VİDEO - Esir yüreklerin bekçisi

VİDEO - Esir yüreklerin bekçisi
Ünlü Kürt tasavvuf düşünürü, şairi, bilgini Melayê Cizîrî’yi; Esir Yüreklerin Bekçisi (Nobedarê Dilên Hêsîr) adı altında sahneye uyarlayan ve oyunda rol alan Mordem Sanattan Barış Işık, prömiyeri yapılan ve ilgi gören oyun hakkında Tigris Haber’e konuştu.

“Bil ki, sevgilinin zülüflerinden daha siyahtır bahtın Mela!

Gelip gitmede sevgili her seher vakti, değilsin bunun farkında.”

                                                                                               Melayê Cıziri

Ünlü Kürd şairi Melayê Cıziri 1570’de Cizre’de dünyaya gelir. İlk derslerini bir âlim olan babasından alır.  Diyarbakır, Bingöl, Hasankeyf gibi yerlerde ilim öğrenimine devam eder. Uzun süre Diyarbakır’da bir köyde imamlık daha sonra Cizre’de Botan Beyi Mir Şeref Hanın danışmanlığını yapar.

Tarihten, astronomiye, felsefeye, Sokratın teorisine kadar birçok konuda şiirler yazan ve aşkın piri olarak da tanınan Melayê Cızirî. İlim alanında da kendini geliştirir.

1640 yılında Cizre’de yaşamını yitiren Melayênin kabri “Medresa Sor” olarak da bilinen Kırmızı Medrese’dedir.

esir-yureklerin-bekcisi-(5).jpg

Melayê Cizîrî’nin eserlerinin yüzyıllar boyunca Kürt medreseleri ve tekkelerinde okutulduğunu, tarihte iz bırakan bir âlim ve şair olduğunu vurgulayan sanatçı Barış Işık; “Melayê Cizîrî klasik sanat çağının özelliklerini, fikri ve ahlaki eğilimlerini yansıtan şark tasavvuf şiirinin Kürt edebiyatındaki en köklü fikri ve edebi geleneklerinin canlı temsilcisi ve önderi olan bir şairdir. Evrene ilahi aşk penceresinden bakan Melayê her şeyde mutlak cemali seyreder. Melayê'nın şiirlerinde tasavvuf felsefesinin birçok metaforunu görmek mümkündür.”dedi.

esir-yureklerin-bekcisi-(4).jpg

 

Oyunda anlatılmak istenen Dört Kapı Kırk Makam için;

“Alevilerde önemli olan bu fikrin kaynağı Simurg hikâyesinde geçer. Melayê Cizîrî şiirlerinde kendisi de tıpkı Simurg'u arayan kuşlar gibi hakikatin peşindedir.

Simurg hikâyesi özetle şöyledir; Hüthüt kuşu, kuşları bir araya toplar ve Simurg'un Kaf dağında olduğunu söyleyerek onları bu yolculuğa ikna eder. Geçmeleri gereken yedi vadi vardır. Bunlar sırasıyla nefis, aşk, cehalet, inançsızlık, yalnızlık, dedikodu ve benlik vadileridir. Bütün kuşların tanrısı olan Simurg'un yuvasına si (otuz) murg (kuş) ulaşmak için; binlerce kuş arasından geçmeyi başarmak gerekmektedir. Burada kuşların tanrısıyla karşılaşmayı bekleyen bu kuşlar; aynadan kendilerini görürler. Arayışı tamamlayan bu 30 kuşun, aslında aradıkları şey; kendisidir. Bilgeliğe giden yol, aslında kendilerine yaptıkları bir yoldur. Nefsine hâkim olan,  körü körüne bağlanmayan, düşünen, kendini geliştiren, kendine ve başaracağına inanan, hep birlikte hareket edilmesi gerektiğini bilen, yalnız olmayı tercih etmeyen, dedikodu yapmayan ve en önemlisi egosunu eğiten ancak amacına ulaşır.

esir-yureklerin-bekcisi-(2).jpg

Bütün bu fikri kaynaklar ışığında Melayê Cizîrî; astronomi, siyasi, aşk, coğrafya ve felsefe alanında şiirler yazmıştır. Şiirlerinde Hallac-ı Mansur'a göndermeler yapar. Yani özetle Melayê'nın fikri görüşleri bu kadar kapsamlı olmasına rağmen günümüzde birçok din akademisyeni tarafından Selefi biri olarak tanımlanır. Fakat gerçek öyle değildir.”

Oyunda Melayê Cizîrî’nin düşüncelerinden 4 kapı 40 makamı anlatan; su, toprak, hava, ateş, ayna, nokta, işaret, harf simgelerini metafor olarak kullanarak anlatmaya çalışıldığı oyunda;

Tohum ekme ve biçme koreografisi ile başlar. Oyunda turna semahı ve mevlevi dönüşleri kullanılır. Koreografinin sonunda oyuncular ektikleri tohum olurlar. Ve odanın bekçisi elinde suibriği ile sahneye girer ve Melayê'nin varlık felsefesine dair bir şiirini okur ve tohumlara can suyu verir. O gidince yerdeki tohumlar canlanır ve her biri oyundaki karakterler olarak doğar.

Bekçi, Melayê'nın odasını keşfe gelen 2 insanı sahneye getirir. İlk sandık açılır ve içinden bir kitap çıkar. Bu makamların ilk aşamasıdır ve ilim irfan öğrenme aşamasıdır. Okumaya başlanır. Melayê ve Feqiyê Teyran atışmasıyla devam eder.

esir-yureklerin-bekcisi-(1).jpg

Daha sonra 2. sandıktan bir kaftan çıkarılır ve Melayê'ye giydirilir. Bu da 2. kapıya ulaşıp rütbe alan Melayê'nın hakikat yolculuğunda derinleştiği anlatılır. 3. sandıktan bir kadın elbisesi çıkar bu ilahi aşkın temsilidir. İlahi aşk üzerine Melayê ile Mir Umadeddinê Cizîrî' atışması başlar.  4. sandık açılır ve içinden aynalar çıkar. Simurg hikâyesindeki gibi aynalardan biri bedeninin üst tarafı diğeri ise bedenin alt tarafı görünür. İkisi birleşince Vahdet-i Vücut olur.

Melayê'nın ölümünü temsil eden son sahnede Feqiyê Teyran'ın Melayê'nın ölümünden sonra yazdığı şiirlerin okunmasıyla oyun sona erer.

Özel Haber/Mümin Ağcakaya

 

 

 

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.