Tarihi Kentler Birliğinin Merhabası!

Şeyhmus DİKEN

   (DÜNDEN DEVAM)

Milattan sonra 639 yılında kent Müslüman Araplar tarafından kuşatılarak ele geçirilince ilk işleri Mar Toma Katedralini Ulu Cami haline dönüştürmek olur. Ama şehrin fetihçi Müslüman tebaasının yerleşikleşmesi zaman alınca yaklaşık 200 yıl eski Mar Toma katedrali yeni Camii Kebir, aslında Cami, Kilise ve Havra olarak ayrı bölümlerde üç semavi dine hitap eder. 

Aslında Hıristiyanlığın ikibin yıl önce İsa ile zuhur etmesinin akabinde, 1915 Ermeni ve Süryani Soykırımına varıncaya ve sonrasına kadar bu ibadet mekânları İslami mekânların lehine sürekli el ve sahiplik değiştirir.

Ne garip tecellidir ki; inanan kullar ve önderleri hayatın hiçbir evresinde sürekli telaffuz ettikleri tanrı kelamı ve emri olan dinlerin yeryüzünde zuhur etmesinin mekânları olan Kiliseleri, Havra-Sinagogları ve Camileri birbirleriyle yarıştıran tartıştıran mekânlar olmaktan kurtaramamışlardır. Adeta birer rakip, zaman zaman da birer karşıt din karşıtlığı, özetle birbirlerini diğerine göre “Gâvurlaştıran” bir anlayışa sürüklemişlerdir.

Bunun en çarpıcı örneklerinden biri şimdiki Amed şehrinin kitaplara konu olan “Gâvur Mahallesi”dir. Mahallenin hemen girişinde şimdilerde neredeyse beşyüz yıldır birlikte yaşayan Mar Petyun Keldani Kilisesi, Dört Ayaklı Minaresi ile Şeyh Mutahhar Cami ve Surp Giragos Ermeni Kilisesi yer alır. Beşyüz yıl aynı sokağı paylaşan dini mekânlar geçtiğimiz yüzyılın başında, 1915’te büyük felakete tanıklık ederler. Üstelik mekânlardan biri Surp Giragos Ermeni Kilisesinin çan kulesinin top ateşiyle yıktırılıp kentin şeceresinde 64.500 olarak kayıt altına alınan Ermeni nüfusunun birkaç gün içinde katledilerek yok edilmesiyle hesap kesimi tamamlanmış olur.

Cami ve okul kimliğine dönüşen / dönüştürülen, kimileri de harap edilen ya da ahır ve depo haline dönüştürülen kiliseler yirminci yüzyılın Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasının “realitesi” olur adeta.

Öylesine bir din üzerinden ötekileştirme yaşanır ki; eski ibadethanelerini restore edip yeniden cemaatleri lehine kazanma / kazandırma gayretleri binbir engelle karşılaşır. Restore edilen kiliselerine bir haç monte etmek bile devasa prosedürlere takılır.

Kadim Tur Abdin, yani Tanrının Hizmetkârlarının Dağındaki 1600 yıllık Dey rul Umur-Mor Gabriyel Manastırı’nın kendini bildiği yıllardan bu yana arka bahçesi olarak bildiği mekânlar yakınındaki köy merası adı altında mahkeme kararıyla gasp edilir.

Aslında tekçi, retçi, asimilasyoncu ve inkârcı talancı cumhuriyetin sadece “İslam’ın kılıcı”na ilaveten “Türkün bükülmez bileğinin” de Türk İslam sentezi bileşkesinin zuhur etmiş hali yüzleşir kadim Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasının çok dinli, çok dilli ve çok kültürlü yapısıyla.

Belki böylesine ikibin yıllık dinler ve ibadet mekânları üzerinden bir coğrafya hesaplaşmasının yeni bir siyasal yüzleşme ve helalleşmeye gereksinimi var. Müslüman’ı, Ermeni’si, Süryani’si, Keldani’si, Rum’u, Alevisi, Musevi’si; Cami, Kilise, Havra ve Cem evi gibi diğer inanç mekânlarıyla çatışma ve birbirlerini yok sayarak ötekileştirme yerine saygı ve barış üzerinden birlikte yaşamaya ihtiyaç duyabilecek.

Kürtlerin siyasal inisiyatif kullanma becerisi buna aday (mı)? İpuçları ve göstergeleri siyaseten var. Önümüzdeki günler bu hakkaniyetli vicdana gebe… Bu sebeple şehirde Tarihi Kentler Birliği kentin kültürel ve fiziki mekânları üzerinden biraraya gelirken bir çentik atayım dedim…

 

 

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.