'Bir hikâye, bir anı satıyorum'

'Bir hikâye, bir anı satıyorum'
Diyarbakır’da çocukluktan itibaren merak sardığı işlerin peşinden koşan İsmail Yaman, hiçbir eğitim almadan, ilgisini çeken konularda kafa yorarak işlerini hobi haline getirdi. Çarşı ya Şewiti’de Sur Antika ismiyle açtığı dükkânında, çocukluktan beri hayal ettiği antika işleri ile ilgileniyor.

Mümin Ağcakaya - Röportaj

TİGRİS HABER - “Merak sardığım her şeyi yapmış biriyim. Mutfak dolapları imalatı yaptım. Daha sonra cep telefonları yeni çıktığı zaman hurda cep telefonları topladım, onların içini açtım. Kimseden öğrenmedim. En büyük hayalim antikaydı.” Diyen İsmail Yaman Tigris Habere konuştu.

Birbirinden değişik işler yaptınız. Bu uğraşlarınızda herhangi bir eğitim alarak mı tecrübe edindiniz?

Daha önceden elektroniğe merak sardım. Bu tecrübemi alaylı dediğimiz tarzda kendi merakım üzerine geliştirdim.

Okulda bilgi sahibi olabilirsin ama tecrübe sahibi olamazsın. Tecrübemi eski ustalardan edindim. Onlardan olmaya çalışan biriyim.

Eskiden beri eski ustaların yanında durarak mı tecrübe edindiniz?

12-13 yaşlarından beri çalışıyorum.  Liseyi bitirdim ailemin oku ısrarına rağmen okula devam etmedim. Okulun bana bir şey katacağına inanmadım. Ama okuyanlara da saygı duyarım. Arkalarında da dururum.  Ama kişinin her zaman zevk aldığı, keyf aldığı, mutlu olduğu şeyi yapmalıdır diye düşünüyorum.

Merak sardığım her şeyi yaptım. Önceleri mutfak dolapları imalatı yaptım. Bu işin nasıl yapıldığına dışarıdan bakarak öğrendim. Kimse bana bu iş böyle yapılıyor diye öğretmedi. Daha sonra cep telefonları yeni çıktığı zaman hurda cep telefonları topladım, onların içini açtım. Yeni telefon aldım onun içini açtım. Ölçümlerini yaptım. Akım güçlerini hesapladım. Diyarbakır’ın ilk telefon servislerinden biri benim diyebilirim. Piyasada bu tür tamir işleri yapan Telefaks ve Everes açıldı. Onlarda bana tamir etmem için sürekli telefon yollamaya başladılar.

antika-001.jpg

Antika en büyük hayaliydi

Bu işi de bir dönem yaptıktan sonra benim en büyük hayalim antikaydı, eski eşyalardı. Bir yandan toplamaya başladım. Sonra iş yeri haline getirmeye çalıştım. Eski eşyaları toplama işine en başta kendi çevremden başladım. Evimde eski bir radyo, teyp, kamera vardı. Philips’in piyasaya çıkan ilk traş makineleri, el fenerleri vardı. Bunları toparladım. Evde kendime bir köşe yaptım. Baktım o köşe bana yetmiyor. Bir ev tuttum, orayı dayadım döşedim. O zamanlar 20’li yaşlardaydım. Eski koltuklar koydum. Huzur bulacağın bir ortam derler ya benim için öyleydi. Kimi huzuru tatilde arar, kimi farklı şeylerde arar. Ben ise huzuru eskilerde buldum. Oradan başladı. Dışarıdan da misafirlerim geliyordu. Onlardan da merak saranlar oldu. Biz de yapalım dediler. Baktım her gelen bir parça götürmeye kalkıyor. Ben topluyorum, eziyet çekiyorum, işin maddiyat boyutunda değilim ama emek harcıyorsun, topluyorsun, bazen içinden gelir birine hediye edersin, hani çok sevdiğin bir şeyin istemeden elinden alınması insanda biraz yürek burukluğu yarattığı için; bir işyeri açmaya karar verdim. Elektroniği bıraktım. Şimdi burayı açtım. En sonunda en sevdiğim işi yapmaya karar verdim.

Buradaki eşyaları nasıl temin ettin, ne tür malzemeler ilgini çekmektedir?

Önce bu dükkânı açtığımda 2-3 ay kapalı kaldı. Gereken eşyaları temin etmek için Diyarbakır’ın ilçelerini gezmeye başladım. Dükkân için eşyaları toplamaya başladım.

Diyarbakır’ın kültüründe bakır vardır. Eski bakırları topladım. Osmanlı ve Ermeni dönemine ait yazılı, yasal olan, tarihi eser sınıfına girmeyen eski eşyaları topladım.  Topladığım eşyaları burada sergilemeye başladım. Sanırım şu anda Diyarbakır’da benim gibi kapsamlı bu işi yapan yoktur. Arada yeni eşyalar da getirdiğim oluyor. Onları eskiye ait olan daha orijinaline yakın şeyler yapmaya çalıştım. Kişi aldığı zaman en azından kullanabilsin diye.

4-020.jpg

Topladığınız eski eşyaların değerini neye göre tespit ediyorsunuz? Satan kişi bunun gerçek değerini belki bilmiyor. Bu konuda bir ölçü var mı?

Tarihi eser özelliği olmayan eski sınıfına giren eşyaların piyasa değeri aşağı yukarı bellidir. Bakırın işlemesine, ağırlığına ona göre fiyat veriyorsun. Mesela yüz liraya aldığımı yüz yirmi liraya, yüz otuz liraya satar mıyım diye bakıyorum.  En önemlisi üzerlerindeki yazı ve tarihtir. Bakırın üzerinde hangi ustanın yaptığı veya bunu kim kullanmış. Bunlara göre bir değer ortaya çıkıyor. Kayıtlı olmayan bir şeye girmiyorum. Bu eşyalar genelde kayıtlıdır. Antikanın yasal olan kısımlarına giriyorum.

Eski eşyalar aynı zamanda bir hatıradır, hikâyedir. Tarihi eserler sizin için ne ifade ediyor, nasıl yaklaşılmalı?

Tarihi eserler ülkede kalmalı. Herhangi bir esnafta değil, müzelerde sergilenmeli. Gelen insanlar bakmalı, hangi dönemde ne tür eserlerin yaratıldığı herkes tarafından bilinmeli. Çünkü bir yerde bunlar tüm insanlığa ait olarak kabul ediliyor. Geçmiş dönemde insanların neleri nasıl yarattığı, onların yaratım güçleri bilinmeli. Bunu öğrenmek herkesin hakkıdır diye düşünüyorum. Bu tür eşyaların alınmasına satılmasına, yurt dışına kaçırılmasına karşıyım.

Aynı zamanda eski özellikler gösteren yeni eşyalar da yapıyorsunuz. Bu vazo ve ibriği siz mi yaptınız?

Vazo ve ibriği içini mukavvalarla güçlendirerek üzerlerini ise eski halılardan yaptım. Bir şeyler yapmasını, bir şeyler üretmesini seviyorum. Eski kilimleri parçalayıp böyle ibrik, vazo haline getiriyoruz veya çanta, bir dönemde fincan, lamba gibi eşyalar yapıyorum. Evde atıl olan ne varsa onu farklı bir objeye çeviriyorum. Bu aralar bakır oymacılığına merak sardım. Bakırdan anlıyorum. Ne kadar eski olursa olsun kaç yıllık olduğunu söyleyebilirim.

antika--001.jpg

Bakırın ne kadar eski olduğunu nasıl anlıyorsunuz?

Yıpranmışlığından. Bir de üzerindeki işçiliğinden.  Şimdiki ustaların çoğu zımba dediğimiz tarzda işliyor. Eskiler ise bakırı tek parçadan oyarak yapmaktadırlar.  Düz Tabaka Sacı düve döve tabaka haline getiriyorlar. Kenarlarına kadar şekil vererek işliyorlar. Şimdikiler genelde çekme dediğimiz makineyle çekerek yapıyorlar ve üzerindeki işlemeleri zımba dediğimiz tarzda yapıyorlar. Eskiler oymadır. Oyma ve zımba farklılığı hemen kendini belli eder.

Eskilerin işçiliği ustalığı çok farklıdır. Daha değerlidir daha özenlidir. Eskiden bütün evlerde bakır vardı. Alüminyum benzeri eşyalar kullanılmıyordu. Önceden bu kadar sağlık sorunu var mıydı? Yoktu. Şimdi kullandığımız cam eşyalar hariç ne kadar sağlıklı. Çoğu petrol ürünü olan naylon ve plastik türü eşyalar hep kanserojen içeriyor. Yaşamımızın neredeyse her alanında kullanıyoruz. İnsanlar yavaş yavaş eski malzemelere dönmeye başlıyor. Sağlığını düşünenler ve olanakları elverenler eski malzemeler kullanıyor.

Köylerde çoğu büyüklerimiz o bakır eşyaları plastik, melamin türü basit eşyalarla değiştirdiler. Bazen çok değerli olan eşyalar bu şekilde el değiştirdi.

Bu çalışmalarınızı başka alanlarda da sergileme fırsatınız oldu mu?

Ankara, İstanbul, İzmir gibi birçok ilde Diyarbakır tanıtım fuarlarına katıldım. Birkaç kez de plaketler verildi. Diyarbakır’a özgü bakır eşyalar, el işi saç tavalar, bardaklar, çaydanlıklar gibi genelde bakır ağırlıklı olan eşyaları bu sergilere götürdüm. Çok beğeni topladı.

2-043.jpg

Huzuru eskilerde buldu

Bu konuyla yakından ilgilenen biri olarak elinde eski eşyaları bulananlara ne söylemek istersiniz?

İnsanlar elindeki eskilerin değerini kıymetini bilsinler. Kullanmıyorlarsa bile evlerinde bir yerde saklasınlar. Çocuklarına hatıra bıraksınlar. Maddi değeri bir yana manevi değeri büyüktür. Hatıradır. Büyüklerinin atalarının mirasıdır. Ata mirasına sahip çıkalım. Onları koruyalım. Kıymetini bilelim. Bu eski eşyalara bakıldığı zaman sadece eski olarak görülmemeli. Atam, dedem, dedemin babası diye hatırlanmalı ki; insanlar kişiliğini, kültürünü kaybetmesin. Tavsiyem eskiye dönüş yapsınlar. Eskiden sadece sağlık değil huzur da vardı. Sağlamlık vardır. İşçilik vardır

antika-002.jpg

Eski eşyalar içinde yaşamak nasıl bir duygu?

 Ben gelen bütün misafirlerime burada sadece eski eşya satmıyorum. Aynı zamanda onlara daha değerli olan yaşanmışlıkları ve geçmişe ait hikâyelerini veriyorum. Buradaki eşyalar aynı zamanda bir hikâyedir, anıdır. Dedelerimiz, ninelerimiz neleri kullandı. Nasıl bir hayat yaşadılar. Onları görmek ve onları hatırlamanın değeri paha biçilemez. Kolay kolay bulunamaz. Gelen misafirlerinize bir yerde hatıra satıyorsunuz?

Ata miraslarını sergiliyorum. Bu eşyalarda geçmişin kültürünü görüyorum. Eskiyi bilen eskiyi seven onun kültürünü bilen, o eşyaya baktığı zaman hemen değerini biliyor. Bunu kimler kullandı. Kendi evindeyse birçok müşterim benim dedemin dedesinden kaldı diyor. İster istemez dedesinin dedesini hatırlıyor. Teknolojik bir şey satmıyorum. Teknolojik eşyalar insanların yaşamını kolaylaştırıyor ama huzursuzluk veriyor. Huzuru eskilerde buluyorum.

3-044.jpg

Duygusal bir anı

O zaman size gelen müşteriler buradan geçerken bu eşya çok güzel alıp evime koyayım diye değil de bilerek geliyorlar. Bu bilinçle mi geliyorlar?

Şöyle bir durum da yaşadım. Çok yaşlı bir teyze kızıyla birlikte geldi. Eski bakır tepsi ve tabaklar vardı. Dikkatini çekti. Kenarı işlemeli tabağı eline aldı.              ‘Bu benim dedemden kalma. Bunu kızıma vermiştim.’ dedi. Bunu tesadüfen görmüştü. ‘Kaça satıyorsun’ diye sordu. Hangi fiyata aldığımı söyledim. ‘Müsaade edersen bunu evladıma bunu almak istiyorum.’ Dedi. Teyzenin bu tavrı beni çok duygulandırmıştı. Aldığım fiyata geri verdim. Çünkü bu onun hatırasıydı. Bunu başkasına satmam doğru olmazdı. O yaşlı teyzenin anımsaması, duygusallaşması çok hoşuma gitmişti. Bu durum benim için de çok güzel bir tesadüf oldu.

Bu güzel sohbetiniz için çok teşekkür ederiz.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.