VİDEO - Diyarbakır yeni bir kültür evine kavuşuyor

VİDEO - Diyarbakır yeni bir kültür evine kavuşuyor
Meryem Ana kilisesine ait olan ve geçmişte ‘Kızlar Mektebi’ olarak işlev gören tarihi yapı, DİTAV tarafından restore edilerek ‘Kültür Evi’ne dönüştürülüyor.

Mümin Ağcakaya / Özel Haber

TİGRİS HABER -Meryemana Süryani Kadim Kilisesine bağlı olarak zaman içinde çeşitli işlevler gören tarihi yapı zamanla bakımsızlıktan harabe hale geldi. DİTAV, kente bu tarihi yapıyı kazandırmak, hem de burayı kentin kimliğine uygun olarak işlevlendirmek için mekânın mülkiyet sahibi olan Süryani Kadim Kilisesiyle 20 yıllığına sözleşme imzaladı. Bağışçıların katkılarıyla restore edilen bu tarihi mekân kullanıma hazır hale getirildi.

Bu çalışmalarla yakından ilgilenen DİTAV Başkan yardımcısı yazar Şeyhmus Diken’le çalışmaların nasıl başladığını, kullanıma açıldıktan sonra nasıl işlevlendirileceği üzerine sohbet ettik. Mekânın tarihi geçmişi ve nasıl işlev gördüğünü Şeyhmus Diken şöyle anlattı;

M.S. 4. yy.a Dayanan Mekânın Hikâyesi

“Bu mekânı anlatmadan önce geçmişine bakmakta yarar var. Hemen yanı başında MS 4.yy.dan bu güne kadar kesintisiz olarak ibadetini sürdüren Süryanilere ait Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi var. Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi burada konumlandıktan ve kentin Süryani cemaatiyle buluşmasından sonra, bu mekânın da hikâyesi başlıyor.

Çünkü bu tip inanç mekânları aynı zamanda inanç figürlerini de yetiştiren mekânlar oluyor. Kilisenin yanı başına bir rahibe okulu ya da kızlar mektebi düşünüyorlar. Bu tarihi mekânda bu amaçla kullanılmaya başlıyor. Bu işlevini yüzyıllarca sürdürüyor.

1950’li yıllarda kentte Süryani Cemaatinin nüfus olarak sayıları azalınca, bu mekânda rahibe yetiştirme ya da kızlar mektebi işlevini sürdürme durumu da bitiyor. Sonrasında mekân konut haline dönüşüyor. Birkaç aile aralarında mekânı bölüşerek konut olarak kullanıyorlar.

Kimliğinden kopuk olarak 1990’lara kadar bu konut işlevini sürdürüyor. Ailelerin kullanımına göre mimarisinde değişiklikler yapılıyor. Her aile için ayrı kapılar açılıyor. 1990’lı yıllardan sonra ikamet eden ailelerde burayı boşaltarak ayrılıyorlar. Son 20-30 yıl içinde de bakımsızlıktan mahallenin harabe mekânı haline dönüşüyor.”

MUTABAKATLA MEKÂN YENİ KİMLİĞİNE KAVUŞUYOR

Diken, bu mekânın yeniden kullanıma açılmasına ilişkin süreci ise şöyle anlatıyor; “Biz bundan 2- 2,5 yıl kadar önce Diyarbakır Süryani Cemaatinin yöneticileriyle konuştuğumuzda burası gerçekten kullanılamayacak bir haldeydi. Biraz daha zaman geçse neredeyse dümdüz bir arsa haline dönüşme aşamasındaydı. DİTAV Diyarbakır Şubesi olarak yönetim düzeyinde aramızda mutabakata vardık. Mutabakattan sonra da bir hukuki sözleşme yaptık. O sözleşmeye göre mülkiyet hakkı Süryani Cemaatinde, kullanım hakkı da bizde olmak üzere 20 yıllık bir sözleşme gerçekleştirdik.

Bu sözleşmeye göre de bütün harcamaları, giderleri, yapım masrafları dâhil bütün harcamalar Diyarbakır Kültür Tanıtıma ve Yardımlaşma vakfına ait. Bu antlaşma çerçevesinde iki yıl kadar önce yapının içindeki bütün atıkları kötü yapılaşma örneklerini temizlemekle başladık. Neredeyse beş ay temizlik ve hafriyat atımı sürdü.

Temizlikten sonra, yaklaşık18 ay önce de buranın yeniden yapılandırma sürecini başlattık. Yapı projesini daha önce Diyarbakır’da nitelikli işler yapmış ve kentin tarihi yapılarında ciddi emekleri olan bir proje ofisi üzerinden, gönüllü katkılarıyla gerçekleştirdik. Tümüyle bazalt taştan yapılmaya başlandı. Elimizde olan eski taşlar, geri kalanları da bazalt taş işleyen ocaklardan, kurumlardan temin ettik.

Mekânın yeniden yapımının maddi sorununu nasıl çözdünüz?

İşin bir başka çarpıcı noktası da örnek bir sivil toplum projesi olarak başladı. Tanıtımımız bu işe ayıracak bütçesi yokken başladık. Hiçbir fon, finans kuruluşundan destek almadan, tümüyle bağışçıların ve destekçilerin gönüllü katılımıyla gerçekleştirmeye çalıştık. Destek ve katkı sunacak olanlara projeyi anlattık, projeyi sahiplendiler. Yapılan katkıların tümü ıslak imzalı, bağış makbuzlarıyla yapıldı. Harcamaların tümü de faturalı yapıldı.

Çalışmalar şu an ne aşamada?

2023’ün Mayıs sonu itibariyle final aşamasına geldik. Burada yaklaşık 10-15 günlük bir işimiz daha var. Daha sonra belki iki ay kadar iç tefrişatı başlayacak. Yani odaların kullanım amacına göre malzemelerle donanımı söz konusu olacak. Sonbahar da Eylül ayı gibi de resmi açılışını yapacağız.

‘Kültür Evi’ olarak düşündüğünüz bu tarihi mekânın kullanımını nasıl planlıyorsunuz?

Buranın 20 yıllık sözleşmesini Süryani Cemaatiyle yaptığımızda sözleşmeye birtakım maddelerde koyduk. Bu maddelerden biri isterlerse ihtiyaç halinde inançsal, yaşamsal veya dilsel etkinlikleri için kullanabilecekler. Önceden bildirmek kaydıyla kullanmak istediklerinde her hangi bir ücret talep etmeksizin kendilerinin kullanımına tahsis edilip kullanabilecekler.

Diğer bir madde de burası, kentteki bazı ticari mekânlar gibi kahvaltı, yemek vb. gibi mekânlardan olmayacak.

Kültür Evi projeler üzerinden yürüyecek. Bir sivil toplum dinamizmi üzerinden yürüyecek. Bir kültür sanat çalışma alanı gibi olacak. Veya görsel sanatlar atölyesi, yani sinema, fotoğraf, belgesel film atölyeleri gibi çalışmalar yapılacak.

Ya da güncel yazarlık atölyeleri, yazmaya ilgi duyanlar için atölyeler kurulacak. Belki uygulamalı gastronomi atölye çalışmaları yapılacak.

Dil atölyesi olacak. Mesela yerel yönetimler, kent kimliği, kent kültürü üzerine atölyeler olacak. Belki de bu kentin inanç mekânları üzerinden geçmişte yaşananlar, etnik, mezhepsel kimlikler üzerine atölye çalışmaları olacak. Musiki performansları yapılacak.

Bunların dışında sözlü tarih atölyeleri mutlaka yapılacak. Çünkü mekanı dizayn ederken onu da düşündük. Sergiler olabilecek.

Kısacası Diyarbakır Tanıtma Vakfı, DİTAV’ın Kültür Sanat Evi olarak işlevleşecek. Yani bu mekânı bir nevi çok amaçlı kültür sanat ve çalışma alanı gibi olmasını kafamızda tasarladık.

‘Konuk yazar odası da tasarladık’

Bunlara ek olarak şimdiye kadar Diyarbakır’da hiç yapılmamış ama Avrupa ve dünyada değişik yerlerde örnekleri olan bir konuk yazar odası programladık. Bir entelektüel şahıs, bir sinemacı, bir yazar, bir belgesel yönetmeni geldiği zaman oturup filminin sinopsisini yazabileceği, mekân ruhuyla özdeşleşebileceği veya bir yazarın romanından kısacık bir bölümünü, öyküsünü ya da şiirini mekân ruhuyla yazabileceği, gece konaklayabileceği, bir yazar konuk odası tasarladık.

Diliyoruz ki bu eksendeki projelerimizi zaman içerisinde gerçekleştirebileceğiz. Koca bir kentin çevresiyle beraber 12.500 yıllık bir geçmişe hükmeden Diyarbakır’ın tarihi hikâyesi içinde mekânsal manzumesi ve geçmişiyle beraber belki çok küçük bir adım.

Sonuçta altı odası, bir bodrumu, iki eyvanı, iki terası ve avlusu ile 300 metrekarelik zemin oturma alanı olan ve yaklaşık 700 metrekarelik kullanım alanına sahip bir mekânda bu kadar çok işi yapabilecek miyiz? Evet inançlı ve istekliyiz. Biz yapabileceğimize inanarak yola çıktık. Umarım destekçilerimiz ve bize katkı sunan insanları ve kurumları da mahcup etmeyiz. Bu mekânın güzelliğine yakışır etkinliklerde bu kente gönül veren sakinleriyle buluşmak üzere…”

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum