Davutoğlu: AK Parti ile aramızda radikal bir ayrım var

Davutoğlu: AK Parti ile aramızda radikal bir ayrım var
DİTAM’ın ‘Tigris Diyalogları’ toplantısına katılan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “AK Parti ile aramızda radikal bir ayrım var. O yüzden Tayyip Erdoğan üstümüze üstümüze geliyor.” dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) tarafından düzenlenen ‘Tigris Diyalogları’ toplantısına katılarak, siyasi gelişmeleri değerlendirdi.

DİTAM tarafından geleneksel olarak düzenlenen ‘Tigris Diyalogları’ Corona salgını nedeniyle bu kez internet üzerinden gerçekleştirildi. Türkiye’den birçok STK temsilcisi, siyasetçi, gazetecinin katıldığı toplantının konuğu Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu oldu.

Kürt meselesinde diyalog ortamı yok edildi

“Yeni Dönemde Türkiye Siyasetinde Muhalefet ve Gelecek Partisi’nin Tutumu” başlıklı toplantının açılış konuşmasını yapan DİTAM Başkanı Mehmet Vural, sıkıntılı dönem yaşandığını söyledi.

Vural, Kürt sorununun daha fazla acıya yol açmadan çözülmesini amaçladıklarını belirterek, “Çok sıkıntılı bir dönem geçiriyoruz. Siyasi baskılar, daha önce atanan kayyumlar, infaz yasasının çarpık gelişmesi, mafya babalarına yaranması, dokunulmazlıkların kaldırılması, tek adam yönetimi, bir imza ile 40 ilin valisi noktalanması tek imza ile 40-50 ilin Emniyet Müdürü'nün değiştirilmesi, sosyal medyayı bir kişinin kontrol etmek istemesi, tek imza ile bir üniversitenin kapatılması gibi nereden tutarsanız elimizde kalan bir sistem. Siyaseten ötekileştirme, yok etme, intikamcı, kindar bir toplum yaratma girişimleri nedeniyle çok sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Kürt meselesi 100 yıldır halen canlı, kendini dayatan bir problem olarak Türkiye'nin gündeminde. Bu konuda aslında daha önce umutlu gelişmeler oldu ama son dönemde maalesef Kürt meselesinde diyalog, tartışma ortamı tümüyle yok edildi. Demokratik alan daraltıldı, sistem daha çok otoriter bir yönetim olarak devam etmeye başladı. Siyasi çözümü konuşmak mümkün değil. Barış söylemi bile terörize edildi bütün. Kürt meselesinde 100 yıl önce Türkiye kendi toplumu içerisinde, nüfusunun yüzde 20'sine tekabül eden Kürtlerle oturup diyalogla çözebilseydi bugün sorun olmaktan çıkardı. Öyle olsa uluslararası bir sorun haline gelmezdi. Ama bugün artık bu sorun uluslararası bir sorun olmaya başladı. Çözümü de zor, buna rağmen imkânsız bir sorun değil. Her çatışmanın her savaşın bir barışla çözülmesi lazım. Kürtlerin kendi haklarından mahrum, kimliklerinde mahrum bırakmak imkânı yoktur. Türkiye'den kopma imkânı yoktur. Dolayısıyla bir şekilde çözüm gelip kapımıza dayanacaktır. O zaman yitirdiğimiz değerler ve canlarımız acımız olarak kalacaktır. 40 yıllık bir çatışma dönemi yaşadık, 6- 7 kez çok ciddi bir barış süreci yaşandı. Zaman zaman umutlu olduk, çözülür diye düşündük ama nedense taraflar bir türlü bir noktaya varamadı. İstenseydi belki daha iyi bir yere gelebilirdik. Geldiğimiz noktada iyi bir yerde olmadığımızı bir söyleyebiliriz. Bu mesele bir şekilde çözüme varacak. Uzun vadeli, kinle, intikamla, red etmeyle bir yere varamayacağız. Siyasilerin çözmesi gereken bir sorun. Bir tek parti ya da lider anlamda söylemiyorum ama Türkiye idare etmeye talip olan siyasiler bu sorunu bir şekilde kendi önünde görecektir. Derdimiz daha çok kanım dökülmemesi daha çok acının yaşanmaması, birbirimizi, toplumu kırmadan dökmeden bir şekilde, bu işin iki toplumun, insanların menfaatine, mutluluğuna bir şekilde çözülmesi meselesidir” dedi.

 

“Böyle bir sistemle siyasetin ve AK Parti'nin doğasının bozulacağını söyledim”

Toplantının basına açık bölümünde konuşan Davutoğlu hem Türkiye’de hem Dünyada siyasette kırılma yaşandığını söyledi. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin Türkiye’de siyaset ve devlet sistemini çözdüğünü savunan Davutoğlu, “Hem dünyada bir kırılma yaşanıyor hem de Türkiye'de. Türk Osmanlı siyaset çizgisinin ana damarlarında büyük kırılmalar yaşanıyor. AK Parti de bu kırılmanın bir parçası. Bu ana damarlardaki kırılmaları genel dünyadaki kırılmalar ile bir yerde buluşturamazsak, bu kırılmalar derinleşir. Buluşturursak hem Dünya ile entegre hem kendi içinde meselelerini çözen bir siyaset pratiği ortaya koymuş oluruz.  Dünya’da büyük bir sistem depremi yaşanıyor onun dokusunu oranlamak zorundayız. Korona virüs dalgasında ortaya çıktığı gibi herkes birbiriyle irtibatlı, kimse soyut bir yerde yaşamıyor. Çin'de çıkan virüs hepimizin hayatını Radikal şekilde değiştirdi. Türkiye'de sistemik bir deprem yaşanıyor Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile zaten sarsılan devlet yapısı iyice çözülüyor ve siyaseti de çözüyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi siyasetten doğasını bozuyor. Ben o zaman şiddetle karşı çıktım 17 sayfalık bir metin verdim 15 Temmuz’dan sonra 3 saatlik bir görüşmede Türkiye'deki demokrasinin çok ciddi bir tehdit altında olacağını söyledim. Böyle bir sistemle siyasetin ve AK Parti'nin doğasının bozulacağını söyledim. Böyle sistemik bir depremin yaklaşmakta olduğunu hissediyorum. Ya bu sistemik depremin telaşı içinde var olan binaların içinde enkaz altında kalacağız ya da hep beraber bu enkazdan çıkmanın bir yolunu bulacağız” dedi

 

Başbakanlıktan Neden Ayrıldı?

Başbakanlıktan ayrılma nedeninin Erdoğan’la liderlik yarışı olmadığını ifade eden Davutoğlu, “Benim Başbakanlık dönemindeki bütün çabam Türkiye'yi antidemokratik trendin dışında nasıl tutarım oldu. Nasıl AK Parti’yi dönüştürerek yaparım, o zaman AK Parti dönüşürse Türkiye'deki sistemde doğru yerlere oturur diye düşünüyordum. Bunun için çok çaba sarfettim Başbakanlıktan ayrılma nedenim de zannedildiği gibi Tayyip Erdoğan'la aramızdaki liderlik yarışı değil. O da vardı tabii, her yerde böyle bir hissiyat psikoloji olur. Yeni yükselen bir profil varsa tartışmalı, düşük profilli biri istenebilir ama simgesel olarak farklılaştığımız hususlar bugün de farklılaştığını hususlardır. Başbakanlıktan ayrılmama yol açan saikler bugün için de geçerlidir.  Böyle bir çizgi 2016, 15 Temmuz’u ile birlikte Türkiye artık dünyayı açık, kimlik siyasetine açmış, toparlayıcı ve demokratik detaylarla yürüyen bir ülke olmaktan, AK Parti de böyle bir ülkenin lokomotif olmaktan tamamı ile çıktı ve antidemokratik bir trend içine girdi” diye konuştu.

 

Şehir Üniversitesi’nin Kapatılması

Davutoğlu, bir süre önce kapatılan Şehir Üniversite’sinin kapatılmasını işkence olarak nitelendirdi. Davutoğlu, “Şehir Üniversitesi'nin siyasi otorite kasıtla, neredeyse işkence ederek kapatıyor. Bir hamlede değil. Hala öğrencileri hangi okula yatay geçiş yapabilecekleri konusunda yönetmelik yayınlanmış değil. Gerçek bir psikolojik işkence hali yaşatıldı bizim üzerimizden, üniversite üzerinden bize. Bu problemlerin sistemle ilgili boyutu da var. Sadece Tayyip Erdoğan'la ilgili değil. Aynı Tayyip Erdoğan dengeleyici faktörler olduğunda sistem farklı işlediğinde de başka türlü davranmıştır. Güç temelliğinin yol açtığı olağanüstü çürüme yozlaşma Tayyip Erdoğan'ın şahsiyetiyle daha da derinleşti” şeklinde konuştu.

 

“Mafya Alan Kazandı”

Yeni infaz yasası ile mafyatik unsurların alan kazandığını ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti; “İnfaz yasası ile çıkan mafyatik unsurlar gibi neredeyse hepsi alan kazanıyor. 90'lı yıllarda o alanları daraltarak harekete geçen AK Parti, bütünüyle kimliğini, muhtevasını, felsefesini, özünü getirdi. Özal'ın düşüşü nasıl Türkiye'nin kaderini olumsuz etkilediyse ise şimdi de bu ve sistemik depremde yozlaşan, güç yozlaşması yaşayan, çöküşteki bir partinin ülkeyi yönetiyor olması büyük şanssızlıktır. Her türlü uzlaşmaya kapalı, çağdışı yaklaşımlarla bazen Perinçek, bazen Bahçeli örneğin de bazen görünmeyen bir aktörlerle iş birliği içinde bir iktidar formasyonu var. Sadece siyasetin doğasını değil devletin işleyiş doğasını bozdu. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin devlet ve toplum arasındaki ilişkileri dumura uğrattığı kanaatindeyim. Eskiden milletvekilleri ve bakanlar üzerinden toplumun değişik unsurlarıyla devlet mekanizması ve kamu düzeni arasında kurulacak irtibat anlamını kaybetti. Siyasetin ana damarları çözüldü.”

 

Ayrışma noktaları

Davutoğlu, Erdoğan’la birçok noktada ayrıştıklarını vurgulayarak, “Türkiye'de muhalefet dahil siyasete öznesini Tayyip Erdoğan olarak görülüyorsa demokrasinin gelişme şansı yok. Bir kişi siyasetin öznesi görülüyorsa, beka tartışmasında sanki sadece bu devlet ve bu toplum kendisini devletin bekasını tanımlayabilecek güçte, kudrette bir grup tarafından yönetiliyorsa da bunun anlaşılır tarafı yok.  Ben Tayyip Erdoğan'a destek olmak için parti kapatma zamanında siyasete girdim mücadele etmek için girdim ama şu anda onunla farklı yerdeyim 5 meselede. Ama karşı tarafta siyaset yapanlarla bu 5 meselenin üçünde ya da dördünde ortak noktada buluşma şansımız yüksek. Bu deprem fayları yerinden oynattı yerinde durabilen kazanacak, ilkeleri olan, hikayesi olan ayakta durabilen kazanacaktır. Bu fayların hareketli takip edip kendini olan intibak eden kazanacaktır” dedi.

 

Gelecek Partisinin Vizyonu

Davutoğlu partisinin vizyonunu şu cümlelerle anlattı; “Kapsayıcılık ve dışlayıcı çizgisine bir ayrım noktasındayız. Biz Gelecek Partisi olarak Cumhuriyet tarihinin en kapsayıcı partisini kurduk. Davutoğlu AK Parti Genel Başkanı ve AK Parti'nin devam mahiyetinde olduğu söyleniyor. AK Parti ile aramızda radikal bir ayrım var. O yüzden Tayyip Erdoğan üstümüze üstümüze geliyor. Çünkü kendi tabanında radikal bir dönüşümün öncüsüyüz revizyonda değil radikal bir dönüşüm. Nedir kapsayıcılık? Hangi toplum kesimi varsa bu partide olacaktır. Türk, Kürt, Sünni, Alevi, Müslüman, gayrimüslim, liberal, muhafazakar..  Yatay kesen bir parti yapılanmamız var. Tayyip Erdoğan'a olan muhalefetimizin temelinde de kapsayıcılık var. Kapsayıcılık siyasetimizin ve muhalefetimizin temel doğrusudur. Tayyip Erdoğan'a AK Parti’ye olan muhalefetimiz, MHP'ye Perinçek’e olan muhalefetimiz onların dışlayıcı niteliğinedir ve bu muhalefetimiz keskin şekilde devam edecektir”

 

7 Haziran Seçimlerinin Sonucu

 

Davutoğlu, 7 Haziran seçimlerinde aldığı sonucu çok önemsediğine vurgu yaparak, “7 Haziran'da HDP'nin yaşadığı tecrübeyi ben çok önemsemiştim. HDP’nin güç kazanması için çözüm sürecine ivmeyi o zaman verdim. HDP kimlik siyasetini aşıp bütün kesimleri açık özgürlükçü bir hareket niteliğini koruyabilseydi, Türk siyaseti çok şey kazanacaktı. Kürt sorunu çok daha kolay konuşulabilecekti ama başka bir yol tercih ettiler” dedi.

 

“AK Parti Aile Partisi Oldu”

Davutoğlu, AK Parti’nin daralarak aile partisine dönüştüğünü savunarak, “2002'de Türkiye'nin önü açılmıştı ama gittikçe bırakın İslami kesimi, Karadeniz'in İslamcılığına Karadeniz'de de bir iki ilin muhafazakâr tecrübesine dayalı darala darala, bir aileye kadar daralan, sembolik kimlik siyasetine dönüşen bir parti oldu. Benim o parti ile ilgili bir şey yapabilme mümkün değil. Başbakanlığı bırakırken nepotizme karşı çıktığımı açıkça ifade ettim. 3- 4 yıl sabrettin baktım AK Parti'nin dönüşmesi mümkün değil.  90'lı yılların en dinamik hareketi olan İslami hareketin önemli isimleri tek tek otoriter bir klan İslamcılığına teslim oldular. Tercihleri düşük profilli bir Başbakan oldu. Gelecek Partisi olarak biz değer siyasetini öne çıkaracağız. Dünyada da bundan sonraki ayrım değer ve kimlik siyasete arasına net yapanların olacak. Bu da siyasetin zeminini oluşturacak, ittifaklar kurulacaksa bu zeminde olacak” şeklinde konuştu.

 

“Devlet otoritesi ve kamu düzeni arasında bir farklılaşma olacak”

Devlet otoritesi ve kamu düzeni arasında bir farklılaşma olacağını ifade eden Davutoğlu, ”Kamu düzeni dediğimiz, hepimizin içinde olduğu bir düzen. Hendek ve barikatlar bu düzeni tehdit ettiğinde devletin içine girmiş bazı örgütler de bu düzeni tehdit ettiğinde bu kamu düzenini birlikte inşa etmeliyiz. Ama bizimkiler kamu düzenini bozarsa devlet adına haklıdırlar diyen bugünkü İçişleri Bakanı mantığı da, bizimkiler bozarsak kamu düzenini barikatlarla hendeklerle bırakmazsan bu doğrudur haklıdır meşrudur diyen Kandil otoritesi ve ikisi arasına sıkışmış bir Kürt halkı mağdurdur. Bizim öncelikli vazifenin herkesin Türklerin Kürtlerin muhafazakârların dökülenlerin Alevi Sünni Müslüman gayrimüslim anların oluşturduğu kamu alaka geliştirmektir, kamu düzeni oluşturmak” dedi.

 

“Türkiye’yi dünyaya açacağız”

Son günlerdeki sosyal medyanın kapatılması ile ilgili tartışmalara da değinen Davutoğlu, hedefinin Türkiye’yi dünyaya açmak olduğunu söyledi. Davutoğlu, “Bizim vizyonumuz açık, üniversiteler açacağız, medyanın önünü açacağız, Türkiye'yi dünyaya açacağız. Ben Dışişleri Bakanlığı yaparken bütün hedefim Türkiye'yi dünyaya açmaktı. Latin Amerika açılımlar da yaptık ama Erbil'e de, 2013'te Suriye Kürtleri bağlamında kritiktir. Salih Müslim’i Türkiye’ye getirdim.  Bu sebeple hala Bahçeli eleştirir. En yakınlarımıza da açık bir politika takip ettik. Bugün de öyle olması gerektiği kanaatindeyim. Eğer tercihler doğru olsa bambaşka gelişmeler olabilirdi. Bunu keşke demek için söylemiyorum. Şimdi de tercihleri doğru yaparsak demokrasiyi güçlendiririz. Türkiye'yi dünyaya açık hale getirebiliriz, bütün çabamla 2018 2016 Mart’ında Avrupa birliği ile Ankara anlaşmasında bu yana en kapsamlı anlaşmayı, zor şartlarda başarırken tek hedefim Avrupa Türkiye'yi dünyaya açık ülke haline getirmekti. Ama olmadı başbakanlıktan ayrılırken bana karşı yapılan darbenin gerekçelerinde bunlar da zikredildiği biliyorsunuz. Şimdi bir ayrım noktasındayız. Kapsayıcılık ve araştırıcılık arasında biz kapsayıcılıktan yanayız. Muhalefetimizde bunu dile getireceğiz. Kimlik ve değer siyaseti arasında biz değer siyasetinden yanayız. Bir tek kimliği esas alırız, insanı kimlik”

“Tarafsız değiliz tarafız”

Gelecek Partisi’nin kriterlerine uyan herkesle görüşebileceklerini vurgulayan Davutoğlu, “Meşru siyasi aktör olarak hepsi ile görüşür, hepsiyle de ortak muhalefeti zemininde buluşuruz, gelecek bir vizyon etrafında birlikte hareket edebiliriz.  Tarafsız değiliz tarafız. Kapsayıcılığın, değer siyasetinin, kurumsal aklın, özgürlük güvenlik dengesinin ve dünyaya açıklığın tarafındayız, muhalefetimizin esası budur” dedi.

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.