‘İktidar, muhalefet bloğunu dağıtmak istiyor’

‘İktidar, muhalefet bloğunu dağıtmak istiyor’
Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Vahap Coşkun, HDP’ye yapılan Kobani soruşturmasını Tigris Haber’e değerlendirdi. Çoşkun, “İktidar muhalefet kanadında iki zayıf halka görüyor. Biri İYİ Parti diğeri HDP. Operasyonların amacı muhalefet bloğunu dağıtmaktır. Bu eylemler süreç içinde devam edecektir” dedi.

Tigris Haber - Özel

TİGRİS HABER - Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Vahap Coşkun, Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Diyarbakır’ konuşmasını ve AK Parti’den ayrılanların kurduğu Deva Ve Gelecek partilerinin bölgedeki karşılıkları, HDP’ye yapılan son operasyonu ve Ayhan Bilgen’in HDP’ye yönelik özeleştirel yaklaşımını değerlendirdi.

Ali Babacan’ın Diyiarbakır’da verdiği mesajları ve kongre konuşmalarını nasıl okumak gerekiyor?

Diyarbakır konuşmaları önemli tabii. Siyasi liderlerin Diyarbakır’da yaptığı konuşmalar onların bir yol haritası ya da bir niyet beyanı olarak öngörülür. O nedenle Kürt meselesinde ne söyleyeceklerine önem atfedilir. Babacan da Kürt meselesinde önemli şeyle söyledi, önemli noktaların altını çizdi. AK Parti iktidarının ilk dönemlerinde reformcu bir çizgi takip ettiğini ama 2015’ten itibaren bu çizgiyi yitirdiğini belirtti. Türkiye’de demokratik standartların tamamıyla geriye gittiğini ve bu bağlamda Kürt meselesinde atılan adımların da tek tek geri alındığını ve çok temel bir iki nokta dışında bütün kazanımların ortadan kalktığını söyledi. Bunun ise Kürt meselesini tekrardan büyüttüğünü ifade etti. Bunu yaparken de özellikle AK Partinin MHP ile ortaklığına işaret etti. Ortağının talepleri doğrultusunda Kürt meselesini daha da içinden çıkılmaz bir hale getirdiği mealinde bir ifadede bulundu. Buna mukabil kendi çizgilerini ise demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları ekseninde oluşturduklarını belirtti. Anadil önemli bir mevzu çünkü Kürtlerin çok önemli bir kısmı anadile ilişkin ortak bir kanaate sahipler. Ali Babacan orada çok net bir çerçeve çizmedi ama başta eğitim olmak üzere anadilin kullanılması için bir demokratik hukuk devletinin yapması gereken her şeyi yapmaları gerektiğini söyledi. Yine, demokratik siyasetin önemine vurgu yaptı. Bir zamanlar Erdoğan’ın sloganı olan ‘analar ağlamasın’ı, analar ağlamasın diye buradayız diyerek o dönemki reformist çizgiye sahip çıktı. Genel olarak değerlendirdiğimizde şu: Ali Babacan’ın bugüne kadarki konuşmalarına baktığımızda Kürt meselesinde bu kadar net bir tavır takındığını söyleyemeyiz. İlk defa çok net bir tavır takındı burada. Nitekim gerek sivil toplum ile görüşmesinde gerekse de çarşı Pazar ile görüşmesinde bunun altını çizdiler. Mevcut konjonktür içerisinde yapılan konuşmanın cesur bir konuşma olduğunu ifade ettiler. Dolayısıyla Ali Babacan startı iyi verdi. Bu hem DEVA Partisi için reformcu bir çizgi hem de iktidara karşı eleştirel bir çizgi ve bunu daha sonraki konuşmalarında da; Batman, Bitlis ve Van’daki konuşmalarında da olduğu gibi sürdürdü. Ali Babacan muhtemelen bunun üzerinden bir siyaseti inşa edecek. AK Parti’deki muhafazakar dindar seçmenin şuan yürütülmekte olan siyasetten ciddi manada rahatsız olduğu bir vakıa ve bunu herkes de kabul ediyor. Bu zaten kendisini belli de ediyor. Bu rahatsızlığı kendisine çevirmek isteyen iki parti var. AK Parti’deki bu rahatsızlığı Gelecek Partisi ve Deva Partisi kendi lehine çevirmek istiyor.

Hangisi daha avantajlı?

Bu konuda mutlak bir şey söylemek henüz erken. Fakat daha önce yapılan araştırmalar, Davutoğlu’nun özellikle hendekler sürecindeki Başbakanlığından ve Suriye siyasetinden ötürü seçmen nezdinde çok ciddi eleştirilere tabi tutulduğunu ifade ediyor. Bu ise Gelecek Partisi açısından bir handikaptır. Bir bagaj var orada ve o bagajla nasıl hesaplaşacağı, onunla nasıl başa çıkacağı konusunda henüz net bir program yok ortada. Ali Babacan’ın ise en azından bu konuda böyle bir bagajı yok. Daha liberal bir dil kullanıyor. Bu anlamda yapılan araştırmalar Kürt seçmenin bu partiye biraz daha fazla meyil göstereceğini ifade ediyor. Ama dediğim gibi henüz erken, çünkü pandemiden dolayı saha çalışmaları sağlıklı bir şekilde yapılamıyor. Pandemiden dolayı partilerin teşkilatlarını kurmaları, sahaya yansıması vb. bunları net bir şekilde görmedik. Bunları daha sonraki süreçte değerlendirmek daha doğru olabilir. Her iki partinin de artıları ve eksileri var. Olumlu, olumsuz yanları var. Mesela DEVA Partisi açısından çok önemli bir handikap, DEVA Partisinin bilinirliğinin çok düşük olması. Bu önemli bir handikap ve bunu aşıp aşmayacakları da başarı oranını belirleyecek hususlardan bir tanesi. Ama olan şu; bu iki partiden hangisi daha fazla bu rahatsızlığı kendine çevirir, bunu önümüzdeki dönemde çok daha net göreceğiz. Ama rüzgar biraz DEVA’dan yana esiyor gibi gözüküyor. Seçmen tabanında bir rahatsızlığın olduğu çok açık ve net.

6-8 Ekim olayları ve 6 yıl sonra gelen soruşturmalar ve tutuklamalar, kayyum atması vb. bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunlar çok siyasi hamleler. Öyle sembolik olarak belli tarihlere denk getirilmesi, soruşturma açılması ve onun üzerinden bir siyasetin tanzim edilmesi Cumhur İttifakı’nın son dönemde sürekli başvurduğu işlerden biri oldu. 6 yıllık bir dosya var elinizde, o dosyaya ilişkin olarak daha önce milletvekillerini görüşmeye çağırmışsınız. O olaylar olduktan sonra haklarında dava açılan kişilerle çözüm sürecini bir şekilde yürütmüşsünüz. 6 yıl üzerinden geçmiş herhangi bir işlem yapmamışsınız. Bugün gelip baktığınızda bunun hukuki olmaktan ziyade siyasi bir iş olduğu çok açık ve net bir şekilde ortada. Herhangi bir yeni delil yok, herhangi bir yeni soruşturma yok. Birden bu dosyaların raftan indirilmesi hukuki ihtiyaçtan ziyade siyasi bir ihtiyaç. Bu geleceğe yönelik olarak değerlendirilmesi gereken bir mesele. İktidar muhalefet kanadında birliği engellemek, muhalefetin ortak bir şekilde işbirliği yapmasını engellemek için bir takım hamleler yapıyor. 6-8 Ekim soruşturması da bu hamlelerden bir tanesi. HDP’yi mutlak bir kötü, şeytanlaştırılmış bir parti haline getirip, muhalefet ile HDP arasında olası köprüleri şimdiden kullanılamaz hale getirmeye çalışıyor. Muhalefet HDP’ye sahip çıktığında ‘teröristlere sahip çıkma’ suçlaması ile karılaşacak. HDP’ye sahip çıkmadığında HDP’nin bir eleştirisi ve rahatsızlığı olacak. Dolayısıyla bu tamamen muhalefete yönelik, muhalefet içerisinde işbirliğini engellemeye dönük bir adım olarak değerlendirmek mümkün.

İktidar bu hamleden bir sonuç aldı mı?

Henüz değil, çünkü muhalefetin bir kısmı buna açık bir şekilde karşı çıktı. Kılıçdaroğlu, Babacan, Davutoğlu Mithat Sancar’ı arayıp, operasyondan duydukları kaygıları dile getirdiler. Diğer taraftan iktidarın beklediği yarılma da meydana gelmedi. Ancak bundan sonraki süreçte de bu tür hamlelerin olacağını beklemek gerekiyor. Çünkü iktidar muhalefet kanadında, blokunda 2 tane zayıf halka görüyor. Biri İYİ Parti diğeri HDP. Dolayısıyla HDP ve İYİ Parti üzerinden muhalefet blokunu dağıtmaya yönelik eylemler bundan sonraki süreç içerisinde de kendisini gösterecektir diye düşünüyorum.  

Ayhan Bilgen’in gözaltındayken bir istifa açıklaması oldu ve ardından yeni başkan için Belediye Meclisi’ni işaret etti ve ardından gelen tutuklamalar bu hamleyi de boşa düşürdü ve kayyum ataması gerçekleşti. Bu sürece dair neler söylemek istersiniz?

Gaye zaten burada kayyum atmaktı. Burada herhangi bir şekilde hukuki olarak sorunu çözmek diye bir amaç yoktu. Kayyum atayarak zaten halkın iradesi bir şekilde gasp edildi. Bir Belediye Başkanını görevden alabilirsiniz ama seçilmiş olan Belediye Meclis üyeleri var. O Belediye Meclis üyeleri içerisinden yeni bir tanesini seçip seçmen iradesinin devamını sağlayabilirsiniz. Ama iktidar bunu yapmıyor, kayyum atıyor. Kayyumlarla seçilmiş insanların yerine kimler geliyor, atanmış olanlar geliyor. Bunu da milli irade, halk iradesi siyasetini, söylemini çok yoğun bir şekilde kullanan bir parti yapıyor. Bunun da tabii kabul edilebilir bir tarafı yok. Bundan şuan en çok muzdarip olan HDP ama Türkiye’deki demokratik standartları çok geriye, aşağıya çeken bir uygulama. Yani, Ayhan Bilgen’in hamlesi doğru bir hamleydi. İstifa ediyorum, buyurun Belediye Meclisinden biri seçilsin ve Kars kendi kendini yönetebilecek kültüre sahiptir dedi. Ama bu açıklamanın hemen ertesi günü Belediye Meclisi üyelerine yönelik bir operasyon yapıldı. Yani bütün bunlar hukukun çok açık bir şekilde siyasal bir amaç için kullanıldığını gösteren olaylardır.

Ayhan Bilgen’in HDP’ye yönelik de özeleştirel bir yaklaşımı söz konusuydu. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?

Bu yeni değil. Ayhan Bilgen daha önce de HDP’ye yönelik çeşitli eleştirilerde bulunmuştu. Bunları dile getirmişti. HDP yönetiminde yapısal bir sorun olduğunu dile getiriyor ve bu yapısal sorunun birçok boyutu da var. HDP biliyorsunuz bileşen hukuku ile yönetilen bir parti. Ve bu bileşenlerin bir kısmının sosyolojik ağırlıklarıyla siyasal ağırlıkları birbirinden son derece farklı. Yani, sosyolojik olarak bir tabana işaret etmese de siyasal olarak farklı bir ağırlık taşıyor ve  bu önemli problemlerden bir tanesini oluşturuyor. İkincisi ve en önemli problem ise HDP ile PKK arasındaki ilişkinin çerçevesi ne olacak? Merkezde kim yer alacak? Bu son derece önemli bir durum ve bu da önemli bir sorun meydana getiriyor. HDP, Türkiye siyasetinin merkezine oturmaya çalışıyor. Muhalefetin içinde etkin olarak yer alamaya çalışıyor. Ama diğer taraftan baktığımızda Kürt siyaseti içinde de merkezde temsil edilen bir yerde değil çeperde kalan bir yapı. Bu önemli bir problem oluşturuyor.

HDP, söz konusu handikapları aşama noktasında bir umut vaat ediyor mu?

HDP’nin burada bir karar vermesi gerekiyor. Oturup siyaseten yeniden net bir şekilde bunun kararını vermesi gerekiyor. Ayhan Bilgen’in mesajında da var. Devletin uyguladığı baskı HDP’nin bir muhasebe yapmasını, özeleştiri yapmasını engelleyen bir işlev görüyor ama şuan HDP’nin içine girdiği sıkışıklık sadece devletin uyguladığı baskıdan kaynaklanmıyor. HDP’nin yapısal sorunlarından da kaynaklanıyor. Dolayısıyla HDP’nin bir muhasebeden geçmesi lazım ve partinin bu muhasebeyi yapması gerekiyor. HDP, bu muhasebeden kaçındığı müddetçe sorunlar artarak devam edecektir. Evet, HDP’nin bir tabanı var ve o tabanı koruyor, muhafaza ediyor. Ama HDP’den beklenen atılım da bir türlü gerçekleşmiyor. Büyüyen bir parti haline de gelemiyor. Böyle de bir problem var. O nedenle önümüzdeki süreçte zannediyorum HDP içerisindeki bu tartışmalar da bir ivme kazanacaktır. Yani, HDP’nin de bir iç sorgulamaya ihtiyacı var.  

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.