Kavram olarak "ümmet", Kur'an ve İslam geleneğinde olan bir tanımlamadır.
Tarihsel olarak ırk, etnisite, dil, bölge vb. farklılıklara bakılmaksızın tüm Müslümanları ifade etmek için kullanılmıştır.
Ümmet ideolojisi, Pan-Arabizm, Pan-Türkizm, Pan-Aryanizm gibi milliyetçi ideolojilerden farklıdır. Ümmetçilik, etnik kökeni ve ırkı birleştirici faktörler olarak görmez. Ümmetçilik ideolojisini savunan hareketlere Pan-İslamist hareketler denir.
Fransız devriminden sonra (5 Mayıs 1789 - 9 Kasım 1799) dünyada ulusçuluk hareketleri yaygınlaştı. Bu durum Müslüman toplulukları da etkiledi. İslam coğrafyasında da ulusçuluk akımları baş gösterdi. Buna karşın da siyasi islam olarak tanımlanan Pan-İslamit hareketler orada burada ete kemiğe bürünmeye başladı.
Siyasi İslam ve modern anlamda, Pan-İslamist hareketin önde gelen liderleri, Cemaleddin Afganî (1839-1897), Muhammed Abduh (1849-1905) ve Seyyid Raşid Rıza (1865-1935) üçlüsüydüler. Onlar, Avrupalıların Müslüman topraklarına yönelik müdahalelerine karşı, anti-emperyalist çabalar içinde etkin fikirler ileri sürüp değişik roller aldılar. Bunlar Müslümanları emperyalist hakimiyete karşı mobilize etmek için en güçlü kuvvetin İslami birlik olduğuna inanıyorlardı.
Ondokuzuncu yüzyılın sonlarında ve yirminci yüzyılın başlarında dünyada büyük değişimler baş gösterdiğinde ve II. Abdülhamid'in tahtı sallanmaya başladığında, II. Abdülhamit, imparatorluktaki Türk olmayan diğer Müslüman halkların bağımsızlık talep ve hareketlerini önlemek amacıyla, paradigma değiştirip o ana kadar savunduğu ve sadece Osmanlı vatandaşlarının birliğini amaçlayan Osmanlıcılık fikirlerinden vazgeçip Pan-İslamizm fikirlerine yönelerek, " ittihad-ı islamiye" fikirlerini savunmuştur ve bu fikirler özellikle ondokuzuncu yüzyılın son on yılı ile ve yirminci yüzyılın ilk sekiz yılında daha da yoğun olarak savunulup teşvik edilmiştir.
Gözlemlendiği ve anlaşıldığı kadarıyla, şu an Türkiye’de "ümmet" anlayışı, tarihsel anlamında olduğu üzere; ırk, etnisite, dil, bölge, vb. farklılıklara bakılmaksızın tüm Müslümanlara eşit temel haklar ve siyasi özgürlükler tanımaktan ziyade, Müslüm-Türk egemenliği şeklinde anlaşılıp yorumlanmaktadır.
Kısaca Er-Razi olarak bilinen Ebû Abdullah Muhammed bin Ömer bin el-Hüseyin Fahreddin et-Tabîristânî er-Râzî, (1149 Rey, İran-1209 Herat, Afganistan'ı) tıp, fizik, astronomi, edebiyat, tarih ve hukuk üzerine de yazılar yazmış önemli bir Fars Sünni ilahiyatçı ve filozof), klasik ümmet teorisi için "Cami al Ulum" isimli eserinde bu günkü anlayış ve kavramlarla aynen şöyle yazar: "Dünya, bir bahçedir; su vereni hanedandır/hükümdardır, yani otoritedir, hükümettir, yürütme gücüdür. Bu otoritenin/hükümetin/yürütmenin koruyucusu ise hukuktur/şeriattır ve hukuk/şeriat aynı zamanda krallığı/yönetimi/hükümeti koruyan bir politikadır. Krallık/yönetim/hükümet ise ordunun/güvenlik birimlerinin var ettiği bir şehirdir/kaledir. Ordu/güvenlik birimleri ise servetle güvence altına alınmıştır; servet ise adalet yoluyla elde edilir/edilmelidir. Adalet ise dünyanın refahının merkezidir.
Adil olalım, adil olsunlar, ülkemiz refahın merkezi olsun!