Ramazan Özpamuk

Ramazan Özpamuk

Despotik liderler ve kadercilik

Despotik liderler ve kadercilik

Tarih boyunca tanrılar ve tanrı krallar peygamberler, despotik liderler, insanların kader yazgısını ellerine alabilmek için yoğun bir savaş yürütmüştür. Kendi tanrısal krallıklarını egemen kılabilmek için önce onların yazgısını eline geçirmeleri gerekiyordu. Yazgısı ve kaderi başkasının egemenliğine geçenler ruhlarını ve bilinçlerini de esir aldılar.

   Kader ve yazgı bir egemenlik ve tahakküm aracıdır. Ezeli bir sömürü aracıdır insanların yaşadıkları zülüm, baskı ve sefaleti meşru gösteren bir ideolojik söylemdir. Kaderine razı edilmiş toplum direnç noktası da kırılmış sorgulama gücü yitirilmiş bir köle topluluğudur.

 Kaderine yazgısına isyan etmek tanrıya isyan etmektir. Biat etmek razı gelmek Egemen sınıfların despotik liderlerin en önemli ideolojik argümanlarıdır. Toplum ve insanları bir arada tutabilmek, onların gelişebilecek direnç noktalarının kurabilmek için dinsel bir kaderciliğe, yazgıya ihtiyaç vardı.

Günümüze kadar Ortadoğu’nun makûs tarihi bu söylemi üzerinde iktidarlaşmıştır. İktidar ve tahakküm aracının ideolojik argümanları ilk başta mitolojiler el ile yapmışlardır Babil destanında Tanrı Mardokun tiamatı yenebilmek için, tanrılardan insanların kaderinin yazılmasını kendisine verilmesi şartını koşar çünkü mardukun gelişim evresi despotik iktidar gücün merkezi bir imparatorluğa dönüşme evreninedir  Mardok un 50 isminin olmasın da bu güç ve iktidar simgesini temsil eder ve tanrılar insanların Kaderlerini ona teslim etmesiyle tanrısal Krallık gücün despotik bir imparatorluğa dönüşme evresini de başlatır.

 Kadercilik şartsız ve koşulsuz iktidar gücünü ruhsal ve Düşünsel teslimiyetini kabul etmektir. Kendi Kaderini teslim eden toplumlar kendi özgürlüklerini prangaya vururlar kendisi olmaktan çıkmış iktidar gücünün şekillendirdiği ve organize ettiği bir yaşam dışında bir seçenekleri olamaz.

Binlerce yılın dinsel ve mitolojik argümanları günümüze kadar şekillendirerek ve devam ettirilerek toplum uyutulur ve her türlü sömürü baskı zulüm geliştirilir. Ve bu sefalet içindeki yaşam onun kaderi imiş gibi empoze edilir. Neden, niçin sorusu yoktur; çünkü tanrı onu böyle sınanmıştır.

 Halinden memnun bir köleler topluluğu yaratılır. Her türlü eziyet zulüm ve sefalet onun bir yaşam şekli olarak benimsetilir. O buna İsyan etmez rahatsızlık duymaz çünkü onun kaderidir, alın yazısıdır, tanrılar böyle istemiştir.,

Ortadoğu’nun makûs tarihinde Tanrı krallar hanedanlar ve despotik liderler tanrının yeryüzündeki temsilcileri ruhları ve suretleri olmuşlardır. Tarih boyunca iktidarlarını kan, savaş, sömürü ve baskı üzerine kurmuşlardır. Hiçbir gücün muhalefetin yaşama şansı olmamıştır, çünkü despotik liderler iktidarlarına gölge teşkil eden her şeyi yok ederler ve yaşama şansı tanımazlar.

 Despotik iktidarlarını, tanrısal ideolojik argümanlarla süslerler. Onlara karşı gelmek tanrıya karşı gelmekle eş tutulur, çünkü onlar tanrının yeryüzündeki temsilcisi olarak tanıtırlar ve topluma da böyle kabul ettirilir.

Ortadoğu’nun hemen hemen bütün coğrafyasında babadan oğula hanedanlar şeklinde despotik liderler kendi iktidarlarını günümüze kadar yaşatabilmişlerdir.

Aşırı toplumsallığın hakim olduğu bu coğrafyada birey yoktur bireyin kendini ifade etme biçimi ancak toplumsallık içinde var olabilir. Lidere onun kültüne tapma gereksinimi toplumun genetik kodlarına işlenmiştir. Çünkü bireyler ruhsal ve düşünsel olarak yetersiz güçsüz bırakılmıştır. Bir güce tapınma gereksinimi oldukça fazladır. Bireyin hiçleştiği, iktidar gücün kutsandığı bir mantık her zaman tanrısal gücü yaratır.

 Bu despotik liderler kendi varlıklarını ve yaşamını düşman yaratarak ayakta tutabiliyorlar. Yarattıkları bu düşmanlar eliyle toplumun ve insanların onun etrafında kenetlenmesini ve birlik olmasını sağlarlar. Kendi iktidarların geleceğini toplumun geleceği ile birleştirirler dinsel ve ideolojik argümanlarla bu söylemlerini ete kemiğe kavuştular.  “Ben kaybedersem ülke kaybeder", “bana saldırı ülkeye saldırıdır", “benim varlığım sizin varlığınızdır", “ben sizinle varım", “her şeyi sizin mutluluğunuz ve refahız için yapıyorum” vb. söylemler binlerce yıl önce Ortadoğu’da Tanrı kralların günümüze uyarlama ve gelme biçimleridir.

 Söylemlerinde tavır ve davranışlarında hiçbir değişiklik olmadan günümüze kadar varlıklarını cilalayarak sürdürebilmişlerse, ne yazık ki toplum hala bir gelişim göstermemiştir. Despotik liderleri yaşatan bu toplumsal yapının mürit ve biat kültürü var oldukça yaşama şansları her dönemde var olacaktır.

 Lider kültünü kutsallaştıran mistik ve gizem kültürüdür ve bu zihinsel algı, mantık Ortadoğu’nun en büyük açmazlarıdır kendi cellâtlarını, katliamcılarını, zülümkarlarını, bu yaşadığımız modernite cağında başka bir toplum daha var mıdır?

 Despotik siyasetin özünde kontrol edilmeyen, denetim altına alınmayan hiçbir yapı ve kurum kalmaz; halk susturulmuş, korku egemen kırılmış, muhalefet silikleştirilmiş, parlamento göstermelik vitrine dönüştürülmüş, bağımsız mahkemeler despotik liderin iki dudağı arasına sıkıştırılmış ve doyumsuz, aç gözlü, hırslı bir liderin ihtiraslarına halk mecbur bırakılmıştır.

İnsanların kaderi ve geleceği bu despotik liderlerin iki dudağı arasında, karanlık, kuyu bir belirsizliğe doğru itilmiştir. Onların yarattığı toplum ikiyüzlü, riyakâr bir toplumdur. Çünkü despotların, diktatörlerin arkadaşı olmaz. Sadece ona biat eden ve onun kul kölesi olan yardakçı şakşakçıları vardır.

 Diktatörler özgür ruhlu iradeli insanları asla sevmezler; çünkü kendi iktidarlarını tehdit eden bir güç olarak görürler. Kendi iktidarlarına gölge teşkil eden hiçbir gücü kabul etmezler ve onlara yaşama şansı tanımazlar. Ya onun düşmanısın ya da onun yanındasın. Başka bir seçenek yoktur.

Bütün Despot liderlerin ortak özelliği üzerlerine giydikleri despotik gömlekleri ile toplumu sürekli aşağılarlar. Zulüm kokan nefesleri, durmadan parmak sallayan elleri, tiksindirici ses tonları ile her gün medyada görünmeleri onların iktidarlarını daha fazla uzun ömürlü kılmayacaktır.

 Onlar kendi kurdukları korku sarayların sessiz dolambaç odalarında, gittikçe histerik paronayak duygulara kapılmış düşünceleri, bir asit gibi yüreklerini dirhem dirhem eritiyor. Korku ve zülüm iktidarları ne zamanki tökezlenip sarsıntıya geçtiğinde ilkin onlara saldıracak güç, bu yardakçı takımdır.

Tarih zulüm ve korku iktidarlarını Kuran birçok despot liderlere tanıklık etmiştir. Onların her gün korku ve tedirginliklerle yaşadıklarını çok iyi biliyor ve kendi kişilikleriyle, ihtiras ve hırslarıyla bir ülkeyi bir toplumu nasıl felaketlere sürükledikleri, kan ve gözyaşı dışında bir şeyi yüreklere ekmediklerini çok iyi biliyor.

Despotik liderler bu Ortadoğu coğrafyasına kan ve gözyaşı dışında bir şey bırakmamışlardır. Onların kurdukları zülüm ve korku sarayları kendi mezar kazıcılarıdır. Elleriyle onları ateşli alkışlayanlar gün gelir o eller onları en ateşli şekilde boğazlayan ellere dönüşür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ramazan Özpamuk Arşivi
SON YAZILAR