Şeyhmus Kaya

Şeyhmus Kaya

İnsana dair…

İnsana dair…

 

İnsanın hayata bakış açısı, içinde bulunduğu koşullar insani ilişkilerine yön veren en temel unsurlardır. İnsanın varoluşundan bu yana, avcılık ve toplayıcılık döneminden sonra yerleşik yaşama geçmesiyle sosyal bir varlık olarak(HomoSapiens)yaşamını sürdürmüştür. Aslında insanın Neandertal’likten Homo Sapiens e geçişi belirleyen en önemli şeylerden biride yerleşik yaşama geçişle olduğunu söylemek yanlış olmaz. Burada amacım insanın antropolojik geçmişini irdelemekten ziyade insan ilişkilerinin oluşmasına etki eden tarihsel süreçlere zaman zaman başvurmaktır.

Tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar insanın yaşadığı serüven, tüm insani ilişkilerini şekillendirmiştir. Yaşanılan coğrafyanın şartları, zamanla keşfedilen şeyler, yapılan icatlar bu ilişkiler üzerinde ciddi etki yaratmıştır. İnsanın yerleşik yaşama geçişiyle beraber, bir arada yaşamanın getirdikleri, insanın insanla nasıl yaşayacağını belirlemiştir.

İnsanlığın düşünce tarihine baktığımız zamanda beraber yaşamak adına çok farklı toplumsal modeller ortaya konmuştur. Yerleşik düzenle beraber oluşan tarım toplumlarında ilişkileri üretime dayalı iş gücü şekillendirmiştir. Sanayi devrimiyle beraber hem üretim şekli hem de toplumsal modellerde meydana gelen değişimler insan ilişkilerinin niteliğini kökten değiştirmiştir. Avcı ve toplayıcı yaşamda temel fizyolojik ihtiyaçlar ön plandayken, yerleşik yaşam ve yazının icadıyla beraber, ilkel yaşamdan daha ileri bir yaşama geçiş yapan insan, düşünsel alanda elde ettiği birikimle beraber yaşamı daha sistematik hale getirmiştir.

İnsanlığın gelişim serüvenini, yukarıdaki detaylar ekseninde ele aldığımızda, yazının icadı ile beraber, geleneksel toplumdan modern topluma doğru geçişi hızlanmıştır. Bilim, felsefe, kültür, sanat, siyaset ve edebiyat gibi alanların ortaya çıkmasıyla birlikte insan yaşamı ve ilişkiler ağı değişmiştir. Bu değişimi bazı dönemlerde felsefe, bazı dönemlerde inançlar, bazı dönemlerde de siyasi anlayışlar neden olmuştur.

Tarım toplumlarında ilişkiler, toprak, güç üzerine kuruluyken, sanayi toplumuyla beraber, üretim araçları, sermaye ve bunları ellerinde tutanlar etkili olmuştur. Burada vurgulamaya çalıştığım şey, insanın insanla olan iletişimi, içinde bulunduğu maddi ve manevi unsurlar tamamıyla şekillendirmiştir. Feodal toplumda insan ilişkileri geleneksel unsurlar rol alırken, sanayi toplumunda daha çok kentsel yaşam ve üretim biçimleri rol almıştır. Günümüzde ise kapitalizm hatta neoliberalizmin etkisinde bir yaşam formu içinde ilişkiler biçimlenmektedir.

Kapitalist düzen içinde birey, adeta bir fanusun içinde, düzenin yön verdiği şekilde yaşayarak insan ilişkilerini şekillendirmektedir. Bu şekillendirme daha çok ‘popüler kültür’ dediğimiz, tüketimin belirleyici olduğu unsurlar aracılığıyla oluşmaktadır. Yani birey, üretimin bir parçası olduğu halde tüketimin içinde yaşam sürdürür. Yaşamın tüketim anlayışına dayalı olması, iş yaşamının zorlukları, ekonomik kaygılar, bireysel zamanın kısıtlı olması, beraberinde kendine ve çevresine yabancılaşmayı getirmektedir. Kapitalist düzen çarkları her yönüyle bireyi sarmaladığından zamanla insani ilişkilerin zayıflamasına ya da aşırı pragmatist anlayışın etkisiyle birey, her şeyi kendisi için yapmaya, çevresinde olup bitenlere kayıtsız olmaya başlar.

Kapitalist düzende birey çalışmak için yaşamaya, tüketim kültürünün bir parçası olan ‘markalar dünyası’ ile kendini ifade etmeye başlar. Bireyin ne içtiği, ne giydiği hangi mekânlara gittiği, bu markalar dünyasının tahakkümündedir. Ekonomik güce göre yaşantının düzenlendiği bu düzende bireyler statüler, zincir markalar, son model arabalar ve mekânlarla örülü bir yaşam sürdürür. Başka bir ifadeyle ‘güçlü-güçsüz’, ‘konforlu- konforsuz’ ayırımına göre yaşam alanları oluşmaya başlar(Dar imkânlılar belli yaşam alanlarında, imkânı geniş olanlar belli yaşam alanlarında yaşamlarını sürdürürler)Bu açıdan bakınca sistem kendi döngüsü içinde insanları belirlediği kriterler göre ayrıştırmış olur. Bu durumun insan ilişkilerine yansıması ise ‘konfor alanında’ olanların olmayanlara karşı ötekileştirme düşüncesiyle hareket etmesidir. Yaşamın her alanına sirayet eden bu anlayış, insani değerlerin metalaşmasına yol açmaktadır. ’Ticarileşen insan’ her şeyi bu anlayışa göre ele alır. İlişkiler çıkar esasına göre sürdürülür. Benzer sosyoekonomik düzeye ve benzer statüye sahip olanların iletişim halinde olduğu bu yaşam formu, dışlayıcılığı, kendinden olmayanı aşağılayıcı bir anlayışla hayat bulur. Farklı sosyoekonomik özelliklere sahip tabakalar, sınıflar oluşunca bu tabakalar arasında çatışma ve yoğun çelişkilerin meydan gelmesi kaçınılmaz oluyor.

Kapitalist yaşam formunda bireyler adeta birer ‘robotik bireyler’ lere dönüşerek programlanmış bir düzenin sürdürücüleri haline gelmektedir. İnsan ilişkilerinin sahicilikten çıkıp birer rol alanına döndüğü bu düzende, paylaşım, empati, yardımlaşma, hakkaniyet gibi değerler minimum seviyeye iner.Durum böyle olunca bireysel psikoloji ile sosyal psikoloji arasında büyük çelişkilerin ve dengesizliklerin oluşması kaçınılmaz bir sonuç haline gelir.

Neoliberal düzen içinde her şeyin metalaştırıldığı bir iklimde, kendisiyle ve yaşadığı toplumla barışık olmayan, bağımlı birey durumunun süreklilik oluşturması, beraberinde insani değerlerin yıkımını ya da yozlaşmayı getirmektedir. Tarih boyunca insan yaşamının sürekli form değiştirmesini temel aldığımızda günümüz de hüküm süren neoliberal düzenin daha fazla sürdürülemeyeceği kesin bir durumdur. Her türlü kriz ve çarpık durumdan beslenen neoliberal küresel sömürü sitemi çözülme sürecindedir. Burada önemli olan şey buna karşı daha insani ve daha ekolojist bir anlayışın devreye girmesidir. Bu durumu değiştirecek sistemin adı‘radikal demokrasi’ yada  ‘sosyal demokrasi’ mi yoksa  ‘ileri sosyalizm’ veya’ekolojik yaşam’ mı olur? bilemem ama bildiğim bir şey var ki oda insanca yaşamın acil ihtiyaç olduğu gerçeğidir…

Şeyhmus Kaya

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeyhmus Kaya Arşivi
SON YAZILAR