Kimlik ve hafıza

Kimlik ve hafıza
Geçmişte günlük yaşamda kullanılan kumaş parçalarını bir kasnak üzerinde bir araya getirerek, toplumun birbirine tutunmasına bir gönderme yapan sanatçı Bahar Tokur eserini A4 Açık Sanat Alanında sergiledi.

Eskiden de kullanılan geleneksel kumaş parçalarından oluşturduğunuz bu figürü bir kasnak üzerinde sergiliyorsunuz. Nasıl bir mesaj vermek istediniz?

Resim öğretmeniyim. Böyle kolektif bir çalışma da olduğum için de çok heyecanlı ve mutluyum. Bu çalışmam ismini kasnak üzerine simgesel olarak kullandığım yamadan alıyor. Yama bir parçanın kalıcılığını artırmak için kullanılan bir şey. Yamayı da o özelliğinden dolayı kullandım. Çalışmanın çıkış noktası da aslında bir toplumun ayakta kalmasına dair verdiği mücadeledir. Tabii bu mücadele içerisinde birçok çelişkiyi de barındırıyor. İnsanı topluma ait kılan olguları da kasnak üzerinde geleneksel kumaş parçalarını kasnak üzerinde bir araya getirerek; kimlik ve hafızayı yansıtmaya çalıştım. Yamalar aslında bir toplumun tutunmasını gösteriyor. Modernizm sürekli bu gelenekselliği yok etme çalışıyor.  Kasnağı da bu özelliğinden dolayı kullandım. Şekilsel özelliği değil de sıkışmışlık özelliğinden dolayı kullandım. Geleneksel kumaşlardan 36 çeşit parça kullandım. Çünkü biz kumaşlara baktığımız zaman bir topluma ait yaşanmışlığı görebiliyoruz. Bu kumaşlar aslında birer kimliktir. Dünyanın neresine giderseniz gidin, bu kumaşları gördüğünüz zaman; hangi topluma ait olduğunu anlayabilirsiniz.

Bu fikir sizde nasıl oluştu?

Aslında kumaşlara ilgim hep vardı. Bu çalışma bir hafıza çalışması ve bende birçok şey uyandırıyor. Yaşanmışlığıma dair birçok şeyi aklıma getiriyor. O yüzden bunu kumaşlar üzerinden anlatmak istedim. Bu hafızanın yok olmasını istemedim. Çünkü bir topluma ait olan bu geleneksel kumaşların devamının olmasını istiyorum.

bahar-tokur--a4-sanat--(3).jpg

Bunu ortaya çıkarmada size esin kaynağı olan şey ne oldu?

Önceleri bunu bir yağlı boya çalışması şeklinde düşünüyordum. Sonradan üzerinde düşündükçe böyle bir şeye evrildi. Kumaşları gerçek hali ile kullanmak istedim. Bir saha araştırması yaptım. Bu kumaşlarla ilgili bilmediğim birçok şeyi öğrendim. Gittikçe daha çok ilgimi çekmeye başladı ve kumaşları ana malzeme olarak kullanmak istedim.

Köylerde kadınlar hiç bir kumaş parçasını atmazlar. Bu parçaları bir araya getirerek bohça, ya da yama yaparlar.

İzleyici kitlesine baktığımda da herkeste farklı bir çağrışım yaptı. Çünkü bir hafıza çalışması ve herkes kendinden bir parça görebiliyor. Bir nevi hüzünlü bir çalışmaya döndü.  Baktıkça bakılıyor ve yaşanmışlıklara dair insanlara bir sürü şey hatırlayabiliyor.

Günümüzde bu kumaşların bir kısmı kullanılmıyor?

Bu kumaşlar eskiden hem şehirlerde hem de köylerde kullanılıyordu. Ama şimdi sadece köylüler kullanıyor.  Teknolojinin gelişmesi sürekli bunları da yok ediyor. Oysaki yaşaması lazımdır. 

Eskiden gündelik yaşamda bile ne kadar çok renkli ve desenli kumaşların tercih edildiği görülüyor. Aynı şekilde kilimler de renkli ve desenli.  Bu geleneksel kumaşlarda bulunduğu coğrafyalara göre yapılıyor. Çiçekler daha çok kullanılıyor.

Bu kadar çok renklilik aynı zamanda doğa ile bir iç içeliği de yansıtmıyor mu?

İnsanların giyimlerinde bile doğa ile ne kadar iç içe olduklarını, bir bütünlük oluşturduğunu da yansıtıyor. Ama günümüzde teknolojik gelişmeler sonucu daha pastel ve sade renkler, moda tasarımlar damgasını vuruyor.  Doğadan kopukluk giyim kuşama da yansıyor.

bahar-tokur--a4-sanat--(2).jpg

Gelecekte ne tür çalışmalar yapmak istiyorsun?

Böyle kollektif çalışmalarda yer almak istiyorum. Bir süre bu çalışmalardan uzak kaldım. Daha önceden bir şeyler yapıyordum ama profesyonel anlamda ilk defa böyle bir çalışmaya katıldım.

Resim öğretmenisiniz daha önce böyle doğa ve doğaya ilişkin çalışmalar yaptınız mı?

Resimlerimde hep renkli çalışıyorum. Yağlı boya, karakalem, suluboya tekniklerini kullanarak çalışmalar yaptım ama ilk defa böyle bir çalışma yapıyorum.

Bu çalışmalar sadece yaşlıların değil gençlerin de ilgisini çekiyor. Çünkü babaannesinde köyde gördüğü şeyleri hatırlatıyor. O yüzden onlar da kendisinden bir parça görüyor. Ve onları da hüzünlendiriyor. İlgisini çekiyor. Belki yaşatılması gerektiğini onlar da anlayacaktır.

Bu çalışmayı daha farklı tarzlarda ve konularda devam ettirmeyi düşünüyor musun?

Kendi aramızda çok konuştuk, çalışma üzerinde farklı şeyler de olacaktı ama gelen teklifler ve öneriler üzerine üç aşamalı bir seriye dönüştürmeyi düşündük. Bu ilk aşama, bazı fikirlerim var. Görsellik üzerine ses de ekleyebilirim ama sonrasının nasıl olacağını şimdi bilmiyorum.

Nasıl tepkiler aldınız?

İzleyici kitlesi üzerine konuştu. İnsanların etkilendiğini gördüm. Herkeste bir şeyler uyandırdı. Herkesi bir yere götürüyor.

Koku Müzesi ile ilgili bir çalışmada düşünmüştüm. Bu da bir hafıza çalışması olarak düşünmüştüm. İkisi de geçmişin izlerinde etki bırakan şeyleri daha çok çalışmak istedim.

Diyarbakır'da bir müze olursa ne olabilir diye sorulduğunda. Koku da öyle bir şey ki yitirmek istemediğimiz, unutmak istemediğiniz kokular var. Kokuyu aldığımızda herkeste aynı etkiyi bırakamaz. Herkeste yaşanmışlığı ile birlikte bir şekil alır. Koku da öyle herkes aldığı kokuya göre kendi Müzesi’ni oluşturabilir. Geçmiş bizde hep izler bırakır. Ve onun yaşamasını istiyoruz.

1-027.jpg

Kokular her zaman herkeste bir şeyler çağrıştırır mı?

Unutamadığımız kokular vardır. Kumaşlarda öyle. Herkesin yaşanmışlığına göre bir şeyler uyandırıyor. Bu görsel bir çalışma o da duyusal bir çalışma. Bu fikir olarak kaldı ama ileride bununla ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyorum. Koku soyut bir kavram olduğu için herkesin çok ilgisini çekti.

Kimisi için iyi kimisi içinde acı anılarını hatırlatır. Bu yüzden herkeste aynı etkiyi yaratmaz.

Başarılarınızın devamını diler, bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Bende size teşekkür ederim.

Özel Röportaj/ Mümin Ağcakaya

 

 

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.