‘Yılana bile dokunulmaz’

NACİ SAPAN

Çocukluk yıllarından hepimiz hatırlarız;

Büyüklerimiz, bizlerin büyüme yıllarına katkı sunmak adına, çevreye, topluma faydalı bireyler olarak yetişmemiz için geçmişten, yaşanmışlıklardan örnekler verirlerdi.

 

Örnek çok, ama insana verilen değerler çerçevesinde ‘su’ ve ‘yılan’ örneği bence en çarpıcı örneklerin başında geliyor. Büyüdükçe, insanla, yaşamla, toplumla daha geniş tabanlı buluşmalar söz konusu olunca bunu daha iyi anladık.

 

Evimizde, mahallemizde, okulumuzda çocukluk şakalarının içine sıkışmış haylazlıkların söz konusu olduğu anlardaki bilinçsiz davranış biçimleri olurdu. Bunların tümünü eleyerek su içen birine dokunma anlarındaki uyarıyı hepimiz hatırlarız. Su içen birine dokunulduğunda tatlı bir tepki alınır, su içerken birine dokunulmaması gerektiği hatırlatılırdı ve ‘Su içene yılan bile dokunmaz’ denilirdi.

 

Bu atasözü tek başına ne ifade ediyor diye düşünebiliriz, ancak çocukluk yıllarında çok ta anlam veremediğimiz bir öğüt olarak hepimizin aklına takılı vaziyette eminim duruyordur. Bende takılı durduğu içindir ki konuya faydası olur diye yazının ana teması olarak konuşmak istedim.

 

Masumiyet içinde savunmasız bir şekilde ihtiyaç gideren birine/birilerine dokunulmaması gerektiğine işaret eden atasözü, aynı zamanda insana verilen değerin anlamına ve sonsuzluğuna işaret ediyor.

 

‘Su içene yılan bile dokunmaz’ olarak kafalarımıza yer eden atasözünün aslı

‘Su içen yılana bile dokunulmaz’ olduğu gerçeğini de gözden kaçırmıyoruz. Her ikisi de bireysel ve toplumsal yaşam için geçerli ve anlamlıdır, ihtiyaç gideren masum birilerine dokunmamaya işaret ettiği için.

 

Bir takım ‘meczuplar’ ABD’yi bahane ederek Diyarbakır’da ihtiyaç gideren masum, savunmasız insanların suyunu, yemeğini, ekmeğini yerlere dökerek ‘cihat’ a katkı sunduklarını zannettiler. Spontan gelişen bir olay olmadığını biliyoruz. Sadece ‘masum’ bir protesto gösterisi olarak kalsaydı anlaşılır bir tarafı olurdu. Ancak, yemekleri yere dökmekle sınırlı olmayan, iftar çadırlarını da yıkan zihniyetin bu pratiğine bakarak Ortadoğu’daki örneklerine göz attığımızda, su içerken yılana da insana dokunma konusundaki sınırsızlıklarını daha iyi anlıyoruz.

 

Filistin’deki, Irak’taki, Suriye’deki katliamları eş değer tutmayan, bu konuda tepkilerini ortaklaştırmayan zihniyetin, İslamiyet’e nasıl zarar verdiğini/verebildiğini Diyarbakır Dağkapı meydanında çok net gördük. Bir taşla birkaç kuş vurma gibi bir planın ürünü olan saldırı elbette kabul edilemez.

Yükleniyor...

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.