Ramazan Özpamuk

Ramazan Özpamuk

Her aşk kendi aşkını kendisi öldürür

Her aşk kendi aşkını kendisi öldürür

Aşk bilmezlikten, yenilikten beslenir, tutkulu aşkın doğası, keşf edilmemişlikten doğar ve gelişim kazanır. Aşk, mistik ve gizemli bir dünyadan bilinebilirlik bir dünyaya everildiğinde her şey sıradanlaşır, bayağılaşır ve zaman içinde söner, yerini aşksız bir birliktenlige bırakır sevgi ve saygının durağan monoton bir yapısı içinde ilişkilerini sürdüren çiftler belli bir zaman sonra ilişkisini sürdürebilirler de, sorunlu da bitirebilirler, bu onların süreç içinde Kendi ilişkilerinin nasıl bir gelişim kazanmalarına bağlıdır.

Romantik ve tutkulu aşk, hızlı ve akışkandır her anı, aşırı Duygu yüklüdür çiftler birbirlerini aşırı yüceltirler, ulaşılmaz kılırlar, göklerin maviliklerinde ayakları yere basmaz, gözler kör, kulaklar sağırdır, birbirlerine odaklandıkları için bencildirler, kendine dönüktürler ve narsistirler.
Aşk, sevgili için sonsuzdur ve sonsuza dek yaşayacakmış gibi tutkuyla heyecanla ilişkisine sarılır, onun için büyüleyicidir, her geçen gün ona yeni bir ruh kazandırır, aşırı Duygu yüklü olduğu için mantık aranmaz gurursuz ve tutarsız olur, Özlem yüklü duygular her geçen gün arzu'yu kamçılar ne yaşarsa yaşasın eksiklik ve yetersizlik duygusu içinde olur.

Aşk sarhoş edici ve cezbedicidir, kişi özel kılar, ayrıcalıklı bir Duygu uyandırır, dünyayı,kendimizi yeniden tanımlamamızı sağlar. Daha az uyur daha az yeriz, hedefe kilitleniriz beyinimiz sağlıklı düşünemez, varsa yoksa aşkımızdır,motive edilmiş duygularımız,davranışlarımız sınır ve yasa tanımaz, aşk olunan kişinin ilgissine aşırı muhtaç oluruz,onun büyüleyici gücü, hergün,her an başımızı döndürür,
 İnsan doğası gereği bilmediklerini ve çözemedikleri yüceltir ve ona tapar, onu hayatın en zirvesine koyar ve kendi aşkı için yıldızlara merdiven dayar
imkansızın sınırlarında yol alır, pembe düşlerin bulutların üstünde hayaller kurar, sabun köpüğünden mutluluğun sarayları inşa edilir, ta ki ayakları yere basana kadar, gizemli dünyaları kaybolana kadar, ve birbirlerinde yeni şeyler bulmayana kadar,Taki zaman aşımına uğramasına kadar.. . .

Çünkü aşk zamansal ve dönemsel bir varlık olduğu için, gizemi öldürür, zamanla bilinmezlik ve Gizem kaybolur yerini bilinebilirlik bir ilişkiye bırakır, sıradanlaşan ve bayağılaşan ilişki, keşfedilmemiş bir olgu, bir alan bırakmaz, tanıdığın, bildiğin ve Aşina olduğun bir ilişki, artık seni tutkuyla cezb etmez

Ve bundandır ki, evlilik aşkı öldürerek yaşamı olağan ve sıradan bir hale sokar, kumdan kaleler yıkılır, güvenli, seviyeli bir ilişkiye yelken açılır.

Tarihte mem ile zin siyabendu xece, Ferhat ile şirin Aslı ile Kerem, vb Aşklar kavuşamadıkları ve buluşamadıkları için, tarihte Anılır olmuşlardır, eğer kavuşmuş ve evlenmiş olsaydılar bugün tarihte isimlerini anmayacak ve hatırlamayacak tık, kavuşan, birleşen ilişkilerin gizem'i kaybolduğu için aşk,ta yok olur, aşkı ve tutku'yu öldüren alışmadır, olağanüstü duygulardan, olağan ve sıradan hale gelmiş duyguların yaşanmasıdır. Aşkın ve tutkunun doğası aşırı Özlem doludur, yoğun kavuşma istenci ile sürekli yanıp tutuşur, ancak kavuşunca, buluşunca o tutkulu Alevler, O arzu yüklü, O Özlem dolu beklyişler biter ve ilişki sıradan bir hal alır. Günlük rutin bir ilişkiye dönüşür ve zamanla birbirine alışmaya başlanır. ilişkiler kendini Monotonluk ve alışkanlıklara bırakır. colukcuga karışan duygu miskin ve uysal olur. heycanın ve tutkunun rüzgarları engin vadilerde,maviliklerde kanat cırpmaz artık. hayatın şartları ve zorlukları ona, evle iş arasında mekik ürmesini dayatır.

Romantik aşk, yaşamı tutkuya çevirir, karanlık geceyi görsel şölene çeviren havai fişeklerin gösterisine dünüştürür, ilişkiler sürekli bir adrenalin halindedir, heyecan ve coşku, en dorukta da, şampanyalar patlatır, ancak bu görsel şölen uzun sürmez geçicidir, çünkü bittikten sonra hayat olağanüstü bir halden normal bir hale dönüşür, aşkların ömürleri böyledir işte

Yenilikten, Gizemlikten, zenginlikten ve tehlikeli heyecanlardan yol alan aşk zamanla kendini aşinalıga, alışkanlıklara bırakarak kendi aşkını kendisi öldürür, heyecanın ve gizem'in perdeleri aralanarak normal sıradan bir hal alır, ilişkiler rutin bir yaşamın akışı içinde kendini var etmeye çalışır.

Bu sefer ilişkinin geleceği ve evrileceği alan alışkanlıkların getirdiği monotonluk ve sıradanlık ile bilinmeyenin gizemli dünyasının getirdiği heyecan ve tutku arasında çatışmaların başlamasına neden olur, geçmiş ile şimdiki arasında ki duygu ve tutkuların düzeyi, sürekli bir tartışma içinde olunur "geçmişte böyle değildin değiştin, eskiden beni daha çok seviyordun ilgin bana karşı azalmış eskiden üzerime titrerdin biz böyle değildik ne oldu bize"vb söylemleri çok duyar oluruz, evlilikten sonra çiftlerin en çok açmazları ve çatışmaları burada başlar. Düne kadar kavuşamadıgı, her gün tutku ve özlemle beklediği insan, artık her gün aynı evde, aynı ortamda, aynı yastıkta yan yana birlikte vakit geçirirler, Özlem ve tutku bitmiştir, ilişkiler olağan ve sıradan bir hal almıştır. Aradaki uçurumlar yoktur, Özlem, tutku ve bekleyiş bitmiştir, kavuşularak, birleşerek öldürmüştür kendi aşkını.

Günümüz modernite çağında sürdürülebilir bir aşkın varlığı tartışma konusudur. muazzam bir teknolojinin iletişimin yaşandığı bir çağda, Gizem ve bilinmezliğin yaşanması mümkün değildir, bütün ilişkiler mahremyetler gözler önüne seriliyor, gizli saklı bir şey kalmıyor ve her şeyi hızlı bir şekilde yaşanıp tüketiliyor, ilişkilerin kutsallığı kaybolup görselliğe çevriliyor.

Tarihe damgasını vuran aşklar feodal dönemin aşklarıdır. Bu dönemin sosyolojisinde kadın ve erkek arasındaki muazzam duvarlar örülmüştür, ortak bir sosyal ananın imkansızlığı ilişkilerin kavuşmasını da imkansız hale sokmuştur. kadın ile erkeğin aynı alanda yan yana gelmelerini yaratacak koşullar ve şartlar zor ve imkânsızdır, bir kadının topuğundan, saçından ve gözlerinden kadına ölesiye aşk olmak vardı. Çünkü aşk ötekinin arzusuna, tutkusuna duyulan histerik bir hazdı, toplumsal yapıya karşı ve geleneklere ölümüne bir meydan okumaydı. "ölüm ancak bizi ayırır"söylemi bu çağın temel bir sologanıydı.

Oysa yaşadığımız çağda her şey bilinebilirlik üzerine kurulmuştur, Gizem, mistik kalmamıştır, toplumsal yapı şaffafdır, peçenin altındaki sırlar çoktan gizemini kaybetmiştir. Her şey ve bütün ilişkiler gösteriye çevrilmiş bir alanda seyredilir bir hale getirilmiştir. Sosyal medyada bütün ilişkiler gözler önünde teşhir edilmiştir gizli saklı bir şey bırakılmamıştır duygular, Sevinçler, üzüntüler anbe an kişilerin beğenisine sunulmuştur.

Oysa Aşk kendi varlığını gizemli ve bilinmezlik de bulur, sır Ve bulmaca, Aşkın tutkularını her zaman çoğaltır, istenç, arzuları kışkırtır. Görünmez olan ve örtünen olgu, tahrik edici olduğu kadar her zaman merak uyandırıcı dır, sürekli heyecanı gerilimi arttıran temel bir yaklaşımdır.
 Ancak şaffaflıgın çözünebilirligin gizemli örtüleri kaldırdığı için, aşkın büyüsü, kutsallığı, maddi dünyanın görsel alanında yitip gider.

Maddi dünyanın parasal gücü devasa iletişim ağı, aşkın yaşanma alanını ortadan kaldırmıştır. kapitalizm her şeyi meta olarak sergilediği için, aşırı bir gösteri dünyasına çevirmiştir, toplumun pornografikleşmesini en üst noktaya çıkarmıştır, sosyal medya da her şeyi aleni ve açık hale getirilmiştir, gizli, saklı tek bir duygu,tek bir alan bırakılmamıştır, bir sergi alanına çevrilmiştir. Üzüntüler, Sevinçler, eğlenceler anbe an yansıtılıyor, her şeyi hızlı yaşa ve hızlı tüket felsefesi Egemen olmuştur, ilişkiler karmaşık tutarsız ve pragmatik bir sürece evrilmiştir.

Sonuç olarak devam ettirilebilir ve sürdürülebilir bir aşk ilişkisinin şartları ve koşulları oldukça zordur, aşksız birliktenliklerin varlığı yaşanıyor olmuş olsa da, Sevgi iştenlik güven ve huzurun egemen olduğu bir ilişki arayışı idealize edilmiş dir. Yaşadığımız bu çağda en çok tartışmalı ve sorunlu alan kadın erkek ilişkileridir
 modernite çağında kadın erkek ilişkileri maddi ve bedensel doyuma dayalı olduğu için zamansal ve dönemseldir, maddi doyuma ulaşan birey ruhsal dünyası aç kalmıştır manevi dünyanın doyumu maddi dünyayı doyuramadıgı için sürekli bir arayış içinde olunmuştur
 Aşkı ve maneviyatı öldüren sürekli tüketim ve haz duygusudur. her ilişki başlangıçta Büyük umutlar ve hayallerle süslenir ve büyülenir aşırı büyük anlamlar yüklenerek yüceltilir ve ulaşılmaz kılınır ancak bu duygu geçidir, ömrüde kısadır. Büyük şatafatlarla süslen ilişkiler belli bir süre sonra, sorunlu sıkıntılı ilişkilere dönüşmesinin nedeni birbirlerinin tutkularını duygularını ve gizemli dünyalarını hızlı ve seri biçimde tüketmeleridir
 Emeğe, saygıya ve sevgiye dayalı ilişkiler kalıcı ve uzun ömürlüdürler, her gün sevgilide yeni bir şeyler bulan, geliştiren ilişkilerin ömrü uzun olur.. .

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ramazan Özpamuk Arşivi
SON YAZILAR