VİDEO - Evlendiler, her şeyi sattılar: Dünyayı geziyorlar

VİDEO - Evlendiler, her şeyi sattılar: Dünyayı geziyorlar
Evlendiler, bütün eşyalarını sattılar. İşlerini bıraktılar. Her şeylerini sırt çantalarına yükleyerek yollara düştüler.

Mümin Ağcakaya

TİGRİS HABER - Evlendiler, bütün eşyalarını sattılar. İşlerini bıraktılar. Her şeylerini sırt çantalarına yükleyerek yollara düştüler. Hayalleri dünyayı gezerek yeni kültürler, yeni ülkeler görmek ve yeni insanlarla tanışmaktı. Seyyah olup yollara düşen Emre Özdemir ve Ebru Güvendi Özdemir’in ilgi çekici yol hikâyesi.

Ebru Güvendi Özdemir dokuz yaşındayken televizyonda izlediği dünyayı gezen insanlar belgeselinden etkilendi. Kendisi de belgeselde izlediği insanlar gibi dünyayı gezmek, dünya kültürlerini tanımak, farklı ülke insanlarıyla tanışmak, onlarla sohbet etmek, dillerini öğrenmek isteği doğar. Bu onun için bir ütopya haline gelir. Emreyle tanıştıktan sonra bu ütopyasını ona da açar. Aralarındaki konuşmalarda kendisinin de gezmek istediğini söyler. Emre de bu konuda aynı fikirde birleşirler. Önce bir ay süren bir Balkan turu yaparlar. Bu turu Ebru; “Çok güzel insanlarla tanıştık. Kültürlerini öğrendik. Daha sonra evlendik.” Diye ifade eder. Evlendiklerinde ortaklaştıkları bu fikirlerini devam ettirmeye karar verirler. Ebru Güvendi; “Evlendikten sonra yerimizde durmamaya karar verdik. Çünkü yaşımız daha genç ve görmek istediğimiz birçok şey var” diye özetler.

Anne ve babası Giresun’lu olan kendisi Bursa doğumlu olan Ebru, Kocaeli Üniversitesi Turizm ve Seyahat Bölümü Mezunu, yedi sene İzmir’de bir devlet kurumunda memurluk yapmış. İstifa edip memurluğu bırakan Ebru; “ Beyaz yaka işten çıkıp, dünyanın öbür ucuna kadar gitmek için kendimi hazırladım. Daha evvel çıkmak isterdim. Üniversite zamanındayken,  yurt dışına çıkıp daha fazla dil öğrenip daha fazla gezebilseydim. Ama olmadı. Hayat elvermedi. Evlendikten sonra eşimle beraber karar vermek beni gayet mutlu etti” diye gelecekteki yaşam seyrini çizer.

ozdemir-tigris.jpeg

Evlendikten sonra bütün ev eşyalarını sattılar

Ebru ve Emre bütün ev eşyalarını sattıktan sonra kendi adlarına youtube kanalı açarlar. Çantalarını sırtlayıp tekrar Balkan turuna çıkarlar. Kosova, Bosna Hersek, Karadağ, Makedonya, Sırbistan, Arnavutluğu kapsayan altı ülkeyi kapsayan bir buçuk iki ayı kapsayan turdan sonra Gürcistan’a geçerler. Bu geziyle ilgili Ebru; “Oradaki kültür, oradaki toplum bize çok benziyor. İnsanlar inanılmaz sıcaklar.”

Önlerindeki yeni hedefleri ise; “21 gün sonra Ürdün’e geçeceğiz. Uçakta yer bulduk. Ürdün’e geçtikten sonra Irak, İran, Japonya, Güney Kore. Oraları gezip hem kültürleri tanıyıp hem de youtube kanalımızda bunları paylaşmak istiyoruz.

Birçok ülkeyi gezdiniz bunun finansal boyutu da önemli bir sorun bunu nasıl çözüyorsunuz?

Biraz boncuk almıştık. Bunlardan kolye ve bileklikler yapıyoruz. Yaptığımız bu eşyaları satarak günlük harçlığımızı çıkarıyor, bir yerden bir yere gitmemiz için para biriktiriyoruz.

House sörvit diye bir uygulama var. Orada kalıyoruz. Bazen insanlar bizi evlerine davet ediyorlar. Onlarda kalıyoruz. Böyle ne kadar ucuz hosteller varsa orada kalmaya çalışıyoruz.

Balıkesir doğumlu olan ve 9 Eylül Üniversitesi Tarih Bölümünden mezun olan Emre Özdemir’de bu konuda; “Gezmek evrensel bir hal almış durumda. Çok temel ihtiyaçlarımız var. Ulaşım, yemek ve barınacak bir yer. Hava koşulları elverdiği sürece çadırda kalmayı tercih ediyoruz. Bunun dışında Hostellerde, paylaşımlı odalarda uyumaya dinlenmeye devam ediyoruz. Boncuklar bizim günlük ihtiyaçlarımızı kurtarmış oluyor. Gezginlere karşı insanların inanılmaz bir hassasiyeti var, dünyanın her yerinde. Balkanlarda şöyle bir problem yaşıyorduk, ortak dil olmadığı için hasbelkader konuşmaya çalışıyorduk ama Türkiyede olduğu gibi değil. Biz Diyarbakır’a daha dün gelmemize rağmen bir gün içerisinde tüm Balkanlarda tanıştığımız insanlar kadar insanla tanıştık. Aynı dili paylaşımın böyle de bir güzelliği var.”

ozdemir-tigris1.jpeg

Dil probleminizi nasıl çözüyorsunuz?

Ortak evrensel bir dil var; İngilizce, Eğer İngilizce bilen varsa sorunu çözüyoruz. Ama İngilizce bilmeyen o kadar insan varki. Otostopla o kadar tatlı insanlarla karşılaştık ki; beden diliyle, elimizle hareketimizle, yemek yeme, gideceğimiz yerin ismini söylemekle bir şekilde anlaşıyoruz. İngilizce bilen oldu mu çok güzel yardımcı oluyorlar.

Birçok yeri görmek birçok kültürlerle tanışmak sizi nasıl mutlu ediyor?

 Bunu anlatması imkânsız, tarifi çok farklı bir şeydir. Dediğim gibi ben insan seven biriyim. İnsanlarla sohbet etmek onların hayatlarını dinlemek, benim tarzımın onların tarzının farklı olması, onların ilgisini çekmek ve benim ilgimi çekmesi çok hoşuma gidiyor.

Birçok yer dolaştınız çok ilginç anılarda oluştu. Anlatmak istediğiniz ilginç anılar var mı?

Bosna Hersek de çok değişik bir siyasi düzen var. Üç ayrı başbakanları var. Nüfusun neredeyse % 70 ya da 80ni Müslüman Boşnaklar oluşturmasına rağmen Sırplarla bir problem yaşıyorlar. Halbu ki dilleri aynı, kültürleri aynı, federasyon olarak yönetiliyorlar. Oranın bir Sırp Cumhuriyet kısmı var. Yakın geçmişte de bir badire atlattıkları için savaş yaşadıkları için bize Boşnaklar tarafından oraya gitmeyin hoş karşılanmayabilirsiniz denmişti. Biz de otostop yaparken Sırp kısmındaki en ücra en milliyetçi denilecek köylerde mahsur kaldık ve bir gece boyunca 36 saat boyunca uykusuz biçimde 40 km yol yapmak zorunda kaldık. 30 km önümüzde ve arkamızda hiçbir şey yoktu. Sadece sırtımızda 15’er kilo yük kapkaranlık köpek, domuz saldırısı altında bir şekilde kendimizi Arnavutluğa kadar atmıştık. Artık Arnavutluğa gittiğimizde Beni diye bir arkadaşımız vardı Dedi ki sizi orada öldürselerdi muhtemelen 3-4 ay sonra bulurlardı. Dedi.

ozdemir-tigris2.jpeg

Böyle dolaşıyorsunuz insanların size yaklaşımları nasıl oluyor. Eviniz sırtınızda dolaşıyorsunuz insanların size yaklaşımında nasıl oluyor?

 Ortak dil bu. Hemen hemen herkesin tepkisi aynı oluyor. Bir defa nerelisiniz, ne yapıyorsunuz, nerede kalıyorsunuz. Çok ortak bir soru. Biz hikayemizi anlatmaya başladıktan sonra ilgilerini çekiyor. Çünkü her insan her şeyini satıp bütün evini barkını terk edip dolaşamıyor. Biz bunu söylediğimizde inanılmaz ilgilerini çekiyor. Çok sempatik geliyoruz onlara. Bu şekilde çok sayıda insan da kazandık.

Ebru; Kosava’da Prizren’den diye bir şehir var. Prizren’de %50 si Türkçe konuşuyor. Türkçe konuşan birçok insan var. Türk olanlarda var. Arnavut olanlarda var. Arnavut kökenli ama Türkçe bilen bir Badem abla bizi evine davet etti. Bileklik satıyorduk yanımıza geldi. Burada ben size destek olmak istiyorum dedi nerelisiniz? Biz de Türküz, hostelde kalıyoruz dedik. Hostelde kalmayın gelin bizde kalın dedi. Abla olur mu öyle şey dedik. ‘Türklere yardım etmeyi çok seviyorum.’ dedi. O ablada altı gün kaldık. Bizim için Türk yemekleri yaptı. O zaman benim doğum günümdü. Benim için doğum günü pastası almışlardı.

Dil olsa da olmasa da insanların eve davet etmesi benim için çok değişik ve ilginç. Yoldan geçerken; ‘Gel bende kal’ diye davet edilmek. Bu benim için çok güzel bir şeydir.

Emre; “Balkanlarda tüm müziklerde şöyle bir ortak nokta var. Belki sözler Boşnakça ya da Arnavutça müzik Türkçe. Bir kafe gibi yere gitmiştik. Bütün milletlerden insanlar vardı. Ebru da yanımızda bir Avusturyalı bir Alman arkadaş vardı. Yolda tanıştık onlarla bir süre sonra müzik çaldı;’Aaa bu Türk müziği, bu Kürt müziği’ bu şekilde devam ediyor. En sonunda şöyle bir şey oldu. 25-30 kişiden oluşan bir halayda, Ebru’nun elinde mendil halayın başını çekiyor. Fransız, İtalyan, Alman arasında, resmen bir Karadeniz fıkrası gibiydi.

Diyarbakırlılar teşekkür ederken bile özür dileyen bir millet

Ben bu zamana kadar Diyarbakır’ı hep fotoğraflarda kartpostallarda çok romantik kaçabilir çok klişede kaçabilir ama hep televizyondan internette görmüştüm; Diyarbakır gözümde şahit olmadan ölüp gitmeyeceğim bir yer. Onu yaşadım. Bugün On Gözlü Köprüye gittim.

 İlk gördüğüm ve beni şaşırtan insanların sıcaklığı mütevazılıği teşekkür ederken bile özür dileyen bir millet. Gerçekten çok onure oldum.

Önünüze koyduğunuz öncelikli ülkeleri gezdikten sonra neler yapmayı planlıyorsunuz?

Dünyada sekiz milyar insan var. Dünya 207 ülkeye sahip. Bu ülkelerde ne kadar şehir var bilmiyorum. 10-15 sene dünyayı gezmeye yetmeyeceğini bildiğim halde dünyanın her yerini görmek istiyorum. İnsanları tanımak istiyorum. Çünkü insanların kültürleri, tarzları farklı onları tanımak istiyorum. Onlarla sohbet ederek vakit geçirmek hayalim. Eğer karavan alabilirsem, istediğim yerde gökyüzünü seyretmek hayalim. Çünkü çalışarak belli bir yere gelirsin veya gelemezsin. Bileklik ve boncuk satarak harçlığımızı karşılayıp, hayatımızı bir şekilde sürdürmeyi düşünüyoruz.

ozdemir-tigris3.jpg

Birçok insan çalışarak ev sahibi olmak istiyor. Kurulu bir düzen kurmak istiyor. Ama siz farklı yolu seçtiniz. Bu yolda siz evimiz, tarlamız, işimiz olmasa da biz bütün dünyayı gezelim diyorsunuz. Bu hayat tarzınızı nasıl bir yaşam felsefesini nasıl izah ediyorsunuz?

Kısacası betona para vermek benim hiçbir zaman hayalimde olmadı. Hiç bir zaman araba sahibi, dünyanın en güzel koltuklarına sahip olayım, koluma bilezikleri takıp gezeyim moduna girmedim. Çünkü bunlar özgürlük değil. Özgürlüğüm dünyayı gezip insanları tanımak. Özgürlük dediğim evin içinde oturup o eşyalara para vermek değil. Evlendikten sonra ev eşyası da aldım. Ne kadar ucuz olursa o kadar iyi. Milimalist hayat dediğimiz şey çok fazla eşyan, kıyafetin olmadan hayatı gezerek, görerek, hissederek yaşamak bana göre dünyanın en güzel özgürlüğü. Yedi sene boyunca devlet kurumunda çalıştıktan sonra paranın hiçbir anlamı yok. Belli bir maaş alıyorsun. Geçinmeye çalışıyorsun. Hayat sadece bundan ibaret değil. Dünyayı görerek, gezerek, o kültürleri hissederek, onları yaşamak inanılmaz güzel ve özgür bir şey, ben bunu yaşamak istiyorum.

İnsanların ev almasına, evlenip çoluk çocuk yapıp, onları okutayım onu yapayım bunu yapayım demelerine tabi ki saygım sonsuz. Benim hayat amacım, hayat felsefem bu değil. Benim hayat amacım ve felsefem dünyayı göreyim insan tanıyayım. Benim hayat felsefem bu. Benim istediğim tek şey insanların birbirine saygısı ve sevgisi. Başka bir şey istemiyorum.

Birçok yeri dolaşıyorsunuz. Bir güvenlik kaygınız oluyor mu? Bazı şeyler sizi korkutuyor mu?

Beni değil Emre’yi daha çok korkutuyor. Biraz değil bayağı cesaretliyim. Bir de şans meselesi, evde otururken de başınıza bir şey gelebilir. O yüzden başıma bir şey gelecek dersek hiçbir yere çıkmayalım. Evimizde oturalım, hiçbir şey yapmayalım. Bu zamana kadar herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Umarım bundan sonra da yaşamayız.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.