VİDEO - Baskın seçim gelebilir!

VİDEO - Baskın seçim gelebilir!
Rawest Genel Müdürü: MHP’den rahatsız olan muhafazakar Kürtler yeni partilere kayıyor

Ali Abbas Yılmaz /Özel

TİGRİS HABER - Rawest Araştırma Genel Müdürü Roj Esir Girasun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden kazanmak için aylar içinde baskın bir seçimle seçmenin karşısına çıkabileceğini ve muhalefetin ilk yardım çantasını hazırlaması gerektiğini kaydetti.

Rawest Araştırma Genel Müdürü Roj Esir Girasun, AK Parti iktidarının baskın bir seçimle muhalefeti hazırlıksız yakalama taktiği üzerine ciddi ciddi düşündüğünü ve 2021’den önce bir seçim ihtimaline karşı muhalefetin hazırlık içine girmesi gerektiğini ifade ederek muhalefete uyarılarda bulundu.

‘Baskın seçim AK Parti içerisinde bugün çok ciddi bir şekilde konuşuluyor’

İktidarın baskın bir seçim ihtimalini değerlendiren Rawest Araştırma Genel Müdürü Roj Esir Girasun, şöyle konuştu: “24 Haziran 2018 son Başkanlık seçimlerine gidilmeden hemen önce yine bir erken seçim söylentisi çokça konuşulmuş, iktidar ve ortakları tarafından ise bu söylentiler reddedilmişti. Daha sonradan ise Devlet Bahçeli’nin önerisi ile çok hızlı bir şekilde baskın seçime gidilmişti. Önce 26 Ağustos 2018 tarihi belirtilmiş ama sonradan 24 Haziran’a kadar seçim tarihi çekilmişti ve aylar içinde bir seçime gidilmişti.  O dönem hatırlanırsa yine ekonomik bozulmalar başlamış, hükumete karşı rahatsızlıklar ayyuka çıkmaya başlamıştı. Muhalefet zaman içerisinde kendisini toparlayan bir pozisyona ya da adaylık stratejilerini kendi içerisinde konuşmaya ve toparlamaya başlamıştı. Ancak AK Parti ve MHP buna imkan tanımadan muhalefeti çok fazlasıyla hazırlıksız yakalayarak 3 ay içerisinde seçimlere giderek, muhalefetin doğru bir aday stratejisi izlemesine izin vermeden ve bir zaman problemi de yaşamasına sebebiyet vererek hatta İYİ Partinin seçimlere girmesini engelleyecek bir tutum sergileyerek bir erken seçim kararına varmıştı. Bugün de baktığımızda ekonomik bozulma ciddi şekilde görülmeye başlıyor. Pandemi süreciyle sosyal yardımların eksikliği de kendini göstermeye başladı. Ekonomide bir küçülme var. İşsizlik oranları inanılmaz derecede artıyor. Aynı zamanda artık Türkiye’de AK Parti’den kopmuş, gelmiş 2 sağ parti (DEVA Partisi-Gelecek Partisi) var. İki partinin liderine baktığımızda AK Parti’de daha önce Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı gibi önemli makamlarda bulunmuş isimler ve biri Genel Başkanlık dahi yapmış bir isim. Bu isimlerin kurduğu partiler teşkilatlanmaya, hazırlanmaya ve yeni dönemde, seçimlerde bir iktidar alternatifi olma umuduyla yola çıkıyorlar. Bu partilerin ilk etapta AK Parti’den oy koparacağı belli. Bir diğer önemli sebep; 2019 Mart seçimlerinde CHP, İstanbul, Ankara, Mersin, Adana, Antalya gibi çok önemli büyükşehirlerde, metropollerde MHP ve AK Parti’den belediyeleri almış ve iktidara kan kaybettirmişti. Cumhur İttifakı ciddi bir güven kaybı yaşamıştı. Bu durum aynı zamanda Başkanlık Sistemi’nde de bir tartışmaya sebebiyet verdi. Bugün hem bu ekonomik bozulma hem CHP’nin seçim performansı ve aynı zamanda yeni siyasal partilerin genişleme, büyüme ihtimali AK Parti’yi telaşlandırıyor. Hem bu partilerin seçimlere girmesini engellemek hem de ekonomik bozulma daha da derinleşmeden seçmen karşısına çıkmak ve son olarak da muhalefetin doğru aday ile seçim stratejisini de engellemek için dar bir zamanda baskın seçime gitme kararı AK Parti içerisinde bugün çok ciddi bir şekilde konuşuluyor ve rasyonel bir tercih olarak gündeme gelmeye başladı.”

‘Hükümet kan kaybettiğini görüyor’

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’nin neden 2023’e kadar sandığı bekleyemeyeceğini değerlendiren Girasun, şunları söyledi: “Birincisi MHP AK Parti ittifakı bir güven sorunu yaşıyor. Özellikle Mart seçimlerinde İstanbul ve Ankara’yı kaybettikten sonra bir güven sorunu yaşanıyor. Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi 2017 nisan ayında, OHAL’in ilanından 9 ay sonra gidilen bir referandum sonucunda kabul edilmişti. Bugün ise Türkiye’de önemli ölçüde koşullar değişti. Hem OHAL’in ve darbenin yıkıcı, travmatik sonuçları yavaş yavaş ortadan kalkıyor hem de ekonomik bozulma o günden bu güne devam ediyor. Hükümet kan kaybettiğini görüyor. Bugün birçok saha araştırmasında görünen şey AK Parti’nin kan kaybetmeye başladığı ve muhalefetin doğru bir aday ve seçim stratejisi ile seçimleri kazanabileceği yönünde. 2023 ya da 2022’yi beklemek artık seçimleri kaybetme riskini büyütüyor ve bu tarihlerde seçime gitmek AK Parti için daha büyük bir handikap gibi duruyor. 2023’ü beklemek demek Gelecek ve Deva partilerinin teşkilatlarını tamamlamaları ve seçimlere girme ehliyetini taşımış olmaları demektir. Yine, CHP’nin kazandığı yerel iktidarların performanslarını daha güçlü bir şekilde gösterme imkanları açığa çıkmış olacak. Yerel iktidarlardaki bu performanslar da ki, bugün hem İmamoğlu’nun hem Yavaş’ın hem de Zeydan Karalar gibi isimlerin önemli oranda beğenilerinin arttığını görüyoruz. Yereldeki bu beğeniler Türkiye genelinde artık muhalefet nezdinde artıya, prestije sebebiyet veriyor. Bu da AK Parti’nin seçimi kaybetme ihtimalini çok büyük oranda arttırıyor.”

Cumhur İttifakı sürdürülebilir değil

İktidardan kopan yeni partilerin AK Parti tabanında bir çözülmeye neden olup olmadıklarını değerlendiren Girasun, “Söz konusu bu partiler AK Parti tabanında bir çözülmeyi henüz başlatmış değiller ama bir aşınmaya sebebiyet vermiş durumdalar. Bu siyasi partiler, AK Parti’den memnuniyetsiz olan seçmenin alternatifsiz olduğu söylemini ortadan kaldırmış oldular. Bunun yanında Ali Babacan’ın ekonomik söylemlerinin, vaatlerinin AK Parti’nin geçmiş dönem ekonomik refahı ile hatırlandığını biliyoruz. Bir diğer etken ise AK Parti MHP ittifakının Kürt seçmende ciddi bir şekilde rahatsızlığa sebebiyet verdiğidir. Daha önce AK Parti MHP’ye mecbur gibi bir savunma ortadan kalkmış durumda.  Bunun yerine ise AK Parti artık MHP’ye rehin gibi bir algı oluşmuş durumda. Tüm bunları beraber değerlendirdiğimizde ve özellikle muhafazakar Kürt seçmenin AK Parti’den kopuşu, yeni partilere yönelimi çok daha kolay gibi görünüyor. MHP ise eski muhalif söylemi ile devam edemiyor ve iktidarın küçük ortağı olarak yıpranıyor. CHP’nin yerel seçimlerdeki başarısı ise buralardaki kopuşa sebebiyet verebilir. Türkiye’nin AK Parti sonrası bir restorasyon süreci için tüm muhalif kanadın bir araya gelerek ortak bir zeminde anlaşabilmesinin yolu açılabilir” diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığı sistemi ekonomik krizi çözmedi, sistem çözülüyor

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ikinci yılını değerlendiren Erdoğan’ın, "Daha iyisini, daha güzelini bulduğumuzda her türlü değişime gönlümüz de, siyasetimiz de açıktır," ifadelerini değerlendiren Girasun, “Tayyip Erdoğan’ın 2014 yılından bu yana Türkiye parlamenter sistemdeyken iddiası Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde ülkede hızlı kararların alınacağı, hızlı icrai metotlarla ekonomik problemlerin çözüleceği, bürokratik engellerin aşılacağı yönündeydi. Ancak bugün görüyoruz ki, bu bürokratik engellerin aşılmasını bir tarafa bırakın artık denetim, istişare mekanizmalarının ortadan kalktığı, toplumun bundan ciddi rahatsızlık duymaya başladığı ve aynı zamanda meclisin, muhalefetin güçsüzleştiği bir dönem yaşandı. AK Parti’nin meclis grubunun dahi artık bir anlam ifade edememeye başladığı bir yapısal süreçten bahsediyoruz. Tüm bunlarla beraber ekonomik bozulma, kriz derinleşiyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden önce doların durumu ile bugünkü durumu arasında ciddi bir fark var. Dolar yükseliyor, döviz kurları yükselişe geçiyor. Enflasyon artıyor, işsizlik oranları artıyor ve Türkiye’de ekonomik bir buhran kendisini ciddi anlamda göstermeye devam ediyor. Bu Erdoğan’ın başkanlık sistemi ve hızlı karar, hızlı yetki gibi iddialarını çürütmüş oluyor. Tayyip Erdoğan tüm bunların dışında artık görüyor ki, 50+1’e muhtaç. Daha önce yüzde 34 ile kazandığı tek başına iktidarı bugün yüzde 49 ile kazanamama ihtimali olan bir Tayyip Erdoğan’dan bahsediyoruz, güçlü bir muhalif konsolidasyonun sağlanması durumunda. Bugün itibariyle AK Parti de Tayyip Erdoğan da 2002-2015 arası dönemde yüzde 35-40’larla tek başına iktidar olma zamanlarını aklından geçiriyor. Önümüzdeki dönemde saha araştırmalarındaki tablo önüne gelemeye başladığında belki parlamenter sisteme dönüşün yolunu daha ciddi bir şekilde konuşmaya başlayacağız” ifadelerini kullandı.

Muhalefet Başkan adayını şimdiden belirlemeli

Muhalefetin baskın bir seçime önden hazırlanması gerektiğini kaydeden Girasun, sözlerini şöyle gerekçelendirdi: “Muhalefet çokça konuşulduğu gibi adaydan ziyade ilkeler etrafında konuşmayı, uzlaşmayı önemsiyor. Ama eğer baskın bir seçim olacaksa muhalefetin bunun için çok zamanı kalmamış olacak. O sebeple muhalefetin, siyasi partilerin, elitlerinin kendi arasında çok hızlıca yapması gereken aday isimlerini çok net bir şekilde konuşmaya başlamaktır. Kim aday olabilir, söz konusu aday üzerinde çoklu bir seçim stratejisi mi izlenecek? Yoksa tek adaylı ortak bir seçim stratejisi mi izlenecek? Muhalefette buna dair bir uzlaşının, konsensüsün sağlanması kaçınılmaz olacaktır. Çünkü 2018 seçimleri gibi baskın bir seçimle ters ayakta yakalanmış bir muhalefet, taktiksiz, plansız ve çoklu gitmesi durumunda bu Erdoğan’ın işini kolaylaştıracaktır.  Muhalefet bugünden adaylarının ismini belirlemeli, olası adaylar üzerinde netleşmeli, buna uygun bir seçim stratejisi izlemeli ve Erdoğan’ın-AK Parti’nin bir baskın seçim ihtimaline bu şekilde hazırlık yapmalıdır. Muhalefet aynı zamanda bir baskın seçim paranoyasından da vazgeçmelidir.   Çünkü AK Parti’nin attığı her adım muhalefette bir baskın seçim paranoyasına yol açıyor. Bu AK Partinin elini güçlendiren bir durumdur. Halbuki muhalefetin gündemi de erken seçim gündemini de kendisinin belirleyebilmesi gerekiyor. Çünkü bu muhalefetin seçimlere daha güçlü bir şekilde gitmesinin yolunu açacaktır. Deva Partisi ve Gelecek Partisi’nin seçimlere hukuki sebeplerle katılamayacak olmasının da muhalefetin bunu gündemleştirmesinde önleyici etkileri var. Ancak bugünden gördüğümüz AK Parti’nin çok zaruri bir şekilde gitmek zorunda kalabileceği bir seçime muhalefetin ilkyardım çantasında aday ve seçim stratejini hazır bir şekilde bulundurması gerektiğidir. Bu hazırlığın sürece bırakılmasındansa bugünden görülmesi gerekir kanaatindeyiz.”

AK Partinin adayı Erdoğan ama muhalefetin adayı belli değil

Muhalefet partilerinin baskın bir seçime karşı ilk yardım çantasında bulundurması gereken önleyici tedbirleri açan Girasun, şöyle konuştu: “Bu seçimlerin temel gündemi ekonomik kriz olacaktır. AK Parti’nin, MHP’nin başkanlık sistemiyle, koalisyonla ülkeyi ekonomik buhrandan çıkarmadığı seçim meydanlarında konuşulacaktır. İkincisi, AK Parti ve MHP’nin demokratik kısıtlamalara giderek adalet sisteminde genel anlamda bir bozukluğa sebebiyet verdiği işlenecektir. Üçüncüsü ise AK Parti ve MHP’nin adayının belli olması, Recep Tayyip Erdoğan olmasıdır. Bunda bir şek ve şüphe yoktur. Seçimler 10 yıl sonra da olsa 2 ay sonra da olsa bu konuda bir kafa karışıklığı yok. Ancak bugünden muhalefetin dayı kim olabilir diye konuşmaya başladığımız zaman aklımıza İmamoğlu geldiğinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın kaybedilecek olmasıdır. Ali Babacan’ı konuştuğumuzda henüz kurulan bir siyasi parti liderinin tüm geniş kesimler tarafından bir konsensüsle adaylığının yapılıp yapılamayacağı tartışması öne çıkacaktır. Abdullah Gül üzerinden konuşmaya başladığımız zaman önceki Cumhurbaşkanlığı dönemindeki tutumları nedeniyle CHP seçmeninden karşılık bulup bulamayacağı ya da CHP içerisinde ikinci bir adayın çıkıp çıkmayacağı meselesi olasılığı değerlendirilecektir. Tüm bunlar önleyici tedbirler dediğimiz bir paket halinde muhalefetin seçim zeminini, söylemini neyin üzerine kuracağını ve adayın kim olacağını bugünden belirlemesi meselesidir. Bu önleyici tedbirler alındığı zaman adaylar Babacan ve Gül olduğunda CHP tabanının buna nasıl ikna edileceği, İmamoğlu ve Yavaş’ın buna nasıl destek olacağı gibi bir genel önleyici tedbir paketi muhalefetin işini kolaylaştıracaktır.”

Ahmet Davutoğlu tribünlere oynadı

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun Devlet Bahçeli’nin dile getirdiği ve değiştirilmesi planlanan Siyasi Partiler Kanunu’yla ilgili, “Anadolu’ya çıkarım ve sadece ‘Esselamun Aleyküm’ derim, bütün Anadolu’yu ayağa kaldırırım” sözlerini değerlendiren Girasun şunları söyledi: “Siyasi parti liderlerinin her zaman iddialı çıkışları olur. Ahmet Davutoğlu da siyasi bir lider ve zaman zaman böyle tribünlere oynayacak, oraları heyecanlandıran söylemler kurmak durumunda. Aynı zamanda Anadolu’da teşkilatlanmalara da gittiğini biliyoruz. Bunu iddialı, içi boş bulabilirsiniz ama söylemek istediği şey aslında çok net. Davutoğlu, AK Parti’nin rahatsız olanlarından, muhafazakarlardan karşılık bulabileceği iddiasındadır.”

Muhalefetin adayı kim olabilir?

 Muhalefetin Cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday profillerini değerlendiren ve baskın bir seçimde ilkeler üzerinde uzlaşmaya zaman kalmayacağı uyarsında bulunan Girasun, şunları ifade etti: “Bugünden görülen İmamoğlu, Babacan ve Gül isimleridir. Gül 2018 seçimlerine göre bugün prestijini daha fazla kaybetmişi durumda. Belki seçmen nezdin deki konumunu da kaybetmiş durumda. Ancak Gül, bir geçiş dönemi için partilerin üzerinde yine uzlaşabileceği bir isim. Babacan sekülerlerinde saygısını kazanmış aynı zamanda muhafazakâr kesimin içinde gelen, güçlü ekonomik icraatlarla hatırlanan bir isim. Ancak bugünden bir karşılığı olur mu? Olmaz mı? Bunu da seçim süreci muhalefeti belirleyecek. İmamoğlu’na baktığımız zaman, bugün belki en güçlü aday olarak konuşuluyor. Ancak İstanbul Büyükşehir Belediyesine yeni başlamış durumda. Kendisini burada gösterebilmiş değil. Bir diğer mesele ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını İmamoğlu’nun bırakması durumunda AK Partiye geçmiş oluyor. İktidar partisi kazanmış oluyor çünkü meclis çoğunluğu Cumhur İttifakında. Ankara’da Mansur Yavaş içinde aynı durum geçerli. Tabi Mansur Yavaş’ın başka zayıf noktaları da var. Kürt seçmenden oy alıp alamayacağı da zor görülüyor. Bugünden konuşulan adaylar bunlar. Ancak yeni bir isim çıkar mı? Çıkmaz mı? Muhalefet yeni bir ismi konuşur mu? Bunu zaman ve gündem belirler. Çünkü İmamoğlu, belediye başkanlığı için konuşulan isimlerden biri değildi. Kemal Kılıçdaroğlu kendi takdiriyle risk alarak ortaya çıkardığı bir isimdi. Ancak İmamoğlu 3-4 ay içinde çok büyük bir rüzgârı arkasına alarak, büyük bir seçim performansı sergileyerek Bin Ali Yıldırım gibi Başbakanlık tecrübesi olan İstanbul’da MHP desteği olan ‘ Cumhur İttifakını’ yenmişti. İki benzeşmezi İYİ Parti ile HDP’nin oylarını da kendi potasına eritebilmiş ve büyük bir seçim zaferi kazandı. O yüzden bugün başka bir isim var mı? Belki zaman içersinde seçimler bir, iki yıl sonra yapılırsa bu siyasi aktörler yeniden ortaya çıkabilir. Ama biz bugün bir baskın seçim senaryosu konuşuyoruz. Adaylar üç aşağı beş yukarı belli.”

‘HDP’nin desteği ideolojik mi, pragmatik bir destek miydi?’

Önümüzdeki başkanlık seçiminde HDP’nin Millet İttifakı’na yeniden destek verip vermeyeceği konusuna ilişkin görüşlerini dile getiren Girasun, “Bir defa HDP umduğunu buldu mu? Meselesini şöyle tartışmaya başlamak lazım. HDP’nin burada verdiği destek ideolojik destek miydi? Yoksa pragmatik bir destek miydi? Eğer HDP İmamoğlu’na verdiği destekte murat ettiği CHP’nin kendisine göre uygun bir şekilde ideolojik düzelmesiyse böyle bir durum yok ortada. Ancak pragmatik bir destek yani AK Parti’nin zayıflaması ve gerilemesi ise murat ettiğini aldı. Bugün bir baskın seçimden bahsediyorsak, hükümet sisteminin, başkanlık sisteminin tartışmaya açılıyorsa bu büyük oranda CHP’nin adaylarının büyük şehirleri kazanmasıyla ‘Cumhur İttifakına’ vurduğu bir darbeyle alakalı bir durum” diye belirtti.

‘HDP’li seçmenin “Bağrına taş basmasına” gerek kalmayabilir’

Mahalli seçimlerde HDP’nin “yüreğine taş basarak” ittifaka verdiği desteği genel seçimlerde de tekrarlayıp tekrarlamayacağı olasılığını değerlendiren Girasun, “HDP, AK Parti’nin gitmesine, Tayip Erdoğan’ın gitmesini ve Cumhur İttifakının zayıflaması, milliyetçi ve güvenlikçi politikalarının ertelenmesi en çok HDP ve Kürt seçmenin ihtiyacı vardır. Bu sebeple Ak partiyi zayıflatacak, Tayip Erdoğan’ı götürebilecek bir formülü adaydan bağımsız daha çok HDP’ye yarayacağı su götürmez bir gerçek. Bağrına taş basar mı? Seçmenin “bağrına taş basmasına” bile gerek kalmayabilir. Çünkü son dönemdeki OHAL uygulamaları, kayyum atamaları, işsizlik, adaletsiz politikalar hissiyatı Kürt seçmende salt bir Tayip Erdoğan karşıtlığı üzerinde şekillenmeye sebebiyet verebilir. “Bağrına taş basmaya” hiçte gerek kalmayabilir” dedi.

 

 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.