“Kürtlerin yok sayıldığı bir işte yokuz”

“Kürtlerin yok sayıldığı bir işte yokuz”
“Kürtlerin yok sayıldığı bir işte yokuz”

 

Dilek Akin/ Özel

‘Yetmez ama evet’çi HAK-PAR, 16 Nisan’da yapılacak olan referandumda “HAYIR” diyeceğini açıkladı

Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK- PAR), Anayasa Değişikliği Paketine, 16 Nisan’da yapılacak olan referandumda “HAYIR” diyeceğini açıkladı.

Hak ve Özgürlükler Partisi Genel Başkanı Refik Karakoç, dün Diyarbakır’da yaptığı bir basın toplantısı ile referandumda “HAYIR” diyeceklerine ilişkin açıklamada bulundu.

 

Darbe anayasasının ruhu korunuyor

Basın açıklaması öncesi Anayasa Değişiklik Paketinin içeriğine ilişkin gazetemize değerlendirmelerde bulunan Karakoç şunları söyledi: “ Parti meclisimiz 18 Şubat’ta Diyarbakır’da referandum gündemli toplandı. 16 Nisan’da referanduma sunulan Anayasa Değişikliği Paketi mevcut anayasanın 18’inci kez değiştirilmesiyle gündeme geldi. Mevcut anayasa 17 kez değişikliğe uğramasına rağmen hala daha 12 Eylül askeri darbe anayasasının ruhunu taşımaktadır.

 

“Kürtlerin yok sayıldığı bir işte yokuz”

Tabii ki, zaman zaman ileri demokrasi adına, Kürt sorununda adım atma adına bazı değişiklikler de yapıldı. Bundan önceki değişiklikler için parti olarak evet demiştik. Türkiye’nin demokratik gelişiminin, Kürt sorununun çözümünün yeni bir anayasaya bağlı olduğunu biliyoruz. Bütün bunlarla ilgili tüm yetkili kurullara gönderdiğimiz bir taslağımız var. Sözkonusu bu taslakta biz, Federalizmi savunuyoruz. Mevcut anayasanın baştan sona değişmesini ve yeni bir anayasa yapılmasını istiyoruz. Ancak bugün referanduma götürülen 18 maddelik değişikliğe baktığımızda böyle bir şeyin olmadığını görüyoruz. Anayasa Değişikliği Paketindeki 18 maddenin içeriğine baktığımızda ne Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından ne de Kürt sorununun çözümünde ikinci bir adım görmüyoruz ve herhangi bir değişiklik yok. Dolayısıyla bu içerik mevcut anayasada bir değişiklik getirmiyor ve buna yönelik bir adım da değildir. Biz, bu değişiklikte demokrasi adına bir ışık görmüyoruz. Kürt sorununda hiçbir şey yok. Bu anayasanın mevcut halinde de değişikliğe uğrayan halinde de Kürt yok. Biz de HAK-PAR olarak Kürtlerin yok sayıldığı bir işte yokuz. Özgürlükçü ruhu olan, çağdaş, demokratik bir anayasa yapılırsa biz bir Kürt partisi olarak buna evet deriz ama anayasa değişikliğinin bugünkü haline evet deme şansımız yoktur.

 

Anayasa Değişiklik Paketi en çok kuvvetler ayrılığı meselesi üzerinden tartışıldı. Siz, HAK-PAR olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?

“Sorunlar, hükümet edenlerden, anlayıştan kaynaklıdır”

Demokrasi her sistemde mümkündür. Sistemin uygulayıcıları, siyasi kurumlar, hükümet edenler eğer demokratik bir yol yöntem izlerlerse, demokratik kuralları uygularlarsa ülke demokratikleşir. Nitekim dünya örneklerine baktığımızda yönetim sistemleri parlamenter, başkanlık, federal olan demokratik ülkeler mevcut. Ama aynı zamanda aynı sistemleri uygulayan ve demokratik olmayan, demokrasinin D’sinin olmadığı ülkeler de mevcut. Krallıklar, Cumhuriyetler ya da federal yapılar vardır. Dolayısıyla burada esas olan sistemin içeriği ve uygulayıcılarıdır. Haliyle Türkiye’deki parlamenter sistemdeki bazı tıkanıklıklar sistemden değil, sistemin uygulayıcılarından kaynaklıdır. Sorunlar, hükümet edenlerden, anlayıştan kaynaklıdır.

 

“HAK-PAR bu referandumda ‘HAYIR’ diyecek”

Türkiye’nin sosyo-ekonomik, kültürel yapısı ‘tek adamlığa’ uygun bir ülke değildir. Latin Amerika’da benzer sistemler kuruldu ve hepsi de büyük sıkıntılar yaşadı. Dolayısıyla şuanda Türkiye’ye öngörülen değişikliklerin getirilmesi daha despot bir yönetime, daha kişisel bir yönetime kayma ihtimali çok yüksektir. Bu bakımdan biz, sözkonusu bu değişikliklerin Türkiye’nin önünü açamayacağını, ülkeye huzuru getirmeyeceğini; daha baskıcı bir yönetime sebep bile olabileceğini söylüyoruz. Haliyle böyle bir şeye evet diyemeyiz. HAK-PAR bu referandumda ‘HAYIR’ diyecek.

 

“Değişiklikler kuvvetler ayrılığını %80 oranında kaldırıyor ve tek güce bağlıyor”

Yine, bu 18 maddeyi kuvvetler ayrılığı noktasında incelediğimizde bize göre bu değişiklikler kuvvetler ayrılığını %80 oranında kaldırıyor ve tek güce bağlıyor. Kurumların oluşmasından tutun, KHK’lardan tutun, Cumhurbaşkanının partili olması ve muhtemelen Cumhurbaşkanının partisinin de çoğunluğu sağlayacağından; haliyle bir kişi hem parti başkanı hem yürütmenin başkanı hem ordunun başkanı diye niteleyebileceğimiz bir yürütme çıkıyor karşımıza. Bunun diğer bir adı da tek adamlıktır.”

“ÖZGÜRLÜK, DEMOKRASİ VE BARIŞ İÇİN HAYIR!” diyeceklerini ifade eden HAK- PAR açıklamasının satır başları şöyle:

Sorun sistem değil anlayış

“Türkiye 35 yıldır 12 Eylül Cuntasının baskı koşullarında halka dayattığı, saygın hukukçuların "polis tüzüğü" olarak niteledikleri 1982 Anayasası ile yönetiliyor. Şu anda AKP ve MHP’nin ortak inisiyatifiyle getirilen ve başkanlık sistemi oluşturmaya yönelik Anayasa değişikliği de durumu değiştirmiyor. 12 Eylül Anayasası'nın özü ve ruhu, değişmeyen dibacesinde ve ilk dört maddesi başta olmak üzere, öteki maddelerinde sürüyor. Türkiye'nin anayasa ile ilgili esas sorunu, parlamenter sistem mi, başkanlık sistemi mi değildir. Bir ülke parlamenter sistemle de, başkanlık sistemi İle de demokratik olabilir. Önemli olan gerçekten demokratik olmaktır.

‘Parlamenter sistem iğreti İdi’

Bugüne kadar geçerli olan ve ana muhalefet partisi CHP'nin, Kemalist kesimin sımsıkı yapıştığı sözde parlamenter sistem iğreti İdi. Kürt halkı temel hak ve özgürlüklerinden yoksundu. Hak ve Özgürlük istediği zamanlar acımasızca ezildi. Bugün de durum değişmiş değil. Bu ülkede inanç, düşünce, basın özgürlükleri dahil, temel hak ve özgürlükler hiçbir dönemde, gerçek anlamda, çağdaş standartlarda geçerli olmadılar. Türkiye hiçbir dönemde laik bir ülke olmadı ve bugün de değildir. Geniş Alevi kitlesinin bir türlü karşılanmayan haklı talepleri, süregelen zorunlu din dersleri ve belli bir mezhebe hizmet eden devasa Diyanet İşleri Teşkilatının durumu bunun somut örneğidir.

‘Tek adam rejimi yaratılıyor’

Türkiye dün demokratik değildi ve şu anda getirilmek istenen başkanlık sistemine yönelik değişiklikle de demokratik olmayacaktır. Söz konusu değişiklik paketi 12 Eylül Anayasasını ortadan kaldırmıyor. Başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye'nin yüz yüze olduğu sorunların çözümüne elverecek, zemin oluşturacak hiçbir değişiklik içermiyor. Yapılmak istenenler ise hükümet sözcülerinin iddia ettiği gibi İleriye doğru bir değişim değildir. Aksine söz konusu değişikliklerle, demokratik bir sistemin olmazsa olmazı olan güçler ayrılığı ortadan kaldırılıyor, yürütme gücünün yanı sıra. Yasama ve yargı gücü büyük ölçüde tek elde, aynı zamanda parti başkanı olan cumhurbaşkanında toplanıyor ve böylece tek adam rejimi yaratılıyor.

“ ‘Yetmez ama evet' demiştik”

2010’da halkoyuna sunulan değişiklik paketi, mevcut anayasayı ortadan kaldırmasa bile, olumlu yönde, örneğin sivil siyaset üzerinde asken-bürokratik vesayeti kaldırmaya, siyasi partilerin kapanmasını zorlaştırmaya ve 12 Eylül darbecilerinden hesap sormaya yönelik hükümler taşıyordu. AKP hükümetinin reformcu dönemine, çözüm ve barış süreci aşamasına da denk düştüğü için, diğer ilerici, demokratik çevrelerle birlikte, biz HAK-PAR da bu değişiklik paketine."yetmez ama evet' demiştik.

‘Darbe anayasasını çöplüğe atacak çağdaş, demokratik bir anayasa’

Oysa bugün durum çok farklı. AKP, 2010’da ele geçirdiği fırsatı, geniş kitle desteğini, demokrasinin sınırlarını genişletme, sorun çözme, böylece ülkeye barış getirme yönünde kullanamadı, bunun için gerekli adımları atmadı; kendi tutucu, hayalci gündemini ülke gündeminin önüne koydu. Bu nedenle çözüm ve barış süreci tıkandı, ülke Suriye'de bir batağa saplandı, terör dallanarak ülkedeki gerilimi ve kaosu derinleştirdi. Sonuç olarak getirilen son anayasa değişikliği sorun çözücü ve demokratik yönde bir değişim değil, tam tersine yeni sorunlara yol açacak, ülkede gerginliği ve kaosu büyütecek türdendir. Bir kez daha vurguluyoruz ki ülkeye gerekli olan, 12 Eylül Cuntasının darbe anayasasını çöplüğe atacak çağdaş, demokratik bir anayasadır.

‘Ülkenin çok uluslu, çok dilli, çok inançlı etnik ve kültürel yapısına uygun yeni bir anayasa’

Bu anayasa ülkenin çok uluslu, çok dilli, çok inançlı etnik ve kültürel yapısına uygun yeni bir yapılanma sağlamaya uygun bir zemin oluşturmalıdır. Ademi merkeziyetçi olmalıdır. Öyle ki Kürt sorunu eşitlik temelinde, federal biçimde çözülsün, Kürt dili ilkokuldan üniversiteye kadar eğitim dili ve resmi dil olsun. Farklı dil ve kültürlere sahip Arap, Laz, Çerkez gibi diğer gruplar da böylesine çoğulcu bir yapıda kültürel haklarını özgürce kullanabilsinler. Öyle bir anayasa yapılmalı ki, inanç özgürlüğü üzerindeki baskı ve ayrım politikası son bulsun, başta geniş Alevi kitlesi olmak üzere, farklı inançlardan tüm yurttaşlar inanç özgürlüğünü eşit biçimde yaşayabilsinler. Diğer bir deyişle gerçek laiklik olsun. Öyle bir anayasa yapılmalı ki, kadın haklan, çalışanların hakları ve sosyal haklar, düşünce, basın ve örgütlenme özgürlüğü gibi tüm temel özgürlükler, AB standartlarında güvenceye kavuşsun.

‘HAK-PAR olarak 16 Nisan'da hayır diyeceğiz’

Tüm bu nedenlerle HAK-PAR olarak 16 Nisan'da hayır diyeceğiz. Bu hem sürdürülmekte ısrar edilen 12 Eylül anayasasına hayırdır, hem de mevcut durumu daha da kötüleştirecek olan son değişiklik teklifine hayırdır. Bu, söz konusu anayasa ile birlikte, ona göre şekillenmiş, antidemokratik Siyasi Partiler ve Seçim Yasalarına, bir bütün olarak antidemokratik sisteme hayırdır. Biz gerçek anlamda çağdaş, demokratik, sorun çözmeye elverir bir anayasa için; Özgürlük, demokrasi ve barış için mücadelemizi sürdüreceğiz.”

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.