Nükleer Felaket Sonrası Çernobil ve Fukuşima’da Doğal Yaşam

Nükleer Felaket Sonrası Çernobil ve Fukuşima’da Doğal Yaşam
Vahşi yaşam için hangisi daha tehlikelidir: Radyoaktivite mi insanlar mı? Ekolog Jim Beasley cevabı öğrenmek için Çernobil ve Fukuşima çevresindeki bölgelere gitti ve ortaya çıkardıkları hem “uyandırıcı” hem de cesaret verici.

İnsanlar bir nükleer felaketten sonra tahliye edildiğinde, çevreye – toprak, ağaç ve hayvanlara – yani geride kalanlara ne olur? Bu gibi bir felaketin hayvanların yaşamı üzerindeki etkisini öğrenmek için Georgia Üniversitesi’nde vahşi yaşam üzerinde çalışan Doçent James Beasley birçok insanın yapamayacağı bir şeyi yaptı: Çernobil ve Fukuşima Daiichi nükleer reaktörlerinin yakınındaki terk edilmiş bölgelere gitti.

Beasley'nin bulduğu şey beklentilere meydan okuyor. Bu alanların yüksek oranda kirli olmasına rağmen hayvan popülasyonları artış görüldü. İleri çalışmalara ihtiyaç duyulmasına rağmen bu gözlem, nükleer felaketten sonra doğal yaşamın nasıl tekrardan yeşerebileceği konusunda umut verici bir mesaj taşıyor.

26 Nisan 1986'da Çernobil reaktörünün Ukrayna'nın Pripyat yakınlarındaki Belarus-Ukrayna sınırındaki patlaması, dünya tarihinin en kötü nükleer felaketi olarak kabul ediliyor. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na (IAEA) göre bu patlama, Hiroşima'ya atılan atom bombasından 400 kat daha fazla radyasyon yaydı. 1.622 kilometrekarelik bir alandan (yarısı Belarus'ta, yarısı Ukrayna'da) 116 bin den fazla insan tahliye edildi. Bir zamanlar 50 binden fazla insana ev sahipliği yapan Pripyat kasabası, çevresindeki çiftlik ve köylerle birlikte terk edildi. Hemen sonrasında acil duruma müdahale eden 31 kişi ve 2004 yılına kadar 19 kişi radyasyondan öldü. Otuz yıldan fazla bir süre sonra, Çernobil'in neden olduğu toplam ölüm ve hastalık sayısı hakkındaki tartışmalar devam ediyor. 2005 yılında Dünya Sağlık Örgütü, olaya müdahale eden ve tedavi sürecinde çalışan 200 binden fazla insanlardan yaklaşık 2 bininin tiroid kanseri gibi fazla radyasyona maruz kalmanın yol açtığı hastalıklardan ölebileceğini öne sürdü.

Radyasyonun bölgede yaşamakta olan vahşi hayvanlar üzerindeki etkileri hakkında daha az şey biliniyor. Patlamanın hemen ardından bitki ve hayvanlar telef oldu, aylar içinde reaktörün batısındaki çam ormanı yok oldu ve “Kızıl Orman” lakabını kazandı. IAEA’ya göre, toprakta yaşayan kemirgen ve böcek popülasyonunun büyük bir çoğunluğu öldü. Kazadan birkaç yıl sonra, tahliye edilen inek ve koyunlar ile yavruları hastalandı. Radyasyonun hayvan DNA’sını nasıl etkilediğine dair çok fazla veri bulunmasa da araştırmacılar; meyve sinekleri, fareler ve bir tür yabani otta (thale cress) genetik hasar gözlemledi.

Savannah River Ekoloji Laboratuarı’nda çalışan ve eski bir nükleer silah fabrikası olan Savannah River Site’ın çevresel etkilerini inceleyen Beasley, bu durumun daha büyük hayvanların üzerindeki etkilerini merak etti. Sensörlü kamera kullanan biliminsanları Çernobil dışlama bölgesinde büyüyen bir ekosistemi belgeledi. Beş haftalık bir süre boyunca Beasley ve meslektaşları Beyaz Rusya tarafında 98 kamera kurdu. Ekip görüntüleri incelediğinde içerisinde geyik, kurt, tilki ve nesli tükenen Avrasya bizonu dahil olmak üzere 14 türle karşılaştı. Kameralar bu hayvanların sayılarını tahmin etmelerine izin vermese de ekibin, radyasyonun hayvanları nasıl etkilediğini araştırmasına olanak verdi.

Beasley ve meslektaşları, kirlilik seviyesi ile oradaki hayvan sayısı arasında bir ilişki görmediler. Başka bir deyişle, birçok hayvan aşırı derecede kirlenmiş alanlarda yaşıyor ve gelişiyordu. “Çok çeşit tür bulduk ve dağılımlarına yaşam alanı yön veriyordu,” diyor Beasley. “Yerdeki radyasyon seviyeleri ile ilgisi yoktu.”

Daha sonra yapılan bir çalışmada Beasley ve ekibi, leşçilleri çekmek için Pripyat Nehri boyunca ölü sazanlardan oluşan yemler bıraktı. Kameralar baykuş, beyaz kuyruklu kartal, Amerikan vizonu, Avrasya su samuru ve çam sansarı dahil 13 tür tespit etti. Dahası, yemlerin yüzde 98’i bir hafta içinde tükendi – bu da hayvanların sayısının arttığını gösteriyor. Beasley’e göre, “Bu noktada topladığımız bütün veriler, nükleer patlamadan etkilenen bölgedeki hayvanlarının sayısının, insan yokluğunda arttığına işaret ediyor.” Bu durum, yaban hayatını olumsuz yönde etkileyen en büyük faktörün insan varlığı olduğunu gösterdi.

Beasley başka bir nükleer felaket bölgesinde (Fukuşima Daiichi Nükleer Reaktörü) buna benzer bir durumla karşılaştı. Nisan 2011 depremi ve tsunami sonrasında Fukuşima Daiichi fabrikasındaki reaktörler eridiğinde, Çernobil'deki radyasyon miktarının yaklaşık onda biri yayıldı. Bölgenin bir kısmı halka kapalı kalacak, ancak bölgenin yaklaşık dörtte üçü 2016’dan beri ulaşılabilir halde. Orada yaşayanların yalnızca yüzde 10 ya da 15’i geri döndü. Beasley, hayvanların geri dönüp dönmeyeceğini merak etti.

Bir makak ve yavrusu, Fukuşima yakınlarındaki kızılötesi kamerada yakalandı. 2015 ve 2016 yıllarında Beasley ve meslektaşları, Fukuşima tahliye bölgesine kameralar kurdu ve 22 türle karşılaştı. Bir kez daha, radyasyon seviyelerinin hayvanların nerede yaşadığını etkilemediği tespit edildi. Yaban domuzu, Japon makakları ve sansar gibi hayvanların çoğu, insanlardan arınmış kirli bölgelerde sayıca daha fazlaydı. Hatta yaban domuzu nüfusunda öylesine bir artış yaşandı ki insanlar geri döndüğünde yaşayacakları alan tahrip olmamış olsun diye buna müdahale etmek istenildi. Beasley ve ekibi bölgeyi birçok kez ziyaret etti ve yaban domuzlarının etrafta dolaştığını görünce çok şaşırdı. Aynı zamanda, kameralardan biri siyah bir ayının görüntülerini yakaladı. Beasley, “Bu gerçekten de orada görmeyi beklemediğimiz bir türdü,” diyor. Kazadan sadece birkaç yıl sonra hayvan popülasyonlarının patlaması, insanlar bir bölgeden ayrıldığında yaban hayatının hızla iyileştiğini gösteriyor. Tıpkı Çernobil’de olduğu gibi.

Çernobil ve Fukuşima yakınlarındaki hayvanların sayısın arttığı tespit edildi, ama Beasley ve ekibi radyasyonun onları nasıl etkilediğini anlamaya çalışıyor. Çernobil'deki hayvanlar oldukça radyoaktif – özellikle domuzlar (çünkü bu bölgedeki topraklarda yetişen kökleri yerler). Beasley ve ekibi, GPS yakaları ve radyoaktiviteyi takip eden cihazlarla yakaladıkları ve etiketledikleri kurtlarda da yüksek seviyede radyasyon tespit etti. Gelecekte, o ve meslektaşları, radyasyonun erkeklerde sperm oluşumunu veya dişilerin ürettiği yumurta sayısını etkileyip etkilemediğini görmek için Çernobil ve Fukuşima'daki hayvanların üreme sistemlerini incelemek istiyor. Beasley, “Keşfetmemiz gereken çok şey var” diyor.(Ogitto)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.