Mümin Ağcakaya
TİGRİS HABER - Toplumun ve kültürün oluşmasında ve devam ettirilmesindeki taşıyıcı rolünden dolayı kadını esas alarak seramikten heykeller yaptı. Kadının, annenin bu rolünden dolayı kendisini kadına karşı borçlu hisseden; seramik sanatçısı Mehmet Ali Gökdemir bir nebze de olsa borcunu ödemek için çalışmasında ana tema olarak kadını esas aldığı çalışmalarını Heybe Galeri de sergiliyor.
D.Ü. de Sanat ve Tasarım Fakültesi’nde öğretim üyesi görevini yürüten ve aynı zamanda seramik sanatçısı da olan Mehmet Ali Gökdemir seramik sanatçılığına uzanan yolculuğunu şöyle anlatıyor;
“2016 yılında Dicle Üniversitesi resim iş öğretmenliğinde yüksek lisans öğrenime başlarken seramik sanatıyla tanıştım. Lisansım da Gazi Üniversitesi resim iş öğretmenliği ana sanat heykel bölümüydü. Seramikle tanışınca seramik sanatını heykelle bağdaştırıp kendime has bir yorum ortaya koymaya çalıştım.
Çok önceden beri bir kişisel sergi fikrim vardı, düşüncem vardı. Bu düşünceyi hayata geçirmek için; öncelikle bir tema belirleme eğilimine girdim. Temayı da kültürün taşıyıcısı olan kadını; kültürün taşıyıcısı ana unsur esas aldım. Bu yüzden sergilenen 16 eserin hepsi de kadın temalı.
Kadın teması üzerinden giderek sosyolojik ve mitolojik öğeleri de kullanarak bir takım metaforlar ortaya çıktı. Sergideki eserlerin hepsi ya bir sosyolojik konuya ya da bir mitolojik konuyu temel alarak şekillendi.
Seramikle de tanışınca küçüklüğümle icra etmek istediğim sanat arasında da aslında bir bağ kurmaya çalıştım. Küçüklüğümden beri çamura bir merakım vardı. Çünkü köyümüzde yağmur yağdığında kırmızı toprakla oynar ona şekiller vermeye çalışırdım. Çamurla oynamak bana keyif verirdi. Bu yüzden seramik beni kendisine çekti.” Diye seramik sanatçılığına uzanan yolcuğunu dile getiriyor.
Seramik sanatçısı eserlerinde neden hep kadını kullandığını ise şöyle dile getiriyor;
“Kendimce düşündüğüm vakit kadının toplumun ve kültürün oluşmasındaki rolünün çok büyük olduğuna inanıyorum. En basitinden, kültürün taşıyıcısı olarak başka dildir mesela. Kültürün ilk ve en önemli unsuru dildir. Çocuk dili annesinden öğrenir. İlk öğrenme aile içerisinde anneden başlar. Bu bağlamda kültürün birinci dereceden taşıyıcısı annedir yani kadındır. O yüzden kendimi kadına karşı sorumlu hissettim. Bu eser dizisiyle kadına olan borcumu bir nebze de olsa ödemek amacıyla ana temayı kadın olarak seçtim. Bu çalışmada Mezopotamya’daki sosyolojik ve mitolojik temeller bana büyük esin kaynağı oldu.”