Taşeronluk kalkmıyor, amele pazarı kuruluyor!

Taşeronluk kalkmıyor, amele pazarı kuruluyor!
Taşeronluk kalkmıyor, amele pazarı kuruluyor!

Hükümetin taşeron işçilere kadro düzenlemesini eleştiren ve söz konusu düzenlemeyi hükümetin bir seçim yatırımı olarak değerlendiren DİSK Genel İş 2’Nolu Diyarbakır Şubesi Eş Başkanı Ramazan Kızıltepe, “Hükümetin, taşeron işçilere kadro açıklaması hem bizde hem de işçi arkadaşlarda büyük bir heyecana neden oldu. Fakat daha sonra baktık ki, aslında söylendiği gibi bir durum yok. Yani adı değişse de taşeronlaşma devam ediyor” diye konuştu.

4500 taşeron işçisinin örgütlü olduğu, DİSK Genel İş 2’Nolu Diyarbakır Şubesi Eş Başkanı Ramazan Kızıltepe, hükümetin yaptığı yeni düzenlemedeki Özel İstihdam Bürolarını ise, Kölelik Bürosu olarak tanımladı. Kızıltepe, “Diyarbakır’da Bağlar Dörtyol’da amele pazarı vardı. Herhangi bir kurum ya da vatandaşlardan herhangi birinin ameleye ihtiyacı olduğunda oraya gider ihtiyacı kadar ameleyi alırdı ve işi bittiğinde de amelelere yol verilirdi. Şimdi bu özel istihdam bürosunun amale pazarından ne farkı var. Hükümetin, Özel İstihdam Bürosu bir amale pazarı gibi çalışacak” değerlendirmesinde bulundu.

Hükümetin seçim vaatleri arasında da yer alan, Taşeron işçilere kadro meselesine dair henüz kesinleşmiş durum söz konusu olmamakla birlikte hükümet kanadından basına yansıyan bir takım açıklamamalar taşeron işçilerin kadro hayalini karşılamaktan uzak gözüküyor. Taşeron işçiler arasında asıl, yardımcı ayrımı ve kadroya alınacak işçilerin sosyal haklarından feragat etme gibi kimi konularda hükümet geri adım atarken söz konusu düzenleme mevcut haliyle dahi birçok soru işaretini ve hak gaspını bünyesinde barındırıyor.

Taşeron işçilere kadro meselesini, 4500 taşeron işçisinin örgütlü olduğu, DİSK Genel İş 2’Nolu Diyarbakır Şubesi Eş Başkanı Ramazan Kızıltepe ile konuştuk.

Hükümetin, Taşeron işçilere kadro düzenlemesini gazetemize değerlendiren DİSK Genel İş 2’Nolu Diyarbakır Şubesi Eş Başkanı Ramazan Kızıltepe’nin konuşmasından satırbaşları şöyle:

“Şubemizde örgütlü olan Taşeron işçi sayısı 4500’dür”

 “Şubemiz tamamen işlerde çalışan, hizmet alımı dediğimiz işçi emekçi arkadaşlardan oluşmaktadır. Şuanda şubemizde örgütlü olan işçi sayısı 4500’dür. Bu arkadaşlarımızın tümü, belediyelerde, hastanelerde çalışan arkadaşlarımızdır. Biz sadece belediyelerle sınırlı bir üyelik yapmıyoruz. Devlet hastanesi ve Selahattin Eyyübi hastanesinin de yetkileri bizde. Doğum hastanesinde de çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

“Adı değişse de taşeronlaşma devam ediyor”

Hükümetin, taşeron işçilere kadro açıklaması hem bizde hem de işçi arkadaşlarda büyük bir heyecana neden oldu. Fakat daha sonra baktık ki, aslında söylendiği gibi bir durum yok. Yani adı değişse de taşeronlaşma devam ediyor. Şuan yapılan şey şu; taşerondan özel sözleşmeli personel statüsüne bir geçiş var. Tabii ki, bu da henüz tam anlamıyla netleşmiş değil. İlk açıklamalarda,  İl özel idaresi ve belediyelerin kapsam dışında kalacağı ama son açıklamalarda ise, burada çalışan taşeron işçilerin de kapsama dahil edildiği yönünde bir izlenim yaratılmakta. Taşeronda kadro bekleyen tüm işçi emekçi arkadaşlarımız bugün özel sözleşmeli olarak bir statüye alınmaktadır. Ancak burada da sınav ve güvenlik soruşturması gibi şartlar ileri sürümektedir. Açıkçası böyle bir şeyi doğru bulmuyoruz, çünkü çalışan arkadaşlarımızın birçoğunun okuma yazması yok. Yani 10 15 yıldır çalışan arkadaşlarımız arasında okuryazarlığı olmayan işçi emekçi arkadaşlarımız mevcut. Ve böyle bir sınav şartı ile bu arkadaşlarımızla sözleşme yapılmayacaktır.

“ ‘Güvenlik soruşturmasının’ hangi amaçla yapıldığını da anlamakta güçlük çekmekteyiz”

Birinci derece akrabalarında herhangi bir soruşturmaya maruz kalan biri bulunan arkadaşlarımızın, ‘güvenlik soruşturması’ adı altında sözleşme dışı kalması da kabul edilir bir durum değildir. İşe alınan taşeron arkadaşlarımız zaten iş başvurularında sabıka kaydı getirmekteler ve güvenlikle alakalı soruşturmaları zaten yapılmaktadır. Yeni düzenlemedeki ‘güvenlik soruşturmasının’ hangi amaçla yapıldığını da anlamakta güçlük çekmekteyiz. Bugün en ufak bir hükümet eleştirisi yapan bir çalışanın işine son verilmesini, facebook, twitter paylaşımlarından dolayı insanların işinden olabildiği bir sürecin önünün açılmaya çalışılması yaklaşımını demokrasiyle, özgürlüklerle bağdaştırmak mümkün değil.  Son süreçte Doğum hastanesinden bir arkadaşımız facebook’ta hükümeti eleştiren bir paylaşımda bulunduğu için işten atıldı. Yine hükümeti eleştiren paylaşımlardan dolayı soruşturulan arkadaşlarımız var. Bir yanda demokraside yüksek standartların üzerine çıkıldığı bir ülkeden bahsediyoruz diğer yanda ise demokratik çerçevede hükümete karşı eleştiride bulunan arkadaşlarımız işlerinden olmaktadır. Eğer bir hükümeti, partiyi ya da herhangi bir kurumu demokratik eleştiri hakkımı kullanamayacaksam nasıl bir demokrasidir bu.

Taşeron kalkmıyor, işçilerin sosyal, siyasal hakları budanıyor

Hükümetin taşeron işçiye kadro dediği düzenleme aslında taşeronluğu kaldırmıyor, 3 yılda bir yenilenen özel bir sözleşmeyle işçilerin işçi olma hakkı dahi belirsizleşiyor. Taşeron da olsa işçinin var olan toplusözleşme hakkı, işçi sendikalarında örgütlenme hakkı, grev vs… hakları ‘özel sözleşmeyle’ birlikte ortadan kaldırılıyor. Hükümet, Taşeron işçisini kadroya almak yerine, 3 yılda bir düzenlenen ‘özel sözleşmeli personel’ statüsü ile memura maaşlarına yapılan enflasyon zammı ile işçilerin bütün pazarlık haklarını ellerinden almış oluyor. Böyle bir durumda işçi sendikalarının da varlığı tartışmalı hale geliyor çünkü hükümet taşerondan özel sözleşmeli personel statüsüne aldığı işçi arkadaşlarımızı memur sendikalarına yönlendireceğini söylemektedir. Dolayısıyla hâlihazırda yapılan değişikliklerde görüldüğü gibi taşeron işçilere bir kadro düzenlemesi söz konusu değildir. Sadece taşeron sisteminde bulunan müteahhit firma ortadan kaldırılacak ve taşeron işçi bağlı bulunduğu birimin bünyesinde özel sözleşmeli personel olarak çalışacak. Zaten daha önceki taşeron sisteminde de müteahhit firmanın adı vardı kendisi yoktu. Bu müteahhit firma hiçbir şekilde elini sıcak sudan soğuk suya vurmadan işçinin sırtından 250 300 TL bir parayı cebine indiriyordu.

 

 

 

“Taşeron işçiler arasında dahi eşitsizliğe neden olan bir düzenleme”

Bizim sendika olarak yaptığımız bütün değerlendirmelerde, hükümetin taşeron işçiye kadro vaadinin içinin boş olduğu, işçilerin geçmişte kazanılmış haklarının dahi budandığı hatta yok sayıldığı ve söz konusu bu düzenlemenin taşeron işçileri oyalamaya dönük bir hamle olduğu vurgulanmaktadır. Bizim DİSK olarak ise, taleplerimiz nettir. Biz tüm taşeron işçilere kayıtsız şartsız ve işçilerin sosyal haklarından hiçbir kayıp yaşanmadan kadro verilmesini istiyoruz. İşçiler emekçiler zaten var olan haliyle taşeron, geçici,  sözleşmeli, kadrolu, memur vs… adı altında bir bölünmeye tabi tutuluyordu, şimdi ise buna bir de özel sözleşmeli personel statüsünün eklenmesi işçiler arasındaki bölünmeye yeni bir halka eklemekten başka bir işe yaramayacaktır. Ayrıca bir de şöyle bir sınırlandırmadan bahsediliyor; 1 Kasım’dan önce işe giren taşeron işçileri kapsayacak diye. Böyle bir sınırlandırma da binlerce işçiyi kapsayan ciddi bir mağduriyete neden olacaktır. Aynı kapsamda bulunan taşeron işçiler arasında dahi eşitsizliğe neden olan bir düzenlemeyle karşı karşıyayız.

“Asıl, yardımcı iş ayrımı yapmak emeğe, emekçiye haksızlıktır”

Yine söz konusu taşeron işçilere kadro düzenlemesi adı altında yapılmak istenenlere baktığımızda asıl iş, yardımcı iş ayrımı yapıldığını görüyoruz. Her ne kadar hükümet kamuoyunda yükselen tepkilerden kaynaklı böyle bir ayrım yapılmayacağı yönünde yeni açıklamalar yapma ihtiyacı duysa da biz hükümetin emek mücadelesine ve işçi haklarına yaklaşımını çok iyi biliyoruz. Asıl, yardımcı iş ayrımı yapmak her şeyden önce emeğe, emekçiye haksızlıktır. Herhangi bir kuruma bir işçi alındığında zaten ihtiyaç üzerinden bir alım yapılmaktadır. İhtiyaç duyulmazsa zaten alım yapılmaz. Örnekler üzerinden bakalım, şimdi belediyelerde asıl olmayan bir iş var mı? İtfaiye, Zabıta, temizlik, çevre düzenlemesi belediyenin asıl işidir. Masa başında çalışanlar zaten memur arkadaşlardır. Dolayısıyla belediyelerde çalışan arkadaşların hepsi asıl iş yapmaktadırlar. Yine, hastanelerde çalışan arkadaşlarımızdan, hasta taşıma işi yapan, hastane hijyeninden sorumlu arkadaşlarımız, ameliyathanede çalışan arkadaşlarımız vs… bunlar asıl iş yapmıyorlar da ne yapıyorlar. Aslında resmi kurumlarda asıl olmayan iş yoktur.

“Hükümetin, taşerona kadro söylentisi yayması bir seçim yatırımı”

Bugün hükümetin taşerondan kadroya geçirme sözü verdiği 720 bin işçi arkadaşımız var ve bu arkadaşlarımızı aileleriyle birlikte düşünürsek en az 2.5 milyonu bulan bir nüfusa tekabül eder. Ve hükümet için yeni bir seçim sürecinde yabana atılmayacak bir potansiyelden bahsediyoruz. Biz açıkçası sendika olarak hükümetin taşeron işçi sorununu çözmek değil ama taşeron işçilerin sorunlarını çözüyormuş gibi yapıp bu işçileri ve ailelerini bir sonraki seçim sürecinde kendine yedeklemek gibi bir niyeti olduğu izlenimi edinmekteyiz. Dolayısıyla hükümetin, taşerona kadro söylentisi yaymasını,  yeni bir seçim döneminde toplumsal tabanını büyütmenin bir çabası olarak değerlendiriyoruz. Yoksa hükümetin yaptığı düzenlemede taşeronda çalışan işçilerin kadroya alınması gibi bir durum söz konusu değil. Eğer, hükümet gerçekten işçilere, emekçiler bir hak vermek istiyorsa, özel sözleşme, geçici işçi vs… düzenlemelerini bir yana bırakıp, şartsız şurtsuz tüm taşeron işçiler tüm sosyal haklarıyla birlikte kadroya alsın. Her şey bir yana bugün belediyeler bünyesinde 14 yıl taşeron olarak çalışan işçiler var, normal olarak zaten bu işçilerin uzun süre çalışmalarından dolayı kadroya alınmaları gerekirdi. Hükümet gerçekten taşeron sorununa samimi yaklaşıyorsa, emeğe, emekçiye değer veriyorsa o zaman kayıtsız şartsız, özel sözleşmeli, geçici personelden ziyade ayrım yapmaksızın tüm taşeronda çalışan arkadaşlarımıza kadro vermelidir.

“3 yıl sonraki sözleşmede işe devam etmenizin hiçbir garantisi yok”

Taşeron olarak çalışan arkadaşlarımızın geçim düzeyi ortadadır. Bugün açlık sınırının 2500 TL’nin üzerinde olduğu ülkemizde taşeron arkadaşlarımız asgari ücrete yapılan son zamdan bu yana 1300 TL almaktalar. Yapılmak istenen yeni düzenlemeyle yıllık memur maaşlarına yapılan zammın yansıtılacağı söyleniyor, böyle bir artışın ise çok yetersiz olacağı ortadadır. İşin ekonomik yanını da bir yana bırakalım, söz konusu düzenlemede özel sözleşme 3 yılda bir yapılıyor ve bir 3 yıl sonra yeni bir sözleşme yapılacağının garantisi de yok. Kurum herhangi bir nedenden dolayı sözleşmenizi yenilemeyebilir. Ve sözleşmenizi yenilemeye gerekçe olarak ise, her türlü bahaneyi öne sürebilir. Kimi zaman performansınız, kimi zaman hal ve hareketleriniz, kimi zaman siyasal düşüncenizi ya da demokratik haklarınızı kullanmanızdan kaynaklı rahatsızlıklarını öne sürerek sözleşmenizi yenilemeyebilirler. Haliyle 3 yıl sonraki sözleşmede işe devam etmenizin hiçbir garantisi yok. Biz sendika olarak diyoruz ki, insanların düşüncesini, ideolojisini, inanışını vs… bir kenara bırakalım ve insanlara sadece ve sadece insanca geçinebilecekleri, yaşayabilecekleri koşulları sağlayalım.

 

 

 

 

Özel İstihdam Büroları hakkında ne düşünüyorsunuz?

“Hükümetin, Özel İstihdam Bürosu bir amale pazarı gibi çalışacak”

Öncelikle bu isimlendirmeyi doğru bulmadığımızı belirtmek isterim. Çünkü burada işçinin istihdam edilmesi gibi bir durum söz konusu değil. O yüzden biz sendika olarak, ‘Özel İstihdam Bürosu’ yerine Kölelik Bürosu diyoruz. Burada işçilerinin hiçbir sosyal hakkı yok, iş güvencesi yok, işçinin işine son verildiğinde tazminat hakkı yok, şimdi böyle bir uygulamanın adı istihdam bürosu olamaz. Şimdi herhangi bir kurum ‘Özel İstihdam Bürosuna” başvuruyor ve diyor ki, bana şu şu özellikte şu kadar zaman çalışacak şu sayıda işçi gönder. Özel İstihdam Bürosundan kurumun isteğine göre işçi gönderiliyor ve iş bitiminde işçiler hiçbir hak kazanmadan işlerine son veriliyor. Diyarbakır’da Bağlar Dörtyol’da amele pazarı vardı. Herhangi bir kurum ya da vatandaşlardan herhangi birinin ameleye ihtiyacı olduğunda oraya gider ihtiyacı kadar ameleyi alırdı ve işi bittiğinde de amelelere yol verilirdi. Şimdi bu özel istihdam bürosunun amale pazarından ne farkı var. Hükümetin, Özel İstihdam Bürosu bir amale pazarı gibi çalışacak. Ve amelenin burada pazarlık şansı da olmayacak ne yazık ki. Tamamen Özel İstihdam Bürosu ve kurumlar arasındaki pazarlık sonucu işçinin ücreti belirlenecek. Yani sözün özü, günümüz amele pazarında ameleler ücretlerinin pazarlığını dahi yapamayacaklar. Özel İstihdam Bürosunun yönlendirdiği işçi arkadaşların iş bittikten sonraki yaşamları nasıl olacak, o insanlar sonraki yaşamlarında geçimlerini nasıl sağlayacaklar bunun hiçbir garantisi yok.

Sendikanıza üye taşeron işçilerin söz konusu düzenlemeyle ilgili kafalarında oluşan sorulara yanıt verebildiniz mi, bu konuda tabanınızdaki işçileri aydınlatabildiniz mi, durum nedir?

“Bölgedeki taşeron işçilerin ücretleri Türkiye ortalamasının üzerindedir”

Bu konuyla ilgili biz kendi işyeri temsilcilerimiz aracılığıyla gerekli bilgilendirmeyi yapıyoruz.  Aslında bu yanıyla HDP belediyelerindeki işçilerin şanslı olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca ekonomik açıdan da bölgedeki taşeron işçilerin ücretleri Türkiye ortalamasının üzerindedir. Bugün Türkiye ortalamasına baktığımızda bazı CHP belediyelerindeki kısmı iyileştirmeleri bir yana bırakacak olursak ki, geneli kapsamadığı için söylüyorum, bugün HDP belediyeleri dışındaki tüm taşeron işçilerin aldıkları aylık ücret, asgari ücrettir. Bugün HDP belediyelerinde çalışan arkadaşların aldıkları en düşük maaş 1720 ila 1800 TL civarındadır. Tabii ki, bu ücret de yetersizdir, kadrolu bir arkadaşın bu ücretin iki katını aldığı bir yerde taşeron işçilerin aldığı bu ücret de yetersizdir. Yeni yapılan özel sözleşmeli personel statünse geçişte ise, çalışanların önceki maaşlarında bir değişiklik öngörülmüyor ve haliyle taşerondan özel sözleşmeye geçen bir çalışanın maaşı değişmeden kalıyor. Peki, bunun neresi kadrodur ve taşeron nasıl ortadan kaldırılmış oluyor.

Hükümetin taşeron işçiler kadro düzenlemesi şuan hangi aşamadadır?

“Tüm taşeron işçilerin, kazanılmış haklarıyla birlikte kadroya alınmasını istiyoruz”

Birçok yönüyle ana hatları açıklanmış olsa da henüz netleşmiş bir düzenleme söz konusu değil. Hükümetin çalışmaları devam ediyor ve söz konusu düzenleme henüz meclise sevk edilmiş değildir. Çalışma Bakanlığının alt komisyonunda üzerinde çalışmaları devam eden taşerona kadro düzenlemesi karma komisyona geldiğinde kuşkusuz üzerinde yeni değişikliler yapılacaktır. Biz DİSK olarak söz konusu düzenlemenin işçi ve emekçilerin lehine olması için elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz. Mesela ilk gündeme geldiğinde taşeronda çalışan arkadaşların geçmişe dönük haklarından feragat etmeleri şartıyla özel sözleşme yapabilecekleri söyleniyordu. Bu yaklaşım bugün geri çekilmiş durumda ve düzenleme yasalaşana kadar da işçilerin aleyhine olan tüm hususların değişmesi konusunda elimizden gelen çabanın azamisini göstereceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın. Biz sendika olarak, Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu’nun ilk yaptığı konuşmada sarfettiği  ‘Tüm Taşeron işçiler kadro veriyoruz’ sözünün arkasında durmasını ve tüm taşeron işçilere, kayıtsız şartsız kadro vermesini istiyoruz. Tüm taşeron işçilerin, kazanılmış haklarıyla birlikte kadroya alınması dışında bir talebimiz yoktur.

 

Ali Abbas YILMAZ / ÖZEL HABER

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.