Hasan Tahsin Gücüm

Hasan Tahsin Gücüm

JENOSÎDA HELEBÇE

JENOSÎDA HELEBÇE

Halepçe katliamı; insanlık tarihinde sivilleri hedef alan en büyük kimyasal saldırı. Katliamın izleri yüreklerde halen ilk günkü kadar taze.

Modern dünya tarihine Hiroşima ve Nagazaki’den sonra 20’nci yüzyılın en büyük kimyasal saldırısı olarak kaydedilen Halepçe Katliamının üzerinden 36 yıl geçti.

Halepçe, Kürdistan Bölgesi’nin dördüncü büyük kenti, Süleymaniye kentinden yaklaşık 80 kilometre uzaklıkta. İran ile onlarca kilometrelik sınıra sahip olduğu için Irak-İran savaşının başından beri en büyük yıkımın yaşandığı kentlerin başında geldi. Tam 8 yıl süren savaş esnasında halkının direngenliği kentte yaşamın devam etmesini sağladı. Ta ki 16 Mart 1988’e kadar. O günden itibaren her şey değişti.

16 Mart 1988 tarihinde çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 5 bini aşkın kişi, Irak diktatörü Saddam Hüseyin'in emriyle kullanılan kimyasal silahlarla yaşamını yitirecekti.

Tarihe “Halepçe Katliamı” olarak geçen bu insanlık dışı saldırı, Saddam Hüseyin liderliğindeki Baas rejiminin Güney Iraktaki Kürt halkına karşı 1986-1989 yılları arasında sistematik olarak sürdürdüğü Enfal Soykırımı’nın en acı ve en son etabıydı.

12 Mart 1986’da başlayıp, 7 Haziran 1989’da sona eren Enfal Soykırımı sürecinde 182 bin Kürt katledildi, 4500 köy ve 30 ilçe yerle bir edildi, camiler, kiliseler, ibadethaneler yıkıldı.

Gestapolar, kente atılacak olan kimyasal silahın etkili olabilmesi için önce evleri konvansiyonel silahlarla bombalayarak camların kırılmasını sağlayıp ardından kimyasal bombaları devreye sokacaktılar.

Ve 16 Mart 1988 sabahında, Irak Hava Kuvvetleri’ne ait 8 adet MiG-23 uçağı 40 bin nüfuslu Halepçe'ye 5 saat boyunca zehirli gaz bombaları yağdırdı.

Bombardımanda kullanılan hardal, sarin ve VX gibi gazların kokusunu genizlerinde hisseden Halepçe’deki canlılar birer birer toprağa düştü.

Tarihin gördüğü ve görebileceği en büyük trajedilerden biri olan Halepçe'de sokaklar ve duvar dipleri kıvrılmış insan cesedleri ile doldu, Birbirini korumaya çalışan çocuklar, eşler, anne ve babalar.

Çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 5 bini aşkın şehit, 10 binden fazla yaralı. Bazı kaynaklar ise 6 bin 357 kişinin hayatını kaybettiğini, 14 bin 765 kişinin de ağır yaralandığını kaydediyor.

Bitmedi; Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) raporuna göre bu kimyasal saldırı, günümüze kadar 43 bin 753 aşkın kişinin ölümüne, 61 bin fazla kişinin de sakat kalmasına sebep.

Evet; Bombardımanda hardal, sarin ve VX gibi gazlar içeren bombalar kullanılmıştı. Gazı soluyanların derisi yanmaya başladı, solunum sistemleri çöktü. Kimisi evinin kapısının eşiğinde, kimisi bahçesinde, kimisi duvar dibinde, kimisi ise ‘kurtulurum’ umuduyla kaçtığı dağ yolundu ölüme yakalandı.

Ancak yıllar sonra en trajik romanlara ve flimlere kaynak olabilecek binlerce hikaye, gerçi ölümün hikayesi olmaz derler ama Halepçe ardında ölümün binbir çeşit hikayesini bıraktı.

Kendi köyünde sığınak olmadığı için çocuklarıyla birlikte Halepçe’ye kaçan Süheyla Muhammet Sait, kimyasal saldırıya burada yakalanmış. 5 gün sığınakta kalan Sait, ailesiyle birlikte kaçmaya karar vermiş. Kaçarken yol boyunca saldırılara tanık olmuş. Kimyasal bombalar sığındıkları bir köyde onu ve ailesini bulmuş. Anında gözlerini kaybeden Sait, yaralıların ve ölülerin arasında iki gün boyunca yardım beklemiş, beklerken de 5 çocuğunu birer birer kaybetmiş.

Sait 'Oradayken babam bir oğlumun öldüğünü söyledi. Bunu duyunca daha kötüleştim. Diğerleri ölmesin diye dua ettim. Büyük kızım sol tarafımda oturmuş, küçük kızım onun sırtındaydı. Şehadet getirdi ve 'Anne ben de ölüyorum' dedi ve son nefesini verdi. Bir şey yapacak gücüm kalmadı. Diğer kız da aynı orada öldü. 5 çocuğum orada öldü. O gün mahşer günüydü, ben şanssızdım ölmedim” diye hikayesini anlatır yıllar sonra.

Geride bıraktıklarıyla Tarihin kara sayfalarından unutulmaz bir acı sayfadır Halepçe.

Ne vahşet ne soykırım nede katliam olarak tanımlamak Halepçe`yi anlamak için yeterli değil.

Çocuklar, anneler, dedeler ve oğulları birer birer öldüler. Acılar içinde, ardından, kuşlar, koyunlar, böcekler ve kelebekler...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Tahsin Gücüm Arşivi
SON YAZILAR