Siyasi parti temsilcilerinden referandum değerlendirmesi

Siyasi parti temsilcilerinden referandum değerlendirmesi
Siyasi parti temsilcilerinden referandum değerlendirmesi

Ali Abbas YILMAZ-ÖZEL

Diyarbakır’daki siyasi parti temsilcileri, 16 Nisan’da yapılan Anayasa referandumunun sonuçlarını değerlendirdi. Evet cephesi oyların çalışma sonucu elde edildiğini belirtirken, Hayır cephesi ise, referanduma eşit koşullarda gidilmediğini söylediler.

Tigris Haber olarak, 16 Nisan Anayasa referandumu sonuçları üzerine Diyarbakır’daki siyasi parti temsilcileriyle görüştük.

18 maddelik anayasa değişiklik paketinin oylandığı halkoylaması sonuçları ülkenin ve bölgenin siyasal gündeminin baş sırasında yer alırken,  görüşlerine başvurduğumuz siyasi parti temsilcileri referandum sonuçlarına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundular.

‘Bu bölge gerçekten, o kafa karışıklığını, o güvensizlik ortamını hak etmiyor’

Bölgedeki ‘Evet’ oylarının beklentilerinin üzerinde çıktığını ifade eden MHP Diyarbakır İl Başkanı Ahmet Demir, şunları söyledi: “ Genel Bakanımızın da ifade ettiği gibi sonuç önemliydi. Bu milletin birlik ve beraberliği çok önemiydi. Evet, oylarının, özellikle Güneydoğu’da beklentilerimizin üzerinde çıktığını görüyorum. Belki bazı yerlerdeki sonuçlar tam istediğimiz gibi olmadı ama bunun da millete yeterince anlatma fırsatının olmamasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Bölgedeki sıkıntılara, o kafa karışıklığına rağmen oradaki Evet oylarının birlik beraberlik açısından çok önemli olduğu kanısındayım. Bu bölge gerçekten, o kafa karışıklığını, o güvensizlik ortamını hak etmiyor. İnşallah bölge insanının geleceği açısından daha güzel bir yapılaşma, milletin arzu ettiği şekilde bir yapılaşma olacaktır diye düşünüyorum. Çünkü bizde ‘Adalet mülkün temelidir’, adalet güven kaybeden bir kurum haline getirilmişti ve bunun düzeltilmesi çok önemliydi. Ordumuzla ilgili oyunlar çok önemliydi. Devletle halk arasında yıkılan köprülerin yeniden ihyası çok önemliydi. Millet nezdinde kutsal olan devlet kurumlarının yeniden yapılandırılması çok önemliydi. İnşallah ülkemiz hak ettiği güven ortamına biran önce getirilir.

‘Diyarbakır’da alınan sonuçları yeterli görmüyorum’

Bölgedeki Evet oylarındaki artış büyük moral oldu. Türkiye’nin yumuşak karnı olan bölge üzerinde son zamanlarda yaşanan olaylar ve bu olaylara bakış açısı, kimi zaman devletin önemli kurumlarına sızmış olanların yanlış yaklaşımı kimi zaman ise bölge üzerinde hedefleri olan uluslar arası güçlerin oyunları bölgede bir sıkıntı yaratmıştır diye düşünüyorum. Sonuçlar çok önemliydi ve bu sonuçtan sonra devletin kurumlarına olan güvenin arttırılması için bu kurumların yeniden yapılandırılması, devletin varlığı ve geleceğine milletin duyduğu güvenin temin edilmesidir. Diyarbakır’da alınan sonuçları yeterli görmüyorum. Referandum öncesi belirttiğim gibi bölgede halk iki dağın arasında kalmıştır. Bölge insanının, kendi iradesiyle, kendi inisiyatifiyle, kendi geleceğini tayin etme noktasında ileriye doğru bir umut taşımadığını fark etmiştim. Bu nereden kaynaklanıyordu, özellikle alana hakim olan siyasi etkinliklerin daha çok içe dönük bir siyaset uygulamasından kaynaklanıyordu. Bu durum ise millet nezdinde bir sıkıntı yaratmıştı, bence Diyarbakır’daki sonuçların yetersiz olmasının nedeninin bu olduğunu düşünüyorum. Bölge siyasetindeki kirli atmosferi dağıtacak, bölgede güven ortamını sağlayacak bir siyaset yapamadığımızı da kabul etmek durumundayım. Ama inşallah bundan sonra bu konuda bu millet adına, milletle devlet arasında onarılması gereken kurumlarla ilgili çok daha etkin ve çok daha akıllı hareket etmek gerektiğini düşünüyorum.”

‘Herkesin katkısının alınması gerektiğini düşünüyoruz’

Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Fesih Bozan, referandum sonuçlarına ilişkin ilgi çekici değerlendirmelerde bulundu. Referandum sonuçlarının ülkede hayırlara vesile olmasını dileyen Bozan, şöyle konuştu: “ Sonuç itibariyle şartlar gerçekten de milletin hür iradesiyle, bilinçli bir şekilde yapmış olduğu bir tercih olmadı. Bir tarafta devletin tüm imkânlarını kullanarak, Kaymakamlığı, Valisi, Belediye Başkanlığı, Başbakan ve Cumhurbaşkanıyla devletin bütün imkânları kullanılarak millete sunulan ve yurt içi ve yurt dışındaki bazı olaylar da kullanılarak, milletin dini duygularına hitap ederek gerçekleşen bir sonuç oldu. Burada milletin, o 18 maddeyi okuyarak, bilerek bilinçli bir şekilde bunu kabul ediyoruz demediğini düşünüyorum. Yapılan anket sonuçları da gösteriyor ki, millet bu 18 maddenin ne olduğunu bilmiyor. Genel Başkanımızın da bu konuda şöyle bir sözü vardı: ’18 maddeyi düşünerek karar verirsem Hayır derim ama düşünmeden karar verirsem Evet derim’. Bugün her şeye rağmen ortaya çıkan %51 gibi bir sonuç var ama bu demek değildir ki, bugünkü iktidarda olanlar ve Cumhurbaşkanı, ‘Evet’i aldıktan sonra her istediğimi yaparım değil de bundan sonraki reform süreçlerinde, çıkarılacak uyum yasaları sürecinde bu paketi hazırlayan AK Parti ve MHP dışındaki siyasi partilere ve STK’lara danışılarak, istişare halinde davranılmasıdır. Seçim kanunlarının değişmesi, barajın kalkması ve bir dizi değişiklik hususunda bütün siyasi partilerle istişare edilmesi ve herkesin katkısının alınması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü anayasalar toplum sözleşmeleridir ve bütün bir toplumu bağlarlar. Dolayısıyla da toplumun her bireyinin kendini içinde gördüğü bir anayasanın hazırlanması ve toplumu kırmadan, küstürmeden bir takım adımların atılmasının yerinde olacağı kanısındayız. Anayasalar, toplumun tümünü kucaklamadığı ve toplumun tümünden gerekli desteği almadığı zaman fazla uzun ömürlü olmazlar. Devletin en çok dile getirdiği neydi, 1982 Anayasası darbe anayasasıydı ve baskıyla yapıldı. Baskıyla yapılan bir anayasadan kendin şikâyet edersen ve sonra kendin bunu yaparsan ne anlamı kalır, o da yarın öbür gün, beş on yıl sonra aynı duruma düşecektir.

Büyük illerin kaybedilmesi aslında hükümete verilen ciddi bir mesajdır’

Referandumdan %51 çıkması Cumhurbaşkanının da memnun olduğu bir sonuç değildir. Türkiye’de sandığa giden 55 milyon insanın yarısının ‘Evet’ yarısının ‘Hayır’ demesi ve özellikle Türkiye’nin büyük illerinin kaybedilmesi aslında hükümete verilen ciddi bir mesajdır. Sonuçta sandıktan %1 gibi az bir fark çıkmıştır ve hükümetin %49’un da isteklerini gözetmesi gerektiğine inanıyorum. Bunun gözetilmediği durumda bu kutuplaşma bu sürtüşme bu çatışma devam eder. Bunu yapacak olan da Cumhurbaşkanıdır ve Cumhurbaşkanı meydanlardaki söyleminde, tavrından vazgeçip daha kucaklayıcı bir şekilde söylemleriyle, eylemleriyle, icraatıyla bunu göstermesi lazımdır.

‘Barış, istikrar umudundan dolayı…’

Bölgedeki sonuçlara ilişkin ise, AK Parti, Hüda Par, BBP ve MHP’nin önceki seçimlerde Türkiye genelinde almış oldukları oy oranlarını göz önüne aldığımızda ve referandum sonuçları ile karşılaştırdığımızda bu ittifakın kaybettiğini söyleyebiliriz. Bölgede oyların artmış olması, halk nazarında hendek/ şiddet olaylarına bir tepkidir. Yani, bölge insanı 18 maddeyi desteklemekten ziyade, bölgeye huzur ve barışın gelmesi açısından hükümetin politikalarından bir umut beklentisi mahiyetinde algılanmalıdır. Bir başka husus ise HDP’nin eli, kolu, ayağı kırılmış bir parti olarak bölgede çalışma yapamamış olmasının da bu artışta payı vardır. HDP, Başkanları, Milletvekilleri, organları içerde olan ve piyasada olmayan bir partidir. Millet barış, istikrar umudundan dolayı, çatışma ortamının bitmesi, güven ortamının oluşması beklentisiyle bu desteği vermişlerdir. Tabii, HDP’nin de geçmişte yapmış olduğu hatalar, terör ile arasına yeterli mesafeyi koyamaması da sonuç üzerinde etkide bulunmuştur. Halk, 18 maddeyi tasdik etmemiştir, barış umuduyla, ekonomik istikrar umuduyla hükümetten yana yer almıştır.

‘Geçmişte yapılan kanunsuzluklar, yanlışlıklar bugün de yapılabilir diye bir şart yok’

Geçmişte Hz. Ömer, bazen gülüyordu, niye gülüyorsun diye sorulduğunda ise geçmişteki zihniyetlerine ilişkin şunları söylüyordu: ‘Biz helvadan put yapıyorduk, yolculuk sırasında acıktığımız zaman da bu putları yiyorduk.” Bunlar da zarfların, oy pusulalarının mühürlü olması gerektiği konusunda kanun çıkarmışlar ve istedikleri zaman da bu yoruma açık olmayan kanunları bir yana koyabiliyorlar. Kaldı ki, Cumhurbaşkanının AB’ye uyum yasaları kapsamında taahhütleri vardır ama oyun esnasında kurallar değişebiliyor. YSK’nın, mühürsüz oy pusulalarının geçerli olduğuna ilişkin açıklaması geçmişte yapılan hatalar referans gösteriliyor. Geçmişte yapılan kanunsuzluklar, yanlışlıklar bugün de yapılabilir diye bir şart yok. Kaldı ki, 2010’a kadar bu tür yanlışların yapılması açısından kanunda açıklıklar bulunuyordu ama sonrasında yeni çıkan kanunda bu konu çok açık bir şekilde belirtilmiş ve mühürsüz olan zarfların geçerli olmayacağı açık bir şekilde belirtilmiştir. Burada açıkçası bir kanun maddesi ihlali söz konusudur.

‘AGİT, referanduma ilişkin olarak 2,5 milyon oy şaibelidir diyorsa…’

Kaldı ki, AGİT’in de bu konuda eleştirileri vardır. AGİT herhangi bir kurum değildir ve AB uyum yasaları çerçevesinde imzalanan anlaşmalar neticesinde birçok konuda inceleme, denetleme, gözlemleme hakkına sahip bir örgüttür. AGİT, Mart ayından bu yana ülkemizde çalışmalar, incelemeler yapıyor. Bunlar iktidarın izni ile çalışmalarını yapmaktadırlar. AGİT, referandum seçimlerine ilişkin olarak 2,5 milyon oy şaibelidir diyorsa, ‘siz bizim işimize karışamazsınız’ demek AB uyum yasaları çerçevesinde imzalanan anlaşmalar ve verilen taahhütlerle çelişmek demektir. İktidar lehine olan raporlarda bunları delil gösterirken, aleyhine olan raporlarda ise ‘siz kim oluyorsunuz’ demek doğru değildir. Önemli olan işlere şaibe katmadan, milletin vicdanını rahatsız etmeden oylama yapmaktır. Ama tüm bunlar gösteriyor ki, iktidarın bir korkusu, endişesi vardır. Saadet Partisi Genel Başkanı olarak vefat eden bir kişinin fotoğraflarını asarak, ‘o da başkanlık istiyordu’ şeklinde kullanmaları, İstanbul’da parti binamıza Evet pankartı asma girişimleri de ne kadar endişeli olduklarını göstermektedir. Yine, referandum sonrası sosyal medyada paylaşılan videolara da baktığımızda, birçok yerde topluca Evet oylarının basılması, köylerde yapılmış olan baskılar bu seçimin çok da sağlıklı olmadığını göstermektedir. Sonuç olarak şunu belirtmek isterim ki, devletin bütün imkânları ve diğer partilerin desteği, ayetler, hadisler, fetvalar, ölülerden bile medet ummak, Atatürk, Özal, Erbakan sağ olsaydı Evet derdi vs… ile % 51 gibi bir sonuç alınması bir başarısızlık göstergesidir. Bütün bunlara rağmen alınan sonuç gayrı meşrudur demiyoruz ama bu sonucu iktidarın da hatalarını sorgulaması için bir vesile olmasını ve ileriki süreçlerde özellikle de uyum yasalarının hazırlanma süreçlerinde tüm toplumun hassasiyetlerini gözetmesini ve tüm siyasi partilerle istişare içinde olmasını bekliyoruz.”

‘Diyarbakır için bu oranı küçümsememek lazım’

Referandum sonuçlarına CHP’nin itiraz ettiğini ve YSK’nın söz konusu bu itirazlara vereceği yanıtı beklediklerini belirten CHP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Sayın,  şöyle konuştu: “Öncelikle şunu belirtmek isterim, referandum sonuçlarına parti genel merkezimizin itirazları olacak ve öncelikle bu itirazların sonuçlarını görmek lazım. Referandum sonuçlarının şimdiki hali bile ‘Hayır’ cephesi açısından bir kayıp değildir. Neden değildir, çünkü devletin tüm imkânlarını kullanarak bu seçime yüklenmesi ve bunun karşısında ‘Hayır’ cephesinin ise yeterince çalışma yapamamasına rağmen alınan sonuç bana göre oldukça iyidir. Tabii ki, henüz her şey bitmiş değildir ve YSK’yı beklemek gerekir. Bölgedeki referandum sonuçlarına baktığımızda ise bölgenin birçok ilinde ‘Hayır’ oranlarının önde olduğunu görüyoruz. Diyarbakır’daki sonuçları ise iyi buluyorum. Bu kadar sıkıntılara rağmen, burada yüksek oranda oy almış olan bir partinin Eşbaşkanları, Belediye Başkanları, Milletvekilleri, parti çalışanları içerdeyken ve muhalif basın susturulmuşken, Diyarbakır için bu oranı küçümsememek lazım.”

‘%51’lik bir oran anayasa değişikliği konusunda kimsenin içine sindirebileceği bir rakam değildir’

Referandumun eşit koşullarda yapılmadığına vurgu yapan Hak Par Genel Başkanı Refik Karakoç, “ Referandumda ‘Hayır’ diyen kesimler rahat bir şekilde çalışma yapamadılar, engellerle karşılaştılar. OHAL koşulları altında yapılan bir referandumun ne kadar sağlıklı olduğunu kamuoyunun iradesine bırakıyorum. Sonuç olarak ortaya çıkan %51,4 ile %48,6 arasında büyük bir fark yok. Anayasalar toplumların uzlaşma sözleşmeleridir ve yüksek bir oranda kabul görmesi lazım. Şuan ortaya çıkan %51’lik bir oran anayasa değişikliği konusunda kimsenin içine sindirebileceği bir rakam değildir. Bunu, ‘Evet’ diyenler de ‘Hayır’ diyenlerde böyle görüyorlardır diye düşünüyorum. Sonuç itibariyle böyle bir süreç yaşandı ve anayasanın 18 maddesi 18’inci kez değiştirilmiş oldu ama bize göre hala mevcut anayasa bir darbe döneminin ruhunu taşımaktadır. Hal böyleyken, özgürlükçü, demokratik yeni bir anayasa ihtiyacı ortadadır” diye konuştu.

‘Türkiye, daha despot ve otoriter bir devlet yönetimi ile karşı karşıya kalabilir’

16 Nisan halkoylamasıyla tercih edilen hükümet sistemi değişikliğine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Karakoç,  konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye, yapılan bu değişiklikle yeni bir sisteme geçiyor ve Türkiye’nin sosyo-kültürel, demografik yapısı böyle bir sistemi kaldırmaya çok uygun değildir. Biz, bu sistemin ülkede demokratik iktidarlar tarafından uygulanma ihtimalini az buluyoruz. Türkiye, daha despot ve otoriter bir devlet yönetimi ile karşı karşıya kalabilir. Bu anlayış Türkiye’yi Avrupa Birliğinden de uzaklaştırabilir. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun demokratik çözümü AB ile ilişkilerin geliştirilmesine bağlıdır. Umarız, ortaya çıkan sonuçları herkes doğru okur ve geniş bir toplumsal mutabakat aranır.”

‘Halk çok önemli bir mesaj vermiştir’

Bölge genelinde ‘Evet’ oylarının baskın gelmesini değerlendiren Karakoç, sandıktan çıkan sonuçların doğru okunması gerektiğinin altını çizdi. Karakoç, sözlerini şöyle tamamladı: “Bugünkü referandum sonuçlarını aslında 1 Kasım seçimlerinde de görmüştük. Bu sonuç aslında şiddet ortamına karşı bir tepkiydi. Tabii ki, buna rağmen bu halk oylaması anayasal bir tercihti ve hiçbir siyasi parti oylanmıyordu. Eğer, demokratik bir ortam olsaydı ve söz konusu sistem değişikliği ile ilgili muhtemel gelişmeleri halka anlatma fırsatı bulabilseydik, daha çok etkinlik yapabilseydik, sonuç pekâlâ tersine de dönebilirdi. Doğru dürüst propaganda yapamadık, sorunlarla karşılaştık, insanlar OHAL koşulları altında mücadele etmekten imtina ettiler, sıkıntıları göze alamadılar. Bir taraftan bütün imkânsızlıklarla karşı karşıya olan bir seçenek bir taraftan da devletin bütün imkânlarının Başbakan, Cumhurbaşkanı tarafından kullanıldığı bir referandum oldu. Kimse, eşit, tarafsız, haklı bir referandum oldu diyemez. AB’nin gözlemci heyetlerinin referanduma ilişkin olarak kamuoyu ile paylaştıkları gözlemleri de bu yönde oldu. Ayrıca, bütün bu eşitsiz koşullara rağmen halk burada çok önemli bir mesaj vermiştir. Halk, despot yönetimlere yönelmeyin diye bir mesaj vermiştir. Diğer taraftan da şiddet kullanılmaması konusunda halkın mesajı vardır. Halk,  daha çok demokrasi ve daha çok hukuk yönünde bir icraat talep ediyor.”

 ‘Ana gövdemizi koruduk’

HDP’nin bölgedeki oy kaybına ilişkin değerlendirmelerin tek yanlılığına değinen HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Cabbar Leygara, şunları söyledi: “ Referandum olurken, eşbaşkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız, on binin üzerinde çalışanımız içerdedir. Bir insanın elini, kolunu, ayağını her tarafını bağlayın ondan sonra da ondan eşit yarış beklemek doğru değildir. Burada büyük bir haksızlık vardır. HDP’nin üzerindeki baskının dünyada hiçbir örneği yoktur. Bu kadar baskıyı, otoriterliği, hukuksuzluğu değerlendirmeyip, HDP’nin oylarının düştüğü şeklindeki yorumlar hakkaniyetli değildir. Dünyada bu kadar baskıya rağmen ana gövdesini koruyan ikinci bir parti yoktur. Diyarbakır, Van ve birçok ilde %95 oyumuzu, ana gövdemizi koruduk. Bütün bu baskı ve hilelerle kendilerini başarılı görüyorlarsa, hodri meydan diyoruz; OHAL’i kaldırsınlar, baskıları durdursunlar ve ondan sonra da boylarının ölçüsünü alsınlar.

Bölgedeki ‘Evet’ oylarının artışına değinen Leygara, “Bölgedeki referandum sonuçları üzerinden devam edersek, bütün ‘Evet’leri AK Partiye de saymak doğru değildir, bütün ‘Hayır’ları HDP’ye saymak da doğru değildir. ‘Hayır’da CHP’nin de diğer sol partilerin de verdiği oylar vardır. AK partide bütün ’Evet’leri kendi hanesine yazmaz, bunun yaklaşık 30 bini Hüda Par’ın, MHP’nin, BBP’nin oyudur. Bütün bu oyları AK Partinin hanesine yazmak doğru olmadığı gibi bana göre AK Partinin oyu hala %25’lerdedir. Bu referandumda eğer bir oy değişikliği var ise bu halkın iradesiyle değil, OHAL’den kaynaklı zora dayalı olarak AK Parti oy almıştır. Bu helal bir oy değil zora dayalı bir oydur. YSK’nın mühürsüz oy pusulaları ile ilgili almış olduğu karar ilişkin olarak ise şunu ifade etmek isterim, YSK’nın geçmişte mühürsüz oy pusulalarına ilişkin iptal kararları vardır. Mesela Bitlis’in Hizan ilçesinde böyle bir seçim iptali var ve belediye başkanlığı seçimi yenilenmiştir. Bu durum yasada da açıktır ve kesin iptal gerekçesidir” şeklinde konuştu.

AK Partili Akar: Yatırım ve hizmetler devam edecek

AK Parti Diyarbakır il başkanı avukat Muhammed Akar, “Diyarbakır’da 1 Kasım ve 7 Haziran’a göre Ak Parti oylarında ciddi artış var. Bu anlamlı bir oy artışıdır. Bu artış istikrarlı bir şekilde devam etmektedir. Bu aynı zamanda Kürt halkının ümidinin Ak Parti ve Erdoğan’da olduğunu gösteriyor. Hem 7 Haziran ve 1 Kasım’da oylar tırmanış içerisindedir.  Bundan sonraki süreçte de ilgi devam edecek. Seçim sonrası sayın Erdoğan, bölge illerine teşekkür etmiştir. Devletin yüzü bundan sonra millete dönek olacaktır. Bundan sonra yatırım ve hizmetler artarak devam edecektir. Bu şartlar içerisinde Diyarbakır ve bölgede oy artışı yaşanırken batı ilinde bir düşüş yaşanmıştır. Bu geleceğe dair güzel ipucları vermektedir. Kürtlerin yüzü AK Partiye dönmüştür. Ümidin adresi Recep Tayyip Erdoğan olarak görülüyor. Bölge halkı huzur ve hizmet istiyor. Hükümette verdiği sözleri tutacak. Yaraların sarılması ve entegre projelerle ilgili çalışmalar olacak.

 

Hüda-Par aktörü : Tek bir faktöre indirgemek yanlış olur

Kimin az çok katkısı olmuşsa teşekkür ediyoruz. Ama temel belirleyici faktör teşkilatların çalışmasıdır. Teşkilatlarımız ile birlikte sandıkların başında durduk. Kim oy vermişse teşekkür ediyoruz, bunları yok saymıyoruz.  Ancak tek bir faktör ile oy artışı sağlanamaz. Bölgede ve Diyarbakır’da teşkilatlar güven ortamının oluşması ile birlikte gidip çalışmıştır.  Sonucu tek bir faktöre indirgemek yanlış olur. Hani, Çermik ve birçok yerde ilk kez miting yaptık. Çünkü oralarda güvenlik sağlandı ve oyumuzu çaldırmadık.  Bu gelen oylar bizimdir, oylarımızı geri aldık. Daha önce baskı yüzünden kırsal yerde oylarımız engelleniyordu. Oylarımıza şimdi sahip çıktık. Taşra ve merkez teşkilatlarımız çalıştı. Bu noktada halkımıza, siyasi partilere, STK temsilcilerine ve tüm teşkilatlarımıza teşekkür ediyorum.

 

Mühürsüz pusulalar

Seçim hilesi lafı abes bir laftır. Böyle bir şey yoktur. Sandıklar açılmadan önce YSK bir karar almıştır. Daha öncede bu yönlü bir karar almıştır. Ortada şaibeli bir durum yoktur. Hukuk çerçevesinde bir karar almıştır. Bu sadece başarı gölgelensin diye ortaya atılan bir iddiadır.”

Hüda Par: Sorunlar adaletli bir şekilde çözülmeli

Hüda Par Diyarbakır İl Başkanı Şeyhmus Tanrıkulu,“16 Nisan Referandumunun ülkemize ve halkımıza hayırlı olmasını diliyorum. Bu Referandum sonucunda %51.4  ile 18 maddelik anayasa değişikliği kabul edilmiştir. Artık ülke olarak yeni bir sürece girmiş bulunmaktayız. Yeni süreç, ülkemizde var olan sorunların Adalet temelinde çözülmesi için tüm siyasi partilere sorumluluk yüklenmiştir. Herkesin halkın iradesine saygı gösterip sandıktan çıkan sonuca göre kendi siyasetlerini gözden geçirmeleri gerekirken, oran üzerinden gerginlik çıkarmanın ülkeye ve millete faydası yoktur.  Hükümet bölgedeki bu değişime olumlu bir yanıt vermeli ve meşru taleplerini karşılamak için gerekli adımları bir an önce atmalıdır. Hüda Par olarak bu haklı taleplerin karşılanması ve yeni sistemin inşasında üzerimize düşen tarihi sorumluluğun bilincindeyiz.

 

Milliyetçi söylemler olmasaydı…

Diyarbakır'da Evet oylarının 1 Kasım ve 7 Haziran seçimlerine göre yaklaşık olarak yüzde 40 artış göstermiştir. Bunun sebebi de patlatılan bombalar çukur ve barikat siyasetine ve silahlı örgütün çatışma dayatma stratejisine bir tepki olduğunu söyleyebiliriz. Halkımız huzura Barış'a ve kardeşliği Evet demiştir. Bunun tüm siyasi partilerce görülmesi ve buna göre stratejilerini belirlemeleri gerekir. Evet kampanyası yürütülürken, mitinglerde milliyetçilerin desteğini almak için söylenen söylemler olamasaydı daha yüksek oranda evet çıkabilirdi.  Özetlersek referandum sonucunda Bölgemizdeki örgüt vesayet, ülkemizdeki askeri vesayet ve küresel Emperyalist Vesayet geriletilmiştir. Yeni süreçte yeni Türkiye'nin imarında Adalet meşveret ve liyakat İlkeleri ne riayet edilirse vesayetler tamamen ortadan kalkacaktır.  

 

Tüm sorunlar için adım atılmalı

Mühürsüz oy pusulalarına gelince, Bununla ilgili olarak YSK gerekli açıklamaları yaptı. Oy sayımına geçmeden önce yapılan bir işlemdir. Bu pusulalarda kaç tane evet, kaç tane hayır olduğu da belli değildir. Sandık başkanlarının kasıtlı bir davranışı da olabilir. Bu konu soruşturulmalıdır. Her seçimde olduğu gibi bu referandumda da yenilenler mazeret arıyor. Ama bu mazeretler sonucu etkileyecek kadar önemli değil.  Şimdi şikayet zamanı değil ihya ve imar zamandır. Ülkemizdeki en büyük sorun olan Kürt meselesi, inanç özgürlüğü ve meşru haklar hususunda gerekli adımların atılması için herkes üzerine düşeni yapmalıdır.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.