OKURLAR ‘SEHER’İN SICAKLIĞIYLA BULUŞTU

OKURLAR ‘SEHER’İN SICAKLIĞIYLA BULUŞTU
Sırrı Süreyya Önder ve Sayın Yüksel Genç’le bir roportaj gerçekleştirdik. Ayrıca bu etkinliği de yansıtmaya çalıştık.
Röportaj: Mümin Ağcakaya

Eskilerin deyimiyle mapusa düşen, eğer koşulları biraz da elverirse; ondaki sanatsal yetenekler adeta ayaklanmaya başlar. Onu bir şeyler yapmaya sevk eder. Mahpustaki yetenek kendini şiirde, öyküde, romanda, resimde açığa çıkarır. Çok özgün yaratımlar ortaya çıkabilir. Üreteni içerde ömür törpüler ama eserleri, düşünceleri ne demir parmaklıklar ne de duvar dinler. Dışarıda özgürce gezer. Hiç beklemediğin anda yanı başına konuk olur. Siz değerli Tigris Gazetesi okurları için HDP eski Genel Başkanı Sayın Selahattin Demirtaş’ın yazmış olduğu ‘SEHER’ isimli eserinin imza gününe katılan yazarlardan Sayın Sırrı Süreyya Önder ve Sayın Yüksel Genç’le bir roportaj gerçekleştirdik. Ayrıca bu etkinliği de yansıtmaya çalıştık.

Sayın Sırrı Süreyya Bey, merhabalar, HDP eş başkanı Sayın Selahattin Demirtaş adına önemli bir etkinlikte bulunuyorsunuz. O’nun yazdığı Seher adlı kitabının imza gününde Diyarbakır’da okuyucularıyla; onun adına kitabını imzalayacaksınız. Tigris Haber Gazetesi Okuyucularına bu konudaki duygu ve düşüncelerinizi nasıl ifade etmek istersiniz?

Zor dönemler daima özgün ve yaratıcı direniş ve dayanışma yöntemleri ortaya çıkarır. Tutsak olan yoldaşlarımızın adına onların günlük işlerinin bir kısmını üslenmek de bu döneme özgü bir dayanışma biçimi olarak anılacak belki. Selahattin Başkanımızın adına onun okurlarıyla ve sevenleriyle buluşmak hem büyük bir onur hem de büyük bir sorumluluk. Bizim yaptığımız sadece bir imzadan ibaret. Kitabın ortaya çıkması büyük emek ve birikimin sonucudur. Onun için okurda bu kitabı alıp okuyarak bu dayanışma halkasını tamamlatabilir ve tamamlamalıdır diye düşünüyorum.

 

                Bu duygusal ama aynı zamanda çok politik bir tavır. Etkili olduğunu izliyoruz. Yazarı içerde, başkanlık adayı ama onun adına sizler önemli bir görevi yürütüyorsunuz. Bu hem duygusal olarak hem de politik olarak önemli bir tavır ve dayanışma için ne söylersiniz?

Aynı imece seçim kampanyasında da devam ediyor. Fakat bu yeni bir şey değil. Yazarlık konusunda imza yeni bir yöntemdir. Çünkü bu siyasal çizgi, zindanda olan arkadaşlarının namı hesabına kampanyayı yürütebilecek durumda. Seçim kampanyasını da bu duyguyla yürütüyoruz.

                Tüm okurlara selam ve sevgilerimle.   

*     *     *

Sayın Yüksel Genç merhabalar; Selahattin Demirtaş içerde olduğu için siz onun adına imzacı olarak bulunuyorsunuz. Bu aynı zamanda bir tavırdır Tigris haber okuyucularına, Diyarbakır’a ne söylemek istersiniz?

Halkların simgesi haline gelmiş insanlar kadar, düşünce ve siyasetin yasaklanamaz bir özgürlük alanı vardır. Biz, dört duvarın fikri asla kapatamayacağını göstermek için burada hepimiz birer Selahattin başkanın kalemi olduk ve imza atıyoruz, mesele bu. Tutuklanma hikâyesini anlamsız ve geçersiz kılmanın oldukça iddialı somut bir ifşası bizim yaptığımız imza kampanyası. Ana yaklaşımımız bu. Selahattin Demirtaş içerde dışarıda; Selahattin bir kişi değil yüzlerce; bizde onlardan biriyiz. 

Burada sisteminde açmazı ve çelişkisi var değil mi?

Sistem onu düşüncelerinden dolayı içerde tutuyor. Onun düşünceleri dışarıda olduğu gibi onun adına imza koymak. İmza kimlik demektir. Onun parçası olduğunu iddia eden insanlar onun adına imza atıyor. Bu durum zaten en büyük açmazlardan biridir. Siz ne bir düşünceyi ne de bir kimliği hapsedebiliyorsunuz. Yaptığınız şey kuru bir nefret, gereksiz bir hırs, intikam pozisyonu dışına taşmıyor. Türkiye’de şu an pratik karşılığı olmayan bir şey yapılıyor. Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğunun sürdürülmesi hiçbir pratik karşılığı olmayan bir durumu ifade ediyor.

Kişi olarak böyle bir iş yapmak sizi duygusal olarak nasıl bir atmosfere sürüklüyor?

 Doğrusu kişi olarak çok gururlandım, onun adına imza atmak. Bu tek başına bir sorumluluk ve görev bilinci değil; bu bir gurur ve onurdur. Genel duygumda bu. Hem bir şeylerin hapsedilemeyeceğini göstermek istiyorum, yarın belki ben olacağım bu dört duvar arasında. Ben şunu bileceğim benim yerime dışarıda başkaları da var ve ben olarak devam ediyorlar. Benim mücadelemi sürdürüyorlar. Benim düşüncelerimi taşıyorlar. Düşüncelerimin toplumsal hayata akmasına yardımcı oluyorlar. Dolayısıyla şu an yaptığımız gibi; Selahattin Demirtaş’ın düşüncesini, görüşünü, varlığını, kimliğinin kaderinin halkla buluşmasında, halka akmasına küçücük katkılar sunmak. 

Okurlar sizin şahsınızda Selahattin beyi görüyorlar. Okurların gözündeki kıvılcımı, onlardaki duygusal durumlarını nasıl gözlemliyorsunuz.

Tabi bizde Selahattin Beyi görmezler ama onun taşınma biçimine, ona sahiplenme biçimine, ortak oluyorlar. Biz de okur açısından nasıl fikir, onur, düşünce, siyaset gibi alanların hapsedilemeyeceğini iddia ediyorsak, okur da katılım göstererek bunu hapsedemediklerini ve ulaşması gereken ana kaynağa yani kendisine ulaştığını göstermek için orada duruyorlar. Dolayısıyla Selahattin Bey varmış gibi yaklaşıp. Hakikaten var olmasını talep etmek gibi. Buradaki ilginin yoğunluğu Selahattin Demirtaş’ın hem varmış gibi olmasını, artık içlerine dönmesinin gerektiğinin mesajını vermek istiyorlar kanımca.  Siz onu orada tutsanız da dışarıda düşünceleri olduktan sonra, bari içimize gelsin demek istiyor birçok okur.

Globalleşen dünyada iletişimin ulaşımın bu kadar geliştiği bir dünyada, içeride olsa da yazdıklarını veya sesini dışarıya ulaştırması engellenemiyor. Belki daha fazla ilginin yoğunlaşmasına da yol açıyor.

Buradaki mesele sadece salt Selahattin Demirtaş’a sahiplenme değil. Okurun ya da bizim gösterdiğimiz refleks. Düşünce özgürlüğünün sınırlarını ya da sınırsızlığını göstermekle ilgili bir refleks.  Hem okur hem de bizim gösterdiğimiz refleks. Bugün bu isim Selahattin Bey olur yarın bir başka isim olur. Selahattin Bey siyasal bir lider, hem siyasal bir simge. Bu toplumun önemli aktörlerinden biri. Dolayısıyla bugün onun adına yarın başkasının adına yürütülecek bir etkinliktir. Dünya sistemi adalet mevzularını konuşurken düşünceyi hapsetme fikrini tamamen denklemin dışına taşırmak zorunda olmalılar. Bizim belki de bu küçük küçük hareketlerimiz tüm egemen dünyanın adalet anlayışının ve cezalandırma mantığının, düşünce hakikatinin dışına taşırır umarız. Dünya global artık. İnsanları dört duvar içerisine koysanız ne olur, koymasanız ne olur. Çok trajikomik şeyler yaşanıyor.

                Başka ülkelerde de cezaevinde olan birçok siyaset veya edebiyat adamı cezaevinde uzun süre kalmıştır ama bunların düşüncelerinin edebi eserlerinin sınırları aşmasına geniş kitlelere ulaşmasına kimse engel olamadı.

Cezaevinde yatmış biri olarak yazmanın anlamını bilen biri olarak söylüyorum. Yazmak bir direniş olmak kadar dışarıya var oluşunu kanıtlamak göstermek kadar. Varoluşunu dışarıya katma çabası Dolayısıyla bu konuda ısrar etmiş yazarlar, siyasetçilerin kendisi bu toplumsal hakikatin kendisi dinamik biçimde varlıklarını sürdürüyorlar. Var oluş biçimine dâhil olmak ya da bunu kucaklamamız zaten çok mühim bir durum. Bütün dünyadaki en önemli edebiyatçılara siyasetçilere bakın, yolu cezaevinden geçmiştir ama varlıkların duyurmaya ve varlıklarını dışarıya katmaya, yazarsa okuruna siyasetçiyse seçmenine ulaşmak için kanalları hep kullanmışlardır. Bunlar okura ne kadar ulaştırılırsa siyasal ürünleri ve edebi ürünleri o denli var kılıp, özgürleştirmiş olursunuz.

 Selahattin Beyin yeni çalışmaları var mı?

                Bildiğimiz kadarıyla var. Geçen gün kendisi, bazı yazım çalışmaları yaptığını. Dönem dönem şiirleri de yansıyor. En büyük hayalinin bir roman yazmak istediğinden bahsetmişti. Buna cesaret edemediğinden bahsetse de, yazımın getireceği olgunlukla beraber çok iyi bir roman görmek mümkün olabilir diye tahmin ediyorum. Ama kendisinin yazmayı sürdürdüğünü, bazı şeyleri biriktirdiğini demeçlerinde ifade ediyor.

                Diyarbakır’daki okurlara son olarak söylemek istediğiniz?

                Diyarbakır çok iyi bir okuyucu kitlesine sahiptir. Türkiye’deki okur kitlesinin ne kadar düşük olduğunu göz önüne aldığımızda Diyarbakır bu konuda okur oranı yüksek yerlerden biridir. Cezaevleri edebiyatına daha fazla ilgi duymalarını önemsiyorum. Yayınevleri de cezaevinde yazılmış edebi eserlere daha fazla ilgi göstermeleri gerekir diye düşünüyorum.

Bize bu kadar yoğunluk içerisinde zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

                Bende size teşekkür ederim.

 

 *     *     *

SIRRI Süreyya Önder, okurlarla bulaşmadan önce, Edirne Cezaevinde, Selahattin Demirtaş’ın Diyarbakır’daki okuyucularına gönderdiği mesajı okudu; mesaja merhabalar diyerek Ser sera Ser cava, Kürtler, Kürtçe başlamadı ben bari başlayayım diye espriyle mesajı okumaya başladı:

“ Dayanışma için şu anda orada bulunan bütün arkadaşlara, emeği geçen, katılım sağlayan bütün yazar ve edebiyatçı dostlarıma ayrı ayrı teşekkürlerimi ve selamlarımı gönderiyorum.

                Keşke kitabın orijinalini kendi anadilimde Kürtçe yazabilmiş olsaydım. Bunun için daha çok çaba sarf etmem gerekecek. Ama yine de güzel çevirisinden dolayı sevgili Redür Dijle’ye çok teşekkür ediyorum. Yayınevim Aram’a, etkinliği düzenleyen Morpheus Kitapevi, Bezgin Bekir Kültür’e ve gelirlerin gideceği küçük çocuklara da teşekkür ve selamlarımı iletiyorum. Bir gün birlikte imza günlerimiz de olacak, görüşmek ve hasret gidermek dileğiyle yürek dolusu selamlar, sevgiler. 03.06.2018

Selahattin Demirtaş --Edirne Cezaevi

*     *     *

  Süleyman Sırrı Önder mesajı okuduktan sonra;Selahattin Demirtaş’la ilgili konuşmasına devamla;Böyle dostluklar ve yaşanmışlıklar söz konusu olduğunda konuşmayı beceremiyorum. Bir yumruk geliyor düğümleniyor, bir yere takılıyor. Başkanımızla sadece bir direnişli bir mücadeleyi paylaşmadık. Hayatı paylaştık belki onlarca gece buraya çok yakın balkonunda güneşin doğuşunu birlikte karşıladık.  Sanattan, edebiyattan, gelecekten düşüncelerimizi düşlerimizi paylaştık. Yazmak mayasında var ama bu kitabın çıkmasında çok emeğim var. Bastırılması için çok bastırdım. Çok güzel bir öyküsü gelince orijinal nüsha da bende olduğu için, bloke ettim. Sürekli haber gönderiyor. Ne oldu, daha bir yerde yayınlatamadın mı? Diye. Dedim artık yayınlatmayacağım. Sen bunun gibi beş on hikâye daha yaz, bir kitap edeceğiz. Biraz ısrar ettim doğrusu bu orijinal nüshayı vermediğim için bunlar kitap oldu. İyi ki de böyle olmuş.

Çok yakın bir gelecekte bu coşkuyla kararlılıkla Selahattin Başkanı da tüm tutsak arkadaşlarımızı da sanat edebiyat ve mücadele alanlarında birlikte göreceğiz. Buna olan inancımızla, bu imza gününe katkı sunan yazar, edebiyatçı dostlarımın adına da hepinizi saygıyla selamlıyorum

Hoş gelmişsiniz. Dayanışma faşizme karşı icat edilmiş en etkili silahtır. Bundan daha büyük bundan daha güçlü yol ve yöntem bulunamamıştır. Bu duygularınıza da duyarlılığınıza da başkanımız adına katkı sunan edebiyatçı dostlarımız adına teşekkür ediyorum.

İmzadan sonra Edirne cezaevinden Selahattin Demirtaş’ın el yazısı ve ıslak imzasıyla gelen beş adet kart da kura sonrası ismi çıkan okurlara dağıtıldı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.