VİDEO - İki dilli yazar olmak

VİDEO - İki dilli yazar olmak
Edebiyat dünyasıyla roman, şiir ve araştırma kitaplarıyla katılan, akademik demokratik çalışmalarda yer aldı. Eserlerini hem Kürtçe hem de Türkçe yazan Dr. Veysi Ülgen’le edebiyat yaşamını Tigris Habere anlattı.

Özel Haber/ Mümin Ağcakaya

Diyarbakır Kulp da doğan yazar, şair ve aynı zamanda hekim olan Veysi Ülgen Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdikten sonra 1990’da göreve başlar. Mesleki demokratik ve akademik çalışmalarının yanında çocukluğundan itibaren de edebiyatla yakından ilgilenir.

veysi-ulgen.jpg

Edebiyata ne zaman ve nasıl ilgi duyduğunu şöyle dile getirir; “Edebiyata ilgi duymam biraz da yaşadığım coğrafyayla alakalı. Köyde elektrik yoktu. Yaşlılarımız bize Kürtçe hikâyeler anlatırdı. Köye dengbêjler de gelip giderdi. Böylece anlatılan Kürtçe sözlü edebiyat bende edebiyata ilgimin gelişmesine neden oldu. Ayrıca annemin bana verdiği dini eğitim sürecinde Arapça harflerini okumayı da öğrendim. Okuduğum Exmedî Xani’nin Kürtçe olan Nûbihara Biçukan kitabı beni etkiledi.”

Edebiyata ilgisinin nasıl başladığını ve bu alanda nasıl gelişim gösterdiğini ise; “ Sonra okula başlarken Bekir Yıldız'ın kitapları, Türkçe hikâyeleri ilgimi çekti. Çok fazla hikâye kitap okuyordum. Sonra romanlar okula başladım. Türk yazarları olsun, Klasikler olsun Ben Örneğin Ortaokulda birçok klasik yazarı okudum. Dostoyevski, Emile Zola, Jack London, Maksim Gorki okudum. Yaşar Kemal, Aziz Nesin Bekir Yıldız, Sabahattin Ali, Yaşar Kemal okudum. Lisede edebiyat hocamın sayesinde biraz daha edebiyata ilgim gelişti.” şeklinde değerlendirdi.

veysi-ulgen-yazar.jpg

Edebiyata ilgisi gelişen yazar şair ve hekim olan Veysi Ülgen yazım çalışma sürecini de;

“Önce şiir yazdım. Ortaokulda ilk bir dörtlük yazdım. Okulda törenlerde hocalarım şiir okuturdu. Sonra Ahmet Arif, Nazım Hikmet şiirlerini okudum. Lise ikide kiraz çiçeğine sığmayan şiiri kütüphanede yazdım. Yarına Kalan Aşklar kitabımda yer aldı.

Hayatımın hiçbir döneminde edebiyattan kopmadım. Sadece yazmadım okudum da. Ben iyi bir Dostoyovski, Yaşar Kemal, Sabahattin Ali, Jack London okuruyum. Okumam yanında altı roman, iki hikâye kitabım, iki şiir kitabım var.” diye özetledi.

Edebiyat ve hekimlik mesleğinin birlikte nasıl yürüttüğü sorduğumuz soruya ise;

“Zaman ayırıyorum ve severek yapıyorum. Yani uykumdan feragat ediyorum, bazen özel hayatımdan feragat ediyorum. Bazen mesleğimden feragat ediyorum. Buralardan artan zamanımı edebiyata ayrılıyorum.  Bu tamamen bir fedakârlık ve sevgi ile alakalı, edebiyatı seviyorum.” şeklinde yanıt verdi.

Konusu insan olan öykü, roman ve şiirle uğraşıyorsunuz. Mesleğiniz olan hekimliğin konusu da insan. Bu durum size bir artı sunuyor mu?

Veysi Ülgen: Belki artı olabilir ama yazarken kendimi bir hekim olarak düşünmüyorum. Örneğin bir şiir ya da bir hikâye yazarken ben Veysi olarak yazıyorum. Yani bir hekim olarak yazmıyorum. Tabii ki hekimlik mesleği insanla ilgili doğru ama bu yazar olmaya yetmez. Yani ben hekim olmasaydın da muhtemelen yine yazardım. Hangi meslekte olursam olayım yine yazacağıma inanıyorum.

Çocukluğumdan beri şiiri, edebiyatı seviyorum. Edebiyattan para kazanmayı hiçbir zaman düşünmedim. Yani o yüzden de mesleğimi bırakmadım.

veysi-ulgen-kitap.jpg

Kürtçe ve Türkçe iki dilde yazmak zor mu?

Veysi Ülgen: Ben iki dilli yazarım diyebilirim. Ana dilimi hiç bırakmadım ama Kürtçe yazmak zor. Çünkü Kürtçe ile ilgili bir kurum yok. Bir anlamda çeşitli nedenlerden dolayı okuru da az.

Sonuçta kendimi ifade ettiğim için, İngilizce de yazarım.

Ama tabi anabilim Kürtçe ve ben tabii ki Kürtçe yazmaktan zevk alıyorum. İki dilli yazıyorum ama şunu yapmıyorum. Yazdıklarımı diğer dile çevirmiyorum. Yani Kürtçe düşündüğüm zaman Kürtçe yazıyorum. Asla birini diğerine çevirmiyorum. Hepsinin içerikleri de farklıdır.

Bir yazar ve şair romanlarının, şiirlerinin başkaları tarafından, geniş okuyucu kitlesi tarafından okumasını ister. Ben bu anlamda sadece Kürtçe yazsaydım biliyoruz ki; beni anlayan kitlerim daha az olacaktı. Ama Türkçe yazdığımda da beni ana dilimde okuyamayanlar olacaktı. Bunu söylerken birini öbürünün önüne çıkarmıyorum. Tabii ki ana dilde yazmak da önemli. Çünkü Kürtçe ve Kürtçe'nin lehçeleri Birleşmiş Milletler tarafından da kaybolmakta olan yerler diller grubuna giriyor. Yani ben bu dilimin yaşamasını kaybolmaması istiyorum.

Kürtçe ve Türkçe yazarken bir şekilde duygularımı ve düşüncelerimi okurlarla paylaşmak istiyorum. Asıl tercihim kendimi ifade etmek.  Duygularımı ve düşüncelerimi dile getirmek ve kendimi ifade etmek. Ana dilimde yazmak hoşuma gidiyor ama bu benim diğer dillerde yazmayacağım anlamına gelmez. Bu anlamda kendimi bir kategoriye ya da bir kılıfın içine ya da bir statükonun içine sokmuyorum

Şimdiye kadar ne tür tepkiler aldınız? 

 Veysi Ülgen: Olumlu tepkiler aldım. Kürtçe okumanın az olduğu dönemde ilk Kürtçe yazdığım roman ikinci baskı yaptı. Şiirlerimi sosyal medyada paylaştığım zaman çok olumlu tepkiler alıyorum.

Kafamda bir dil çatışması yok. Kürtçe yazmaya başladığım zaman Kürtçe düşünüyorum. Düşündüğümün Türkçesini yazmıyorum. Ama Türkçe düşündüğüm zaman da Türkçesini yazıyorum.

Hani bir cümle Türkçeyi yazdığımda hemen onun Kürtçesini yazayım kaygısına girmiyorum.

Bir yazarın iki dilde yazması; bir yazara nasıl bir zenginlik katıyor?

Veysi Ülgen: Çok dilli yazan edebiyatçılar var. Bunu yapabileceğimizi göstermek istiyorum. Bir romanı iki dilde yazmak çok zordur.

Biz çok dilli yaşamak zorundayız. Dilleri çatıştırmadan, ayrı dillerde yazmalıyız. Bu durum birlikte ve kardeşçe yaşamayı pekiştirir. Edebiyat güzelliktir. Edebiyat paylaşmaktır. Edebiyat duygudur. Ayrılığın hüznünü yazmak başka bir şeydir. Edebiyat her zaman barışa, mutluluğa hizmet eder. Toplum sorunlarını çözücü bir özelliği vardır. Ben halklar arasında bir sorun görmüyorum ama halkların birbirinden uzaklaştırılması sorunu var. Bir edebiyatçı olarak bu sorunun çözümüne bir katkı sunmak istiyorum. Siyasetçilerin ayrıştırıcılığına rağmen edebiyatçıların eserleri birleştiricidir. Müzik nasıl evrenselse edebiyatta öyledir. Edebiyatta ayrılık, parçalama olmaz. Bir yazarın Kürt ve Türk okurlarının olması bir zenginliktir. Ben romanlarımı Kürtçe yazıyorum. Bundan sonra da romanlarımı Kürtçe yazacağım. Şiirlerim iki dilli devam edecek. Araştırma yazılarımı Türkçe yazacağım. Bir Kürt okuru Kürtçe roman da okumak ister. Ana dilindeki o metaforları, ana dildeki yerelliği, atasözlerini, coğrafyadaki yerlerin adını, okuduğu romanda görmek ister. Bir araştırma yazısı veya makale bir dili ne kadar geliştirir bir tartışma konusudur. Fakat roman dili geliştirir. Ben o yüzden tercihimi romandan yana koydum.

İnsan önce kendi anadilini sonra başka dilleri de öğrenmelidir. Diller halklar arasında en sağlam köprüdür. Bir şiiri en iyi kendi dilinde okunduğunda tadı daha iyi anlaşılmaktadır. Edebiyatçılar aynı zamanda dil öğrenmeyi de özendirir. Çok dilli yazar olmak için illa Kürt olmaya gerek yok. Pek ala Türklerde Kürtçeyi öğrenebilir.

 

 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum