Gerçekleri görmeden değişmeye veya dönüşmeye soyunmak, aslında başka bir labirentin içine düşmek gibidir. Dışarıdan bakıldığında doğru yolu buluyormuş gibi görünürsünüz, ama içeride dönüp durduğunuz bir döngü vardır.
Böyle bir çaba, kendi iç dünyamızla, yaşamla ve sistemle kurduğumuz bağı göz ardı eder. Hem bu yaşamı biz oluşturuyoruz hem de onu dönüştürmeye çalışıyoruz, ama dönüştürmek için gerekli olan ilk adımı atmayı unutuyoruz: kendi zihnimizi ve algılarımızı tanımak.
Görmeye çalışalım; Amed’ın tarihi surları arasında yürürken taşların üzerindeki zamanın izlerini görürsünüz. Dışarıdan bakıldığında sessizlik ve tarihsel derinlik huzur verir gibi görünse de, içsel huzursuzluk taşların arasından geçip zihninizi sıkıştırır.
Ya da Van Gölü kenarında bir sabah yürüyüşü, dışarıdan bakıldığında dingin bir tablo sunar; fakat zihnimizdeki taşlar hâlâ yerli yerindedir. Kendimizi tanımadan, yalnızca çevremizi değiştirmeyi denemek, boşuna bir çaba olur.
Zihni Tanımadan Değişim Ummak
Böylesine karmaşık bir yaşamın yaratıcısı bizken, zihniyetimizi dönüştürmeden, onu bilmeden, sadece söylemler veya sistemli düşünce oyunlarıyla yaşamı değiştirmeyi umuyoruz. Ve bunun için farklı farklı “devrimci” kimliklere bürünüyoruz.
Oysa bu dünya yaşamını hep birlikte yarattık.
Bir gün yolda yürürken önünüze çıkan küçük bir taş bile sizi tökezletebilir. Eğer dikkat etmezseniz, bu taş ayağınıza takılır ve düşersiniz. Biz de aynı şekilde, kendi katkılarımızı fark etmeden yaşamın “taşlarına” takılıp duruyoruz. Maskeler, dış dünyayı değiştirme çabamızın küçük ama sarsıcı taşlarıdır.
Bizleri Bu Hale Getiren Kendimiz
Madem ki biz bu yaşamı yarattık, o zaman onu bu hale getiren kendimizi değiştirmek gerekmiyor mu? En basit ve en öncelikli adım, bunu fark etmek ve kabul etmektir. Kendi kişiliğimizi samimi bir bütünlükle görmek, ilk adımı atmaktır.
Hakkari’nin yüksek dağlarında bir patikada yürümek gibi, kendi zihnimizdeki engelleri görmek ve kabul etmek de bir tırmanış gibidir. Zor, ama ulaşıldığında manzara, yani özgürlük ve farkındalık muhteşemdir.
Ve unutmayalım: bir bahçeyi güzelleştirmek istiyorsanız, önce toprağı temizlemelisiniz; taşları ve çöpü çıkarmadan çiçek ekmek mümkün değildir. İşte zihnimizi tanımadan yaşamı değiştirmeye çalışmak da buna benzer.
Maskelerin Yarattığı Çatışma
Kendi gerçekliğimizle yüzleşmeden, devrimci maskeler altında yaşamaya devam etmek, hayatı daha fazla yaralar. Bu maskeler yaşamı sıkıştırır, böler ve çatışma içinde bırakır. Ve çoğu zaman, bu durum onarılması zor yaralar ve derin sıkıntılar doğurur.
Urfa pazarlarında insanlar birbirine gülümser, alışveriş yapar; dışarıdan bakıldığında hayat canlı ve neşelidir. Ama içlerindeki beklentiler, geçmişin yükleri ve çözülmemiş çatışmalar hâlâ oradadır. Maskeler, gerçekliği gizler ve yaşamı parçalar.
İçsel Dürüstlüğün Önemi
Önemli olan, kendimize karşı dürüst olmaktır. Dış dünyayı değiştirmeye çalışmadan önce, iç dünyamızdaki katkıları ve yanlış yönlendirmeleri görmek gerekir.
Mardin’in taş sokaklarında yürürken eski evlerin sıcaklığını hissedersiniz; ama insan ilişkilerinde dürüstlük ve samimiyet olmadan, bu sıcaklık geçici ve yüzeyseldir. Gerçek dönüşüm, maskeleri çıkarmak ve kendi zihinsel yapımızı anlamakla başlar.
Küçük bir örnek: Bir arkadaşınıza kızgınsınız, ama öfkenizin kaynağı aslında onun değil, sizin kendi beklentileriniz. Bunu fark etmek, hem öfkenizi hem de ilişkinizi dönüştürür.
Değişimin İlk Adımı
Şenşakrak bir yaşam istiyorsak, önce onu engelleyen zihinsel faktörleri ortadan kaldırmalıyız. Bu faktörler kalkmadan özgür bir yaşam doğmaz. Değişim, büyük söylemler veya toplumsal devrimlerle başlamaz; zihnin ve kalbin içten temizlenmesiyle başlar. Her küçük farkındalık, bir adım ileri demektir. Kendimizi görmek, hatalarımızı kabul etmek ve sorumluluk almak, yaşamın şekillenme biçimini değiştirir.
Görerek Dokunmak
Zihnimizi ve yaşamı bir nehir görerek dokunalım: Eğer nehirdeki taşları ve engelleri temizlemezsek, su akmaz, çamur birikir ve hayat durulur.
Kendi içsel engellerimizi temizlemeden dış dünyayı değiştirmeye çalışmak, nehrin çamurunu görmezden gelmek gibidir. Nehir akmazsa yaşam durur; akarsa hem kendimizi hem dünyayı besler.
Son Söz: Kendimizi Görmek Özgürleştirir
Gerçeği görmek, maskeleri çıkarmak ve zihni dönüştürmek, yaşamı dönüştürmenin ilk ve en temel adımıdır.
Bunu başardığımızda, yaşam ve dünya da yavaş yavaş değişim yoluna girer.
Gerçek özgürlük, önce kendimizde başlar. Ve o zaman, yaşamın neşesi, huzuru ve derin şefkati bize kendiliğinden gelir.