İletişim de mekanikleşti

İletişim de mekanikleşti
Resim sanatçısı Neşe Toprak duvar yazılarını araştırarak bunları yazı ve resim olarak değil; sesli bir dosya haline getirerek, A4 Açık Sanat Alanında çalışmalarını izleyicilerine buluşturdu.

Neşe Toprak’la bu alışık olmadığımız çalışması ve sanatı üzerine konuştuk.

Duvar yazılarını yansıtma ile ilgili bir sanat çalışması yaptınız? Duvar yazıları nasıl bir kültür ifade ediyor?

Bu fikir nereden çıktı. Bir kamusal alan çalışması yürütelim dedik. Sevgili küratörümüz Adnan Yıldız benim yazıyla ilgili çalışmalarımı incelerken; tuval üzerine yazılmış bir deseni çizim olarak değil de yazıyla ifade etmenin farklı bir çalışma olacağını söyledi. Fikir böyle ortaya çıktı. Sonrasında kamusal alanda bir çalışma ortaya çıkaralım dedik. İnsanların gelip geçtiği, sirkülâsyonun olduğu bir alanda çalışmaya karar verdik. Konu yazı olunca duvar yazılarını inceledim. Bundan sonra hemen hemen bütün Diyarbakır sokaklarını bazen grupla, bazen de tek başıma gezerek; anlamlı bulduğum ya da anlamsız olan bütün duvar yazılarını fotoğrafladım. Şimdiye kadar, komik, küfürlü, arabesk olsun, aşk olsun, siyasi olsun, birçok duvar yazısı görmüşüzdür. Sonradan fotoğrafladığım duvarların önüne her gittiğimde yazıların fazlalaştığını gördüm. Artık algıda seçicilik oldu bende. Bu yüzden her nereye gittiysem, bir duvar yazısı varsa hepsini fotoğrafladım. Çalışmalar böyle başladı. Şunu fark ettim; aslında insanlar duvarlarla konuşuyor, şehir ile konuşuyor. Bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Ya da hiç kimseye anlatamadığını gelip duvarlara yazarak ifade etmeye çalışıyor. Bunu hissettim, bunu gördüm. Bunun üzerine çalışmalarımı devam ettirdim.

resim-sanatcisi-nese-toprak--(1).jpeg

Duvar yazıları sadece Diyarbakır'a özgü değil, birçok kentte görmek mümkün. Bu nasıl bir kültür özelliği taşıyor?

Bu evrensel bir olaydır. Diyarbakır'a özgü değil. Diyarbakır’a özgü olan sadece şehri anlatan cümlelerdir. Bunun dışında birçok şehirde, kasabada birbirine benzer duvar yazılarını görürüz. Bu da kendine özgü bir kültür oluşturuyor. İnsanlar mesajını bu şekilde yazarak herkese görünür, açık hale getirmiş oluyorlar.

Şöyle bir şey de var; şimdiye kadar duvar yazısı yazan birine denk gelmedim. Bir sabah bakıyorsun duvarda bir yazı. Herhalde gece gizliden yazılıyor. Ben gündüz yazana hiç rastlamadım. Ama herkese açık hale geliyor.

Birinin bir başkasına olan sevgisini ya da aşkını ya da tepkisini, gece gizlice yazıyor. Ama herkese de açık hale getiriyor. Mesajını sadece sevdiğine değil bütün mahalleye hatta şehre de duyuruyor.

resim-sanatcisi-nese-toprak--(4).jpeg

Mesela bir yazı vardı çok dikkatimi çekmişti. Anonim bir yazıydı. Şöyle diyordu; ‘Güzelsin Hep Güzel Kalacaksın’ altına da tarih atılmıştı. Anonim bir yazıydı ve kim olduğu bilinmiyor. Bir kişinin yazdığı bir söz ama herkesin ilgisini çeken herkese hitap eden, herkesi etkileyebilecek bir sözdü. Ama sonuçta kime yazıldığını karşı taraf biliyordur.

Peki, bunu seslendirme fikri nasıl ortaya çıktı?

Düz mantıkla baktığımızda bu görsel bir şey. Bunu nasıl bir imgeye dönüştürebiliriz diye düşündüm ve ses dosyasına çevirdim. İnsanlar görmesin ama duysun, diye düşündüm.

Şöyle bir şey ortaya çıkıyor ses yok metalik. Aynı ses tonuyla devam ediyor, içinde duyguyu göremiyorsun. Duvardaki yazılar içeriğine göre söylenirken farklı duygu tonları yüklenerek seslendirmek mümkünken, metalik bir sesle sunarak nasıl bir mesaj vermek istediniz?

resim-sanatcisi-nese-toprak--(5).jpeg

Bu bilinçli yapılan bir şey. Şimdi iç ve dış sesten yola çıktık. Her duvar yazısı herkeste aynı duyguyu barındıramayabilir. İçinizden okursunuz, . ‘Bu duvar yazısı beni çok etkiledi’ diye ifade bile etmezsiniz. Siz farklı okuyorsunuz, düşünüyorsunuz, hissediyorsunuz, anlam veriyorsunuz ama başka birine anlamlı gelmeyebilir. Burada o kadar çok farklı duygular var ki. Birçok insanın duygusunu nasıl sunabilirim dedim. Tek bir teknikle, tek bir tona indirgeyerek yaptım. Sonuçta mekanik bir sesle hiç duyguyu yansıtmayan teknik bir ses kullanarak, robotize ederek hazırladım. Bunun dışında farkında olarak ya da olmayarak o kadar çok mekanikleşmişiz ki; ilişkilerimizde, yaptığımız işlerde o kadar çok mekaniğiz ki, sanki robot gibiyiz. Kapitalizm biraz bu hale getirdi. Bizi mekanikleştirdiği için, buna bir gönderme yaptım. Bir robot var, bir şeyleri sürekli tekrar ediyor. Israrla söylüyor, sözlerinin dinleyenin beynine yerleşmesini ister gibi; ısrarla, bıkmadan, usanmadan devam eden, aynı mekanik ses tonuyla bir cümleler silsilesi var.

Sesin tekdüze ve mekanik olmasında teknolojinin getirdiği iletişimde duygusuzluğa dikkat çekmek için mi yaptınız?

resim-sanatcisi-nese-toprak--(2).jpeg

A 4 Açık Sanat Alanındaki çalışmaları izlemeye gelenler arasında Şair Yılmaz Odabaşı da vardı. Çalışmalar hakkında sanatçılardan bilgi alan Şair Odabaşı, sanatçılarla eserleri üzerine bir süre sohbet etti. 

 

Bu çalışmayı sürdürürken bunu yaşadım da ben. Elimde Android telefonum, Google Maps var. Bir yeri göstermek için yol tarifi yapan navigasyon o teknikle yön veriyor. Teknoloji iletişimde duyguları ya sınırlıyor yada tamamen ortadan kaldırıyor. Akıllı telefon ya da tabletlerde kelimeler kendiliğinden akıyor. Cümle kalıpları var. Çoğu kez karşı tarafın sesini duyma ihtiyacı bile göstermiyorlar. Bu ses dosyasını böyle robotize ederek daha iyi anlatabilirim diye düşündüm. Maalesef şu an hayat böyle, iletişim, çalışma böyle. Her şey teknik olmaya başladı.

Ses yerine görsellikle bunu yapamaz mıydınız?

Görselle bunu anlatmış olsaydım aynı etkiyi yaratmazdı, mekanikleşmeyi veremezdim. Eğer öyle bir dosya hazırlayıp sunsaydım insanlar sadece okurlardı yada bakarlardı ama bunu mekanik bir sesle dinlemek daha dikkat çekici oldu. Bunu ancak sesle anlatabilirdim.  Görselliği o yüzden tercih etmedim. İstediğim mesajı veremeyebilirdim.

Daha önceden hangi sanatta ilgileniyorsunuz?

Ressamım, resimle ilgileniyordum. Kavramsal sanatla ilgileniyorum. Bu çalışmam biraz güncele sanatla ilgili. Kullandığım temalar daha önceki temalarımla aynı sadece farklı bir teknik kullandım. Daha çok kadın sorunsalı üzerine çalışıyorum.

Bir dönem arzu nesneleri üzerine çalıştım. Kadına empoze edilen güzellik baskısı neden illa kadınlara dayatılıyor. Neden bir erkeğin böyle bir derdi yok da kadının varmış gibi bu mesele üzerine yoğunlaşmıştım. Kadınlar üzerine bu çalışmalarım devam edecektir.

Çalışmalarınızda başarılar diliyor. Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ediyorum.

Bende size teşekkür ediyorum.

Özel Röportaj/ Mümin Ağcakaya

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.