UYSAL: ÇALIŞANLAR SORGUSUZ SUALSİZ İŞTEN ATILABİLECEK

UYSAL:  ÇALIŞANLAR SORGUSUZ SUALSİZ İŞTEN ATILABİLECEK
Birleşik Taşımacılık Sendikası Diyarbakır Şubesi Başkanı ve KESK dönem sözcüsü Erdal Uysal, devlet bünyesinde çalışan çeşitli kategorideki işçi ve memurların 'Kamu çalışanları' adı altında birleştirilmesinin çarpıcı sonuçları üzerine önemli açıklamalarda

Uysal, yapılan değişiklerle çalışanların iş güvencesinin ortadan kaldırılacağının altını çizerken, "Çalışanların iş güvencesini sağlayan hali hazırdaki yasal haklar, 'personel rejim yasasında' yapılan değişikliklerle yok ediliyor. Söz konusu değişikliklerle, çalışanların herhangi bir savunmaları alınmaksızın, işyeri birim amirinin, 'performansından ve iş veriminden memnun değilim, işine ihtiyacım yoktur ' beyanıyla çalışanların iş akitleri fesh edilebilmektedir" şeklinde konuştu.

Tigris Haber Gazetesi olarak, KESK dönem sözcüsü Erdal Uysal ile 657'ye tabi devlet memurlarının, 399 sayılı sözleşmeli memurların ve devletin işçi pozisyonunda çalıştırdığı personelin, 'personel rejim yasasıyla', 'Kamu çalışanları' olarak tek çatı altında toplanmasını öngören yasa tasarısı üzerine  konuştuk.

"DEĞİŞİKLİKLER ÇALIŞANLARIN MENFAATİNE DEĞİ"

Mevcut hükümetin en son çıkarmış olduğu torba yasayla birlikte, tüm kamu çalışanlarını da ilgilendiren, kadroların birleştirilmesi, 'personel rejim yasası' adı altında bir çalışması söz konusu. Bu çalışmanın içeriğinde, devletin 657 olarak tabir ettiği memur kadrosunda, 399 sayılı sözleşmeli memur statüsünde çalışanlar grubu ve devletin işçi pozisyonunda, emek gücüne dayalı olarak çalıştırdığı bir devlet personeli çalışan grubu var.Bu çıkan torba yasa ile devletin, memur,  işçi, sözleşmeli ayrımına son verip tümünü  'Kamu Çalışanları' adı altında toplama çalışması var . Bu çalışmanın nasıl, ne kadar bir fizibilite yapılarak torba yasaya konulduğu  da çok  manidardır. Devlet işleyişinde hakim olan işlerin, memur, işçi eliyle yapılma durumunun ortadan kaldırılması; kimin işveren, kimin çalışan olduğunu belirsizleştiren, ast üst ilişkisinin ortadan kaldırılma pozisyonunu doğuracaktır. Hazırlanan bu tasarı ile ilgili konfederasyonumuzun  yapmış olduğu çalışmalarda,  yapılan değişikliklerin hiç bir şekilde çalışanların menfaatine olmadığı yönünde bir kanaate varılmıştır. Konfederasyonumuzun bununla ilgili torba yasa görüşmelerinde  yapılmak istenen düzenlemelerin uygulanabilirlik alanının çok kısıtlı ve dar olduğuna dair şerhli bir tutumunun var olduğunu belirtmek istiyorum. Ayrıca;torba yasada olan bu tasarı ile ilgili KESK'in  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına yazılı olarak hazırlanan ve sunulacak olan bir taslağı da var.

"UYGULAMA EŞLER ARASINDA AİLE BİRLİĞİNİ BOZUYOR"

Personel rejim yasasındaki kaygı verici düzenlemelerden bir tanesi eş durumu atamalarında yaşanacak olan sıkıntılardır. Söz konusu düzenleme, eşlerin birbirlerinden ayrılmalarına neden olabilecek değişiklikler içeriyor.'Personel rejim yasasında' şöyle bir ibare yer alır: 'Kamu Çalışanları, işine ihtiyaç duyuldukları yerde çalıştırılırlar.' Yani, eşlerden birine  herhangi bir ilde ihtiyaç duyulurken, diğer eşe bir başka ilde ihtiyaç duyulabilir. Böyle bir uygulama ise, eşlerin aile birliğini bozabilecek, eşler arasında sorunlar yaşanmasına neden olabilecek bir olumsuzluğu bünyesinde barındırmaktadır.

 

"PERFORMANS DEĞERLENDİRMESİ İŞYERİ BİRİM AMİRİNİN KEYFİYETİNE BIRAKILIYOR"

Söz konusu, ' Personel rejim yasasındaki'  değişikliklerin bir diğer olumsuz etkisi de 'performansa dayalı bir ücretlendirme' yapılması yönündeki düzenlemededir. Bu düzenlemeye göre, 'kamu çalışanları' performanslarına dayalı olarak bir ücretlendirmeye tabi tutulacaklardır.'Kamu çalışanlarının'  performansları  ise hükümet tarafından atanan bir yetkilinin tasarrufuna, deyim yerindeyse bir kişinin iki dudağı arasında çıkabilecek bir söze bırakılıyor. Bu uygulama, çalışanları mutlu edecek, çalışma barışını sağlayacak bir niteliğe sahip değil, tersine çalışanlar arasındaki yeknesaklığı kaldıran, çalışma barışını bozan nitelikte bir düzenlemedir. Örneğin bir çalışan 2500 TL bir ücret alırken, aynı işi yapan bir çalışan, iş yeri amirinin 'performans değerlendirmesiyle' daha düşük bir ücrete mahkum olacaktır. Bu uygulamayla, kamu çalışanlarının ücretleri tamamen iş yeri birim amirinin keyfiyetine terk edilmiş oluyor. Ayrıca, işyeri birim amirinin hükümet tarafından atanmış olması, yapılan  'performans değerlendirmesinin' de hakkaniyetini tartışılır bir hale getirmektedir. Hükümete yakın çalışanların kollanması, tersinden hükümete muhalif çalışanların ise, 'performans değerlendirmesi' adı altında  mağdur edilmesi sonucunu doğuracaktır.

İşyeri birim amiri bir çalışana, sırf hükümete muhalif diye 'performans değerlendirmesini' düşük gösteren  bir tutum içine nasıl girebilir?

İşyeri amiri, çalışanın üretken olmadığını, ön açıcı olmadığını, işe geliş gidişlerinin sıkıntılı olduğunu, halkla iletişiminde sıkıntılar yaşadığını vs... iddia ederek performansını düşük gösterebilir. Yani burada işyeri birim  amirinin istismarına ucu açık bir düzenlemedir söz konusu olan.

"UYUM SORUNLARI YAŞANACAK"

Yine bir başka düzenleme var, personel rejim yasasında: 'iş istihdam büroları'.  Her hangi bir kurumun elinde norm kadro fazlası personelin söz konusu bu, 'İş istihdam bürolarına yönlendirilerek  istihdamları sağlanacak. Yani 100 kişilik personelin 30'unu kurum bünyesinde çalıştıracak ama fazla olarak gördüğü 70 personeli,  'iş istihdam bürolarına' yönlendirecek. Böylelikle, 'iş istihdam büroları fazla olarak görülen bu personeli kiralık olarak bir başka devlet kurumunda istihdam edecek. Bu uygulama çalışanların kendi işyerlerine adaptasyonunda, kendi işyeriyle barışık  bir yaşam kurmalarında ciddi sıkıntılar oluşturacaktır. Düşünün, yıllarca bir işyerinde çalışıyorsunuz ve bir anda var olan işyerinizden alınarak bir başka kurumda kiralık olarak çalışmak zorunda bırakılıyorsunuz. Bütün bu uygulamaların, kamu çalışanlarının insan olarak haklarını ve çalışma yaşamındaki haklarını  olumsuz etkileyeceği kanısındayız. Söz konusu değişikliklerle, çalışanların beyin fonksiyonlarının bozulacağı,  kiralık olarak gittikleri yerlerde uyum sorunları yaşayacakları yönünde ciddi kaygılarımız var.

"ÇALIŞANLAR SORGUSUZ SUALSİZ İŞTEN ATILABİLECEK"

657'ye tabi devlet memurluğu,  399 sayılı sözleşmeli memur statüsünde çalışanlar ve devletin işçi pozisyonunda istihdam ettiği çalışanların 'kamu çalışanları' olarak tek çatıda birleştiren 'personel rejim yasasında' çalışanlar aleyhinde olan düzenlemelerden bir de, çalışanların iş akitlerinin fesh edilmesini kolaylaştıran uygulamalardır. Çalışanların iş güvencesini sağlayan hali hazırdaki yasal haklar, 'personel rejim yasasında' yapılan değişikliklerle yok ediliyor. Hali hazırda çalışanların iş akitlerinin feshi için; üç gün mazeret bildirmeden işe gitmemesi, disiplin suçu işlemesi, izinsiz olarak ve süreklileşen bir şekilde işe geç kalma durumu vs... şeklinde kriterler mevcuttur. Ama  'personel rejim yasasında' yapılan söz konusu değişikliklerle, iş akdi'nin feshi konusundaki bütün bu kriterler ortadan kaldırılmaktadır. Söz konusu değişikliklerle, çalışanların herhangi bir savunmaları alınmaksızın, işyeri birim amirinin, 'performansından ve iş veriminden memnun değilim, işine ihtiyacım yoktur ' beyanıyla çalışanların iş akitleri fesh edilebilmektedir. Çalışanlar sorgusuz sualsiz, işyeri amirinin kararıyla işinden olacaktır.

"MALİYENİN GİDER POLİTİKASINDAN KAYNAKLANIYOR"

Kamu çalışanlarının iş güvencesini ortadan kaldıran bir düzenlemeye hükümet neden ihtiyaç duymaktadır. KESK olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz ?

Devletin önceliği, bünyesinde çalışan personelin bütçeye maliyetidir. Yani devlet, memur işçi ayrımının bütçeye ek yük getirdiğini düşünüyor. Ayrıca, ayrı ayrı işçi ve memur sendikalarının olması da bir etken. İşçi ve memur ücretlerinin farklı olması, işçilerin ikramiyeleri vs... devlet maliyesine ek yük olarak görülüyor. Tamamen maliyenin gider politikasıyla alakalı bir yönelim var. Şu an devletin haklarını budamaya çalıştığı çalışanlar ülkenin daha iyi bir yaşam sürebilmesi için çalışan personeldir. Devlet bu personelin haklarını genişleteceğine, onların haklarını budayarak, örgütlülüklerini dağıtarak onları iş güvencesinden yoksun bir çalışma yaşamına mahkum ediyor. Ayrıca; bugün ülkemizdeki memurların sendikal mücadele geleneği devletin hiç de hoşnut olmadığı bir konudur. Devlet 'personel rejim yasası' adı altında yaptığı düzenlemelerle var olan bu sendikal örgütlülüğü hedef almaktadır. Devlet her ne kadar bu düzenlemeleri yaparken bu hedefini dile getirmese de bizim için bunu görmek zor olmazsa gerek. Kamu çalışanları gücünü neyden alır, iş yerindeki sayısından, kendisine üye olan insanlardan  alır. Siz kamuyu özelleştirdiğinizde, onu üç beş parçaya böldüğünüzde zaten sendikanın sadece adı olur ama üyesi olmaz. 'Personel rejim yasası' bugün çalışanların iş barışını, ev yaşamını, ekonomik durumunu çok ciddi bir şekilde olumsuz etkileyecektir.

"YANLIŞLARI GÖSTEREREK DOĞRULARA İŞARET EDİYORUZ"

KESK olarak çalışanları olumsuz etkileyecek bu yasa tasarısına karşı neler yapıyorsunuz?

Söz konusu bu yasa tasarısıyla ilgili, ses getirecek bir çok basın açıklaması yaptık. Konfederasyonumuz nezdinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla, yasa tasarısının sakıncaları üzerine yazışmalarımız oldu. Dünya kamuoyu ile, Dünya Sendikalar Birliğiyle paylaşma çalışmalarımız oldu. Türkiye genelinde merkezi olarak basın açıklamaları, mitingler düzenlendi. Bizim 'torba yasaya hayır' mitinglerimizden sonra mevcut yasayı düzenleyen hükümet, torba yasayı çok dillendirmeden meclisten geçirmenin yolunu seçti. KESK olarak bu yasa tasarısına karşı, halkı bilinçlendirme ve demokratik her türlü eylem ve etkinlikle karşı duruşumuz devam edecektir.Yapılan bu düzenlemelerin, kamu çalışanlarının yararına olmadığını hem ülke hem de dünya kamuoyuna açıklamaktan geri durmayacağız. Sonuç olarak bizler konfederasyon olarak, yapılanların yanlış yönlerini dile getirme ve doğru olanları önermekle mükellefiz. Bizim kanun koyma, yapılan kanunları red etme durumumuz söz konusu olamaz. Biz ancak, kamuoyu oluşturarak yapılan yanlışlıkları göstererek ve doğrulara da işaret ederiz. Biz konfederasyon olarak sadece doğruların yanındayız. Bugün üçüncü büyük konfederasyon durumuna düşmemiz yine doğruların yanında yer almamızdandır. Muhalif kimliğimizden dolayı sayımız azalsa da konfederasyonumuzun mücadeleci duruşunu hep sürdürerek doğrulardan yana tutum almaktan asla taviz vermeyeceğiz.

Ali ABBAS YILMAZ/özel

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.