Yapay Zekâ Terapist Olabilir mi?

KÜBRA ÖZSAT

Bir düşünün… Dertlerinizi anlatmak için karşınızda bir insan değil, satır satır programlanmış bir yazılım var.. Sizi dinliyor, “anladım” diyor, hatta size önerilerde bulunuyor. Peki bu gerçekten terapi midir? Yoksa yalnızca iyi programlanmış bir illüzyon mu? Son yıllarda yapay zekâ destekli sohbet botları, depresyon ve kaygı yaşayan kişilere destek vermek amacıyla yaygınlaşmaya başladı. Araştırmalar, bu uygulamaların kısa vadede bazı insanlara iyi geldiğini, özellikle de yalnızlık hissini hafiflettiğini gösteriyor.

Ama bilmeliyiz ki bu etki genellikle sınırlıdır; özellikle majör depresif bozukluk, travma sonrası stres tepkileri ya da intihar düşünceleri gibi yüksek riskli ve karmaşık psikiyatrik durumlarda, yapay zekâ temelli sistemler ruh sağlığı profesyonellerinin klinik değerlendirme yapabilme, danışanla güven temelli bir ilişki kurabilme ve bağlama uygun müdahaleler geliştirebilme becerilerinin yerini alamamaktadır. Çünkü terapi süreci yalnızca sözel içerik üzerinden ilerleyen bir bilgi aktarımı değil; aynı zamanda danışanın duygu tonunu, beden dilini, sessizliklerini ve ilişkisel dinamiklerini anlamayı gerektiren çok katmanlı bir etkileşimdir; bu da ancak insanın öznel deneyim ve empatik duyarlılığıyla mümkündür.

Bu sınırlılıkların ardından gündeme gelen asıl mesele ise, etik boyuttur. Terapi, salt bilgi alışverişi değil; güven, mahremiyet ve empati üzerine inşa edilen bir süreçtir. Yapay zekâ ise her ne kadar gelişmiş algoritmalarla donatılmış olsa da bu sürecin özünde yer alan insani bağı kuramaz. Daha da önemlisi, bu tür sistemlerin topladığı kişisel verilerin nasıl saklandığı, kimlerle paylaşıldığı ve hangi amaçlarla kullanıldığı hâlâ belirsizdir. Dolayısıyla mesele sadece teknolojik bir yenilik değil; aynı zamanda güvenlik, sorumluluk ve insana dair sınırların nasıl korunacağıdır.

Etik ve güvenlik endişeleri yalnızca bireysel bir tartışma değil, uluslararası düzeyde de karşılık bulmaktadır. Birçok ülke, yapay zekânın ruh sağlığı alanındaki kullanımını denetim altına almak için düzenlemeler geliştiriyor. Örneğin, Amerika’da bir dernek tarafından kullanılan yapay zekâ destekli danışmanlık botu, gençlere sağlıksız diyet önerileri verdiği için kapatıldı. Avrupa Birliği ise yapay zekâyı terapi sunan bir “yüksek riskli alan” olarak sınıflandırıyor ve sıkı denetim şart koşuyor. Yani mesele sadece teknolojinin ne kadar iyi olduğu değil, aynı zamanda toplumun güvenliği.

Öte yandan, yapay zekânın bazı alanlarda işe yarayabileceğini de kabul etmek gerekir. Yapay zekâ, seans aralarında egzersiz hatırlatmak, duygu günlüğü tutturmak ya da kişiyi doğru zamanda profesyonel desteğe yönlendirmek için oldukça yararlı olabilir. Ancak bir “terapist” değildir. Onu ruh sağlığı profesyonellerinin yerine koymak değil, destekleyici bir araç olarak kullanmak en gerçekçi yaklaşımdır.

Klinik Psikolog Kübra Özsat

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.