Ticaret savaşında yeni cephe ihracat kontrolleri
TİGRİS HABER - İhracat kontrolleri, artık sadece güvenlik temelli değil, siyasi ve teknolojik bir baskı aracı olarak da kullanılıyor. İhracat kontrolleri malların, hizmetlerin, yazılımların ve teknolojilerin sınır ötesi hareketini sınırlıyor, hassas ürünlerin belirli kullanıcılar veya kullanımlar için ihracatını engelliyor. Bu kontroller, aynı zamanda yabancı uyrukluların teknolojiye erişimini de düzenliyor.
Bu dönüşümün en büyük örneklerinden biri ABD ve Çin arasındaki ekonomik ve teknolojik rekabette görülüyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın "kurtuluş günü" olarak nitelendirdiği 2 Nisan'da duyurduğu gümrük vergileriyle Çin'e karşı attığı adımlar, Pekin'in nadir toprak elementleri (NTE) ihracatına getirdiği kısıtlamalarla karşılık buldu. Bu gelişmeler, yeni ticaret savaşlarında gümrük vergilerinin yanı sıra ihracat kontrollerinin de kullanılabileceği ortaya koydu.
Kurumsal karar alma süreçlerinde genellikle gümrük tarifeleri ve enerji maliyetleri ön planda olsa da, Ukrayna-Rusya Savaşı sırasında uygulanan Batı yaptırımları ve ihracat kontrolleri şirketlerin bu alandaki farkındalığını artırdı.
Çin, Trump'ın gümrük vergilerine yanıt olarak NTE'ler ve bu elementleri içeren mıknatısların ihracatını askıya aldı. Bu karar, özellikle Avrupa otomotiv sektöründe ciddi tedarik sıkıntılarına neden oldu. BMW ve Mercedes-Benz gibi üreticiler, bu darboğazdan doğrudan etkilendi. Kararın etkisi, otomotivden havacılığa, yarı iletkenden savunma sanayisine kadar birçok sektörde küresel tedarik zincirinin kırılganlığını gözler önüne serdi.
ABD'nin 11 Haziran'da Çin ile geçici bir NTE anlaşmasına varması piyasaları kısa vadeli rahatlatsa da, Çin'in bu alandaki baskın pozisyonu Batılı ülkeler için hala büyük bir risk oluşturuyor.
Çin, küresel NTE üretiminin yaklaşık yüzde 70'ini ve rafinaj kapasitesinin yüzde 90'ını kontrol ediyor. Öte yandan, dünya rezervlerinin sadece yüzde 34’ü Çin'de bulunuyor.
Uluslararası Enerji Ajansı, 2040'a kadar kobalt ve nadir toprak elementlerine olan talebin yüzde 50-60 bandında artacağını öngörüyor. Bu artışın arkasındaki itici güçler ise enerji dönüşümü, dijitalleşme ve yapay zeka teknolojileri olarak öne çıkıyor.




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.