Tarhan ailesi öldürülen babaları için adalet istiyor

Tarhan ailesi öldürülen babaları için adalet istiyor
Bingöl’de 25 Mayıs 2019'da işlenen bir cinayet dosyasında 12’si akraba 13 kişinin sanık olarak yargılandığı davada bir tek tutuklu sanık yok. Maktul Mehmet Halit Tarhan’ın oğlu Yasin Tarhan adalet istiyor. Babasının öldürüldüğü davada tüm sanıkların tutuksuz yargılanmasının vicdanları yaraladığına vurgu yapan Tarhan, adaletin yerini bulmasını istiyor.

Bingöl’de 3 yıl önce arazi anlaşmazlığı nedeniyle Abdülselam Tarhan akrabası olan Hüseyin Beyaztaş’ı öldürdü. Bu olaydan kısa bir süre sonra Mehmet HalitTarhan köyde silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Olay sonrası Beyaztaş ailesine mensup 13 kişi gözaltına alındı. İfadelerin ardından mahkeme 4 kişinin tutuklanmasına karar verdi. Ancak kısa bir süre sonra tüm sanıklar tahliye edildi. Dosyaya bakan savcı ve avukatın itirazına rağmen mahkeme geri adım atmadı. Maktul Mehmet HalitTarhan’ın avukatı ve oğlu ve Yasin Tarhan dosyanın geldiği aşamaya ilişkin Tigris Haber’e konuştu.

Olay üzerine köyden ayrılarak mezraya taşındık

Akrabalarından birinin arazi yüzünden köylerindeki Beyaztaş ailesinden birinin öldürülmesi üzerine başlayan ve kan davasına dönüşen süreci aktaran Yasin Tarhan şöyle konuştu:  “Hani ilçesi Uzunlar köyü. 2017’nin sonları. Abdülselam Tarhan Hüseyin Beyaztaş’ı tarla yüzünden öldürdü. Abdülselam Tarhan, babamın amcasının oğludur. Tarla Abdülselam Tarhan’ındır. Hüseyin Beyaztaş, Abdülselam Tarhan’a demiş ki, ‘ille o tarlayı senden alacağım’. Bunun üzerine ikisi birbirini tehdit ederek aralarında husumet gelişti. Bunun üzerine ikisi de tarlanın üzerine gitmiş ve orada Abdülselam Tarhan Hüseyin Beyaztaş’ı silahla öldürmüş. Büyük ihtimalle Hüseyin Beyaztaş Abdülselam Tarhan’a demiş ki, ‘iki tane karın var gerekirse birini senden alacağım’. Tüm yaşananlardan sonra biz de husumet büyümesin diye köyden ayrıldık. Köyümüz 100 hane civarında ve bizimkiler de köyde 12 hanedir. Abdülselam Tarhan Hüseyin Beyaztaş’ı öldürdükten sonra biz de köyden ayrılarak mezraya gittik. Mezra’da yeterli yer olmadığı için bir amcam Diyarbakır’a iki amcam Adana’ya gittiler. Bizim aile köyden çıkıp başka yerlere gidince onlar da bizim evlerimizi, ahırlarımızı samanlarımızı yaktılar. Hayvanlarımızı bıraktılar, römorkumuzu çaldılar. Sondajlarımızı kestiler, taş bıraktılar ve hala da aynı şekilde duruyor.”

tarahanlar.jpg

Yaşanan olaydan dolayı husumetin büyümemesi için köyden ailecek ayrıldıklarını dile getiren Yasin Tarhan, şunları söyledi: “Biz husumet büyümesin diye hiçbir gün onların gözlerinin önünde gezmedik. Ama onlar yine de illa babamın peşindeydiler. Mehmet Ali Tarhan benim babamdır. Niçin babamın peşindeydiler; babam olay olmadan önce Abdülselam Tarhan babamı aramış (Babam da Karlıova’daydı) ve git bak demiş kim o tarlayı sürmüş diye. Babam da bunun üzerine Hüseyin Beyaztaş’ın kardeşi Cevdet Beyaztaş’ı aramış ve demiş ki, ‘aralarında ne husumet varsa anlaşalım ki, olay büyümesin’. Cevdet Beyataş da 5 yıldır Hüseyin Beyaztaş’la konuşmadığını söylemiş. Babam bunun üzerine Hüseyin Beyaztaş’ın oğlunu aramış ve olayın büyümemesi için anlaşma yoluna gidilmesi gerektiğini söylemiş. Murat Beyaztaş da demiş ki, ‘babamın ikinci karısının 15 yaşında bir çocuğu var ve tarlayı alıyorsa da onun için alıyordur’. Bu konuşmadan bir gün sonra Abdülselam Tarhan Hüseyin Beyaztaş’ı öldürdü. Bunun üzerine babamın peşine düştüler. Babam 8 ay Adana’ya gitti. Daha sonra Bingöl’e geçti. Babam Bingöl Genç arasında bir ahır kiraladı ve hayvan besledi. Babam 8 ay orada hayvan besledikten sonra hayvanları mezbahaneye götürmek için sıra almaya gitmiş. Bu sırada Cevdet Beyaztaş’ın oğlu babamı mezbahane’de görmüş. Hamdullah Beyaztaş babamı takip etmiş ve babası Cevdet Beyaztaş’ı aramış ve babamı gördüğünü söylemiş. Cevdet Beyaztaş da ‘takip et biz de geliyoruz’ demiş. Bu anlattıklarım onların kendi ifadeleridir ve dava dosyasında da vardır. 12-13 kişi gelip babamın yerini görmüşler. 2019 Mayıs ayının 23’ünde babamı görmüşler ve 24’ünde de Bingöl’e giderek babamın bulunduğu yerin etrafını sarmışlar. 25 mayıs sabahı babamı burada vurmuşlar. Saat 03:00-07:00 arasında olay yerinde bulunmuşlar. Olaydan sonra 3 grup halinde olay yerinden ayrılmışlar.”

tarhan.jpg

İfadeler çelişkili

Olayın sanıklarının ifadelerinde çelişki olduğuna işaret eden Yasin Tarhan, “ Olay olduğu gün Bingöl’de Jandarma tarafından yakalananların ifadesi alındı. Bu ifadeler alındığında Cengiz Beyaztaş diyor ki, ‘ben köyde çift sürüyordum’. İkinci ifadesinde ise Diyarbakır Sur’da çalıştığını söylüyor. Vehbi Beyaztaş ise o gün Cengiz Beyaztaş ile beraber olmadığını ve birlikte çalışmadığını söylüyor. Yani ifadelerde çelişkiler var” ifadelerini kullandı.  

‘İçeride olmaları gerekenler şuan dışarıdalar’

Dava dosyasındaki sanıkların tümünün serbest kalmasının adalete olan güvenlerini sarstığını ifade eden Yasin Tarhan, “Birinci mahkemede firari olan Murat Beyaztaş dışında hepsi tutusuz yargılanmak üzere serbest kaldılar. İkinci duruşmaya ise firari olan Murat Beyaztaş da katıldı ve o da tutusuz yargılanmak üzere serbest kaldı. Babamı planlayarak öldüren 13 kişinin hepsi de tutusuz yargılanmak üzere serbest. Bu cinayetin planlı olduğunu ben değil bu ülkenin Cumhuriyet Savcısı söylüyor. İddianamede bunlar belirtilmiş. Planlayarak, kasten adam öldürme olayı var ama bu davada bir tane deseniz tutuklu yok. İçeride olmaları gerekenler şuan dışarıdalar” diye konuştu.

‘Şuan dışarıdayız ve evimize gitmek istiyoruz’

Ailesi ile mezrada tek odalı evde yaşayan Yasin Tarhan, adaletin sağlanmasını ve köylerine dönüş ortamının harılanması gerektiğini belirterek, “Ben annem ailem şuan mezrada tek odalı bir evde yaşıyoruz. Mutfağımız dahi yok. Biz bu koşullara rağmen husumet büyümesin diye bugüne kadar köye de gitmemişiz. Şuan dışarıdayız ve evimize gitmek istiyoruz” dedi.

img_0521.jpg

‘Somut delillere yoğun şüpheye rağmen davada tutuklu tek sanık yok’

Yasin Tarhan’ın babası Mehmet Ali Tarhan’ın öldürüldüğü davanın müdahil avukatlarından Cafer Koluman ise dosyaya ilişkin şunları söyledi:  “Bingöl 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde takip ettiğimiz bir cinayet dosyası var. Bingöl’den bir avukat arkadaşla birlikte müdahil vekili sıfatı ile görev almaktayız. Aslında savcılık güzel de bir iddianame düzenlemiş. Kan davası saikıyla insan öldürme suçu gerekçesiyle 13 kişi hakkında dava açılıyor. Bu 13 kişiden 12’si birbiriyle yakın akraba; amca, oğul, baba yeğen vs. Söz konusu olan planlı işlenen biri cinayet dosyasıdır. Açık söylemek gerekirse bu iddianame karşısında adil bir yargılama bekliyorduk. Çünkü 2 kişi hakkında yakalama kararı vardı ve 3 kişi ise tutukluydu. Cinayet’in gerçekleştiği tarih 25 Mayıs 2019. Cinayet, Ramazan ayında Bingöl merkeze yakın Kılçadır adlı köyde sabah saatlerinde gerçekleşiyor. Bizim müvekkilimizin yakını burada sanık olan Beyaztaş ailesinden birini öldürüyor. Bunun soruşturması açıldığı halde cinayetin üzerinden iki buçuk yıl geçmesine rağmen henüz fail yakalanmamış ve dolayısıyla karşı taraf da intikam almak saikıyla bu olaydaki esas failin amca çocuğu olan bizim müvekkilin babasını öldürüyorlar. Yani, maktul bu his ve saik ile öldürülüyor. Dolayısıyla kan davası gütme saikıyla dava açılmıştır. Ortada somut birçok delil olmasına rağmen davada tek bir tutuklu sanık bulunmamaktadır. Nedir ortadaki somut deliller: Abdülselam Tarhan, Beyaztaş ailesinden Hüseyin Beyaztaş’ı öldürdüğünde karşı tarafın evlerine saldırılar oluyor ve Tarhan ailesi köyü terk etmek zorunda kalıyor. Zaten maktul de husumet büyümesin düşüncesiyle köyü terk ediyor ve Bingöl ilinde bir köye yerleşiyor. Maktul, köyde bir hayvan çiftliği kiralayarak geçimini sağlamaya çalışıyor. Eşi ve çocukları ise bir mezraya yerleşiyor. Maktul, çiftlikte beslediği hayvanları satabilmek için mezbahaneye gittiği sırada Beyaztaş ailesinden birileri tarafından görülüyor ve yakınlarına haber veriliyor. Buna ilişkin dosyada 3 tane de tanık var. Aynı gün harekete geçiliyor. Bingöl’e geldiklerine dair PTS (Plaka Tanımlama Sistemi), MOBESE kayıtları var. Et Balık Kurumu önünde buluşmaları var. O günün akşamı ise Diyarbakır’a dönüyorlar. Bir gün sonra tekrardan keşif için gidiyorlar. Yani 12 kişilik akraba grubu elbirliği ile hareket ederek, kimisi Elazığ üzerinden kimisi Bingöl yolu üzerinden gidiyorlar, keşiflerini yapıyorlar. Olay 25 Mayıs 2019 sabah 06:00 sularında gerçekleşiyor. Olayın olduğu sabahtan önceki akşam saat 21:00’dan olay anına kadar hatta bir saat sonrasına kadar bu grup (5-6 kişi) arasında yoğun bir telefon görüşmesi gerçekleşiyor. Bunu HTS kayıtları bize gösteriyor ve görüşmelerin hepsi aynı mahalde. Olayın gerçekleştiği yer de bazı Çaytepe istasyonundan alıyor. Dolayısıyla PTS, HTS, MOBESE kayırları ve tanık beyanlarına rağmen 7 ay sonraki ilk duruşmada bütün sanıklar tahliye edildi. 4 tutuklu vardı ama biri duruşmadan önce tahliye edildi.2 kişi hakkında da yakalama kararı vardı. Yani ilk duruşmada (26 Aralık 2019) 3 kişi de tahliye edildi.”

Tahliyelere itirazımız reddedildi

Sanıkların tahliyesine itirazda bulunduklarını kaydeden Koluman, şöyle konuştu: “Tabii Savcı sanıkların tutukluluğunun devamını istedi. Biz de tutukluluğun devamı yönünde talebimizi dile getirdik. Sonrasında salıverilmelere ilişkin itirazda bulunduk ve tutukluluğun devamını talep ettik. Savcı da tutukluluğun devamı yönünde mütalaa verdi ve itiraz üzerine dosya Bingöl 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gidiyor. Bingöl 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Savcısı da bahsi geçen şahısların tutuklanmaları yönüne beyanda bulundu ama her iki mahkeme de tahliye kararına itirazımızı reddettiler. Tahliye kararının yerinde bir karar olduğu ve usule, yasaya uygun olduğu belirtildi.”

‘Ortada yoğun şüphe olduğu halde bu dosyada bir tek tutuklu sanık yok’

Adaleti ve vicdanı yaralayan bir karar olduğuna dikkat çeken Koluman, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ortada bir cinayet davası var. Kamu davası yürütülmesi ve mahkemenin resen soruşturması gerekir. Ancak mahkemenin bu dosyadaki tutumuna baktığımız zaman taleplerimiz olmadan resen bir araştırma içine girmiyorlar. Ellerinde bu kadar veri varken çok rahat bir şekilde tahliye kararı verdiler. Bu tahliye kararları bizde şüphe uyandırdı. Bu dosyada 2’inci duruşma ise 6 Şubat’ta yapıldı. Bu duruşmada verilen tahliye kararlarının vicdanları yaraladığını belirtmemize rağmen herhangi bir gelişme yaşanmadı. Şimdi ortada bu kadar şüphe varken ve müvekkillerin de şüphesi bu doğrultuda iken söz konusu tahliye kararları kişilerin kısasa kısas bir etkileşime teşvik eden bir işleve yol açma ihtimaline dikkat çektik. Eğer kişilerin adaletten beklentileri gerçekleşmeyecekse haliyle bu durum kişileri kendi adaletlerini kendilerinin sağlaması pozisyonuna itmekte olduğuna dikkat çektik. Bu kararın bu nedenle sıkıntılı bir karar olduğunu ve hakkaniyete uygun olmadığı, adil olmadığı düşüncesiyle yeniden bu şahısların tutuklanması gerektiğini, aksi halde vicdanların rahat olmayacağını ve yarın ne olacağının da bir garantisinin olmayacağını ve insanların adalete olan güvenlerinin azalacağını belirtmemize rağmen maalesef 2’nci duruşmada da taleplerimiz görmezden gelindi. Ortada yoğun şüphe olduğu halde bu dosyada bir tek tutuklu sanık yoktur.”

‘Bu dosya kısa sürede bitirilmeye çalışılıyor’

Tahliye kararlarının verildiği duruşmanın sonrasındaki ilk duruşmada vicdanları rahatlatan bir karar beklentilerinin de boşa düştüğünü dile getiren Koluman, şunları söyledi: “Açıkçası 2’inci duruşmada vicdani bir karar bekliyorduk. Bu kararı göremeyince de yapacak tek bir şey vardı ve bütün heyetin reddini içeren bir dilekçeyi sunduk. Mahkeme Heyeti’nin tarafsızlığını şüpheye düşürdüğünü, dolayısıyla bu saatten sonra yargılamaları yapmaları halinde asla tarafsız davranmayacaklarını verilen bu tahliye kararıyla birlikte artık tarafsız davranmayacaklarını belirterek, mahkeme heyetinin reddi hususunda dilekçemizi 13 Şubat’ta gönderdik. Bir hafta sonra dilekçemize cevap verildi. Bingöl 2’inci Ağır Ceza Mahkemesi hakim reddi konusunda bir usulsüzlük olmadığı gerekçesiyle hakimi ret talebimiz reddedilmiş oldu. Dolayısıyla bir anlamda bu mahkemede yargılanmaya mahkum edildik. Ortada hakkaniyete, hukuka aykırı bir karar, tutum var ve bu durum vicdanları yaralıyor. Bu dosya kısa sürede bitirilmeye çalışılıyor. 6 Şubat’ta yapılan duruşma 31 Mart’a ertelendi.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.