ÖLÜMÜN EŞİĞİNDEKİ DİL

ÖLÜMÜN EŞİĞİNDEKİ DİL
UNESCO tarafından ölmekte olan diller arasında değerlendirilen Zazaca üzerine öyküler yazan Enwer Yılmaz ile ilginizi çekeceğine inandığımız bir söyleşi gerçekleştirdik.

Mümin Ağcakaya

 

Zazaca üzerine yazmaya ne zaman başladınız? İlginizi ne zaman çekti?

Zazaca aile çevremizde sürekli konuşuluyordu. Dünyaya geldiğimizde ilk duyduğumuz annemizin sesi oldu. O dille ağladık, o dille güldük, annemiz o dille bizi avuttu. Çocukluktan itibaren bu dilde anlatılan hikâyeleri dinleyerek büyüdük. Sokakta oynarken bu dille konuştuk.

Fakat okula başladığım zaman, uyum sağlamakta zorlandım. Daha önce konuşmadığım bir dille eğitime başlamam kolay olmadı. Bu çelişki kafama sürekli takılıp durdu. Anadilimde niçin okuyup yazamadığımı sorguladım.

Peki, çocukluğumuzda dinlediğiniz hikâyeler sizi nasıl etkiledi? Çocukken sizlere ne tür öyküler anlatılıyordu?

O zamanlar televizyon olmadığı için; insanların gündüz işleri bittiğinde, sohbet için bir araya geldiklerinde, babadan, dededen aktarıla gelen destanlar, öyküler anlatılırdı. Bu hikâyeleri genellikle köyün en yaşlısı olan, köyün bilgeleri dediğimiz dedeler tarafından anlatılırdı. Bu hikâyeler anlatıldığı zaman, kurulan divanlara çocuklarda katılır ve onlar da dinlerdi. Anlatılan hikâyelere Estanık denirdi, hikâyelerin içerikleri çoğunlukla da çocuklara dönük olurdu.

Diyarbakır'da doğmama rağmen yazları Bingöl’e, köye gidiyordum. Köyde bu hikâyeleri ninelerimiz de anlatırlardı. Köyün yaşlılar bu hikâyeleri bize anlatırken çok hoşumuza giderdi ve severek dinlerdik. Hatta bu hikâyeleri çoğu kez ezberlerdik.

dsc07552.jpg

Çocuklukta sizlere ne tür hikâyeler anlatılıyordu?

 Hikâyeler genellikle bir paşa'nın etrafında anlatılırdı.  Bu çok dikkatimi çekerdi. Daha sonraları babama sordum; bu hikâyelerde niye hep paşa var dedim. Babam bunun cevabını verememişti.

Mesela; Klamı Pepuke bunun on onbeş versiyonu vardı ve her bölgede farklı bir anlatım tarzı vardı. Bu hikâyelerin anlatım biçimi, karakterleri bölgeden bölgeye göre değişiyordu. Üvey anne hikâyeleri de çok anlatılanlardandır. Bizde üvey annenin ismi Damari’dir. Da annedir, mar yılandır. Yılan anne anlamına geliyor.

Bunlar her yörede farklı versiyonu olan masallardı. İsimlerini şimdi hatırlayabildiğim kadarıyla; Arwûnçî û Lûy, Dyeb Sur,Elik û Fatik ,Pîr û Luy, Qere Ebas, Şah Îsmaîl, Sîyamend û Xecê, Şah Hanim, Hîryê Kênêyî Padişahî gibi hikayelerdi. Ayki Fatiki, Xalil çok meşhur olanlarındandır.

 

Yazmaya ne zaman karar verdiniz?

Geçmişten beri, kuşaktan kuşağa anlatıla gelen hikâyeler önemli tarihsel mirastı. Daha sonra bunları yazma ihtiyacı duydum.

Daha sonra çocuklukta ezberlediğim birkaç hikâyeyi yazılı hale getirdim. Yazarken şunu fark ettim; yazmak için bu dilin gramerini bilmek gerektiğini ve bir edebiyat potansiyelinin olması gerektiğini anladım. Çünkü ben bir edebiyatçı değildim. Babam yanında çalışmış, esnaflık yapmış, ancak liseye kadar okumuşum.  Bu ilgi beni edebiyatın içerisine çekti.  Arkadaşlarımın bana dediği şuydu; Bu konuda edebiyat kitapları okumam gerektiğiydi. Zazaca bazı kitaplar temin ettim. 1996’ da İsveç’te Zazaca dergi çıkaran, sözlük çalışması yapan Vate grubunun çalışmalarından çok yararlandım.  Dergileri okumaya çalıştım. Bir eğitim ihtiyacı kendini hissettirdi. Ben de 2007'de Kurdi-Der’in açtığı Zazaca dil kursuna katıldım. Zazaca grameri öğrendikten sonra yazmaya başladım. Böylece edebiyata ilgim de gelişmeye başladı. Bu dilde yazarak görünür olmasını istedim.

dsc07579.jpg

Zazaca yazmanıza çevrenizin yaklaşımı nasıl oldu?    

 Bazı insanlar diyor ki; biz bunu anlamıyoruz. Çünkü anlamak için grameri alfabeyi bilmek gerekiyor.  Bende yazmaya başladıktan sonra zorlandım. Ancak başladığım bu işin sonunu getirmem gerekiyordu.  İlk tepki ailemden geldi. Bana; ‘Biz Zazacayı zaten konuşuyoruz, biliyoruz. Gidip eğitim görmeye ne gerek var.’ Diyorlardı. Ben edebiyatla uğraşmak istiyordum. Bu yüzden dile daha fazla hâkim olmak gerekiyordu. Onlara bunu fazla anlatamadım. Zazaca yazılan eserleri okumak istiyordum. Bendeki bu isteğe karşı çevremdekiler; ‘Bu yaştan sonra ne gerek var, para etmiyor ve bir piyasası da yok. Sen bu işlerle uğraşarak kendine bir geçim sağlayamazsın.’ diye yaklaşıyorlardı ve ticaretle uğraşmamı öneriyorlardı. Ben bunu kabul etmedim. İnsanların kendi diline önem vermemeleri zoruma gidiyordu.

 

Zazacanı geliştirebilmek için hangi kaynaklardan faydalandınız?

Okuyabileceğim, yararlanabileceğim eserler çok azdı. Vate grubundan önce de Malmîsanij’ın 1976’da Trej’de yazdığı yazılar vardı. Daha önce 1800'lerde Ahmedê Xasî’nin yazdığı bir Mevlüt vardı. Zazaca yazılmış bu eserleri okumaya başladım.

Yazım konularını neler oluşturdu?

Sonra çocuklukta dinlediğim bu hikâyeleri, yazım kurallarına uygun şekilde derleyip toparlayarak yazmaya çalıştım. Geçmişe ait anlatılan hikâyeleri derleyip yazmaktan ziyade, güncel yaşam içerisinde yaşanan sıkıntıları, acıları da yazmak gerektiğini düşündüm.

İlk kitabım Ti Dejêko Bêway (Sen Sahipsiz Bir Ağrısın)’dı. Kitabı basarken çok zorlandım. Yayınevleri kitabın getirisini hesap ederek basmak istemiyorlardı. İki yıllık bir çalışmadan sonra Bena Hol (İyi Olacak) basıldı. Bu kitabımda; Dersim, Bingöl, Siverek şivelerini de kapsayan ortak bir dil kullanarak ve Vate çalışma grubunun belirlediği standart yazım esaslarına göre yazdım.

dsc07581.jpg

Öykülerini yazarken nasıl kurguladınız? Geçmiş anlatılar seni nasıl etkiledi?

Köyümüzün yakılması ve bizim köyümüzü terk etmemiz beni çok etkilemişti. Bunu bir edebiyat konusu olarak ele aldım ve öykülerimde işledim. Kurguladığım hikâyeler daha çok çevremizde yaşanan, yaşamın içinde geçen olaylardan, emek ve göç konularını işledim.

Şunu da belirtmek istiyorum; Zazaca edebiyat da sinema, tiyatro, edebiyat gibi, kültür ve sanatın çeşitli dallarında işlenmesi gerekiyor.

 

BENA HOR(İYİ OLACAK)

Son kitabınızın adını BENA HOL koymanızın bir anlamı var mı?

Bena Hol Bingöl’de kullanılan önemli bir deyim. İnsanlar olumsuz bir durumu anlatsalar da birbirini teselli etmek, moral vermek için, konuşmalarının, cümlelerinin sonunda Bena Hol diyorlar. Bu benim hafızamda ayrı bir yer etti. Pozitif bir yaklaşımdır. Olumsuzluğa rağmen iyi olacak temennisinde bulunuyorlar. İnanların arasındaki ilişkiler içerisinde geleceğe dönük olumlayan ve umut veren bir yaklaşımdır. Yaşama bakış açılarını da ifade ediyor ve iyi dileklerini ifade ediyor. İyi kal, mutlu ol demek çok süzülerek gelmiş, kullanılan güçlü bir vurgu. Başka bölgeler de karşılaşan insanlar birbirinden ayrılacakları zaman nasıl sağlıcakla kal diyerek ayrıldıkları gibi bizim bölgemizde de, Bena Hol diye ayrılıyorlar.

Masallar ve destanlar edebiyatın önemli bir parçası, hatta temel taşı da diyebiliriz. Divanlarda çocukken büyüklerimizin bize anlattıkları bu hikâyeler, destanlarla bizi daha küçük yaşlarda sözlü tarihi edebiyatla tanıştırıyordu. Bu anlatımlar aslında ilerde edebiyatla, sanatla uğraşmak isteyenler için bir kültürel alt yapı oluşturma işlevi de görmektedir. Yazmaya başladığımızda bunlardan beslendik. Bir yerde bu anlatımlar bize geçmiş hafızayı aktarmaktadır.

Yazdığın kitabın Zazalar üzerinde tepkisi nasıl oldu? Nasıl tepkiler aldınız?

Bu işle uğraştığım için olumlu tepkiler aldım. Bugün beklenen istenen ilgi az ama bunun geçici olduğunu düşünüyorum. İlerde Zazacayla ilgili gelişmeler olduğunda ilginin daha da artacağını düşünüyorum.  Bir dilin yok olmasına göz yummamak gerekiyor. İnsanlar binlerce yıldır konuştuğu, geliştirdiği bu kültür ölmemeli. Çünkü dil bir halkın kendisidir. Ayrıca sadece o halkın değil bir yerde tüm insanlığın sorunudur. Yaşayan kültürlerin dillerin mezarlığa gitmemesi gerekir. Şimdiye kadar birçok dil, uygarlık tarihin yitik değerleri kategorisinde yer aldı ama artık globelleşme dediğimiz teknolojinin geliştiği bu çağda yaşatılması gerekir. İnsanlığa ait bir değerin yok olmasına her şeyden önce bu dili konuşan insanlar seyirci kalmamalıdır.

dsc07535.jpg

UNESCOYA GÖRE ZAZACA TEHLİKEDE OLAN DİLLER ARASINDA

UNESCO’ya göre Zazaca ölmekte olan diller arasında gösteriliyor? Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Binlerce yıldır yaşatıla gelen bir dilin ve ona ait kültürel değerlerin yok olması demek;  kayıplara bir yenisinin eklenmesi olacaktır. Bu durum karşısında söylenecek çok şey vardır. Ama öncelikle o dili konuşanların, ana dili bilenlerin sahip çıkması gerekir. Üzücü bir durum demek bile çok yetersiz bir ifade olacaktır. Benim kişisel uğraşlarım; yok olmaya yüz tutmuş bir dili, bir lehçeyi ayakta tutma çabası olarak da görülebilir. Bir farkındalık oluşturmak. Çünkü bir toplum, o dilde yazılmış edebi eserleriyle tanınır. Şu an Zazaca da sözlü olarak anlatılan ama yazılı hale getirilmemiş birçok konu var. Muazzam bir malzeme var ve edebiyata aktarılması gerekiyor. Bunlar günyüzüne çıkmadığında dille birlikte bu değerlerde, bir zenginlik kaynağı daha yok olup gidecektir.

 

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Bir dil yok olmayla karşı karşıya kalması elbette trajik bir durumdur. Öncelikle onu konuşanların kendi dillerine sahip çıkması gerekir. İnsanlar kullandığı dilden vazgeçtiklerinde, dilin kendi başına yapacağı bir şey kalmaz. Dilin kültürün taşıyıcıları olan eski kuşaklar, üzerine düşen görevi yerine getirmişler, günümüze kadar taşımışlardır. Günümüzde bu dili konuşanlar devraldıkları bu kültürel mirası zenginleştirip, modernleştirirlerse; geleceğe taşınabilir. Yoksa ölüme terk edilmiş olur. Dile gereken ilginin uyandırılması gerekir. Ama bir toplum o dilden kurtulmak isterse bu çok kısa sürede gerçekleşir. Onu dışarıdan hiçbir güç kurtaramaz. Aynı şekilde sahip çıkılan bir dili de dışarıdan hiçbir güç onu kolayca ortadan kaldıramaz. Öncelikle toplumun bu konuda bir karar vermesi gerekir.

Çok az insanın el attığı bu konudaki çalışmalarınızda başarılar diliyoruz. Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ediyoruz.

Bende size teşekkür ediyorum.

 

Enwer Yılmaz kimdir:

1980 yılında Diyarbakır’ın Sur ilçesinde dünyaya geldi. Newepel ve Azadiye Welat gazetelerinde yazarlık, Gün ve Jiyan TV’de, ve Büyükşehir Belediyesinde çevirmenlik görevlerinde bulundu. Yazdığı öykülerle ödüllerde alan Enwer Yılmazın: Ti Dejeko Bêwayîr ve Bena Hol isimli hikâye kitapları bulunmaktadır.

 

 

 

 

 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.