Şeyh Sait ve arkadaşları nerede yargılandılar,Nerede asıldılar?
Diyarbakır tarihinde, ayni zamanda Kürt Tarihi içinde önemli yeri olan Şeyh Said efendinin gerçekleştirdiği 1925 Kıyamı sonrasında yakalanan harekatın önemli şahsiyetlerinin yargılanmaları Diyarbakır’da yapıldı.
Bu elbette önemli ve anlamlıydı.
Çünkü; nasıl ki Mekke Müslümanlar için KABE, Kudüs de Yahudiler için AĞLAMA DUVARI ise, Diyarbakır da öteden beri Kürtlerin kutsal kenti, Kürdistan’ın başkenti sayılmıştır.
Bu nedenle mevcut yönetim, Şeyh Sait ve arkadaşlarının burada yargılanıp mahkum edilmelerini ve infazların burada yapılmasını UYGUN(!) bulmuştur
Öyle de olur.
Bilindiği gibi, kıyamın hemen ardından acele ile Diyarbakır’da bir ŞARK İSTİKLAL MAHKEMESİ oluşturulur.
Bunun için de en uygun yer olarak Mardinkapı’ya yakın Deva Hamamı karşısında, Cemalyılmaz Mahallesi, Muallak Sokak’taki Rum Kilisesi seçilir. Burası o güne kadar sinema olarak kullanıldığı için her şeyiyle hazır bir yerdi.
Evet. Diyarbakır’ın ilk sessiz sineması bu kilisedeydi.
Burası mahkemeye tahsis edilince sessiz sinema Eski Yoğurt Pazarı’nda, Eski Borsa Hanı sokağında ve Çardaklı Hamamı yakınındaki Süryani Katolik Kilisesi’ne taşındı…
Denizli milletvekili Mazhar Müfit Kansu başkanlığında kurulan Şark İstiklal Mahkemesi günümüzden 89 yıl önce 12 Nisan 1925 günü göreve başladı.
Çok süratli bir biçimde çalışan mahkeme, yargılamaları acele ile yapıyor ve verilen kararlar ayni gece yerine getiriliyordu.
14 Nisan 1925 günü başlayan ilk duruşmada Dr. Fuat ve Siverekli Şeyh Eyüp iki gün içinde yargılanıp idama mahkum edildiler ve 17 Nisan günü İçkale’nin hemen girişinde, adliye yolunda bulunan dut ağaçlarına asılarak infaz edildiler.
15 Mayıs 1925 günü başlayan ikinci duruşmada, Damat Ferit Paşa zamanında Danıştay başkanlığı yapmış olan Seyid Abdülkadir ve arkadaşları yargılandılar.
İstanbul’da yakalanıp Diyarbakır’a getirilen Seyit Abdülkadir ile oğlu seyit Mehmet ve arkadaşlarının yargılamaları 12 gün sürdü. Sonuçta, Seyit Abdülkadir, oğlu seyit Mehmet, Palolu Abdullah Sadi, Bitlisli Kemal Fevzi, Hani eşrafından Haci Ahdi ve Hoca Askeri idam cezasına çarptırıldılar ve 6’sı da 27 Mayıs günü sabaha karşı Ulucami önündeki belediye parkında asıldılar.
İnfazdan önce, son istekleri sorulduğunda Seyit Abdülkadir yetkililere,kendisinin oğlundan önce asılmasını rica etti ise de bu isteği kabul edilmedi ve gözlerinin önünde önce oğlu asıldı.…
Şeyh Said ve arkadaşlarının yargılanmalarına ise 26 Mayıs günü başlandı.
Toplam 81 kişinin yargılandığı bu dava 28 Haziran günü sona erdi ve sonuçta Şeyh Said dahil 46 kişi asılmasına karar verildi
46 kişinin infazı Dağkapı ile Fiskayası arasındaki yolda, yol boyunca kurulan darağaçlarında gerçekleştirildi.
İki gün öncesinden hazırlanan infaz alanında, kent yöneticileri ve askeri erkan için bir tribün kurulmuş, halkın da infazları izleyebilmesi için şehirde tellallar aracılığı ile çağrılar yapılmıştı…
1965 yılında benim de hazır bulunduğum bir radyo programında bu konudaki izlenimlerini anlatan Sağlık Koleji Müdürü Eğitimci sayın Vehbi Dabakoğlu, infazları izlemek üzere, o yıllarda Fis Kayası üzerinde bulunan okuldan alınan lise öğrencilerinin de tören alanına götürüldüğünü, kendisinin de öğrenciler arasında bulunduğunu anlatmıştı…
İnfazlardan sonra asılanlar ayni gece içinde ve gizlice Dağkapı’da bulunan mezarlığa defnedildiler.
Eskiden Dağkapı mezarlığı, hemen çıkışta günümüzde Orduevi’nin bulunduğu alandaydı. 1930’lu yıllarda mezarlıkların bir bölümü kaldırılarak yerine Halkevi, Orduevi ve Vali Konağı yaptırıldı.
Son olarak 1960’li yıllarda Orduevi’nin arkalarında yaptırılan Bulca Salonu ve sosyal tesislerinin temelli kazılırken, bu bölgede çok sayıda mezar bulundu. Mezarların içi iskelet doluydu.
Ne var ki bu alan bir gece içinde temizlenerek inşaat devam ettirildi. Askeri ihtilal sonrası olduğu için bu olay basına yansıtılamadı…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.