılan “Beyaz Toros” temalı tişörtler ve aksesuarlar hakkında oldu.
Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, bu sembolün 1990’lı yıllarda yaşanan zorla kaybetmelerin ve faili meçhul cinayetlerin sembolü haline geldiğini hatırlatarak, bu ürünlerin satışının “acıların ticarileştirilmesi” anlamına geldiğini söyledi.
Tanrıkulu, “Bu sembol bir dönemin travmasını temsil ediyor. Toplumsal yaralar üzerinden ticaret yapılamaz” diyerek İçişleri Bakanlığı’na şu soruları yöneltti:
“Bu ürünleri satan kişi veya firmalar tespit edildi mi?
E-ticaret sitelerine yönelik herhangi bir toplatma ya da denetim kararı alındı mı?
Beyaz Toros sembolünün kamusal alanda kullanılmasının yaratacağı toplumsal etkiler değerlendirildi mi?”
“Toplumsal yüzleşme olmadan adalet gelmez”
Tanrıkulu, açıklamasında, “Beyaz Toros yalnızca bir araç değil, bir dönemin karanlık hafızasının sembolüdür” diyerek devletin geçmişle yüzleşmesi gerektiğini vurguladı.
“Devlet hafızasıyla yüzleşmeden toplumsal barış ve adalet mümkün değildir” diyen Tanrıkulu, zorla kaybedilen yurttaşların akıbetinin açıklanması ve faillerin yargı önüne çıkarılması çağrısında bulundu.