Sosyal medyanın fenomeni Tigris Haber okurlarıyla buluşuyor

Sosyal medyanın fenomeni Tigris Haber okurlarıyla buluşuyor
Sosyal medyanın yeni fenomeni olarak gösterilen ve Diyarbakır’dan Türkiye’ye yayılmaya başlayan bir felsefenin öncülüğünü yapan Nimetullah Yıldız’ı Tigris Haber’de yazmaya başlamadan önce gazetemize konuk ettik.

  Gazetemiz haber merkezinde sohbet ettiğimiz Nimetullah Yıldız, ilk günün etkisinden olsa gerek, fena halde heyecanlıydı.  Belli ki bu günün heyecanı da onda yeni bir anı oluşturacaktı. Hal hatır sormalardan sonra söze biz başladık, ortamın ısınması  ve heyecanının yatışması için kendisine öncelikle  klasik bir soru yönelttik.

-Ne zamandan beri yazıyorsunuz,  yazma ihtiyacı sizde nasıl gelişti?

Yazmayı ikiye ayırabiliriz ama sistemsiz yazmam bir ömürdür. Sistemli  bir proje oluşturup böyle konu başlığı ile hareket etmem, yaklaşık bir yıl oldu. Evimde herkesin kendi sosyal paylaşım sitesi facebook hesabından 'ne düşünüyorsunuz' kısmına yazdığı gibi yazdığım şeyler vardı. Onlar paylaşılmaya başlanınca insanların kendilerini onların içinde hissettiğini  fark ettim. Bunu bir projeye dönüştürmeye karar verdim. Sonrasında insanlar bu kitabı nerde bulabiliriz diye sorunca bunun bir kitap konusu  olduğunu ben de fark ettim. Yani yazmaya başlarken kitap yazmak için başlamadım insanların tepkinlerine göre yazdım. Yani çok az zerre kadar benim bir katkım vardır, yazmak dışında. İnternetteki hareketleri tamamıyla insanlar yaptı. Ve bunların bir çoğunu tanımıyorum. İstanbul valisi sanat danışmanı olan arkadaşım Hazal Sucu mesela. O yazdığım kıyamet kelimesini keşfetti çok etkileyici dedi. Kitabın adını da o belirledi. Bir web sitesi armağan ettiler. Kelimeleri  öylesine sahiplendiler  ki,  adeta o kelimeleri kontrolü takipçilerin eline geçti. Sonra yakın zamanda  prodüksiyonla tanıştım onlar ilgilendi. Dışarıdan bakanlar için Henry bir bakıyorsunuz bir barda alkolden bahsediyor, bir bakıyorsunuz İslam'dan bahsediyor. Aslında Henry susuyor da. Konuşan karakter Robin oluyor. Bunları Henry’e  o anlatıyor. Sessizliğin farkında olanlar bunlara Henry yazıları diyorlar. Yani bir sembol gibi. Hani siz dediniz ya niye bu kelime? Niye diye sorulsun diye belki de bu kelime.

-Niye Henry ? sorusunun cevabı, Henry sorulsun diye mi?

Evet. Tabi başka nedenleri de var. Muhiddin Arabi'nin bir harflerin ilmi kitabı var. Kulak ardı edilmiş bir çalışma. Harflerin bizim gibi yani frekansların titreşimlerin eski adıyla bilimin ağzıyla  konuşmazlar. Mesela Kuran üslubunda da vardır, hani dumansız  ateşten yarattık  derler, ışık yani her dediğimi anlayacak  bir tarzla anlatır. Muhiddin Arabi’nin  kitabında da enteresan bir dil vardır, harflerin yerini anlatan. Gerçekten  bazen, bazen kelimesini kullanmak yerine başka bir kelime kullanmamamız gerekir.  Ben müzisyenim, müzik  öğretmeniyim bu yönüyle yaklaştım yazılara.  Algı herkeste çok farklı olabiliyor. Ben hayata  böyle bakıyorum.

mehdiii.jpg

-Kelimelere bir ses olarak mı bakıyorsunuz, müzik olarak mı? Kelimenin sizde yarattığı çağrışım ve etki nedir?

Kelimeler kimin açısından nasıl bir yaşam oluşturur bunu ele almak lazım. Mesela İsa için Kuran diyor ki, Allah'ın kelimesi.  Aynı şeyi biz insanlar da yapıyoruz artık. Bizde de bu kültür var. Ondan sonra bu kelimeleri bir araya getiren şey nedir? insan hep böyle detaylara girer ve araştırır. Bilimin her dalında bu olmuştur. Kelimelerin içine girdiğiniz zaman harfleri görürsünüz. Orda çok büyük bir çelişki  görürsünüz, bir Henry yazısıyla devam etmek istiyorum; “Harfi harfine yanlışlar içerisindeydi Henry… Küfrün kelimeleri de, aşkın kelimeleri de aynı alfabenin harfleriyle söylenmişi. “

Kabaca baktığınız zaman demagoji olarak görünüyor, laf kalpazanlığı mı ? hayır.  Bu bizim projenin amacı lafı laf  olmaktan çıkarıp kelimeye dönüştürmek. Yani belirsiz tarafını hep korumaktır amaç. Amaç orada bir şekilde  hepimizin bir olduğu dışında bir yanılgı içinde olduğunu ortaya koymak. Alabildiğine yardımcı olarak  iç içe girerek  ya da için dışın olmadığına kanaat getirerek  bambaşka bir boyut yaratabiliriz. Tek başına olabilecek bir şey değil. Bunun bir proje adıyla anılması  çok kısa bir sürede oldu. Ondan sonra heyecanla şunu yazdım. “ Ne olduğunu anlamadan, ne olduğunu  anlarsın Henry.”  Öyle bir söylemem gerekirdir ki meramımı, herkes de kendini içinde bulabilmeli. Çünkü slogan şuydu. Bu hepimizin hikayesi. 

-Henry hepimiz miyiz?

Evet. İnternette Henry kim diye  sordular internette. Proje olunca her şeyi düşünmek zorundasınız. Henry kim? sorusunun cevabını hazırlayıp yazmıştım öncesinde. İşte Henry sensin, Henry benim, soytarılardır, kölelerdir Henry diye. Ama en net ifade eden şey şu, Henry tüm insanları  karşısına alıp yaşamdan ne anladığını anlatabilme isteğidir.

-Henry sadece seni dinliyor ve bir cevabı yok, bunu yaparken cevabını mı Henry'e söylüyorsunuz. Çünkü Henry'nin bir karşıtlığı oluyor yazılarınızda, yani Henry'nin insan olmasına gerek yok, bir objede olabilir değil mi?

Henry'nin heyecan veren boyutu da burada. Güzel sorunuzdan dolayı teşekkür. Kitap Henry'nin sessizliğini övüyor.  Robin (onunla konuşan karakter). Yani onunla konuşan karakter susmayla eşdeğer görüyor. “Kimsenin gücü yetmez sessizliği anlatmaya” diyor. Sessizlik ses getirendir diyor. Yani sırrına karışsan da sesi çıkmaz diyor. Kelimelerin kıyametinin kopacağını hakikati sessizliğin anlatacağını  söylüyor. Gerçekten baktığınız zaman bilimin  sınırlarını zorlandığınız zaman nihilist bir yaklaşım çıkıyor.  Biz bir çok şeyin felsefi  belirlemenin İslam dışı olduğunuzu sanıyoruz. İslam'ın içinde nihilizm de vardır. Çünkü acı çekmeden güçlü olamazsınız güçlü olmadan da acılarla baş edemezsiniz. Bana göre harflerin hissettiğim gibi ilmini kullanarak bunları dizdim. Yani mesela Hanry kelimesini şöyle konuşabilirim, proje gereği tüm detayları paylaşamıyorum. Ama ilk başta burada olmasaydı daha iyi olurdu, yani ne gerek var. Çünkü derdinizi birine anlatırsınız ola ki sizi dinlemez. Ama derdinizi bir hiçe anlatırsanız , anlatacağınız birinden daha fazla anlıyor. Bunu  zaten evren bize anlatıyor. Güneşe baktığınız zaman gözleriniz kamaşıyor. Ama aya baktığınız zaman dozundaki  ölçüyü alıyorsunuz. 

-Zaman zaman kullandığınız kelimler birilerini rahatsız etmiyor mu?. Aşırı bulan insanlar var mı?

Bir Henry yazısıyla devam edeceğim; “Aklın yolu birdir Henry, akılsızlığın yolu ise yerle bir.”  Yani öyle bir ilginçtir ki, fıtratımız birdir ama bu birlik kendi içinde tabi ki rengarenk. Kuran'daki bir ayet der ki, inanan biri açısından muhteşem bir heyecan  verici bir şeydir. Ey iman edenler iman edin, bu beni sallayan bir ayet. Allah inanılmazdır. Çok fazla abarttığımız vakit  ben kimim ki inanayım. Gücün yetmez çok büyük. Doğru kelimeyi bulmak insanın haddine düşmüyor. Oturun yazın saçmalayın ama içerisinde doğallık olsun, içinde gerçek bir hissediş olsun, onun ulaşacağı yer bellidir. Kalpten gelen kalbe gidiyor.  ve gelen tepkiler  bu anlamda  Henry yazılarında böyle bir eleştiri yok. Çünkü rasyonel . İslam herkes rasyonel olduğunu düşünüyor. Arkadaşımın güzel bir sözü var, rasyonel İslam yoktur, islam zaten rasyoneldir. zaten Kuran'da da insan ölçüyle yazıldı der. Yaratıcı ölçüyle yaratmışsa  yaradılmış bu alemde  ölçüsüz yaradılış yoktur, bu kesin. Kuran'a ters olur.

-Yani her şey Matematiksel  midir?

 

Evrenin en anlaşılmaz tarafı anlaşılabilir olması için ihtiyacımız olan şeydir. Sonsuzlukta matematiğin yeri yoktur. (Enstein) Bu da çok etkileyici bir şey, Enstein demiş ki, 'Ben kendim gibi iki bacaklı iki kollu bir tanrı tasavvur edemiyorum'. Çok net bir şekilde kelimelerin kıyametini en heyecan verici boyutuna getiriyor bizi. Bu kelimenin nitelik nicelik arz eden tüm unsurlarının burayla sınırlı olduğunu ,bunları yaratanın bunlardan münezzeh olması gerektiğini ortaya koyuyor. Bunu ortaya koyan da Müslüman bilim adamları tek değil yabancı olanlar, İslam'dan habersiz olanlar bile  hakikati ortaya koyuyor.  Çünkü bu hakikat hepimizi bağlar. Dua  etmek mesela. Sadece Müslüman'a özgü değil,  herkes zihninden geçenlerin yaşamına düşürür. Gidip hesap sorabileceğimiz bir tanrı yoktur. Elbette tanrı vardır Ama her şey senin zihninden akar. Kelimelerden sıyrılalım derseniz onlardan bağımsız hareket edeyim dersiniz  bu sizin imkansızlığınız. O yüzden en doğru kelimeyi seçmek lazım. En doğru kelime de Henry'nin felsefesinde  sessizliğin ta kendisidir.

-Henry bu kadar şeyi  dinledikten sonra bir şeyler söyleyecek mi, bir cevabı olacak mı?

Henry hiç bir zaman konuşmayacak, hep susacak. Çünkü o hep hakikatin dili olacak. Mesela 'çay getir Sebastian' cümlesi. Yabancı  ülkelerde böyle monologlardan binlercesi mevcut. Fakat Türkiye 'de çok dar bir kültür monolog. Elbette dinimizde var ama bunu ispatlamak  polemiğe neden olur. Bunu ancak doğru ifade edip   doğru kelimeyi seçersek kimse bir şey diyemez. Kendime inanıyorum deyip arkasından  'Bana inan 'demek de bir tesadüf değildir. Yani harfler anlamsız gibi görünür; kelimeleri bir araya getirir ama öyle bir sır vardır ki, Henry yazılarında işte bu gizli çıkış noktasıdır. Tam olarak şöyle. 'Sırrın kelamına akıl sır ermez, kalemin sırlarına mürekkep yetmez' kelimenin anlamını tek bir harf bilmez, nokta bile olmak sırra ermezken. Mehdi kelimesinin ortasındaki 'h' harfi, 'h' harfi olma görevini yerine getirirken; Mehdi kelimesinin içerisinde olduğunun farkında değildir. Mehdi kelimesinin sonuna nokta koysanız bile; o bile o sırra vakıf değildir. Biz birer kelimeysek eğer kelime olma görevini yerine getirip cümleye hizmet ediyoruzdur ama  nasıl bir cümle içerisinde olduğumuz bizi çok da ilgilendirmiyordur.

-Tigris okurları ne bulacak sizde?

Tigris Haber Gazetesi okuyucuları için alışagelmedik  konuları işleyeceği herkesin birbirini asıp kestiği , öldürdüğü,  insanların bir ölü iken dirildiği, aniden çok akıllandığı, şarkılar bestelediği, şiirler yazdığı  aşk denilen bu argümanı  işleyeceğiz. Her şeyin içerisinde aşkı irdeleyeceğiz. Bir yaprağın içerisinde müziğin ve evrenin anlattığı. Aklınıza ne geliyorsa ondan size aşkı anlatabilirim.

-Peki aşk nedir sizce?

Aşk…Henry yazılarında bir sessizlikle muhatapsınız. Ondan gelmiş gibi hissediyorsunuz, şöyle diyeyim. Bana kelimelerin en hüzünlüsünü getirin size mutluluğu anlatayım. Aynı şekilde bana kelimelerin en mutlusunu getirin size hüznü anlatayım. Ya da kelimelerimin tümünü  elimden alırsanız size aşkı anlatabilirim. Çaresiz kalma durumunun getirdiği son çare gibi bir şeydir aşk.

  • Peki bir de Henry ile sohbetlerinizi paylaştığınızda Üçüncü katılımcılar da oluyor doğal olarak. Ve sizin yazdıklarınızın üstüne onlar da kendilerinden bir şey ekliyorlar. Monologlar üzerinde  onların  etkisi ne olacak ?

Bu bir suçsa, planlı ve kasıtlı yapılmış bir suçtur. Mübarek ve güzel bir şeyse de planlı ve kasıtlı yapılmıştır. Yazarların ve edebiyatçıların  dili olmaya  karar vermiş oldukları bir hareket olarak görüyorum. Çünkü diyor ki, edebiyat açının ta kendisindir Henry. Yani çırpınarak yazdığını bir çırpıda bulur Henry. Bazen bir cümleyi kurmak için bir ömür, bir ömür verirsiniz sizin kadar onu hissetmiş o acıya ve o acıdan haberli biri okurken de çırpınır. Bunu çok arayacaksınız. Acının ta kendisidir. Sonra ortak acılar belirlenir. Henry  acısından bir varmışının bir yokmuş meselesidir. “Ve dedi ki, kendi kendine konuşana deli derler ya, kendi kendine konuşmayan delidir.''  Henry, yazılarındaki bir sahnede Robin alkolü bırakmış çay içiyordur, karşısında gördüğü ve kimsenin görmediği  boş  bar taburesi de onun iç konuşması  Henry ile muhabbet ederken  ben de bunun içtiği çaydan istiyorum bu neyin kafasını yaşıyor der adam. Orada Robin kendi kendine bana kimle konuşuyorsun diye soruyorlar. Henry  Robin kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada herkesin konuşması kendiyle ve herkesin konuşması kendine felsefesiyle hareket eder.

-Peki  ilki bu hafta başı yayınlanacak olan yazılarınız için başarılar diliyorum ve sizi Tigrishaber okurlarıyla baş başa bırakıyorum.  

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.