VİDEO - 'Diyarbakır, ruhu kaybolmayan kentlerden biridir'

VİDEO - 'Diyarbakır, ruhu kaybolmayan kentlerden biridir'
Diyarbakır Yayın Ağacı’nda okurlarıyla buluşan Şair yazar Haydar Ergüden, Tigris Haber’e konuştu. Ergüden, “Diyarbakır edebiyat kenti festivaller kentidir. Özel, kadim bir şehirdir. Ruhu hiç kaybolmayan kentlerdendir” dedi.

Mümin Ağcakaya-Özel

TİGRİS HABER - Maraş merkezli birçok ili etkileyen deprem felaketinden sonra, yağan sağanak yağmur ve ardından gelen sel enkazdan kurtulanlara acı üstüne acı yaşattı. Hayat bazen kimilerine ne kadar acımasız olsa da devam ediyor. Dolayısıyla yaşanan trajedileri en iyi dile getirecek olan da edebiyat ve sanat oluyor.

‘Kötü günleri yaşıyoruz, iyi günleri de yaşarız belki’

Okurlarıyla Yayın Ağacı’nda buluşan Haydar Ergüden Cemal Süreyya’dan, ‘Kötü günleri yaşıyoruz belki, iyi günleri de yaşarız belki.’ Diyerek başladığı sohbetine; ‘Şiirimiz, aşkımız yeniden biçimleniyor.’ Öyle düşünmek istiyorum’ diyerek şiir yolculuğuna nasıl çıktığını anlatmaya başlıyor. Şair Ergüden; ‘ İnsan yazdıkça açılıyor, önce denizden korkuyorsun, biraz gideyim diyorsun, açılıyorsun, sonra geri dönemiyorsun.’ Benzetmesiyle şiirin içine bir kere girildi mi, geri dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkmaya benzetiyor. Okurlarından gelen soruları da yanıtlayan şair Ergüden; ‘Ben de yazarım demek güzel bir şey. Yaş kaç olursa olsun bu hevesin daim olmasıdır.’

img-2846.jpg

‘Tek övüneceğim şey iyi okur olmamdır’

16’sı şiir toplam 60 kitaba imza atan şair bunu 99’a tamamlamayı hedeflediğini söyleyerek yazarlık ve okurluğa yaklaşımını şöyle dile getiriyor, “Aslen şairim ama ondan önce okurum. Tek övüneceğim şey iyi okur olmamdır. Yedi yaşımdan beri 60 yıldır geniş bir çerçevede okumaya çalışıyorum. Edebiyat, siyaset, tasavvuf, coğrafya, tarih okuyorum. Okudukça da yazıyorsun. Bu nereye kadar, gittiği yere kadar. Bir hayatım daha olsaydı yazmak değil okumak isterdim” diyor. İnsanın okuduğu bir kitaptan etkilenmesinin çok doğal ve olması gerektiğine işaret eden Ergüden konuşmasını şöyle sürdürüyor:

“En önemlisi etkilenmektir. Diyorlar ki 60 yaşında adamsın, ama ben hala 20 yaşlardaki gençlerden, yazanlardan etkilenmek istiyorum ve etkileniyorum da. Çünkü onlar yenidünyayı temsil ediyor ve ben biraz daha eski dünyayı temsil ediyorum. Yenidünyayı bana en anlatan tabi ki, kitaplardır ama en iyi anlatan insandır.”

e551a720-3a15-4d48-8ce4-ffd91c6afa28-kopya.jpg

‘Dil ve edebiyatın önüne geçilemez’

Ergüden dil ve edebiyata ilişkin şöyle konuştu: “Ben geçmişte daha gençken okuduklarımdan hoşnutum. Bugün de çok okuyorum. Bizim kuşaktan sonra gelen geçleri okuyorum. Baktığım zaman daha gelişkin bir edebiyatın varlığını görüyorum. Daha batı standartlarında onlara yaklaşan, dil olarak, biçim olarak, anlatım olarak onları yakalayan, hatta onları geçen pek çok kitap görüyorum. Bu bir zenginlik, çeşitliliktir. Bu edebiyatımız adına çok önemli bir gelişmedir. Toplumda ve hayatta olduğu gibi dilde, edebiyatta da bir zenginlik var artık. Pek çok farklı katmanlar, düşünceler ve diller karşılığını yavaş yavaş buluyor diye düşünüyorum. Dil ve edebiyat önüne geçilemez bir şey.”

‘Diyarbakır; ruhu hiç kaybolmayan kentlerden birdir’

“Diyarbakır edebiyat kenti festivaller kentidir” diyen Ergüden, “Diyarbakır özel, kadim bir şehirdir. Ruhu hiç kaybolmayan kentlerdendir. Ne kadar kötü binalarda yapılsa da o ruhu hala diri olan kentlerden bir tanesidir. Bir anlamda dünya bizim edebiyatımızla, verimimizle daha yeni yeni tanışıyor. Türkiye’nin ne yazık ki iç sorunlarının getirdiği pek çok handikap, pek çok mesele de var. Geçmişte Kürt dilinin verimlerinin ne yazık ki yayınlaşamaması, kültürel zenginliğinin, dil zenginliğinin biraz sınırlandırıldığını görüyoruz. Ama son yıllarda toplumsal gelişmenin de dayatmasıyla, edebiyatlarının yayıldığını, basıldığını, başka dillere çevrildiğini, okunduğunu görüyoruz. Bunlar çok sevindirici” diye belirtti.

c9e39080-d93a-4f0a-bc66-55186b33f077-kopya.jpg

Egüden konuşmasına şöyle devam ediyor:

‘Edebiyatın amacı yeryüzünde insanları buluşturmaktır’

“Varoluşumuzun çeşitli anlamları var. Benim anlamlarımdan bir tanesi edebiyat ve yazı. Şiirle başladım. Ama sosyoloji okuduğum için de siyasetten tarihe, tasavvutan sosyolojiye birçok alanda da okumalar yapıyorum. Onları yazıyorum. Son yıllarda okumalar yazmalar sonucunda şiir ve düşünmek diye bir kavram yerleşti kafama. Şiir yazıyorum ama bu sadece şairlik olarak bana geri dönmüyor. Aynı zamanda şiir üzerine düşünen, dünyaya şiirle bakan, başka sanatlara edebiyata şiirle bakan bir düşünce perspektifi oluşuyor. Ben her şeyde onun üzerinden yapmaya çalışıyorum.

Edebiyatın amacı nedir? İnsanlarla birbirini buluşturmaktır. Yazıyı doğayla buluşturmaktır. Hayatla buluşturmaktır.

img-2788.jpg

‘Her insan varlığında şiir taşır’

Benim zamanla şiire dair şöyle bir inancım var. Ben her insanın varlığında şiir taşıdığını düşünüyorum. Yani mayamızda şiir olduğunu düşünüyorum. Bunu kimilerinin açığa çıkardığını kimilerinin açığa çıkarmadığını düşünüyorum.

‘Korkunç kaderci bir anlayış var’

Yaşadığımız doğal felaketlerden başka felaketler de var memlekette. Siyasi felaketler var ne yazık ki, korkunç kaderci bir anlayış var. Deprem dünyanın bir gerçekliğidir, binlerce yıldır devam etmektedir. Depreme karşı gereken tedbirleri almamak bir zafiyettir. Ağır sonuçların yaşanması yönetim zafiyetidir. O nedenle her seferinde son olmasını diliyoruz.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.