Şeyhmus Kaya

Şeyhmus Kaya

Umut Felsefesi

Umut Felsefesi

Umut, genel manasıyla istenilen şeyi beklemektir. Umut etmek somut bir beklentiden hareketle soyut anlamda buna dair isteklerde bulunmaktır. Bu bekleyiş bizi korkuttuğu gibi cesarette verebilir. Umut hissi veya tezahürünün, ulaşılarak istenen şeyleri elde edebilme ve bugüne güç vermeye dönük yapıcı bir rolünden söz edilebilir. Varoluşçu Gabriel Marcel’ e göre “insan somut bir durumdan bir diğerine geçecek şekilde sürekli yolculuk halinde olan bir varlıktır” umut kavramının insan için bir yaşam biçimi olduğunu ifade eder. Umut düşünüre göre, “kişinin kendini gerçekleştirme yolundaki kararlılığıdır” Zaman, insanın oluş halindeki bir varlık olduğunun altını çizer.

Umut için şöyle tümevarımsal bir yaklaşımda bulunmak mümkün; umut hayatın kendisi ve her yerdedir. Hayatın tümünü kapsayan bu olgu için sadece rasyoneldir veya irrasyoneldir diyebilir miyiz? Umut tehlikeli bir şey midir? Bu sorular çoğaltılabilir. Ama esasen umut nedir? Sorusuna verilebilecek cevaplar ciddi felsefi tartışmaları beraberinde getirmektedir. Tarihsel olarak bu kavrama farklı bakış açılarıyla yaklaşan çok fazla düşünür ve felsefi akımdan söz edilebilir. Yazı boyunca zaman zaman bunlardan yararlanma yoluna gidilecektir.

Umut, bir sonuca varmak için istenilen şeyin peşinden gitmektir diye ifade etmiştik. Bazı yaklaşımlar bunu, olması istenilen şeyin gerçekleşmesini beklemek olarak açıklarken, başka açılardan bakanlarda gerçekleşmesi istenilen şeyi sadece beklemek ona ulaşmayı güçleştirdiğini savunur. Arzu edilene ulaşmak için harekete geçmek gerektiğini savunur. Yaşamın dinamik bir serüven olduğunu düşünürsek, yaşam akışı içinde kimi zaman beklemek kimi zamanda mücadele edilmesi gerektiği çıkar ortaya. Ne salt kaderci nede salt diyalektik bir yaklaşım bizi sonuca götürmeye bilir. Burada önemli tartışma ekseninin umut edilen şeyin arzu- inanç ile mi izah edileceği yoksa mantıklı- mantıksız, ulaşılabilir ya da ulaşılamaz olan şeyleri bütününde mi? ele alınması gerektiğidir.

Umut kavramına dair tartışmalar çok derinlikli tartışmaları gerektirdiğinden burada sanırım daha makul bir hat çekmek gerekecektir. Bu açıdan bakınca daha kabul edilebilir bir eksen olan rasyonel ve ulaşılması mümkün olan şeyleri arzulamak şeklindeki yaklaşımı baz almak bu geniş kavramı daha somut olarak ele almayı imkânlı kılacaktır. Aslında neyin rasyonel ve ulaşılabilir olduğu izafi bir durumu yansıtmış olsa dahi tartışmanın genel hitabı açısından makul bir ele alış olacaktır.

Umut kavramına ilişkin bazı örnekler üzerinden ele almak gerekirse;

Bir kanser hastasının hayata tutunabileceğini umut etmesi irrasyonel bir durum olmadığı gibi bu isteği sonuca ulaşma konusunda gerçekçi bir istek olarak görülebilir. İdam cezasına çarptırılan bir mahkûmunun son ana kadar kurtulacağını umut etmesi ne kadar normal ise tersi bir durumda normal olarak görülebilir. Bir şeyin gerçekleşme olasılığına olan inanç ve hayal kurma halleri pozitif yönde gerçekleşiyorsa umutlu olmayı, tersi bir durumda ise umutsuz olmayı gerçekleştirecektir. Dolayısıyla Lue Bowens’ in de ifade ettiği gibi “umudun bilinçli pozitif düşünceler veya arzu edilen sonuca dair zihinsel bir hayal etmeyi gerçekleştirmektedir.

Michael Milano ve Katie Stockdale’ e göre, umudun bir muhakemeye değil, algısal bir deneyime benzediğini savunurlar. Bunu da daha önce edinilmiş şeyler arzu edilenlere ulaşmayı mümkün kılabilir.Fakat önemli olan bir diğer nokta algılayıcılarımızın yanıltılabileceği gerçeğinden hareketle yaşanan tüm deneyimlerin umut etmeyi sadece inanç ve arzu sınırında değil de, istenilen sonucun peşine düşmek yada bunun gerçekleşme olasılığına göre hareket etme durumunu da içermektedir.

Bir şeyin gerçekleşme olasılığı, eldeki verilere göre mümkünse, umudun epistemik açıdan rasyonel olduğu savunulabilir. Başka bir ifadeyle, anayasal bir değişiklikle demokrasinin geleceğini umut etmek, eldeki somut verilere göre arzu edilenlerin gerçekleşebileceğine inanmak bir rasyonelliği yansıtır.

Umut etmek mensubu olduğunuz inanç sistemi, siyasal yapı ve kimliksel aidiyet açısından da epistemik bir rasyonelliği sağlayabilir. Başka bir ifadeyle huzur ve barış içinde yaşanabileceğine olan inanç ,kişinin kimliği, siyaseti ve hatta inanç değerleri etki edebilmektedir.Politikacıların kendi pragmatist tutumları sebebiyle insanların umutları birer politik araç haline getirilerek suiistimal edilebilmektedir.Hedeflerine ulaşmak ve gerekli destekleri alabilmek için verilen sözler ve sorunların çözümü için umutlandırılan kitleler, vaat edilenlere ulaşılamaması karşısında umut kırıklığı yaşanabildiği gibi, öfkeli umutsuzluk haline de girebilirler.

Totaliter sistemlerde hayat standartlarının kısıtlanması halkın umut algılarını verilenlere göre şekillenmesine yol açabilmektedir. Başka bir ifadeyle temel hak ve özgürlükler tahakküm sınırları içinde tutularak daha özgürlükçü bir yaşam umudu, yaratılan kaygı verici düşüncelerle sekteye uğratılarak, var olana razı hale getirilebiliyor. Haksızlık karşısında verilen mücadelenin sonuç vermesi neticesinde benzer durumlarda da olumlu sonuçlar alınabileceğine dönük algılar artacaktır.Bunun tersi durumlarda da öğrenilmiş çaresizlik durumlarının yaratacağı kırıklıklar umutsuzluğu kalıcı hale getirebilmektedir.

Koşullar kötü ve her şey kasvetliyken anın keyfini çıkarmak zor olabilir. Yazar Bell Hooks’ un dediği gibi” dünyanın genel havası, kasvet ve çaresizliği destekliyor” umut dediğimiz şey her şeye rağmen bu olumsuz havayı, şartları değiştirme, güzel olana ulaşma çabasını gerektirir.Yani umut, karanlık zamanlara rağmen mutlu bir biçimde yaşamak ve yarının daha güzel olabileceğine inanmak için bir yoldur.

Umut, bir illüzyon yada fantezi değildir. Albert Camus, hayal edilenin peşinden gitmek anın tadına ulaşmayı engellediğini ifade eder. Düşünür’ ün göz ardı ettiği şey hayal edilene ulaşma umudunun verdiği haz çok motive edici olduğu gerçeğidir. Tüm mesele arzulanan şeylerin niteliği ve anı yaşamanın ötesinde tüm zamanları daha olumlu kılmaya dönük olmada yatmaktadır.

Yazıyı Maya Angelou’ nun ikonik “Hep Yükseleceğiz” şiirinden bir alıntıyla bitirirken;

Acı veren eciş bücüş yalanlarınızla
Tarihte bizi karalayabilirsiniz
Hatta her pisliğe tıkabilirsiniz de
Lakin, toz gibi, yükseliriz biz hala

Arsızlığımız keyfinizi kaçırır mı?
Niye kasvet çöktü üstünüze?
Çünkü oturma odamızda pompalanan
Petrol kuyuları varmış gibi yürüyoruz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeyhmus Kaya Arşivi
SON YAZILAR