VİDEO- HDP’nin Büyükşehir adayı Mızraklı!

VİDEO- HDP’nin Büyükşehir adayı Mızraklı!
Merakla beklenen HDP’nin Diyarbakır adayı netleşti. HDP, AK Parti’nin aday gösterdiği kayyum Cumali Atilla’ya karşı eski Tabipler odası Başkanı ve Diyarbakır Milletvekili Selçuk Mızraklı’nın ismi üzerinde netleşti.

HDP’nin Büyükşehir Başkan adaylığı için ismi geçen Mızraklı, aday olmam demedi.

Ali Abbas Yılmaz/Bekir Güneş-özel

Tigris Haber-Mart ayında yapılacak yerel seçimler öncesi partiler adaylarını duyurmaya devam ediyor. 6 kent ve birçok ilçede adaylarını açıklayan HDP’nin Diyarbakır adayının kim olacağı ise henüz netleşmedi. HDP kulislerinden edinilen bilgiye göre; HDP’nin Diyarbakır Büyükeşehir Belediye eş başkanlığına düşündüğü ismin eski Diyarbakır Tabip Odası Başkanı ve HDP Diyarbakır Milletvekili Selçuk Mızraklı.

Diyarbakır Büyükşehir Başkan adayını 24 Ocak’ta açıklayacak olan HDP’de gözler, başkan adaylığı için kulislerde adına kesin gözüyle bakılan HDP Diyarbakır milletvekili Selçuk Mızraklı’ya çevrildi.

HDP Diyarbakır milletvekili Selçuk Mızraklı, yerel seçimler, adaylık ve 75 gündür açlık grevinde olan Leyla Güven’in sağlık durumuna ilişkin Tigris Habere konuştu.

Güven’in durumu kritik

Açlık grevleri açısından bakıldığında 76 günün aslında çok kritik bir dönemeç olduğunu belirten HDP Diyarbakır milletvekili Selçuk Mızraklı, şunları söyledi: “Hatırlanacağı üzere 2012’de açlık grevleri sonlandırıldığında 68 gün olmuştu ve açlık grevinden çıkan arkadaşlar yoğun bakıma alınmıştı. Yoğun bakımda takip ve destek programları sağlanmıştı. Bu da 76. güne gelmiş bir açlık grevinin ne kadar kritik ve vücutta ne kadar yüksek bir tahribat oluşturabildiğine en iyi göstergelerden bir tanesidir. Ben de bu durumu direkt takip ediyorum ve şunu çok iyi biliyoruz ki, ciddi düzeyde bir bitkinlik var. Eşlik eden mide, bağırsak sistemi sorunu var. Bulunduğu ortam, yani cezaevi koşullarında gerekli sıvı desteği ve vitaminleri almasında zaman zaman sıkıntılar oluşuyor. Bütün bunlarla beraber sonuçta çok genç bir insandan bahsetmiyoruz. Sevgili DTK Eş başkanımız Sayın Leyla Güven 55 yaşında ve eşlik eden hastalıkları var. Böyle bir durumda şunu çok iyi biliyoruz ki zaten vücudu 10 kilo zayıflamış ve bu 10 kilo zayıflama ciddi düzeyde, kas sisteminde, eklem sisteminde bir takım zayıflıklar oluşturmuş durumdadır. Kas sistemi dediğiniz zaman sadece kas, iskelet sistemindeki kas sistemini değil aynı zamanda mide bağırsak sistemindeki kas sistemini de düşünmek zorundasınız. Yani, bağırsaklarımız da kaslar üzerinden çalışıyor. Yani orada da bir erime, bağırsak sisteminde atrofi dediğimiz bir durumla karşı karşıya kalırız. O yüzden durumu kritiktir. Ciddi anlamda bizim atrofi dediğimiz, mide bağırsak istemi yüzeylerinde emilim bozukluğuyla seyreden durumlar oluşur. Yani, bizim aldığımız sıvıdan vücudun biyo yararlanım gösterme kapasitesi şuan onun aynı sıvıdan biyo yararlanım göstermesi aynı değildir. Ki hele hele bu arada gelişebilecek bir enfeksiyon çok ciddi hayati sonuçlar doğurabilir. Bunu çok açık ve net söylüyorum. Daha önce de ifade etmiştim; bulunduğumuz mevsim, kapalı, kalabalık ortamda olması bütün bu etkenler vücudunu tehlikelere maruz bırakabilir.

‘O kötü haber ancak bu kurumların utancı olur’

Hükümet ile Leyla Güven hakkında bir görüşme sağlanıp sağlanmamsıyla ilgili konuşan Mızraklı, “Adalet Bakanlığına ve hükümet çevrelerine direkt görüşmeyi bırakın ki, bu dönemde Grup Başkan vekillerimizin Adalet Bakanlığını defalarca haberdar etmelerine, görüşme için randevu talep etmelerine rağmen bu konuda olumsuz yanıtlar alındığını biliyoruz. Aynı şekilde Türk Tabipleri Birliği’nin bağımsız bir heyet olarak Adalet Bakanlığından bu konuda izin talebinin bulunduğunu ancak henüz bunun cevaplanmadığını da biliyoruz. Farklı düzeylerdeki, özellikle insan hakları örgütlerinin ve hukuk çevrelerinin bu konudaki taleplerine cevap verilmediğini biliyoruz. Bütün bunların ötesinde basın bu konuda gerekli duyuruları yapıyor. Bütün bu duyurulara karşın bir cevapsızlık ve bir vurdumduymazlık durumu söz konusu. Meclis Genel Kurulunda defalarca üç yüz dört yüz defa bunun duyurusu yapıldı. Burada da adeta ‘üç maymunları’ oynayan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Burada herkesin kendinde sorumluluk görmesi gerekiyor. Bunu kişi bazında baktığımızda her yurttaşı her bireyi ilgilendiren, çünkü herkes için yola çıkmış olan, herkes için barışı, esenliği talep eden bir milletvekilimiz açlık grevinde ve 76. Gününde. Bu her bireye bir sorumluluk, vicdani bir yük yükler. Aynı zamanda sivil toplum örgütlerinden siyaset kurumuna ama aynı zamanda uluslararası; CPT’den tutun Avrupa Birliği (AB), Avrupa Konseyi (AK), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatına (AGİT) varıncaya kadar bütün kurumlar açısından esasında ortada ciddi bir sıkıntı vardır. Tarihe bir gönderme yapacağım belki ama 1981 yılında İRA militanları ki, Bobby Sands de dahil,  14 Temmuz 1981’de açlık grevine başlamışlardı ve bunun neticesinde Bobby Sands ve 9 arkadaşı yaşamlarını yitirmişlerdi. Tarih, ülkeler, hafızalar bunların birçok örnekleri ile tanışık durumdadır. Yine, Türkiye’de açlık grevleri eylemlerinde bu tür yaşamların yitirildiğini çok iyi biliyoruz. Ama bugün ilk defa bu çok önemli de bir ayrım ve özellikle DTK Eş Başkanı bir milletvekili yaşamını bir anlamda hiçe sayarak, barış için tecridin kırılması gerektiğini, tecrit kırılmaksızın barışın gelemeyeceğini ve bu uğurda da kendi bedeninde ilk önce açlık grevine başladığını duyurdu. Bu çerçevenin çok iyi anlaşılması gerekiyor. Yani, geçmişin bu kadar acı tecrübesine ve hafızasına sahip olan bir toplumun, bir devlet yapısının, bir Adalet Bakanlığının artık bu işi, o kötü habere endeksli ne yapacağını değil, o kötü haber gelmeksizin ne yapacağının sorumluluğuyla karşı karşıyadır. O kötü haber ancak bu kurumların utancı olur. Bu onların adalet mekanizmasını çalıştıramadıkları için utanmaları gereken gündür. O nedenle tekrardan çağrı yapıyorum; buna sessiz kalmayalım, hiç kimse sessiz kalmasın, hiçbir siyasi çevre sessiz kalmasın. Ama bu işte birinci düzeyde sorumlu olan Adalet Bakanlığı ve iktidar çevrelerinin biran önce adım atmaları gerekiyor” diye konuştu.

239 kişi açlık grevinde

Cezaevlerinde Leyla Güven’e destek amaçlı açlık grevine katılımlara ilişkin konuşan Mızraklı şöyle konuştu: “Dün itibariyle, içlerinde DTK Eş Başkanımız Selma Irmak’ın ve DBP Eş Başkanı Sabahat Tuncel’in de dahil olduğu 239 tutsağın da aynı şekilde açlık grevinde olduğunu biliyoruz. Yani, bir ülkenin insan hakları, demokrasi ve özgürlüklerine bir bütün olarak baktığınızda da hukuk karnesi açısından esasında bir utanç belgesidir. Yani, ister bir milletvekilinin, eski vekillerin, eski siyasilerin ya da her kim olursa olsun insanlar ancak açlık grevleriyle seslerini duyurabiliyorlarsa ve zaten cezaevlerinde kendileri de bir fiil tecrit altında olan insanların açlık grevlerinde olması esasında bu ülkedeki iktidar çevrelerinin utanç belgesidir. Bunu böyle anlamak ve böyle kabul etmek gerekiyor.”

HDP’nin çok sayıda kadrosu var

HDP’nin Diyarbakır Büyükşehir adaylığı için ismi geçen HDP Diyarbakır milletvekili Selçuk Mızraklı, adaylık söylentilerine ilişkin şunları söyledi: “ HDP’nin bu kent bazında bakıldığı zaman kişi değil kişiler aday olacaktır. Yani, eş yönetim, eşbaşkanlık sistemi üzerinden daha zengin, daha güçlü daha toplumsal karşılığı olan bir aday profili olacak. Hepinizin bildiği gibi AKP’nin Amed’den tarif olduğu bir erkekler ordusuydu. On yedi on sekiz tane erkeği sahneye çıkartmışlardı ve belediye başkan adaylarımız diye böbürlene böbürlene söylüyorlardı. Hem de bir spor salonunda yapmışlardı ve yine orada bir kadın izi göremiyorsunuz. Öncelikle orayı bir tespit edelim. Onun ardından bu kentte bu kapasitede bu birikimde HDP’nin çok sayıda kadrosu var. Bizim kadromuz çok olduğu için aday belirleme sürecimiz uzuyor. Onlar da zaten kadro bulamamışlardı ve kadro bulmadıkları için kayyımı atamışlardı. Onların böyle bir sorunu olmadı ama bizim çok sayıda adayımız var ve onların içinden muhtemelen bu kentte karşılığı olan bu kentin sempatisini ve güvenini kazanmış eş başkanlarımızı göreceğiz diye umut ediyorum.”

‘Sorumluluktan kaçmam’

HDP’nin Büyükşehir adaylığı konusunda açık kapı bırakan Mızraklı, sözlerini şöyle sürdürdü: “ Şüphesiz ki partinizin ve toplumsal taleplerin yoğunlaşması durumunda görevden ve sorumluluktan kaçmak diye bir durum olmayacaktır. Her yurtsever demokrat gibi eğer bu çerçevede bir tasarruf gelişecek olursa şüphesiz ki onun da cevabı olmaya çalışacağız.”

‘Biz onları utandıracağız’

HDP’nin kayyumun çalışmalarına yaklaşımına ilişkin olarak Mızraklı, “ HDP’li belediyelerin neleri biriktirdiğini ve kayyum marifetiyle bunların nasıl talan edildiğini, nasıl berhava edildiğini; ortaya konulan işlerin de HDP’li belediyeler döneminde bütün fizibilitesi, altyapı çalışmaları veya ödenekleri hazırlanmış durumların devam ettirildiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Eğer gerçekten kayyımı bir siyasi şahsiyet olarak muhatap kabul etmiş olsaydık oturur derdik ki, gelsinler bir televizyon programında bütün halkın gözü önünde bunları tartışalım derdik. Ama onun bu çerçevede gasp ettiği makam ve durduğu pozisyon itibariyle bu anlamda muhatap kabul etmeyiz. Ha siyasi bir şahsiyet olarak karşımıza çıktığı gün de o zaman bunu halkın önünde açık ederiz. Bütün bunlarla beraber Sayın Cumhurbaşkanının kalkıpta, ‘HDP’li belediye başkanları yine seçilecek olursa böyle bir tuttum alırız tarzındaki söylemini de sadece antidemokratik, sadece hukuk dışı değil, aksine demokratik siyaset marifetiyle soruna çözüm bulmaya, derman olmaya çalışan bütün anlayışların üzerine, adeta çatışmacı bir üslupla; ‘size demokratik siyaset alanı kapalı, gelin buyurun çatışalım’ demektir. Yani, adeta kötü anlamada kavgaya, savaşa davet etmektir. Dolayısıyla bu bizim tarzımız değildir. Biz, HDP adeta bu toprağın derinliklerinde kökleri, filizleri olan bir yapıdır, gelenektir. Her yağmur yağdığında nasıl ki, topraktan boy veren o çiçekler varsa; her süreç her seçim dönemi her çalışma alanı HDP açısından adeta bir yağmur gibidir. Çok daha güçlü bir şekilde boy verdiğini, ortaya çıktığını göreceğiz. Yerel seçimlerin ertesinde HDP’nin ortaya koyacağı siyaset tarzının, yerel yönetim tarzının da tamamen kendi toplumsallığından beslenen bütün hayat alanlarına adeta aynı armoni içerisinde tarif eden güçlü bir ilişkilenme biçiminin olduğunu göreceğiz. Bütün yokluklara, zorluklara, imkânsızlıklara rağmen önemli halklaşan ve giderekte o demokratik ilişkileri kendi toplumsallığının içerisinde güçlendiren, pekiştiren ama aynı zamanda da hizmet kapasite ve kalitesini de oldukça yukarılara taşıyan bir tarzı göreceğiz. Böylelikle biz onları utandıracağız. Bugün söylediklerinden ötürü onları mahcup edeceğiz. Ama beraberinde de kendimize, kendi toplumsallığımıza olan inancımız da kat be kat arttıracaktır” ifadelerini kullandı.

‘Ölü balık taklidi yapıyoruz’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın HDP’li belediyelere yönelik ‘yeniden kayyum’ söyleminin seçmenlerde sandığa gitmeme yönünde bir eğilime yol açıp açmayacağı yönündeki değerlendirmelere ilişkin olarak Mızraklı şunları söyledi: “Çok açık ve net bir anı ile buna yanıt vereceğim. Geçenlerde Eş Genel Başkanımız Sayın Sezai Temelli ile kahveleri geziyor, sokakta yürüyorduk. Bir kahveye konuk olduğumuzda 65 yaşlarında bir emekli yurttaşımızın Sayın Başkana dediği sözleri tekrar edeceğim. Sayın Başkan dedi; ‘Siz bizim öyle sessiz duran halimize bakmayın. Biz şuanda ölü balık taklidi yapıyoruz. Ama günü geldiğinde bunlara öyle bir cevap vereceğiz ki, onlar bile neye uğradıklarını şaşıracaklar’. Bu halkın hafızası güçlüdür. Kendi kimliğine, değerlerine, partisine oldukça köklü ve derinden bağlarla bağlıdır. Kamuoyu anketlerinde şöyle bir durum var; sandığa gitmede bu bölgede öyle yüksek oranlar çıkmıyor ve çıkmamakla da beraber 24Haziran’a göre de HDP’den yana yüzde 6 civarında bir oy artışı olduğu yönünde bir cevap var. Dolayısıyla şunu çok açık ve net görmek gerekir; politik duyarlılıkları oldukça yüksek olan bir toplumsal duyarlılığımız var. Ve cevap vermesi gerektiğini adeta öfkesini ifade etmesi gerektiği yerde öfkesini, duyarlılığını ortaya koyması gerektiği yerde duyarlılığını, umudu ortaya koyması gereken yerde de umudunu çoğaltan bir toplumsallığımız var. Nitekim Cumartesi günkü mitingde, öncesinde çok güçlü bir çalışma yapılmamasına rağmen alanın nasıl hınca hınç. Dolu olduğunu gördük. Çünkü o halk dedi ki, ben Leylayım. Leyla Güven’in şahsında, onun o yürüttüğü mücadelenin, kavganın ben kendimde resmedildiğini düşünüyorum dedi. O kadınlar o erkekler o gençler o yaşlılar bunu ifade ettiler. 31 Mart günü de bunu yapacaklar. Sizin bu bölgede yarattığınız bütün tahribata, yıkıma rağmen diz çökmedik, ayaktayız, boyun bükmedik, başımız dimdiktir diye cevaplarını vereceklerdir.”

HDP'nin Diyarbakır adayı Selçuk Mızraklı

HDP'nin Diyarbakır adayı Selçuk Mızraklı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.