EŞİTLİK ÖZGÜRLÜĞÜN BAŞLANGICIDIR

EŞİTLİK ÖZGÜRLÜĞÜN BAŞLANGICIDIR
Kendi çabalarıyla kadın bilincini geliştirerek özgüvenini yükselten ve kendi cinsiyle barışık olmasını bilen DTSO Kadın Meclisi üyesi İnci Erdem’le keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

DTSO Kadın Meclisi üyesi İnci Erdem, eğitimini tamamladıktan sonra, bir dönem göç etmek zorunda kaldıkları ata topraklarına geri dönerek mesleğini Diyarbakır’da yapmak ister. Erdem’in kadın bilincini edinmesinde özellikle annesi ve babasının yaklaşımları etkili olur.

 

Emperyalist kapitalizm çağında sermayenin küreselleşmesinde rekabet vurgusuna değinen Erdem, “Küreselleşen dünyada artık rekabet çerçevenizi sadece bulunduğunuz lokasyonla belirlemiyorsunuz. Bugün Diyarbakır’daki bir şirket Amerika’nın bir eyaletinde bulunan başka bir şirketle rekabet halinde olabiliyor. Bu rekabet savaşında sadece teknik düzey yeterli olmuyor. İşe eğitim ve geliştirme faaliyetleri de devreye girmeye başlıyor.” diye konuştu.

ie.jpg

 

İş yaşamınıza nasıl başladınız? Böyle bir mesleği önceden düşünüyor muydunuz? Yoksa koşullar mı sizi bu meslekle buluşturdu?

Uzun yıllar Mersinde kaldım. Eğitim sürecini Mersinde tamamladım. Üniversitede sınıf öğretmenliğini bitirdim. Çocuklara her zaman ilgi duyuyordum ama kendimi öğretmenlik için hazır hissetmiyordum. Öğretmenliği bıraktım. Kendime yakın hissetmedim. Çünkü öğretmenlik çok meşakkatli, zorlu bir meslek alanı, buna yetebileceğimi düşünmedim.

İnsanların duygu dünyası benim için daha cezp edici geliyordu. Bu yüzden psikoloji bölümünü okudum. Bu bölümü bilinçli bir şekilde tercih ettim. Okulu bitirdikten sonra bir dönem orada çalışmaya başladım.

Mersin’de yaşam şartlarımız çok güzeldi fakat kendi insanlarımız için verimli olmadığınız zaman kendinizi çok yeterli hissetmiyorsunuz. Bu amaçla; Diyarbakır’a bir geri dönüş yapmak istedim. Bir şeylerin sizde eksik kaldığını hissediyorsunuz.

Ailenizin yaklaşımı nasıldı?

Aileden kaynaklı olarak bende kadın bilinci de çok gelişkindi. Kadının toplumda yer alması, karar mercilerinde olması gerektiğini önce annemizden öğrendik. Diyarbakır’a dönüş yapmamda da ailemin bu yaklaşımları etkili oldu. Diyarbakır’da kadınlara, çocuklara yönelik olarak neler yapılabilir, mesleğimi burada nasıl verimli hale getirebilirim diye düşünüyordum. Böylece Diyarbakır’a dönüş yaptım. Rehberlik ve psikolojik danışmanlığı olarak bir kolejde çalıştım. Bir süreden sonra yeni bir şeyler de yapmak istedim. Bu danışmanlık şirketini açmaya karar verdim.

Burada nasıl bir hizmet veriyorsunuz?

Kurumsal danışmanlık, eğitim danışmanlığı. Bir ortağım var. O da Klinik psikolog olduğu için psiko terapi yapıyor.

Kurumsal danışmanlık;  Diyarbakır’a biraz uzak bir kavramdır. Yaptığımız işi anlatabilmek için; birçok kamu kuruluşuna, özel şirketlere gittim.  Ticaret Odasının ciddi atılımları var. Uluslar arası düzeyde bunu da yakalayabilmek gerekiyor. Sermayeniz olabilir ama teknoloji çağında her şey hızla değişiyor. Dönemin trendini yakalayabilmek için kurumsal danışmanlık hizmetlerini almakta artık günümü iş dünyasında önemli bir yere geliyor.

ie2.jpg

KURUMSAL DANIŞMANLIK

Kurumsal danışmanlık hizmetleri nasıl bir katkı sunuyor?

Şirketlerin ve kurumların yönetim ve işletim sorunlarını analiz ederek, çözüm önerileri sunan, fırsatları ortaya koyup değerlendirilmesini sağlayan, şirket ve kurumların değişimi yönetmelerine ve uygulamalarına destek olan; kurumsal hedeflerine ulaşmalarına yardım sağlayan bağımsız ve objektif bir profesyonel hizmettir.

Deneyimlerimiz ve birikimlerimizle birlikte; daha özgün, toplumsal fayda, katma değer yaratmaya yönelik, mesleki ve toplumsal rolümüzü birleştirerek; aynı iddia ve misyondaki çözüm ortaklarımıza partner olmak istiyoruz. Bu anlamda şehrimizin kurumsal şirketleri, turizm ve otelcilik işletmeleri, mülkü amirlikleri, il koordinasyonları, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarımızda birlikte iş birliği girişimlerinde bulunmaya çalışıyoruz. Bu çalışmalarımızı da oluşturduğumuz akademisyenler, teknokratlar ve bilirkişilerle birlikte yürütüyoruz.

Kurumsal danışmanlık hizmeti nedir?

Daha çok büyüyen ciro ve personel olarak büyüyen bir şirket farklı sorunlar çıkmaya başlar. Ya da farklı iş alanları ortaya çıkmaya başlar. O işlerin sürdürülebilmesi için o işlerin belli bir şeye entegre edilmiyor. Arada kalıyor. Ondan sonra bu sorun büyüyor bambaşka bir problem oluşuyor.  

Bir şirkete gittiğimiz zaman bir analiz yapıyoruz. Analiz sonucunda mesela psikoloji biliminde nasıl bir ilişkisi var. Düşünün çalışanınız var ama verimli olabilmesi için gerçekten de kendini oraya ait hissetmesi lazım. Kendini güvende hissetmesi, ihtiyaçlarının bilinmesi ve karşılanması lazımdır. Yöneticiyle arasında iyi bir diyalog olması gereklidir. Bir iletişim olması lazım. Biz aslında arabulucu oluyoruz. Şirket içerisindeki mevcut problemleri ortaya koyuyoruz ve o problemlere ilişkin bir eğitim sistemi oluşturuyoruz. Bir noktada kamu kuruluşlarına ve şirketlere çözüm ortaklığı oluyoruz.

Diyarbakır’da sizin bu çalışmalarınız nasıl karşılanıyor? İş adamlarına gidiyorsunuz. Verimsiz bir işi verimli hale getirmeye çalışıyorsunuz? Niye verimsizdir diye bir araştırma yapıyorsunuz. Bu konuda arabulucu olmaya çalışıyorsunuz. Diyarbakır gibi işsizliğin çok olduğu, çalışanların hak ve hukuklarının patronlara bağlı olduğu, insanların düşük ücretlerle çalıştırıldığı iş yerlerinde, sizin yönteminiz ne kadar etkili ve geçerlidir? Diyarbakır kurumsal danışmanlık kavramının eksikliğini ne kadar hissediyor?

Uzun Vadede düşünseler çok etkili olacak bir yöntem. Bir şirket, bir kurum var ama işler yürümüyor, aksıyor. Bir şekilde kâra geçilmiyor. Bir ivme kazanmıyor. O zaman bir problem var. Daha çok personel değişiyor. Diyarbakır’da özellikle çok ciddi bir sıkıntıdır.

FARKINDALIK YARATMAYA ÇALIŞIYORUZ

Biz bu noktada farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Diyarbakır’ın kurumsal analizini yapalım? Nasıl oluyor, işler nasıl yürüyor? Kaç tane ulusal-uluslararası marka çıkartabildik? Sanayi, eğitim, sağlık kurumlarımızı incelediğimizde fiziksel, fonksiyonel makine, teçhizat, bina, personel, sermaye gibi tüm girdiler aktif katılım göstermişken, halen kurumlar hedeflediği (ya da hedefini oluşturmuş mu?) yerde değilse bir yerde bir eksiklik vardır. Biz bu eksikliği gidermek için kurumsal danışmanlık hizmeti veriyoruz. Biz zoru tercih ettik, çünkü olmayan bir arzı yaratmaya çalışıyoruz.

Küreselleşen dünyada artık rekabet çerçevenizi sadece bulunduğunuz lokasyonla belirlemiyorsunuz. Bugün Diyarbakır’daki bir şirket Amerika’nın bir eyaletinde bulunan başka bir şirketle rekabet halinde olabiliyor. Bu rekabet savaşında sadece teknik düzey yeterli olmuyor. İşe eğitim ve geliştirme faaliyetleri de devreye girmeye başlıyor. Hedef koyma ve uygulayabilme, liderlik, çalışanın motivasyonunu güçlendirme,  işverenle çalışan arasına güven ilişkisini geliştirme, çatışma çözümü, müzakere sayabileceğim eğitimlerden bazılarıdır. Biz kurumlara, şirketlere bu süreç yönetimini birlikte yapalım diyoruz.

Bunun için de ticaret ve çalışma kültürü olmadan; çalışanın da kültürü doğal olarak gelişmiyor. Birbirini karşılıklı olarak koşulluyor. İşçi patrona bakıyor emeğinin karşılığını alamıyorsa fırsat buldu mu işi askıya alıyor, yavaşlatıyor. Ekonomik krizlerde, işsizliğin olduğu, iş garantisi ve güvencesinin olmadığı ortamlarda; iş alanını verimli hale getirebilmeniz için; iş verene hukukunu, işçiye de haklarını belirtmeniz sonuç alma açısından, ne kadar etkili olmaktadır?

Mesela mesleki anlamda başarılı bir mühendistir ama işler aksıyor. Kendisini işe ait hissetmiyor. Yönetici ile çalışanı bir noktada buluşturma. Bazı toplantılara katıldım. Toplantının amacından tamamen saptırma gerçekleşiyor. Toplantı yönetimi gerçekleştirilemiyor. Küçük bir tartışma bambaşka bir sıkıntıya dönüşebiliyor. Bizim alanımız toplantı yönetiminden tutun, öfke yönetimine kadar stresle başa çıkabilme becerileri üzerine oluyor.

Operatörler sürekli telefonun ucunda değil mi? Sürekli bir iletişim halindeler ve stres oluşabiliyor. Bunlarla başa çıkma yöntemlerini geliştirme bu kapsamda o şirketin özgünlüğünü bilerek o özgünlükte eksik olan kısım ne tespit ettikten sonra gerekli çalışmalar. Bunu akademisyenlerle yapıyoruz. Daha çok Dicle Üniversitesinde bir akademisyenle bu çalışmaları yürütüyoruz.

Şimdiye kadar ne kadar iş yerlerine gittiniz? Bu problemleri çözmek için. Bu sorunlar size nasıl yansıyor?

Yeni bir şirket olduğumuz için daha çok biz tanışmaya gidiyoruz. Yerel yönetimlerden tutun da, Ticaret Odasına kadar tanışmaya gittik. Önce kendimizi anlatıyoruz. Hangi iş alanında olduğumuzu anlatıyoruz. Yeni bir alan bilmiyorlar ama çok da uzak durmuyorlar. Sizde bir problem varsa bunun teşhisini koyma ve tedavi etme ihtiyacı olduğunu biliyorlar. Hastaysa hastalığının teşhis edilmesi ve tedavi edilmesi gerekiyor. Bu şekilde gelişiyor.

Genelde büyük işyerleri bu ihtiyacı dışarıdan, danışmanlık hizmeti veren şirketlerden alıyorlar.

Diyarbakır’da da bu danışmanlık hizmeti alan kurumlar var mı?

Ticaret Odası İstanbul’daki bir şirketten böyle bir hizmeti almış. Ticaret Odasında da belli eğitimler, projeler oluyor.

Hem kadın olarak hem de yerelde çalışanlar olarak desteklenmemizi istiyorum. Bize yaklaşımlarında; sizinle çalışırız ama buradaki akademisyenler yerine dışarıdaki akademisyenler diyorlar. Sanki dışarıdan akademisyenler olunca daha farklıymış gibi algı da var.

Böyle bir mesleği önceden düşünüyor muydunuz?

Psikolojinin birçok alanı var. Biraz endüstriyel psikolojiye giriyor. Daha üniversitedeyken daha çok bu alana yönelmeyi düşünüyordum. Daha kurumsal daha büyük çerçeveli düşünüp çözüm bulacağım bir alan olarak gördüm.

Diyarbakır’da ve aslında Türkiye’de de yeni bir meslek alanı. Daha meslek yasamız bile oluşturulmadı. Ama yine de çok umutsuz eğilim. Güzel dönütler alıyoruz.

ANNEM GÜÇLÜ KARAKTERLER YARATMAYA ÇALIŞTI

Kadın bilinciyle ilgiliyim dediniz. Kadın bilincini edinmenizde ailenizin katkısı nasıl oldu?

Annem; daima Mehmet Uzun’un, Yaşar Kemal’in kitaplarını okuyan araştıran, gündemi takip eden bir kadındı. Ağabeyimizi ve erkek kardeşlerimizi bizimle eşit yetiştirirdi. Evdeki sorumlulukları eşit olarak paylaştırırdı. Genelde, kız çocuğu annesine yardım eder, erkek çocuğu da babasıyla beraber oturur, televizyon izler ya da beraber maça gider. Kızlar ise evde kalır. Annem bizi bunun dışına çok çıkardı. Kız olarak bize sadece bebek vermedi araba da verdi. Bize sadece pembeyi giydirmedi, maviyi de giydirdi. Annem bizden, dışarı çıktığımızda güçlü olan karakterler yaratmaya çalıştı. Eşitlikçi yaklaştı. Bu şekilde sizde bu noktaya gidiyorsunuz. Sizinde ihtiyaçlarınız bu noktada oluyor. Okumalarınız, film izlemeleriniz, arkadaşlıklarınız, bakış açınız bu noktalarda oluyor.

Babam da çiftçiydi ama o da çok okurdu. Annemi bir noktada o da biraz besledi. Eşler arasındaki uyum çok önemlidir. Babanın neye izin verip vermediği çok önemlidir. Babam o noktada katkısı oldu. Aile noktasında bu anlamda bir avantajım oldu. Bir erkekle kız arasında o ayrımı hissettirmediler. Biz hep bu şekilde büyüdük. Bu noktada şanslıyım. Ben de o şansla kalmadım üzerine koydum. Yaymayı da istedim.

Kadın meclisinde yer almanızın nedenleri?

Kadın meclisi bünyesinde ekonomik faaliyet yürüten kadınların örgütlü gücü her alanı etkileyen niteliğe sahiptir. Eşit ve gönüllülük temelinde, kollektif varlıklarını tanıyarak oluşturan bu birliktelik gerek kendi yaşamı gerek bölgemizin geleceği üzerinde bir sinerji yaratır. Kadın meclisi çoğulculuk esaslarına dayalı yaşadığı toplumu gerçekleştirme-dönüştürme paradigması ile hareket eder. Bu kadının doğasıdır; yaşadığı yerden, yaşadığı toplumdan kendini mesul hisseder, sorumluluk alır. Yaşamı ekolojik, üretken, modern bir eksende yeniden üretme çabası ile kadın meclisine dahil oldum. Yaşamda geriliği, baskıyı, eşitsizliği besleyen "toplumsal cinsiyet eşitsizliği"dir. Bu toplumsal cinsiyet eşitsizliği kendi sistemini, kendi hiyerarşisini yaratmıştır. Biz üreten kadınlar da bu zihniyetten nasibimizi almışız, sadece kırsaldaki kadın değil. Ben bunun mağduru olmamak adına, bu zihniyetin antitezini kurmak adına dâhil oldum.

Kadın meclisinin çalışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu çalışma henüz yenidir. Her yeni şeyde olduğu gibi hatalarda eksikliklerde olacaktır. Ama erkeğinde hayatını kolaylaştıracak bir yaklaşım. Cinsiyet eşitsizliği aslında erkeğinde üzerinde bir yüktür. Farkında değiller ama erkek de bunu altında eziliyor. Erkek de bu sorunun muhatabı, bu yüzden desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.  Mecliste kendi emek ve çabalarıyla belli yere gelen kadınlar var bu yüzden bana çok umut veriyorlar. Son zamanlarda Diyarbakır’daki eril zihniyet beni umutsuzluk yaratmaya başlamıştı ama kadınlarla tanışmak, o kadınlarla temas bana yeni umutlar vermeye başladı. Güzel projelerle desteklenip bunun daha yaygınlaştırılması gerekiyor. Çok fazla işçi kadınlar var ama bunun daha da kalifiye bir şeye dönüştürülmesi gerekiyor.

Kadın problemi dünyada var olan bir sorun. Genelde çok ciddi problemler var. Kendi coğrafyamıza indirgediğimiz zaman maalesef bunu çok daha fazla derinlikli yaşıyoruz. Daha fazla cinsiyetçi tutumlarla karşılaşıyoruz.

 O yüzden daha fazla Ticaret Odası Kadın Meclisinde yer almak istememin nedeni de bu. Birçok kuruma, büyük şirketlere gittiğim zaman bunun acısını çektim. Şöyle ki, benim muhataplarım genellikle erkekler olmuştur. Gerçekten de kadın olarak bu yönetici mevkisini dolduracak bir kadın yok mu Diyarbakır’da. Tesadüf mü? Hepsi erkek. Bunun çok fazla sıkıntısını acısını yaşadığım için aslında biraz da kadın meclisinde yer almak istedim. Tolumda çok ciddi bir kadının mesleğe atılma oranı var ama hala yönetici pozisyonda yer aşmıyoruz. Karar verme noktasında yer almıyoruz. Karar noktaları hala erkeğe atfedilmiş durumda. Ondan kaynaklı. Ekonomiyi belirleyen, eğitimi belirleyen bu coğrafyada ne olup ne biteceği gözlemleyip riskleri görebilen, harekete geçen kadınlar olması gerektiğini düşünüyorum. Ve kadınlar meclisinde ilham aldığım çok ciddi kadınlar var. Bunun daha çok yayılması, genç kızlara örnek olmak istiyoruz. Bir öğretmen, bir doktor olabilirsiniz, en iyi mesleği de yapıyor olabilirsiniz ama yine bir erkeğe bağımlı olmak zorunda değilsiniz. Erkek sadece karar mekanizması olmak zorunda değil. Kadında bir yönetici olabilir. O amaçla biraz kadın meclisinde yer almak istedim.

KENDİMİZLE VE CİNSİYETİMİZLE BARIŞIK OLMAMIZ GEREKİYOR

Kadının ekonomik özgürlüğünü kazanmadan eşit bir seviyeye gelebilir mi? Çünkü eşitsizliği sağlayan temel neden ekonomik farklılıklardır. Kadının yoksun kılınması eşitsizliğin maddi temelini oluşturmaktadır.

Esas derdimiz sadece meslek kazanma değil karar noktasında söz sahibi olmak. Kamu kuruluşlarından, bütün şirketlere kadar hep erkek yöneticiler. Kadın girişimciler çok az. Çünkü bir noktada korkutuluyorsunuz aslında. Sizin yaptığınız bir hata çok daha fazla gündem oluşturabiliyor. O yüzden korkup kaçabiliyor, sinebiliyorsunuz. Korkup kaçmayan, gerçekten de mücadele eden, kendisiyle barışık, cinsiyetiyle barışık olmamız gerekiyor. Başarılı olmak için bir erkeğe dönüşmeye gerek yok. Erkek gibi konuşan, erkek gibi tokalaşan, erkeğin tahakkümünü barındıran kadına dönüşünce sanki başarılı olacakmışsınız gibi. O empati ve iletişimle o kadın kimliğinizle çok daha başarılı olabilirsiniz.

Erkek egemenlikli ilişkiler bir sisteme dönüşüyor ve kendisini en üst düzey kurumlaşmasından, ideolojisine, psikolojine kadar topluma siniyor. Bu yüzden cinsler arası eşitliğin sağlanması kolay ve kısa sürede gerçekleşecek bir durum değildir. Çünkü geçmişi binlerce yıla dayanıyor.

Ama bunu için de kadının önce kendi cins bilincine sahip olması gerekiyor. Öncelikli yaklaşım bu ama erkeğin de kendini bundan soyutlamaması gerekiyor. Çünkü bir olgunun farklı bir kutbunu oluşturmaktadır.

Burada şu da çok önemli; kadın erkeğe dönüşmeden erkeği dönüştürebilmelidir. Kadın kendi cinsiyetiyle olması gerekiyor. Cins sorununu bir iktidar meselesine indirgememek gerekiyor. Erkeğin iktidarı yerine kadının iktidarının gelmesi gibi algılanmaması lazım. Bu meseleye toplumda kadın erkek eşitliğine dayalı eşitlikçi demokratik ilişkiler sistemi temelinde bakılmalıdır. Kadının doğası eşitlikten yanadır. Kadın doğası tahakküm kurmaz. Başkasını ezmez.

Özgürlük ihtiyacı; esaret varsa ortaya çıkar. Eşitlik özgürlüklerin başlangıcıdır.

Genelde yeni olan bu mesleğinizde başarılar diler, bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Bende size iş kadınları olarak bizleri görünür kılma çabanızdan dolayı teşekkür ederim.

Mümin Ağcakaya/ Özel Röportaj

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.