Diyarbakır’ın tarihsel ritüeli: Ulucami meydanında kent sohbetleri

Diyarbakır’ın tarihsel ritüeli: Ulucami meydanında kent sohbetleri
Bir zamanlar Sur'da kentin adeta politika arenası gibi olan bir yer vardı.

TİGRİS HABER ‘Tanrıkulu şehir çocuğu’

‘Demirtaş serbest kalacak mı?’

‘HDP’nin oyları neden düştü?’

Ramazan YAVUZ’un kaleminden

Bir zamanlar Sur'da kentin adeta politika arenası gibi olan bir yer vardı. Şimdi yerinde yeller esen Çarşı karakolunun arkasındaki eski bir iş hanının son kısmında küçücük bir yerdi. Lüks değildi. Sıradan bir çay ocağıydı. Ancak, müdavimleri kentin kalburüstü tabakasıydı. Nuri Usta'nın Çay Ocağıydı burası. Yaşı 50’nin üzerinde olanlar bilir burayı.

Politikacılar, bürokratlar, profesörler, dekanlar, gazeteciler, doktorlar, avukatlar, mühendisler, esnaflar. Aklınıza hangi meslek grubu gelirse, her kesimden, her insanın Sur'da çay içmek ve canı da biraz politika, ekonomi, dünya, ülke ve kent meselelerini konuşmak istediğinde uğradığı yerdi Nuri usta'nın Çay ocağı.

Sağcısından solcusuna muhalif partililer büyük bir çekişme içine girer, İktidarlar birer saat arayla yıkılır, tekrardan inşa edilirdi. Çaylar tazelendikçe politikanın yanı sıra, Dünya, Ülke ve Kent sorunları masaya yatırılır, farklı görüşler ortaya konar, muhatap her kimse ağır şekilde eleştirilirdi. Bu eleştirilerin muhatapları çay ocağında olsa bile, kimse kimseden çekinmezdi. Yani herkes içindekini döker, rahatlar, deşarj olur çeker giderdi. Öyle kavga, gürültü falan çıkmazdı.

Uzun yıllar önce Nuri usta vefat edince, o seçkin müdavimleri de artık uğramaz oldu çay ocağına. Başka mekânlara yöneldiler. Ama yöneldikleri mekânlar Nuri Usta'nın Çay ocağındaki keyfi veriyor muydu? o bilinmez.

kent-sohbetleri-ramazan-yavuz-2.jpg

Günümüzdeki Versiyonu

Şimdilerde ise, hemen herkesin her gün olmasa bile mutlaka haftada bir uğradığı bir yer var. Uğramasa bile Sur'a geldiğinde yolu mutlaka oradan geçer. Hele Sur içinde doğup büyüyenler ise buraya uğramadan gitmemezlik etmez. Burada hemen her görüşten insan vardır. HDP'liden AK Partiliye,Hüdaparlı’ya, CHP’liye ve diğer partililere. Dindar muhafazakârından, radikal solcusuna, kentlisinden köylüsüne ve siyasete mesafeli durana kadar hemen herkes mutlaka uğrar buraya. Hele yaşlılar ise buradan asla ayrılmaz. Buraya Demokrasi Meydan'ı da diyebiliriz. Burası tarihi Ulu Camii'nin önündeki meydan.

Düzeltilir Umudu

Bu meydan eskiden kadim ağaçların bulunduğu bir parktı. 1990'lı yıllardaki Belediye yönetimi hangi akla uyduysa, bu güzelim yeri aslından kopardı. Meydanın altına günümüzde pek kimsenin uğramadığı yer altı çarşısı yaptı ve buraya Celal Güzelses ismini verdi. Üst kısım ise kupkuru, bomboş bir yere dönüştü. Yeraltı çarşısı yüzünden Ulu Camii'nin giriş kapısı da eskiye göre daha da aşağıda kaldı. Diyarbakırlı Tarihçilere göre, Ulu Cami'ye çok eski zamanlarda merdivenle çıkılıp girilirmiş. Günümüzde ise maalesef inilerek giriliyor.

Vatandaşlar, belediyede yönetimi devralanların bu işe el atıp Ulucami önündeki meydanın tekrardan eski güzelliğine kavuşturacağı umuduyla hep yaşadı. 5-6 yıl önce, belediye meydanda bir düzenleme çalışması başlattı. Vatandaşlar, "yer altı çarşısı yıkılacak, Ulu camii önündeki alanın kodu düşürülecek, alan parka dönüştürülecek diye umut etti. Ancak yine yanıldı. Çünkü sadece parke taşlar söküldü ve yerine yenileri kondu, Celal Güzelses yer altı çarşısının ise bir iki girişi kapatıldı meydan biraz daha ferah hale döndü. Hepsi bu.

Nefeslenen, Üzgün Yüzler

Bu meydan, sadece Diyarbakırlılar değil çevre il ve ilçelerden her gün kenti görmeye gelenlerin de uğrak yeri.

Kentin tarihi mekânlarını gezenler Ulu Camii önündeki alanda nefeslenir, kürsülerde ve banklarda çaylarını içerken Nuri Usta'nın Çay ocağındaki gibi yüksek sesle olmasa bile kimse kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde ikişer, üçer gruplar halinde koyu sohbetlere dalar. Sohbetler yaşlılar arasında genelde kendi ana dillerinde yani Kürtçe, gençlerde ise Kürtçe ve Türkçe olarak geçer.

Üzgün yüzler bolca dikkati çeker bu meydanda. Eller şakaklarda, yüzler yerde kaldırım taşlarını sayarken arada sırada bir başını kaldırıp çevreyi gözetleyen niceleri vardır. Sıkıntıları yüzlerinde gizlidir. Kimseye de söylemezler. Sapsarı olmuş parmaklarıyla ha bire kaçak sigara sarar, hırsla tespih çekerler.

Stresli tipler bazen tek başlarına bazen arkadaşlarıyla oturmalarına rağmen sanki Dünya'dan kopuk bir görüntü sergilerler. Diğer taraftan ise tarihi Sur'u çevre kentlerden görmeye gelenler ise Caminin önünde bol bol hatıra fotoğrafı çektirir.

Caminin iç avlusundaki banklarda dinlenen yaşlılar genelde dini konular üzerinde kafa yorarken, caminin önündeki meydanda oturanlar ise hemen her konuyu masaya yatırır.

Cami önünde biri bazen Müslümanlık ve şeriat konularında konuşup kendisini dinleyenleri İslam’ın kurallarını yerine getirmeleri için ikna etmeye çalışırken, meydanın öte yakasında veya ilerisinde ise gitar çalan gençlerin çalıp söylediği Türkçe ve Kürtçe parçalar meydanda yankılanır, dinleyenleri çoşturur.

Meydanda Politik konular ağırlıklı olarak masaya yatırılırken, dindar bazı gençler Allah’ın yaratış kudretini uzayın büyüklüğünden, gezegenlerin çokluğundan, Dünyadaki canlı çeşitliliğinden örnekler vererek tasdik ederler. Bu sırada ise, mini etekli bayanlardan, tesettürlü ve hatta daha dindar olan kara çarşaflılara kadar hepsi camiyi ziyaret eder, kimse kimseye müdahale etmez.

Velhasıl hemen her kesim ve görüşten insan burada rahat şekilde kendine yer bulur. Diyarbakır’daki hoşgörünün, farklı dil, din, kültür mozaiğinin bir yansımasıdır bu meydan.

Siyasetin masaya yatırıldığı meydan

Konu siyaset olunca ses tonu biraz kısılır. En yakında oturanlar tedirgin bakışlarla bir gözden geçirilir önce, sonra demli çayların gelişiyle birlikte başlar siyaset sohbetleri. Birileri, HDP'yi, birileri CHP'yi, birileri ise Ak Parti'nin ilk yılları ve günümüzdeki durumunu. Bunun üzerinden konu bazen daha da açılır kent sınırlarını aşar ve ülkenin tümü ele alınır hatta Dünya’nın bazı ülkelerinden örnekler bile verilir. Bu sohbetlerdeki görüşler, söylemler, çözüm önerileri kentteki politik atmosferin ne kadar yüksek olduğu, insanların bu konudaki bilinç düzeyive hassasiyetini de gösterir.

Seçimlerin üzerinden kısa bir zaman geçmesine, iktidarın bakanlarını atamasına, milletvekillerinin yemin etmesine ve ekonomik kriz nedeniyle piyasalar allak bullak olmasına rağmen, seçim sonuçlarıyla ilgili değerlendirmeler halen popülerliğini korumaktadır. Seçim sonuçlarıyla ilgili komplo teorileri havada uçuşurken, Ak Parti’nin zaferi, YSP’nin oylarının düşmesi ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun aldığı mağlubiyet masaya yatırılır.

Politik okumaların seviyesi yükseldikçe birileri hemen müdahale etme gereği duyarak konuyu ekonomiyle, emeklinin, memurun, esnafın içinde bulunduğu sıkıntılara,bankalara olan borçlarına getirerek dağıtmak ister.

Kürt Bakanlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni kabinesinde 3 Kürt bakanın bulunması Kürt sorununun çözümüyle ilgili yeni paketlerin gelebileceği umudunu cılızda olsa tekrardan yeşertmiş. Ak Partiye yakın olduğu konuşmalarından belli olan orta yaşlı gururlanarak “Neydi o eski kabine. Karadenizli ağırlıklıydı. Şimdi ise Cumhurbaşkanı yardımcısı Kürt. En önemli 3 bakanlığın başında Kürtler var. Çözüm süreci de tekrar başlayabilir. İnşallah tekrar da başlar.” derken diğer kürsüde oturan ve daha temkinli olan “Kürt olmuşlarsa ne olmuş yani. Bize ve bölgemize bir faydaları olacak mı göreceğiz?” diye cevaplıyor.

kent-sohbetleri-ramazan-yavuz-1.jpg

En Popüleri Hakan Fidan

Bakanların en popüleri ise Hakan Fidan. Hakan Fidan’ın nereli olduğu, Kürtçe bilip bilmediği üzerinde yorumlar havada uçuşuyor. “Hakan Fidan aslen Muşluymuş. Muş’tan Van’ın Erciş ilçesine ailesi oradan Ankara’ya göçmüş. Kürtçe biliyor mu acaba?” sorusu ortaya atılırken, gençlerden biri Hakan Fidan’ın Kürtçe bilip bilmediğini net olarak bilmemesine rağmen “bence biliyor” yanıtını veriyor. Batmanlı Mehmet Şimşek’in ekonomik krizin üstesinden gelip gelemeyeceği tartışılırken, Ak partili olan damardan girerek ‘annesiyle ne güzel Kürtçe konuşuyordu. Fahrettin Koca’da aslen Mardinliymiş. Mardin’den Konya’ya göç etmişler. O da Kürtçe biliyormuş’ diyerek ekonomik krizin çözümüyle ilgili umutsuzluğu örtbas etmeye çalışıyor.

Ak Partinin kayyum politikaları, başta Selahaddin Demirtaş olmak üzere HDP’li yöneticilerin cezaevlerinde bulunması ağır şekilde eleştirilmesine rağmen, 3 bakanın ve Cumhurbaşkanı yardımcısının Kürt olmasından yine de memnun görünüyorlar.

Asıl Konu… Demirtaş, Ysp Ve Düşen Oylar

Ak parti ve 3 bakanla ilgili tartışmalar devam ederken, meydanda saatlerce oturanların en popüler konusu aslında HDP ve YSP, Selahaddin Demirtaş’ın mesajları ve düşen oylar.Kimse pek YSP’den bahsetmiyor. Akılda genelde HDP var.

Konu HDP olunca sesler daha kısık ve temkinli. Bitişik masalarda oturanlar çaktırılmadan kontrol edilip konu masaya yatırılıyor.Adeta mahkeme kurulmuş gibi. Biri hâkim, biri savcı, biri ise avukatlık yapıyor. Masada avukatlık görevi yapanların çabası ise pek işe yaramıyor. Çünkü bu seçimlerdeki kazanımla ilgili masaya bir şey sunamıyor.

Sohbetlerde Demirtaş’ın siyaseti bıraktığı ve HDP’yi eleştirdiği mesajları kafaları hayli meşgul ettiği gibi bolca da komplo teorisinin oluşmasına neden olmuş. Değerlendirmeler havada uçuşuyor. Kimi hak veriyor, kimi eleştiriyor, kimi ise sorunun kaynağını HDP’nin son yıllardaki Türk soluyla yaptığı ittifaklara bağlıyor. Özellikle TİP ağır şekilde eleştirilip, seçilir seçilmez HDP’den ayrılan Türk solundaki milletvekilleri yerden yere vuruluyor.

Biri seçimlerde düşen oyların gerekçesini bulmuş gibi ‘’Demirtaş sonuna kadar haklı. Adama haksızlık yapmışlar. Onu dinlememişler. Aday olmak istemiş yapmamışlar, Kürtlerin bu seçimdeki kilit rolü uçup gitmiş. Ümit Özdağ’ın CHP ile ortaklaşması bazı Kürtleri küstürdü ve sandığa gitmelerine engel oldu. Oylar bu nedenle düşmüş’ derken, diğeri ‘’parti içi çekişme HDP’ye de sıçramışsa işimiz zor.’’ yakınmasında bulunuyor.

HDP’ye sıkı sıkıya bağlı olanların “partinin bir bildiği var ki bu ittifakları yapıyor. Şimdi eleştiri zamanı değil, halkların birleşme ve safları güçlendirme zamanı” dese de eleştirilerin önünü alamıyor.

Rahatsızlığın temel kaynağını Türk solu ile yapılan ittifaklar oluştururken, HDP ile seçimlerde ittifak yapan diğer Kürt parti ve örgütlenmelerine ise yeterli oranda temsiliyet hakkı verilmemesi de eleştiriliyor. Diyarbakır eski Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar’ın listede 9’uncu sıraya konulması, Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) Genel Başkanı Bayram Bozyel’in ise milletvekili listelerine alınmamasıyla ilgili rahatsızlık dile getiriliyor. “keşke Bayram Bozyel’i de listeye alsalardı. O da kendi penceresinden sorunları mecliste dile getirirdi. Ama onun yerine Türk solunun adamlarını koydular listeye " eleştirisi yapılıyor.

kent-sohbetleri-ramazan-yavuz-4.jpg

Tanrıkulu Sonuçta Sehir Cocuğu

CHP’li olmasalar bile Sezgin Tanrıkulu’nun seçilmesi olumlu bulunuyor. “Tanrıkulu sehir çocuğu iyi ki seçildi. Bölge sorunlarına da hâkim. Zaten o olmasaydı CHP buradan Milletvekili çıkaramazdı.” Söylemleri dile getiriliyor.

Ak Parti’ye yakın olup orta yolu bulmaya ve ortamı yumuşatmaya çalışanlar ise, keşkeleri sıralıyor “AK parti hiç mi iyi bir şey yapmadı?! Gelir gelmez OHAL’i kaldırdı. İzler veya izlemezsiniz TRTKurdi kanalını açtı. Belediye tabelaları Türkçe ve Kürtçe asıldı. Kürtçe alfabeyi serbest bıraktı. Kürtçenin ve Kürdi değerlerin üzerindeki baskıları hafifletti. Kürdistan isminde partiler bile kuruldu. Bunlar iyi gelişmeler değil mi?. Çözüm sürecinde keşke dikkatli olunup daha iyi politikalar üretilebilseydi. Belki Kürtler açısından çok daha olumlu gelişmeler olabilirdi” demesi Ak Parti’nin son yıllardaki uygulamaları dile getirilerek sert karşıt fikir ve eleştiriyle savuşturuluyor.

Eleştirileri dinleyen ve Politik bilinci daha yüksek olduğu belli olan ise araya girerek ‘’parti özüne dönmeli. Kendi bölgesinin kazanımlarıyla ilgili politikaya ağırlık vermeli. Emektarlarına sahip çıkıp, artık Türk soluna basamak olmaktan vazgeçmeli. Batı’daki büyük şehirleri CHP, HDP’nin desteğiyle yani Kürt oylarıyla aldı. Aldı da ne oldu?. Kazanımımız pek olmadı. Kazandığımız bütün belediyelere ise kayyumlar atandı ve buna muhalefet partileri cılız bir iki açıklamanın dışında pek ses çıkarmadı. Ne kadar eleştirsek te yine de parti kararlarına uyar oy veririz ama parti de dikkat etmeli ve kazanımlarımızda yoğunlaşmalı ’’ diye noktayı koyuyor.

Seçim sonuçlarından sonra HDP Eş Genel Başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan’ın artık aday olmayacaklarıyla ilgili açıklamaları da ele alınıyor ve yeni bir yönetime, yeni söylemlere ve politikalara acil ihtiyaç olduğu görüşü genel kabul görüyor.

kent-sohbetleri-ramazan-yavuz-5.jpg

Veda..

Bu sırada Ulu cami önündeki sohbetlerin sonunu getiren karanlıkta, yavaş yavaş çöküyor. Keyifle son çaylar içildikten sonra, Diyarbakır usulü biri hemen öne atılıyor, "yemin ettim. Vallahi ben vereceğim" diyor. Yemin üzerine diğerlerinin ceplerindeki elleri geri çıkarken ağızlarından "bir dahaki sefere biz vereceğiz ama" sözleri dökülüyor. Gerek banklarda ve gerek masalarda oturanlar gün boyu yaptıkları sohbetin keyfiyle tekrar görüşmek üzere kentin farklı bölgelerine dağılıyorlar. Ulu camii önündeki ilginç diyaloglarla dolu bir günlük sohbetlerde tamamlanmış oluyor.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum