VİDEO - Gazeteci Ramazan Öztürk: “Tanıklık, insanın vicdanıyla yaptığı bir hesaplaşmadır”

Halepçe Katliamı’nın tanığı gazeteci Ramazan Öztürk, savaş yıllarında yaşadıklarını anlattı.

TİGRİS HABER – ÖZEL

TİGRİS HABER - Savaş bölgelerinde çektiği fotoğraflarla tanınan gazeteci Ramazan Öztürk, anılarını ve yıllara yayılan tanıklıklarını kaleme aldığı “Savaş Yılları” kitabıyla TÜYAP Diyarbakır 9. Kitap Fuarı’nda okurlarıyla buluştu.

Halepçe Katliamı’nda çektiği fotoğraflarla hafızalara kazınan Öztürk, savaşın insan ruhunda bıraktığı derin izleri anlattı.

“140 ülkeye gittim, çoğunda kırılma noktalarına tanıklık ettim”

Gazetecilik yaşamında yaklaşık 140 ülkeye gittiğini belirten Öztürk, bu ülkelerin çoğunda iç savaşlar ve büyük felaketlere tanık olduğunu söyledi:

“Kitabımda sadece dört Ortadoğu ülkesini –Irak, İran, Suriye ve Türkiye’yi– anlattım. Bu ülkelerin birbirine benzeyen ortak noktaları var. Hepsinin merkezinde Kürtler var. İran-Irak Savaşı’nı yıllarca izledim. Cephe gerisinde İran halkının yaşamını, savaşın dini ve milliyetçi duygularla nasıl manipüle edildiğini, gençlerin cepheye nasıl sürüldüğünü ve çoğunun tabutlarla döndüğünü gördüm.”

“Türkiye’nin Saddam’a yardımı Kürtlerin tepkisini çekmişti”

Öztürk, savaşın Irak cephesindeki yansımalarına da tanıklık ettiğini belirterek şunları anlattı:

“Irak’ta da benzer acılar yaşandı. Türkiye’nin Saddam’a yardım etmesi Kürtlerin tepkisini çekmişti. Talabani’ye bağlı Peşmergeler bu tepkiyi göstermek için Taşluca’daki çimento fabrikasında çalışan Enka firmasının bir mühendisini, ardından bir teknisyenini kaçırmıştı.”

“Halepçe Katliamı’nda sokaklar cesetlerle doluydu”

Öztürk, Halepçe Katliamı sırasında yaşadıklarını şöyle aktardı:

“Bağdat’tan kaçıp ölümü göze alarak Halepçe’ye gittim. Halkla röportajlar yaptım, onlarla yaşadım. Yaklaşık on ay sonra katliam gerçekleşti. Şehir cesetlerle doluydu. Kitapta o gün yaşadıklarımı, gördüklerimi, hissettiklerimi ve içsel isyanımı anlattım.

Bir askerle röportaj yapmıştım. ‘Savaşı kim kazandı?’ diye sordum. Bana, ‘Kimin kazandığını bilmiyorum ama kaybeden benim. Bak bacaklarıma,’ dedi.”

“Savaş biter ama acı nesiller boyu sürer”

“Savaşların ne kadar çirkin, adaletsiz ve yıkıcı olduğunu göstermek istedim. Savaşlar bitebilir; taraflar barış imzalayabilir ama insanların kalbindeki izler asla silinmez.

Hiç kimse savaşta kaybettiği çocuğunu, eşini, annesini, babasını, evini unutamaz. O acılar kuşaktan kuşağa aktarılır. Tanıklık, insanın kendi vicdanıyla yaptığı bir hesaplaşmadır.

Savaş bittikten sonra toplumlar kendilerine şunu sormalı: ‘Niye savaştık? Değer miydi? Başka bir yol mümkün müydü?’”

“Ruanda’da üç ayda iki milyon insan öldü”

Ruanda’da çektiği haber-belgeselden de söz eden Öztürk, savaşın insanı nasıl yok ettiğini şu sözlerle anlattı:

“1994’te Ruanda’da iç savaşta üç ay gibi kısa bir sürede iki milyona yakın insan öldürüldü. Bunu körükleyen dönemin hükümetiydi. Orada hem savaş mağdurlarıyla hem de katillerle konuştum.

Devlet, suçunu itiraf edenleri ‘Gacaca Mahkemeleri’ adı verilen açık hava mahkemelerinde yargılıyordu. Halktan yedi kişi oturur, sanık suçunu anlatır, kurbanın yakınları da orada olurdu. ‘Affettim’ diyen olursa, sanık serbest bırakılırdı.

Ben sanıkların tutulduğu kampa da gittim. Onlara sordum: ‘Neden öldürdünüz?’

Verdikleri cevap şuydu: ‘Bilmiyoruz. Bize öldürün dediler, öldürdük. Kara böcekleri öldürün dediler, öldürdük.’

Gerçekten savaşın kazananı yok. İnsan hayatından daha değerli bir şey olabilir mi?”

“Gazetecilik beni değiştirdi”

“İnsan bilgi sahibi oldukça dünyaya bakışı değişiyor. Gazeteciliğe başlamadan önce ben de olaylara dar bir pencereden bakıyordum. Savaşlara tanıklık ettikçe hem fikirlerim hem de vicdanım değişti. Her tanıklık, insana kendisini yeniden sorgulatıyor.”

“Tarihi bir olayı çarpıtmak affedilemez”

Öztürk, MİT eski Müsteşarı Sönmez Köksal’ın kitabında yer alan bazı ifadelerin tarihi gerçeklerle bağdaşmadığını da vurguladı:

“Sönmez Köksal’ın, tarihe geçmiş bir olayı çarpıtarak kendisine pay çıkarması tamamen gerçek dışıdır. Eğer hafıza kaybı nedeniyle karıştırdıysa, kitabındaki diğer anılar da sorgulanmalıdır. Eğer bilinçli yaptıysa, bu daha da vahimdir; demek ki her şey kurgu.

Bu röportajı gördüğüm anda Tansu Çamlıbel’e ve T24’e açıklama gönderdim, ancak hâlâ bir düzeltme yapılmadı. Bu sadece benim meselem değil; tüm dünyanın bildiği bir olayın çarpıtılmasıdır.

Bir insan, 37 yıl sonra dünyanın tanık olduğu bir gerçeği kendine kahramanlık payesi çıkarmak için değiştiremez. Bu ne gazetecilik ahlakına, ne insan vicdanına sığar.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Diyarbakır Haberleri