SESSİZ SEYİR

SESSİZ SEYİR
TİGRİS HABER Mordem Sanat Okulunda sahnelenen tek kişinin oynadığı, arada kısa diyalogların olduğu; ama genelde sessiz figür ve hareketlerle anlatılan, budalasultan adlı performans kolektifinin Enstazi adlı çalışmasını sunan Şafak Ersözlüyle oyun üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Mümin Ağcakaya

TİGRİS HABER Arada kısa sözlerin dışında sessiz oynanan tek kişilik bir oyun sergilediniz. Bu oyunla ne anlatmak istediniz ve seyirciye nasıl bir mesaj vermek istediniz?

mordem-sanat--(3).jpg

Bu açık südütyonun yerleşik topluluğu budalasultan adlı performans kollektifinin Enstazi adlı bir çalışması. Tüm metinler, desenler, koreografik tasarımlar ve sözler bana ait. Burada enstazi dediğimiz sözcük şu anlama geliyor; bilincin kendini seyre dalması, kendini seyreden zihin anlamına geliyor. Bu aslında benim performansçı olarak, kişi olarak kendi içime yaptığım bir yolculuk ve seyirciyi de buna tanıklık etmeye davet ediyorum. Üç farklı kavram üzerine yaptığım hareket araştırmaları oldu. Bu hareket araştırmalarını sözlü metinlere dönüştürdüm. Aynı zamanda o metinlerden yola çıkarak bir takım çizimler yaptım. Farklı disiplinlerin iç içe geçtiği bir performans çalışması bu. Kavramlar, zemin, kimlik ve bağımlılıktı, Bu tamamen kişisel süreçlerimden yola çıktım.

Ben Bakırköy belediye tiyatroları oyuncusuydum. İstanbul’da yaşıyordum. İzmirli bir sanatçı olarak, İstanbul’da Bakırköy Belediye tiyatrolarından toplu bir işten çıkarmayla, işten çıkarılıp İzmir’e geri dönmek durumunda kaldım. Ayağımın altındaki zemin, ayağımın altından kayıyor gibi hissettim. Yani o güne kadar oluşturduğum her şey talihsiz bir kararla, işten çıkarılmayla bir anda alt üst olmuştu. Bu bir kavram oldu. Daha sonra düşündüm ve yıllar boyunca İstanbul’da eğitim alıp, çalışıp, oluşturmaya çalıştığım aslında bir kimlik arayışı, bir sanatçı kimlik arayışı olduğunu itiraf ettim kendime. Ve kimlik kavramı üzerine çalıştım. Daha sonra da; hayatım boyunca tütün, gibi bağımlılıklarla da mücadele ettim. Bedenimle çalışan bir sanatçı olduğum için, bazı şeyler benim işimi zorlaştırıyordu. Üçüncü kavram olarak da bağımlılığı konu aldım kendime ve şöyle bir şey yapmak istedim. Öyle bir performans yapayım ki, bu performans benim kendime ilişkin farkındalığımı açsın, güçlendirsin ve iyileştirici bir performans olsun. İzleyiciyi de; ben nasıl kendime dönüp bakıyorsam, ekstazi kendinden geçmek demek ise, enstazi; kendine gelmek demek. Kendime dönüp nasıl bakıyorsam, seyirciyi de kendiyle baş başa bırakarak; seyirciyi de kendine dönüp bakmaya davet edeyim istedim. Ve böyle bir şey çıktı ortaya.

Sanatsal bu çalışmaya ne zaman başladınız?

2015 Mayısında İstanbul’dan İzmir’e döndüm ve bu oyunu çalışmaya başladım. Aynı zamanda bu benim yüksek lisans bitirme projem.  Danışmanım Tuğçe Tuna ile birlikte budalasultan kollektifinin diğer kurucusu eşim aynı zamanda şair Bahar Nihal Ersözlüyle birlikte çalışmaya başladım.

Başka oyunlarda sergilediniz mi?

Budalasultan’ı 2012’den beri bu yaptığı dördüncü oyun. İlk oyunu Kandilli Türbe Çıkmazı, Balatta mekâna özgü bir performans olarak gerçekleşti. Daha sonra 2014’de İstanbul Tiyatro Festivalinde Kara Düzen adlı bir oyun yaptık. 2017 yazında Polonya’dan Studio Matejka diye bir toplulukla ortak, “Boşluğun Palimpsesti: Yeniden Yapılanma” diye Polonya’da gerçekleşen Gorzanov sarayında gerçekleşen bir mekâna özgü bir performans daha yaptık. Studio Matejka Budalasultan Palimpsest of Rekonsrekşin. Bu da bir solo eser olarak dördüncü işimiz.

Seyircilerden nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Toplumun geneline baktığımızda çağdaş dans ve performans eserlerine karşı bir mesafeli tavrın olduğunu görüyoruz. Çünkü henüz Türkiye’de tiyatro konservatif tiyatro gibi ana akım tiyatro izleyicisi gibi gelişmiş ve yerleşik bir seyircisi yok. Aslında bu tiyatronun güncel biçimi. O yüzden genelde mesafeli bir tavırdan bahsediyoruz. Fakat es kaza izlerlerse de genellikle son derece keyf aldığını görüyorum. Enstazi üzerinde ise, özellikle eserin son kısmında seyircinin keyf aldığını ve mutlu olduğunu görüyorum. Başlangıçta ilk yirmi dakikalık bölümde ben seyirciyle doğrudan çok temas kurmuyorum. Kendi iç odağımda hareket ediyorum. Seyirciyi buna tanık olmaya davet ediyorum. Aslında o mesafeli ilişkiyi kuruyoruz. Daha sonra ben seyirciye yönelik soru sormaya başladığım zamanda, onlarda kendini kendi iç dünyalarına doğru bir yola çıktıkları için, daha çok keyif aldıklarını görüyorum. Rahatlıyorlar sona doğru.

Burada daha çok kendi kendini dinleme değil mi? Kendi iç dünyasına gömülerek, sözün çok az kullanıldığı bir sanatla bunu sergileme, izleyiciyi bu konuda meraklandırma değil mi?

Kendini merak etme.

Bundan sonraki diyalogla yapmak istediğinizi daha iyi anlıyorlar. Herkes farklı anlayabiliyor. Soru işaretleri oluşuyor.

Aslında bunu istiyoruz. O soru işaretlerini herkesin farklı bir şey olduğunu fark etmeyi istiyoruz aslında. Çünkü aynı desene bakıyoruz. Birisi ağaç gördüğünü söylüyor, diğeri kanat gördüğünü söylüyor ve böylece aslında kendini merak etmeye ve kendine tanık olmaya davet ediyoruz insanları.

Buna benzer oyunlarda amaç seyirciyi düşündürüp bir noktaya getirerek herkesi buluşturma mı?

Evet, biraz böyle sınırların belirsiz olduğu, birazcık bir şeylerin adının koyanın kendimiz olduğunu fark ettiğimiz. Aslında seyirciyi neslen gerçekliğin sorgulandığı; tekinsiz ve merak uyandıran bir alana davet etmeye çalışıyor. Tabi kendi yöntemleriyle. Yani toplum olarak merak etmek, bence gerçekten bugün ihtiyaç duyduğumuz bir şey.

Sorular oluşturuyor. Merak ettiriyorsunuz. Daha sonradan herkesin kafasındaki sorular, merak ettikleri tekleşiyor.

Aslında birden fazla soru ortaya çıkabiliyor. Herkes kendi sorusuyla baş başa kalıyor. Ve o soruyla gidiyorlar. Gözlemlerim öyle söylüyor. Sizin söylediğiniz de doğru. Aslında insanları tek bir soruya da yöneltiyor. Ama bir başkasıyla konuştuğumuzda bambaşka bir şey söyleyebileceğini görebiliriz.

Sizin yönlendirmenize bağlı, siz orada tek soruyla gitmesini istiyorsanız, yönlendirebilirsiniz?

Ben tek bir şey soruyorum. Ne görüyorsunuz? Şekli gösterip, herkesin o şekli nasıl algıladıklarını tek tek soruyorum. Hepsinin ne gördüğünü alıyorum. Hepsini kabul ediyorum. Orda bir ağaç var ve ağacın içinde bir kovuk var ve hepsini o kovuğun içine alıyorum.

Toplumsallık açısında düşündüğümüzde de toplumun başlangıçta kendi içine gömülmesi, daha sonra soru işaretlerini bütünleştirerek, soruları tekleştirmek gibi bir mesaja da yönelebilir mi?

Toplumsal boyutta düşünecek olursak, toplumun tamamını, bütün insanları; kendimizi dinlemeye ve kendimizi merak etmeye davet ediyorum diyebilirim. Çünkü buna ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

Herkesin aynı şeyi düşünmesi gerekmiyor. Burada doğru sorgulama önemli olan.

Aslında farklılıkların işbirliğini öneriyorum. Yani çoğul ve çok bileşenli bir yapının birlikte, uyum içinde hareket edebileceğini düşünüyorum.

Oyuna gelmeden önce kafasında sorusu olmayan giderken sorularla gitmek ve düşünmeye sevk etmek.

Farklı düşünce biçimlerinin birlikte iş birliği halinde yaşayabileceklerini düşünüyorum.

Temel sorunumuz da bu değil mi? Fazla kafa yormayan, kolaycılığa alışan bir toplum özelliğimiz de var?

Merak etmiyoruz artık. Heyecan duymuyoruz.

Gelecekte bu oyununuzu nasıl devam ettireceksiniz. Ne tür değişiklik yapacaksınız?

Bir süre daha bunu oynamayı düşünüyorum. Bu oyun henüz doygunluğa ulaşmadı.

Bu tip oyunları spontane olarak istediğiniz gibi sahnede değiştirebiliyorsunuz. Seyircinin o anki durumuna göre, akışında bazı değişiklikler yapabiliyorsunuz?

Yani belli bir yapı var. O yapının içinde doğaçlamalar da var.

Diyarbakır’a ilk kez mi geliyorsunuz?

İlk kez geliyorum.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Kültür için alanın çok iyi bir iş yaptığını düşünüyorum. İstanbul’un tek merkez olmaktan çıkması, eşitlikçi ve çoğulcu olması ve çevreye doğru yayılması, bu işi sadece İstanbul’da izliyor olmak iyi bir şey değil tabi.

Salon doluydu. Çok güzel bir seyirciydi. İnsanların ilgisi beni heyecanlandırdı. Çağdaş dans ve performans işlerinin izleyicisinin kısıtlı olmasına rağmen iyi bir seyirciydi. Kültür İçin Alan buna vesile oldu. Böylesi çalışmaların olması sevindirici.

Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ediyor sanat hayatınızda başarılar diliyoruz.

Ben de size teşekkür ediyorum.

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                             

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                          

 

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.