TÜRKİYE’DE EĞİTİMİN ÇIKMAZI: İMAM HATİP VE MESLEK LİSELERİNDE KAYBOLAN NESİL

Yahya ÖGER

Türkiye’de eğitim uzun zamandır derin bir çıkmazın içinde yol almaya çalışıyor. Yıllardır değişen müfredatlar, her dönem yeniden icat edilen sınav sistemleri ve isim değiştirmekten öteye geçmeyen reform denemeleri, artık toplumun gülüp geçtiği fakat gençliğin kaderini acımasızca belirleyen yapısal sorunlara dönüşmüş durumda. Bugün eğitim sistemi; bilgi ve değer üretmek yerine, öğrenci yığan, gençleri işsizliğe sürükleyen ve ülkenin geleceğini tehlikeye atan bir krize sürüklenmiştir. Sorun sadece akademik düzeyde değil; ahlaki, kültürel ve ekonomik boyutlarıyla ülkenin tüm damarlarına nüfuz etmiş bir çöküştür.

Bu kaotik tablonun en görünür mağdurları ise İmam Hatip ve Meslek Liseleridir. Özellikle son yıllarda tabela değişikliğiyle, altyapısı olmadan, öğretmen kadrosu planlanmadan, tek bir atölye bile kurulmadan açılan yüzlerce İmam Hatip Lisesi, sadece kendi kimliğini zedelemekle kalmadı, aynı zamanda zaten çökmekte olan eğitim sisteminin yükünü daha da artırdı. Bir gecede isim değiştirerek okul açmak ne dindar nesil yetiştirir ne de ülkenin ihtiyaç duyduğu mesleki yetkinliği sağlar. Aksine bu yaklaşım, niteliksiz ve hedefsiz binlerce öğrenciyi eğitim sistemine boca ederek, İmam Hatiplerin itibarıyla beraber Türkiye’nin geleceğini de aşındırmaktadır.

Elbette gönül ister ki dindar bir nesille birlikte becerikli, meslek sahibi, üretken ve ülkesine fayda sağlayan bir gençlik yetişsin. Fakat bugünkü uygulamalar, dindar bir nesil yetiştirmekten çok uzak; tam tersine, işsiz ve niteliksiz bir genç ordusu yaratmaktadır. Her şehre, her mahalleye aynı tip okul açmak; bölgesel ihtiyaçları, öğrencilerin yeteneklerini, ülkenin ekonomik gerekliliklerini yok saymak, artık bir eğitim politikası değil, ülkenin geleceğini karartan bir yanlıştır. İmam Hatip Liseleri bugün, yanlış politikaların sonucunda hem kendi amacını gerçekleştirmekte zorlanan hem de toplumun gözünde değer kaybeden bir yapıya sürüklenmiştir. Bu okulların bir kısmı, misyonundan uzaklaşmış, kimlik erozyonuna uğramış ve nitelik kaybı yaşamaktadır.

Öte yandan Türkiye’nin asıl kanayan yarası kalifiye eleman eksikliğidir. Sanayi, teknoloji, sağlık, enerjiden bilişime kadar her alanda nitelikli iş gücü açığı büyürken; işverenler teknisyen, usta, operatör, yazılımcı, kaynakçı, elektrikçi bulamıyor. Buna rağmen Meslek Liseleri yıllardır üvey evlat muamelesi görmekte, çağın teknolojisinden uzak, bakımsız atölyelerde varlık mücadelesi vermektedir. Üretim gücü, mesleki beceri ve teknolojik donanım gerektiren sektörler, ülke içinden karşılayamadığı iş gücünü dışarıdan temin etmeye başlamış durumda. Bu tabloyla yüzleşmek artık bir zorunluluk hâlini almıştır.

Tam da bu nedenlerle İmam Hatip ve Meslek Liseleri birbirine rakip değil, birbirini tamamlayan iki yapı hâline getirilmelidir. Artık tabela değiştirerek okul açma devri kapanmalı; vizyon, müfredat ve beceri temelli bir reform süreci başlamalıdır. İmam Hatip Liselerinin müfredatı, meslek liselerinin uygulamalı altyapısıyla entegre edilmelidir. Dinî, ahlaki ve kültürel değer eğitimiyle birlikte; bilişim, elektrik-elektronik, sağlık teknolojileri, tarım teknolojileri, mekanik, yapay zekâ ve siber güvenlik gibi alanlarda mesleki yetkinlik kazandıran hibrit okul modeli acilen hayata geçirilmelidir.

Bu dönüşüm hem İmam Hatiplerin kimliğini güçlendirecek hem de ülkenin ihtiyaç duyduğu teknik iş gücünü yetiştirecektir. Öğrenci, mezun olduğunda sadece bir kimliğe değil; bir mesleğe, bir beceriye ve bir üretim bilincine sahip olacaktır. Aksi hâlde ortaya çıkan tablo nettir: Diplomalı fakat niteliksiz bir gençlik, artan işsizlik ve çöken bir eğitim sistemi.

Türkiye’nin eğitim meselesi artık ertelenemez bir meseledir. Dindarlıkla beceriyi, ahlakla üretimi, değerle meslek eğitimini birleştiren yeni bir model, ülkenin geleceği için kaçınılmazdır. Gençliğin heba edildiği, okulların tabela süsüne dönüştüğü bu düzen, artık sürdürülemez durumdadır. Bugün yapılacak güçlü bir reform; hem İmam Hatipleri yeniden ayağa kaldıracak hem de ülkenin yıllardır kanayan mesleki eğitim yarasını kapatacaktır.

Türkiye’nin ihtiyacı; duygu dolu sloganlar değil, akıl dolu politikalar ve cesur bir eğitim devrimidir. Bu devrimin merkezinde ise üretim gücüyle donatılmış, değer temelli, meslek sahibi bir gençlik olmalıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.