Diyarbakır'da gençlerin yarısı işsiz

Diyarbakır'da gençlerin yarısı işsiz
PSK Diyarbakır İl Başkanı Vedat Dede, kentte yaşanan sorunlara ilişkin yaptığı değerlendirmelerde gençlerinin yarısının işsiz olduğunu söyledi.

Fatma Temel - Özel

TİGRİS HABER - Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), Diyarbakır İl başkanı Vedat Dede, kent sorunları, pandemide artan vakalar, kentsel dönüşüm, işsizlik, kayyumlar ve erken seçim gündemi üzerine Tigris Haber’e değerlendirmelerde bulundu. Kentin temel sorununun gençlerin işsizliği olduğunu vurgulayan Dede, şöyle konuştu: “İşsizlik çok ön planda, hele hele genç nüfusta çok fazla. Ve ondan kaynaklı toplumda bir gerginlik var. Yüz gençten yarısı işsiz. Bu sorun şöyle çözülebilir: Siyasal iktidar ülkenin kaynaklarını toplumun çoğunluğuna, üretime aktaracak bir anlayışa sahip olmalı. En azından bu işsizliğe neden olan antidemokratik uygulamalara son verilmeli. Türkiye’de yıllardır ötekileştirme var, tek tipleştirme var.  Bu da farklı dil, kültüre sahip bir halkı ret ve inkâra dayalı bir anlayıştır. Yıllardır, iktidarlar değişse de bu anlayış özünde değişmiyor. AKP iktidarında da baştaki yıllarda -barış sürecinden dolayı- biraz iyimser hava yaratsa da sonradan, ırkçı şoven bir anlayışa sahip olan bir partiyi, MHP’yi yanına alarak bundan uzaklaşmıştır. Daha sonra baskıcı, antidemokratik uygulamaları devam ettirmeyi seçtiği için, ülkenin kaynaklarını üretime ve gençlerin istihdamına ayırmak yerine militarizme ayırmıştır.”

PSK Diyarbakır İl başkanı Vedat Dede, Tigris Habere konuştu.  PSK’nin başta “Kürt sorununun çözümü konundaki baskıcı yöntemlerinden dolayı” 74’lü yıllardan beri Kemal Burkay Başkanlığında siyaset yürüttüğünü ifade den Dede, barışçıl ve demokratik yöntemleri esas alarak mücadelelerini sürdürdüklerini kaydetti.

‘31 Mayıs 2016’da anayasal çerçevede kurulduk’

Toplumun, üretenlerin; işçinin, köylünün, esnafın çıkarlarını esas alarak bir siyasal tarz benimsediklerini ve sosyalist bir yaşamı içselleştirdiklerini belirten Dede, partilerine ilişkin şunları ifade etti: “Vedat Dede olarak PSK’nin 80’li yıllarda en azından yaşıma göre, özgürlük yolu denilen PSK hareketini ifade eden hareketle tanıştım. Biraz önce dediğim gibi nasıl bir yaşam biçimi, örgüt, güzel bir ülke, Kürdistan, kendini hem birey olarak tanınma hem toplumun nasıl bir yaşam biçimini çözüm olarak sunma. PSK 2016 yılında legal oldu. Koşulları; Türkiye’nin, Kürdistan’ın ve dünyanın koşullarını da gözeterek, toplumun geldiği koşulları da gözeterek legal olmayı seçti. 2016 yılının Mayıs ayından itibaren de Türkiye’de sanırım Şubat ayında İçişleri Bakanlığına başvurulmuştu. Mayıs’ın 31’nde Türkiye’de artık Kürdistan Sosyalist Partisi (PARTİYA SOSYALİSTA KÜRDISTAN) kendi ismiyle programlarıyla hiçbir eksik yapmadan ilgili makamlara başvuruldu. 31 Mayıs 2016’dan itibaren Türkiye’de Kürdistan adlı dördüncü parti unvanını da aldı.”

psk-dede.jpg

‘En güçlü olduğumuz il Diyarbakır’        

Bölgenin metropollerinin yanı sıra Ankara, İstanbul ve Mersin gibi illerde de il örgütlendiklerini ifade eden Dede, şöyle konuştu: “Kürt yurtlarında Kürdistan’da örgütlüyüz ama bütün Kürt illerinde örgütlü değiliz. Örgütlü olduğumuz iller; Diyarbakır, Urfa, Antep, Van, Dersim, Mardin ve Ağrı. En güçlü olduğumuz il; öteden beri Kürdistan’da hem siyasetin hem politikanın kalbinin attığı yer Diyarbakır.”

‘Demirtaş’a yine de destek verdik’

Seçimlerde aldıkları kitle desteğine ilişkin olarak ise Dede şu bilgileri paylaştı: “2018 seçimlerinde tek başımıza değildik. PAK ile ittifak yaparak, bu ittifakı destekleyen Kürt yurtsever ve demokratları kararıyla girdik. Diyarbakır da 5-6 bin civarında oy aldık. Geçmiş yıllara göre az bir oy oranı değil. Yani yerel seçimler için söylüyorum. Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinde tavrımız değişikti, seçime girmedik. Bu tabi boykot değil, o seçimlerde PSK, PAK ve diğer partilerle bir araya gelip Kürt halkının adını başta Kürdistan ve Türkiye’de de daha sistemli rejimli demokratikleştirmek için baskı olsun diye Kürdistan ittifakı kuruldu. O ittifakta      HDP de katıldı, sonradan HDP de Kürdistan ittifakları adı altında bir ittifak kuruldu. HDP o konuda Sellattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı adayı olduğu o seçimleri kastediyorum. O konudaki protokollere riayet etmediği için PSK ve PAK çekildiler. Biz buna rağmen bulunduğu koşullarından dolayı, anlayışından dolayı biz Selahattin Demirtaş’ı o ittifakı PAK ile birlikte destekledik. Son yerel seçimlerde PAK ile bu yerel çözüm anlayışımızı destekleyen Kürt yurtsever demokrat kesiminin destekleriyle birlikte sürdürdük. Yani, toplumu seçeneksiz bırakmadık, PAK ile birlikte bir seçenek sunduk.”

‘Erken seçime gitme olasılığı mümkündür’

Türkiye’de erken seçimin koşullarını değerlendiren PSK Diyarbakır İl Başkanı Dede, şunları ifade etti: “Türkiye’de genel olarak önce toplum açısından, üretenleri açısından kabul edilebilir bir durum değil. Hem ekonomik olarak çok kötü bir duruma gelinmiş. Antidemokratik uygulamalar, acılara dayanan Kürt sorununun çözümsüzlüğü ortada. Kesin olan bir şey var: şuan iktidarda olan siyasi partinin 2012 yaklaşık olarak 8 yıldır ülkeyi yönetiyor. Kesin olan şey; söyleyebiliriz ki ülkeyi artık yönetemediği, yönetemez duruma geldiğidir. Ama erken seçim olup olmaması dışında ülkenin temel sorunlarının nasıl çözüleceği ve muhalefetin ne kadar hazır olduğu, iktidarın yapamadıklarını yapması gerektiği konusunda muhalefeti bir bütün olarak bu konuda alternatifi nedir? Çözüm üretmek lazım. Ama kesin olan bir şey var, antidemokratik uygulamalarından dolayı siyasi iktidarın ülkeyi yönetemez duruma geldiğidir. Erken seçime gitme olasılığı mümkündür. Ama dediğim gibi muhalefet hazırlıklı mıdır?”

‘Muhalefet tutarlı değil’

Muhalefetin de erken bir seçime hazır olmadığına vurgu yapan Dede, şöyle konuştu: “Onu muhalefete sormak lazım ve muhalefet tutarlı değil. Onun yerine siyasal iktidarı yıllardır hem günlük yaşam konusunda, demokratik yaşam konusunda, Kürt sorunu çözümü konusunda, ekonomik istikrarsızlığa neden olanların çözümü nedir? Muhalefet bir bütün olarak yeni bir yasa konusunda hazırlıklı mıdır? Onu sormak lazım. Biz en azından Türkiye’nin temel sorunlarının çözümü konusunda değişmesi gereken nedenlerden bir tanesi demokratik bir anayasanın olmasıdır. Bu çok önemli bir şey. Yani yönetemediği doğru hatta öyle bir hal almış ki; bir aile şirketini yönetir gibi bir devleti yönetme anlayışı gelişti. Ülke trajikomik bir şekil aldı. Yani muhalefetinde Türkiye’nin temel sorunlarının çözümü karşısındaki tutarsızlığını hedef alarak muhalefetin dediğim gibi iktidardan memnun olmadığı çözümsüzlüklerin yerine ne koyacak konusunda muhalefete güvenilmiyor. Yani o onların sorunu. Yani iktidarın oyları geçmişe göre azalmış ama dediğim gibi muhalefetin Türkiye’deki temel sorunları karşısındaki samimiyetini değerlendiririm. Onun ayrıntısı, iktidar seçimden kaçar mı kaçmaz mı? O onları ilgilendirir tabiri yerindeyse.”

Toplum mutsuz

Sokaktaki vatandaşın ekonomik olarak ciddi sıkıntılar içerisinde olduğunu belirten Dede şunları ifade etti: “Yani artık bilindiği gibi ve görüldüğü gibi de ülkenin kaynaklarının yanlış yönetimi özellikle hele hele militarist, askeri kaynaklara ağırlık vermesinden dolayı toplumun çoğunluğuna bırakılan, ayrılan bir gelir yok. Ve gittikçe de ekonomik olarak iflasa giden ve toplum pazarda esnafın memnun olmadığı, alım gücünün düştüğü, gittikçe düştüğü ve gittikçe bu konuda günlük yaşamda insanların gittikçe gergin olduğu, işsizliğin arttığı gençlerin işsizlikten dolayı memnun olmadığı mutsuz olduğu bir ruh hali var toplumda. Bu kabul edilebilir bir durum değil.”

psk.jpg

‘Alım gücü gittikçe düşmüş’

TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmadığını vurgulayan Dede şunları söyledi: “Pandeminin geliştiği mart ayından bu yana bu konuda bilim kurulları içerisinde sağlık kurumlarının, sivil toplum örgütlerinin olması gerektiği konusunda olması gerekirken, iktidar sadece kendi bildiği kollarıyla yönetiyor. Ekonomi konusunda da çok yeterli bilgiye sahip olmasam da bağımsız organizasyonların dediği önemli. Yani enflasyonu pazarda sormak lazım. Alım gücü gittikçe düşmüş. Fiyat farkları çok belirgin. Bir evin kullandığı elektriğin, doğal gazın faturası özellikle bölgemizde gittikçe mağduriyetler yaratıyor. İnsanların DEDAŞ ile yaşadığı sorunlar, gece yarılarından sonra yapılan zamlar gittikçe artıyor. Kesin olan bir şey var gittikçe artan fiyatlar var ve şuan Türkiye’de kimi sendikaların, sivil toplum örgütlerinin araştırmalarına göre 1 çocuğun anne ve babanın sadece mutfak gideri beş bin TL’yi geçmiş. Türkiye’de asgari ücret oranlarını siz düşünün. Yani Avrupa Türkiye’yi siyasal iktidarı söylemlerinde Avrupa’daki yaşam biçimini demokrasisini beğenmez ama normal olarak oradaki asgari ücreti kıyaslasınlar Türkiye’de çok çok fark var. Zaman zaman pazara çıkarız böyle hanımla birlikte bir ay önce yumurtanın kolisi 12 TL’ydi şimdi ise 15’in üstüne çıktı. Bu şey tabii iktisadi olarak bakıldığı zaman üretimin olmadığını, ülkeyi yönetenlerin üretime ağırlık vermediğini gösteriyor. Üretimi çok olsaydı yumurtanın fiyatı düşecekti ama bu konuda tekelci olunursa kaynakları tarıma vermese sanayiye vermezse üretim olmasa elbette böyle olur. Diğer iktidarlarında yaptığı gibi bu iktidarda gittikçe son yıllarda daha artan bir şekilde gereksiz yere Türkiye’ye düşmanlar yaratarak.”

İktidarlar değişse de anlayış değişmiyor

Kentin temel sorunlarına değinen Dede, şöyle konuştu: “İşsizlik çok ön planda, hele hele genç nüfusta çok fazla. Ve ondan kaynaklı toplumda bir gerginlik var. Yüz gençten yarısı işsiz. Bu sorun şöyle çözülebilir: Siyasal iktidar ülkenin kaynaklarını toplumun çoğunluğuna, üretime aktaracak bir anlayışa sahip olmalı. En azından bu işsizliğe neden olan antidemokratik uygulamalara son verilmeli. Türkiye’de yıllardır ötekileştirme var, tek tipleştirme var.  Bu da farklı dil, kültüre sahip bir halkı ret ve inkâra dayalı bir anlayıştır. Yıllardır, iktidarlar değişse de bu anlayış özünde değişmiyor. AKP iktidarında da baştaki yıllarda -barış sürecinden dolayı- biraz iyimser hava yaratsa da sonradan, ırkçı şoven bir anlayışa sahip olan bir partiyi, MHP’yi yanına alarak bundan uzaklaşmıştır. Daha sonra baskıcı, antidemokratik uygulamaları devam ettirmeyi seçtiği için, ülkenin kaynaklarını üretime ve gençlerin istihdamına ayırmak yerine militarizme ayırmıştır.”

‘Kürtlere kendinizi yönetemiyorsunuz der gibi…’

Belediyelere atanan kayyumların hizmetlerini değerlendiren Dede, “Kayyum konusunda enteresan bir şey söyleyeyim biz PSK olarak onun üyelerinin sempatizanlarının bulunduğu 80’li yıllardan önce; örnek Diyarbakır tarihi hakkında biraz politik tarihi hakkında bilgi sahibiyseniz bizim destek verdiğimiz örneğin Türkiye’yi yöneten o zamanki Adalet Partisi CHP benzeri büyük partilere rağmen ama ben kendim gibi daha insancıl, şehrin varlığını yaşamını varlığını gözeten Kürt halkını ulusal taleplerini, yaşamını, dilini gözeten bu değerleri gözeterek o zaman PSK'nin özgürlük yolu hareketleri dedikleri hareketleri anlayışıyla Mehdi Zana duymuşsunuzdur ismini. Kayyumlarla şu ironisi var; ne yazık ki, o anlayış o belediyecilik anlayışı, halkı ele alarak toplumun çıkarını gözeterek bir belediyecilik yerel anlayışıyla gelmiş bir anlayış ne yazık ki ve hatırladığım kadarıyla güzel çalışmalarda yapılıyordu. En azından yazılan çizilen oydu. 12 Eylül gelip Kürtlerin kendi kendini yönetmesine izin vermeyen militarist darbe anlayışı yerel yönetim anlayışına izin vermedi. Ve belediye başkanlığı yerine militarist bir şahıs hatırladığım kadarıyla belediye başkanı olmuştu yüzbaşı mı binbaşımı bilmiyorum ama belediye yönetimine bir militarist şahıs oturmuştu onu demek istiyorum. 40 yıl sonra ne yazık ki, bu militarist şahıs olmasa da demokrasiyi özümsemeyen, Kürt halkının varlığını ret ve inkâr eden o konuda bu dünyanın diğer hakları gibi kendisini ifade etmesi gibi bir hak bunu çok göre tek tipleştiren bir anlayış Kürtlere kendinizi yönetemiyorsunuz der gibi kayyumlar atadı. Biz bu kayyumları da PSK olarak elbette antidemokratik ve kabul edilebilir değil bizim açımızdan. Yani, bir anlayış düşünün yani halkla birlikte yapılmıyorsa, toplumun çoğunluğunu yanına almıyorsa halka yapılmıyorsa bu belediyecilik anlayışında nasıl başarılı olur. Örneğin bir önceki belediyenin anlayışının her ne kadar politika olarak çözümlerinin yanında olmasak da, doğru yaptığı şeyler vardı. HDP yönetimi Kürdiliğini kullandığı ağlar vardı. Ama bu kayyum kimi alanda bunları gerçekte olduğu gibi bir tahammülsüzlük var. Sonuçta yerel yönetimler şuan ki kayyum toplumun çoğunu arkasına almış bir anlayış yok. Yani özetle yerel yönetimin başarısı o şehirde yaşayan toplumla birlikte yapılmalı” diye konuştu.

vedat-dede-001.jpg

‘Kentsel dönüşüm müteahhitsel dönüşümler olmamalı’

Kentin temel sorunlarından biri olan kentsel dönüşüm ile ilgili konuşan Dede şunları söyledi: “Yani Suriçi'nde yaşanan mağduriyetler de bir neden yani özetle çok acılar yaşandı orda yerel iktidarda olan politik anlayışında sorumsuzluğu ve başta ülkeyi yönetenlerin siyasal iktidarın daha çok sorumsuzluğu bu sorunu yarattı. Olmayabilirdi. Sonuçta can kayıpları ve şehri tahrip eden bir sonuç. Sonradan ülkeyi yöneten siyasal anlayış kentsel dönüşüme karar verdi ama dediğim gibi orda yaşayan insanların, toplumun çıkarlarını gözetecek bir sonuç çıkmadı. İnsanlar mağdur oldu. Sur’unda şöyle bir özelliği var tarihsel bir yapı çok mekân içeren bir yer orası farklı. Bağlar’ı iyi bilirim orada yıllarca kaldım.  Çokça bir kent yığılması oldu diğer şehirlerde olduğu gibi. Bilerek ya da bilmeyerek hele hele Muradiye Mahallesi orada bir otomobilin taksinin zor geçeceği sokaklar var. Yani Bağlar’ın kentsel dönüşün ihtiyacı var. Normal çağdaş insanların, parkların, okulların, sağlık ocaklarının yeşil alanların çok olduğu yani insanca, günlük yaşamı rahatlatacak. İnsanların devasal binaların değil de yatay binaların olduğu insanların rahat edeceği bir kentsel yapı gerekiyor. Bağlar’ın en rahat caddesi en iyi caddesi Cemiloğlu Caddesi ki o da 200, 300 metredir. Ama diğer caddeleri sokakları dar araçlar geçemiyor yani kentsel dönüşüme ihtiyaç var. Söz konusu yapılar olduğu için kentsel dönüşüm olduğu için o yapılar ile ilgili kurumlara başvuracaksınız. Mimar, Mühendisler Odalarına başvuracaksınız. Yani sivil toplumu temsil eden kurumlara başvuracaksınız. Muhtarlar aracılığıyla o insanlara soracaksınız. Tabiri yerindeyse bilime soracaksınız. Kentsel dönüşüm müteahhitsel dönüşümler olmamalı rant odaklı olmamalı. O kentsel dönüşümü mimarlar mühendisler yönetmeli, şeffaf olmalı. Mahalle muhtarları aracılığıyla mahalle sakinlerinin görüşlerini alarak tartışarak bunları kayıtlar altına alarak yapılmalı. Olacaka şeffaf olmalı mağduriyetler yaratmamalı. “

“Çok tutarsız tedbirler alındı”

Kentteki salgını ele alan Dede şu ifadelere yer verdi. “Benimde yakın çevremde kaybettiklerim var. Virüs alan var, atlatanlar var, karantinada olan var. Kişisel olarak olabildiğince korunmaya çalışıyorum. Yani salgının ilk günlerinde Diyarbakır iyiydi. 1.dereceden yöneticiler açısında söyleyeyim: ciddiye alınmadı, sokakta bir gevşeklik oldu. Bayramlar oluştu, taziyeler oluştu toplumumuzun kendine özgü bir yaşam biçimi var. Birazda birey olarak o virüsün,  salgınının ciddiyetini konusunda bir bütün olarak onun ciddiyetini geç anladık. Normalleşme dönemini halk yanlış aldı diye düşünüyorum sanki. Virüsün bittiği düşüncesine kapıldı. Şuan ki tedbirler yerinde ama bu uygulamaların virüsün çıktığı dönemden itibariyle alınması gerekiyordu. Çok tutarsız tedbirler alındı. Yani bir taraftan insanların ekmek kazanma derdi var bu salgın çok mağduriyetler yarattı toplumda. Böylesi sıkıntılı zamanlarda ülkenin kaynaklarının topluma geri gelmesi gerekirken görebildiğim kadarıyla insanlar şikâyetçi olduklarına göre; demek ki ülkenin kaynaklarını, hazinenin kaynaklarını böylesi sıkıntılı zamanlarında topluma destek olamıyor. Kaynak var yok değil ama kaynaklar ülkede küçük bir azınlığın elinde. Ülkenin geliri ülke nüfusunun yüzde 5’inin elinde, bu bir tutarsızlıktır. Aslında o kesim, yani zenginler biraz özverili davransa böyle olmaz. Bunun yanında, devlet bütçesindeki paraların çoğu da savunma giderlerine harcanıyor. Ülkenin kaynaklarının nereye kullanıldığı konusunda muhalefetin elinde de yeterli veri yok. Ekonominin durumu belli, hiçbir şey iyi değil. Bunun yanında ülkede bir baskı hali hakim. Ülke tek tip yönetiliyor. Toplum ülke kaynaklarının nereye harcandığını da bilmiyor. Ülkeyi aile şirketi gibi yönetiyorlar. Ülkenin temel sorunları baskı ve şiddet yönetmeleriyle öteleniyor. Tabii burada Kürt sorununun çözümünde şiddeti seçen kesimin de bir çıkmazda olduğu bir gerçek. Toplum şuan şiddetten bıkmış ama hem toplumun hem de Kürtlerin çatışmaları tasvip etmediğini dillendirmesi gerekiyor. Kürtleri siyasal olarak ifade ve temsil eden anlayışların şiddete karşı tavrını net olarak belirlemesi lazım.”

‘Partimizi kolay kolay da kapattırmayız’

Partilerinin isminden dolayı kapatılma ile karşı karşıya olduğuna değinen Dede, şöyle konuştu: “Tabii bu durum Türkiye’yi yönetenlerin demokrasi anlayışındaki tutarsızlığı gözler önüne seriyor. Demokrasiye, çok renkliliğe tahammülsüzler. İşin ironi tarafı ülkeyi yaklaşık 20 yıldır yöneten iktidarın partinin de zamanında parti kapatma ile yüz yüze kalmasıdır. Parti kapatmalarının bir ülkenin yararına olmadığının artık anlaşılması gerekir. Tabii, tüm bunlara rağmen partimizi kolay kolay da kapattırmayız. Her şeye rağmen demokratik ve barışıl yöntemden de çözümlerimizden de asla vazgeçmeyeceğiz. Kürtlerin dünyanın diğer halkları gibi ulusla haklarının olduğunu savunmayı sürdüreceğiz. Kürtlerin her ne kadar bağımsızlık hakkı olsa da en akılcı çözümün federal bir çözüm olduğunu savunmaya devam edeceğiz. Anayasa Mahkemesi 17/01/2019 tarihinde partimize karşı kapatma davasını açtı. Kapatma gerekçesi ise partimizin isminde ve programında geçen Kürt ve Kürdistan tanımlamalarıdır. Tabii bu yaklaşım hukuki değil, iktidarın siyasal yaklaşımıdır. Bu durum ülkeyi tek tipleştirmeye çalışan yönetim anlayışından kaynaklanıyor. Biz partimizi Anayasa’nın 90’ıncı maddesine ve uluslararası anlaşmalara dayanarak, güvenerek kurduk. Şiddeti benimsemeyen bir partiyiz. Demokratik yol ve yöntemleri esas alarak siyaset yapıyoruz. Anayasa Mahkemesi’ne verdiğimiz savunmada partimizin ne isminde ne de programında bir değişim yapmayacağımızı ifade ettik. Tabii bu kapatma davası sadece bize değil kardeş partilerimize de yönelik bir durumdur.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.