“Ben geldim geleli açmadı gökler, / Ya ben bulutları anlamıyorum,
Ya bulutlar benden bir şey bekler, / Hayat bir ölümdür, aşk bir uçurum,
Ben geldim geleli açmadı gökler. / ……..”
Yerin altını ve üstünü iflas ettirip, gökteki bulutların taciz edildiği bir çağda, geçen hafta ölüm yıl dönümünü andığımız, Diyarbakırlı Yazar ve Şair Sezai Karakoç’un, “Yağmur duası” şiiri ile meramımıza giriş yapmanın, anlamlı olacağını değerlendirdik.
Ülkemiz ve yakın coğrafyamızdaki ülkelerde, seksenli yıllara kadar; köylerimizde, şehirlerimizde, nehirlerimizde, göllerimizde, tarlalarımızda yer üstü sularımızı, öyle hunharca harcadık ki, nihayetinde yer üstü sularının tükenerek, yaşamımıza yetmediği çağlara ulaştık.
Elektriğin yaygın kullanımının başladığı, seksenli yıllardan itibaren de, başta tarım olmak üzere, ihtiyaç duyduğumuz her alanda, yer üstü suları yetmeyince, yer altı sularımızı da acımasızca kullandık, kullanmaya da devam ediyoruz.
Yer altı sularını öyle vahşice kullandık ki; jeofizikçiler, Kuzey Amerika ile Kuzey Hindistan’da, 1990-2010 yılları arasında, özellikle tarımsal amaçlarla, aşırı tüketilen yer altı sularının, dünyanın kütle dengesini değiştirdiğini ve dünyanın dönme eksenini 80 derece değiştirdiğini kanıtladıklarını, bilim dünyası ile paylaşmışlardır.
Adeta su katliamının yaşandığı, yirminci yüzyılın son çeyreği ile yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğini yaşadığımız elli yılda, ülkemizde de birçok şehrimiz, başta içme suyu olmak üzere, susuzluk alarmları vermeye başlamıştır.
2025 yılı yazı biterken; Ankara, İzmir, İstanbul, Konya, Edirne ve Bursa illerimizde, şehirlerin içme suyu kaynakları olan nehir ve barajlarda, su seviyeleri % 10’ların altına düşünce, belediyelerimiz halkın suyu tasarruflu kullanmaları konusunda uyarı üstüne uyarı yaptılar ve daha geçen hafta İstanbul’da olduğu gibi, yapmaya da devam etmektedirler.
Sonbahar yağmurlarının başlaması ile içme suyundaki kritik eşik aşılmış olsa da, küresel kuraklığın yaşandığı dünyada, önümüzdeki yıllarda daha büyük sorunlar yaşayacağımıza ilişkin, yakın coğrafyamızdaki bir örnekle açıklık getirmek faydalı olacaktır.
İran’da kuraklık, yaklaşık on milyon nüfusu olan başkent Tahran’da, susuzluktan dolayı yaşamın devamını mümkün kılmadığından, İran Cumhurbaşkanı, Aralık 2025’te de yağmur yağmaz ve barajlar su tutmaz ise, vatandaşların Tahran’ı boşaltması gerekecek uyarısında bulunmuştur!
Tahran’daki su krizinin ana nedenlerinin; küresel kuraklığa ek olarak, çok fazla sayıda baraj inşası, kaçak su sondajları, tarım uygulamalarındaki bilinçsiz sulamalar vb. su katliamlarının olduğunu söylemek mümkündür.
Gelinen aşmada; iki yüz kırk yıldır coğrafyasındaki devletlere ve bu gün de İran’a başkentlik yapan Tahran, dünya genelindeki 230 büyükşehir arasında, yaşam kalitesi ile 203’üncü sırada yer almakta ve İran’ın başkentinin Basra Körfezi kıyısındaki bir şehre taşınması söz konusu olmaktadır.
En son seçenek başkentin taşınması olsa da, İran yönetimi, Tahran’daki susuzluğa son çare olarak, yağmur çalma yönteminin uygulanacağı beyanında bulunmuştur!
Adına bulut tohumlama, suni yağmurlama da denilen, yağmur çalma yöntemi için; atmosferde bulunan bulutların içine, uçaklar ya da yerden atılan roketler ile gümüş iyodür, sodyum klorür veya kuru buz enjekte edilerek, bulutlardaki su buharının yoğunlaşması ve dolayısı ile bulutun yağmura dönüşmesi sağlanmış olur.
Dünyada 1940’lı yıllardan itibaren uygulanmaya başlanan yağmur çalma yöntemi ABD, Hindistan, Avustralya, Birleşik Arap Emirlikleri(BAE) ve Rusya gibi ülkelerde yaygın olarak kullanılmakta ve hatta Çin’de, “gökyüzü nehri” adı verilen yeni bir projenin uygulanacağı kamuoyu ile paylaşılmıştır.
Son yılların en kurak dönemlerini yaşayan İran, İsrail ve BAE’nin bulut tohumlama yöntemi ile İran’ın yağmurlarını çaldıklarını ifade etmişlerdir!
İran’ın yağmur çalma iddiasını doğrulayan olay, Nisan 2024’te Dubai’de yaşanmış ve normalde bir buçuk yılda yağması gereken yağmur 24 saatte yağdırılarak, yağış ve sel felaketleri yaşanmış, şehirde hayat durma noktasına gelmiştir.
Yağmur hırsızlığından dolayı, suları büyük ölçüde çekilip tuz gölüne dönüşen Urmiye gölünü kurtarmak için, göl coğrafyasında, bulut tohumlama sistemi ile yağmur yağdırılmış ve İran’ın diğer bölgelerinde de benzer uygulamaların yapılacağı ifade edilmiştir.
Ülkemizde de, bulut tohumlama sistemi, 1990’lı yıllardan günümüze kadar özellikle Ankara, İzmir, İstanbul, Konya gibi illerimizde, barajlardaki su seviyeleri kritik düzeylere düştüğünde uygulanmıştır.
Bir yerde suni yöntemlerle yağmur yağdırılır ise başka yerlerde de yağmur yağması engellenmiş olur. Bu şekildeki uygulamalarla, hem yağmur yağdırılan ve hem de yağmasına engel olunan coğrafyaların ekosistemlerinin bozulmasına sebep olunur!
Antibiyotiklerin çok miktarda ve uzun süreli kullanımı vücuda nasıl zarar veriyorsa, bulut tohumlama ile yağmur yağdırılmasında da ölçünün kaçırılması, doğadaki toprak ve su kalitesi ile bölgesel iklim dengelerini bozar. Ayrıca sebep olunan iklim değişikliği ile ekosistemin değişmesine ve İran örneğinde olduğu gibi, çölleşme ile uluslararası çatışmalara neden olunur.
Ülkemiz yöneticileri ile ilgili kurumlarımızdan ricamızdır!
- Komşumuz İran’daki su kullanımına ilişkin hataların yaşatmaya başladığı sorunları henüz yaşamıyorken, yer üstü ve yer altı sularımızın hunharca kullanımının önüne geçilmesi, bu konuda mevcut yasaların istisnasız uygulanması ile gerekiyorsa daha sert tedbirlerin alınacağı yasaların çıkarılması.
- Günü kurtarmak adına; coğrafyalarımızda ekosistemi bozma pahasına, bulut tohumlama yöntemlerine başvurulmaması, yağmurlarımızın çalınması ile başkalarının yağmurlarının çalınmaması konusundaki insani hassasiyetimizin korunması.
- Bin bir emek ve masrafla üretilen elektrik enerjisinin, yer altı ve yer üstü su dengesini bozacak, kaçak kullanımlarına meydan vermeyecek tedbirlerin, istisnasız uygulanmasının sağlanmasıdır.
Ülkemiz insanlarından ricamızdır!
Toprağın üstündeki ve altındaki sularımızın miktarları ve temizlikleri tehdit altındadır!
Adına Yağmur çalma da denilen, bulut tohumlama ile göklerimizde felaketler yaratılmaması, yağmur dualarına mecbur kalınmaması adına, sularımızı ekonomik kullanalım, kirlenmelerine ve kirletilmelerine sebep olmayalım.
Su hayattır!!!