YAN YANA KALMAK NEDEN BU KADAR ZOR?

Bêjdar Ro Amed
Birliktelikler, neden bu kadar kolayca bitiyor?
Başlangıç Kolay, Kalıcılık Zor
İnsanlık, aşkı tarih boyunca yüceltti. Şiirler yazıldı, ilahiler söylendi, romanlar onun uğruna kaleme alındı. Ama hiçbir çağda aşk bu kadar hızlı başlamadı ve bu kadar çabuk tükenmedi. Günümüz insanı hâlâ birlikte olmak istiyor, ama birlikte kalmaya pek azı hazır. Çünkü başlangıç, güzellik ister; devam, derinlik. Başlangıçta herkes rol yapabilir ama derinlikte herkes çıplaktır.
Kırılganlıkla Yan Yana Durabilmek
Modern ilişkiler, görünmeyen bir çatışma taşıyor: Birlikte olmayı arzuluyoruz ama aynı zamanda özgürlüğümüzü korumak istiyoruz. Yakınlık isterken, içimizdeki kırılganlıkları saklıyoruz. Oysa gerçek bir ilişki, sadece iki bedenin değil, iki kırılgan ruhun yan yana durabilme cesaretidir. Çoğu insan, kendi kırılganlığıyla bile yaşamaya hazır değilken, başkasınınkine alan açmak daha da zor geliyor.
Rol Yapma Yorgunluğu
Günümüz ilişkilerinin çoğu, sahicilik yerine “olunması gereken kişi” üzerinden şekilleniyor. Kadınlar “ilham verici” olmaya çalışıyor, erkekler “güçlü” görünmeye… Ama herkesin içi başka. Bu da yavaş yavaş bir duygusal tükeniş yaratıyor. Gerçek benlik saklanıyor, gösterilen benlik yavaşça çöküyor. Sonra biri ilişkiyi terk ediyor ama aslında herkes çoktan sahneden inmiş oluyor.
Ayrılık: Cesaret mi, Kaçış mı?
Ayrılıklar bazen hakikidir, bazen zamansız. Ama son yıllarda ayrılık, bir çözümden çok bir kurtuluş gibi sunuluyor. Zorluklarla yüzleşmek yerine, başka birine geçiliyor. “Yürümedi” deniyor ama aslında yürütülmedi. İlişkide emek yoksa, sevgi de sadece anıdan ibaret kalıyor. Ve ne acı ki bugün, anılar da hızla unutuluyor.
Egonun Genişlediği, Sabırın Daraldığı Çağ
Birliktelikler neden kırılganlaştı? Çünkü insanlar artık daha hızlı inciniyor, daha az sabrediyor. Bir cümleyle küsen, bir bakışla vazgeçen bir nesil geldi. Beklentiler yüksek ama tahammül düşük. Herkes en iyisini isterken, kendisinin de yontulması gerektiğini unutuyor. Oysa ilişki, karşılıklı törpülenmedir. Ama biz, kendimizi yontmak yerine karşıdakini kırmayı seçiyoruz.
Sevgi Artık Tek Başına Yetmiyor
Sevgi güçlü bir kıvılcımdır ama kalıcı bir ateş için odun gerekir: anlayış, uyum, sessizlik, sabır… İnsanlar artık birlikte konuşmayı biliyor ama birlikte susmayı bilmiyor. Zihinlerin eşliği olmadan, kalpler bir yere kadar dayanır. Sevgi bir başlangıçtır; ama onu sürdüren, sevginin ötesindeki şefkatli zekâdır.
Yeni Bir Yan Yana Oluş Mümkün mü?
Aşkı sahiplenmekten vazgeçip eşlik etmeye geçebilir miyiz? Onu kontrol etmeye çalışmadan, onunla akmaya cesaret edebilir miyiz? Belki de yeni bir aşk biçimi, eski alışkanlıklarımızı bıraktığımızda doğar: Sahip olmayı değil, tanık olmayı öğrendiğimizde… Kıyaslamayı değil, paylaşmayı önemsediğimizde… Rekabeti değil, birlikte büyümeyi seçtiğimizde…
Aşk, Hâlâ Mümkün… Ama Dili Değişti
Aşk ölmedi, sadece dili değişti. Şimdi onu yeniden öğrenme zamanı. Bu yeni dilde kelimeler değil, varoluş hâlleri konuşuyor. Huzur, eşlik, alan açma, susma ve dokunmama hâli… Belki de aşk artık savaş değil, bir içsel bütünlük hâline dönüşmeli. Ve iki insanın bir arada “olma”sı hâline… Ve belki de en zor olan budur: savaşmadan yan yana kalabilmek. Birliktelik, artık bir başarı hikâyesi değil; bir denge sanatı. Ve o denge, ancak zihinsel esneklikle, ruhsal derinlikle ve karşılıklı özgürlükle kurulabilir. Aşk varsa, yan yana kalmak da mümkündür. Ama o aşkın biçimini artık yeniden düşünme zamanı.
Özgürlük, Sahiplenme Değil: Yan Yana Durabilmek Üzerine
Burada önemli bir nokta var: Geleneksel olarak “bağlanma” kelimesi, sahiplenme, sınırlar koyma, hatta zincirleme anlamlarıyla anlaşıldı. Oysa ilişkilerin ruhunda bu tür yükler taşıyan kavramlar, ilişkilerin özgür ve yaratıcı yanını zedeliyor. Bu yüzden “bağlanma” yerine, birlikte var olmayı, yan yana durabilmeyi, birbirine eşlik etmeyi esas alan yeni bir dil geliştirmek gerekiyor.
Özgürlük, ilişkiyi terk etmek değil; kendi bütünlüğünü koruyarak, karşındakine alan açabilmektir. Eşlik etmek, kontrol etmek değil; hayatın akışında birlikte yürümektir. Birliktelikler böyle kurulursa, gerçek bir yakınlık mümkün olur. Bu, insanın en zor ama en büyüleyici keşif yolculuğudur.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.