Demirtaş: Cizre'de vahşete izin vermeyeceğiz

Demirtaş: Cizre'de vahşete izin vermeyeceğiz
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde bir binanın bodrum kutanda bulunan insanların sağ olduklarına dair kanıtları olduğunu belirterek, "İsim listesi var."

Şırnak'ın Cizre ilçesinde iki ayrı binanın bodrum katındaki 42 yaralı ve 17 cenazenin ambulanslarla hastaneye kaldırılması için Mardin'de girişimlerini sürdüren HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, Mardin Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Ahmet Türk ve gönüllü sağlık ekibi ile birlikte belediye binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Demirtaş, halen girişimlerinden bir sonuç alamadıklarını belirtti. Temaslarını sürdüğünü belirten Demirtaş'ın konuşması şöyle:

"Cizre'de yaşanan hukuk dışı, insanlık dışı durumun son bulması için çaba ortaya koyuyoruz. Anlık gelişmeleri yerinden takip ediyoruz. Cizre'de bir kaç binada bodrumda veya bina içinde çok sayıda yurttaşımızla ilgili sonuç almaya çalışıyoruz. Hükümetin, hükümet sözcülerinin, binada bulunanların televizyon kanallarına bağlanıp yaptığı açıklamalar var. Bizim açıklamalarımız var. Türkiye toplumunun kafası bulandırılmaya çalışılıyor. Hükümet ve sözcülerinin açıklamaları ile kafa bulandırılmaya çalışılıyor. İlk günden bu yana diyoruz ki orada insanlar var, sağlar, bazıları yaralı, bazıları yaşamını yitirmiş durumda. O insanlar oradan çıkmak istiyorlar. O binadan ve bodrumlardan gelen bilgiler 'Bizim silahlarımız yok, buradan doğru ateş edilmiyor ama sürekli etrafımıza tanklarla ateş ediliyor, çıkamıyoruz' Dün kendi aralarında 16 yaşındaki bir çocuğu dışarı çıkarıp, ambulansın bulunduğu yere göndermek istemişler. Acaba bu şekilde ambulansa gidip hastaneye kaldırılabilecek mi diye.

 

'5 KİŞİLİKLE HEYETLE ORAYA GİTMEK İSTİYORUZ'

Hükümet bu bilgiler yalandır, yanlıştır diyeceğine, net bir talep ortaya koyuyoruz. Sivil bir heyet ambulansla oraya gitsin. Kıyamet kopmaz. 15 gündür devlet oraya ulaşamıyorsa, çıkanlara engel oluyorsa burada bir trajedi vardır. 5 kişilik bir heyet ve bir ambulansla ana caddeye 200 metre mesafedeki binaya gitmek istiyoruz. Durumu tespit edelim. Oradaki insanlar çıkmak istediklerini belirtiyorlar. Şimdi oradaki insanların durumlarını, kimliklerini devlet de biliyor, biz de biliyoruz. Ama hayır hepsini orada infaz edeceğiz diyen bir politika ile karşı karşıyayız. O nedenle çözülemiyor. Sayıları da tam bilemiyoruz. Bir sokak çembere alınmış, giriş ve çıkışlara izin verilmiyor. Açlık, kan kaybı veya susuzluktan ölmeleri bekleniyor. Hükümet bunu bir başarı öyküsü olarak vermeye, yandaş medya da aşağılık bir şekilde zafer öyküsü gibi işliyor.

 

'SİYASETEN GERİ DÖNÜLMEZ KIRILMALARA YOL AÇACAK'

Biz vahşet bodrumunda yaşanan ve sonrasında ortaya çıkacak olan sonuçların siyaseten geri dönülmez kırılmalara yol açacağı için çağrıda bulunuyoruz. Sağ insanlar var, sayıları 30, 35, 40 tam bilmiyoruz, fakat sağlar. O insanları öldürmeyi kafanıza koyduysanız bu infazdır, katliamdır. Tüm dünya biliyor. Bu insanları artık öldüremezsiniz, bu net. Çünkü çıkmak, ambulansa ulaşmak istiyorlar. Sonrasında hukuki bir işlem gerekiyorsa yaparsınız. Yok efendim, 'HDP kaçırmaya çalışıyormuş.' Nereye kaçırıyoruz. Tüm kent, mahalle abluka altında. Bu insani ve vicdani girişimlerimizi itibarsızlaştırmak için 'PKK üst düzeyleri varmış. Onları kurtarmaya çalışıyorlar' diyerek girişimlerimizi boşa çıkarmaya çalışıyorlar. Oradaki insanlar sadece dışarı çıktıklarında taranmayacaklarının garantisini almak istiyor. Hükümet bunun garantisini vermiyor. Tankla topla çıkanı ateş altına alıyor.

 

ŞIRNAK VALİSİ'NE SESLENDİ

Cizre'den gelen haberler iç açıcı değil. Nöbetçi market, eczane ve fırınların da kapatıldığı söyleniyor. Tümüyle bir karartma, abluka durumu söz konusu. Niyetleri nedir bilmiyoruz. Şırnak Valisi'ne sesleniyoruz, o insanların sağ olduğuna dair kanıtlarımız, TV bağlantı kayıtlarımız var. İsim listesi var. O nedenle infaz etmeyi düşünenler varsa, çok büyük bir suç işliyorlar. Bu suçtan kurtulamayacaklarını tekrar etmek istiyorum. Sivil heyetin ambulanslarla oraya gitmesine izin vermelisiniz. Göz göre göre bu vahşete izin vermeyeceğimizi bilmeniz lazım. Bu doğrultuda tüm ulusal ve uluslararası mekanizmaları kullanacağız.

 

'SARAY VE ERGENEKON UZLAŞTI'

Vicdanı ve hukuki ahlakı tükenmiş bir siyasal iktidarla karşı karşıyayız. Saray, Ergenekon ve ordu uzlaşması ile 7 Haziran'da bir darbe yapıldı. Hükümet de inisiyatif dışı kaldı. Hükümet de parlamento da bu işin içindedir. Şimdi bu koalisyon ittifak gücü her yerde kapsamlı bir katliam operasyonu ve kirli bir savaş yapıyor. Ne uğruna. Yeni bir saray iktidarı etrafında yeni bir gelecek, yeni bir kirli ortaklık uğruna yapıyor. Bunların hepsinin toplum tarafından iyi görülmesi lazım. Yürütülen katliamların esas nedeni budur. Sarayın iktidarını güçlendirmek için. Bu güne kadar derin devlet de bir anlaşma yaptı. Ergenekoncularla ulusalcılarla bir ortaklaşma, ittifak kuruldu. Buna bazı ırkçı Türk milliyetçileri de destek verdi. Böyle bir koalisyonla şimdi sahada da kendi özel operasyon güçlerini görevlendirmişlerdir.

 

'KAN VE CAN PAZARININ SORUMLUSU OLACAKSINIZ'

Başbakan ve hükümeti de bu suçları örtmek için görevlendirildi. Onlara da darbe yapılmış. 'Evet' diyip boyun bükmüş durumdalar. Her gün ağır bir faturaya gittiğimizi an be an görüyoruz. Başbakan'ın dün burada ifade ettiği, 'Daha çok insan ölecek, daha ağır askeri operasyonlar yapacağız' şeklindeydi. Daha çok asker, daha çok Kürt genci, daha çok PKK'li yaşamını yitirecek anlamına geliyor. Bu ürkütücü bir durum. Ortada bir çözüm süreci yok. Çok hazin bir durum. Eğer siz askeri operasyonları daha fazla arttırmaya karar vermişseniz bu güne kadar olduğu gibi bundan sonraki tüm ölümlerin de sorumlususunuz. Daha çok insan öldürerek, buna sebebiyet vererek, sorunu çözeceğinize inanıyorsanız, 90'lardaki hükümetler gibi tüm kan ve can pazarının sorumlusu olarak kalacaksınız.

 

'ZULME KARŞI SES ÇIKAR EYLEMLERİ BÜYÜTÜLMELİ'

Bu zorbalığı durdurmanın en etkili yolu halk gücüdür. Demokratik eylemlerle sesimizi yükseltmeliyiz. Her akşam saat 19'daki zulme karşı ses ver eylemleri büyüyerek devam etmeli. Büyük bir barış çığlığıyla kimsenin canına, malına zarar vermeden, örgütlü disiplinli bir şekilde bu eylemi büyütmelisiniz. Bu barış sesi büyürse bizim bu katliamları durdurma siyasetimiz güç kazanacaktır. Hükümet savaş politikasının halk tarafından desteklendiğini söylüyor. O zaman bu politikalara karşı herkes 19'da barıştan yana olduğunu göstermelidir. Kesintisiz bir şekilde. Bu çok kritik ve önemli bir çağrıdır. Bu konudaki hassasiyetimiz ve çağrılarımız devam edecek.

 

YÜKSEK: KENDİ ELLERİMİZLE HASTANEYE GÖTÜRMEK İSTİYORUZ

Basın toplantısında söz alan DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek ise, şunları söyledi: "Biz Cizre'ye gitmek ve o 'Dışarı çıkmıyorlar, ambulanslara gelmiyorlar, hastaneye gelmeye rıza göstermiyorlar' dediklerinizle bizzat görüşmek istiyoruz. Çok açık ve net söylüyoruz. Onlarla görüşelim. Hastaneye gitmesi gerekenleri kendi ellerimizle götürmek istiyoruz. Eğer ki siz 11 defa ambulans gönderdik, ama kimse gelmiyor diyorsanız, bırakın biz gidelim, biz ikna edelim. Bundan öte bir şey var mı? Bize göre söyledikleri gerçek değil. Günlerdir bu konuda biz kanaatlerimizi paylaşıyoruz. Ambulans her sevk edildiğinde çatışma mizanseni, çatışma görüntüsü veriliyor. Yaralı insanların hastaneye sevki bir şekilde engelleniyor. Eğer sizin dediğiniz doğruysa, biz yanlışsak biz gidelim netleştirelim, kanıtlayalım. Kamuoyunu aydınlatalım. Tüm toplum da bu gerçeği bilsin.

 

'CİZRE VAKASI KÜRT HALKININ HAFIZASINDAN SİLİNMEYECEK'

Eğer bizim gitmemizi istemiyorlarsa AKP kendisi bir heyet oluştursun ve Cizre'ye göndersin. Bizim yanlış olduğumuzu söylüyorsanız buyurun gidin kanıtlayın. Mesele bu değil zaten. Biz sadece duruma dikkat çekmek istiyoruz. Kim doğru söylüyor muğlaklığı içinde insanlar hayatlarını kaybediyor. Bizim isteğimiz insanların hayatlarını kaybetmediği bir ortam tesis etmektir. Biz sorunu, meseleyi çözmek istiyoruz. Cizre vakası Kürt halkının hafızasından silinmeyecek. Oradaki askeri görevliler, çeteler her kim varsa. Onların derdi 3-5 tane fazla insan öldürmeyi istemek olabilir. Ülkenin siyasetini, toplumun geleceğini düşünmeyebilirler, ama siz, biz düşünmek zorundayız. Orada hayatını kaybeden her insanın, göz göre göre ölümleri gerçekleşirse, ki önceki gün 9 kişi, sonra bir kişi hayatın kaybetti, bu böyle devam ederse, Kürt halkının hafızasından hiç bir zaman silinmeyecek.

 

'BİRLEŞTİRİCİ RUH BÖYLE Mİ OLACAK?'

Bu şekilde Davutoğlu'nun dün bahsettiği birleştirici ruh oluşmaz. Dün burada yüz defa bu ruhtan bahsetti. Bin yıllık birliktelik üzerine büyük büyük sözler söyledi. Tarihi sözler söylemeye çalıştı. Birleştirici ruh böyle mi olacak? Bir taraftan Cizre'de bir bodrumda onlarca kişi, mahsur kalacak, kurtarılmayı bekleyecek, orada insanları alıp hastaneye götürmeyeceksiniz, sonra birleştirici ruhtan bahsedeceksiniz. Gerçekten samimi bir durum olsaydı, dün kendisi Mardin'deydi. Cizre'deki, Sur'daki ablukanın kalkması için talimat verebilirdi. Ama bunu yapmayıp, birleştirici ruhtan bahsetmek samimiyetsizliktir."

Toplantının ardından Yüksek, gönüllü sağlıkçılarla birlikte Nusaybin üzerinden Cizre'ye geçmeyi deneyecek. Demirtaş'ın Mardin merkezdeki temasları da sürecek.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.