Şeyhmus DİKEN

Şeyhmus DİKEN

Evet ile Hayır! Ya da ikisi de değil!

Evet ile Hayır! Ya da ikisi de değil!

 

 

 

Adamın birinin işi gereği yolu bir şehre düşmüş! Gün içinde işiyle uğraşmış. Akşam saatlerinde şehri dolaşırken pencerelerinden caddeye yansıyan görüntüler ve müziğin ritminden eğlence veya bir düğün daveti olduğu mekânı görünce cesur bir kararla girivermiş mekâna!

 

Kapıdakiler buyur etmişler. İki taraf da (gelin ve damat tarafları) diğer tarafın yakını ya da davetlisi varsaymış konuğu!

 

Düğün eğlencesinin ilerleyen saatlerinde kendinden davetli konuk kaptırmış kendini eğlenceye. Halaya katılmış, alkış çalmış.


 

Bir ara gözü karşı masada oturan grubun içindeki 12-13 yaşlarında olduğunu tahmin ettiği bir çocuğa takılıvermiş.

 

Çocukla göz göze gelince çocuğun işaret ve el kol hareketleriyle bir şeyler anlatmaya çalıştığını fark etmiş. 

 

Önce kendisini kast edip etmediğini anlamamış. Sağına soluna bakıp tekrar çocuğa dönüp 'kendisini mi işaret ettiğini' eliyle göğsüne bastırıp işaret ederek sorunca! Çocuk da evetleyip kendisini işaret ederek, tekrar ona yönelik el kol işaretlerini sürdürmüş.

 

Bir süre sonra düğünün "davetsiz konuğu" yerinden kalkıp biraz da öfke ve kızgınlıkla çocuğun olduğu masaya yönelmiş!

 

Masadakilere hitaben "efendim kusura bakmayın bir şey soracağım, bu çocuğun babası kim" demiş. 

 

Masadakilerden biri "benim hayırdır bir şey mi yaptı size" diye sorunca! "Evet, çok terbiyesiz bir çocuk! Lütfen bu çocuğa terbiyeli olmayı öğretin. Ben karşı masada oturuyorum. Sizi, dolayısıyla çocuğunuzu da tanımam, bilmem. Çocuğunuz bir süredir el kol işaretiyle bana terbiye sınırlarını hayli aşan işaretler yapıyor."

 

Baba dönmüş çocuğuna "oğlum, bak beyefendi ne diyor! Sahiden dediği işaretleri yaptın mı? Öyle ise ne diye yaptın! Bu amcayı nerden tanıyorsun?" diye sormuş!

 

Çocuk babasına dönerek; "Evet baba amca doğru diyor. Ona o işaretleri yaptım. Baktım tek başına masada oturuyor. Arada bir de keyifle müziklere, eğlenceye katılıyor. Ben de sırf merak nedeniyle bu kadar keyifle üstelik tek başına eğlenen amcaya işaretle kadın profili çizerek 'gelin tarafı' olup olmadığını sordum. O da eliyle işaret ederek 'yok' dedi. Sonra 'damat tarafı' mısın diye işaretle sordum. Ona da işaretle 'yok' dedi. Ben de amcanın bu iki yok demesi üzerine bir başka işaretle 'ne halt yemeye o halde buradasın ve bu kadar keyifle eğleniyorsun' diye işaret ettim. O da bunu kızmış olmalı" demiş.

 

Şimdi işin hikâye tarafı bir yana...

 

Üç ay sonra Nisan ayı içinde ülkede yeni "başkanlık" sistemi referandumla halk oyuna sunulacak.

 

"Kırk satır mı, kırk katır mı hesabı" ez cümle...

 

Sözü çok uzatmadan şu an içinde bulunduğum ruh halinin içime hiç mi hiç sinmeyen pür melalini paylaşıp kurtulayım!

 

Doksan küsur yıllık olan ve adına "parlamanter sistem" denen bu güdük ve kadük "demokrasi"nin başta biz Kürtlere ve dahi fakir fukara emekçi halka pek bir şey katmadığı çoğu kez söylemde kaldığı aşikâr. 

 

Demokrasinin istisna, yasakların kural olduğu koca bir asır geçirdik. Bu sebeple bu "parlamanter demokrasi" denen "gömlek" sahiden hepimize dar geliyor.

 

Batıda muadilleri olan ve dahi ülkeye göre ihtiyaçlar saıkiyle yeniden dizayn edilmiş bir "demokratik başkanlık" sistemi tartışmaya açılsaydı! Halkın ve temsili kurumlarının, STK'ların görüşleri dikkate alınarak oluşturulmuş bir model önümüze sunulsaydı tereddütsüz başkanlığa  "Evet" derdim.

 

Oysa verili durum böyle zuhur etmedi. Bizzat mevcut hükümetin bir bakanının da itiraf ettiği gibi "bütün yetki ve sorumlulukları" elinde tutan "tek kaptan" sisteminin kabulü için "evet" denmesi isteniyor. İşte buna "evet" demek namümkün...

 

Diğer tarafa gelince, o cephe de pek içaçıcı değil! Bilumum "vatan, millet, bayrak" deyip ulvi değerlerin ardına saklanıp "evetçiler ülkeyi bölecek" sloganıyla "hayır"ı dayatıyorlar. Sanırsın ki; bayrağın, vatanın, milletin, ülkenin yegane sahibi hatta ilelebed kurtarıcıları "bi tek" onlardır!

 

"Hayır"cılar eğer ki; mevcut sistem ihtiyacımıza cevap veren bir sistem değil, dayatılan başkanlık sistemi de demokratik değil, bize daha çok demokrasi lazım. Bu sebeple "hayır" diyoruz söylemiyle ortaya çıksalardı elbette tereddütsüz "Hayır" derdim.

 

Lakin! "Evetçilerin" de, "Hayırcıların" da ülkenin çok acil ihtiyacı olan "demokrasi talebi" ile ilgili bir istekleri de niyetleri de yok.

 

Dikkat ederseniz hiç ama hiç parti adı vermedim. Ne "evet" ne de "hayır" cephesinden...

 

Kuralımı bozup birinin adını vererek bunu değiştirip noktamı koyayım bari. HDP'nin hayır cephesinin bu "demokrasi ihtiyacı" gerekçesi olmayan "hayır" kervanına katılmış olması kanımca hiçbir karşılığı olmayan bir mantık üzerine kurgulanmış...

 

Önümüzdeki günler bize ne getirir bilinmez.

 

Ne "Evet"in "tek"çi muktedirleri, ne de "Hayır"ın "vatan elden gidiyor" söylemi üzerinden bayrak açan muktedirleri bu ülkeye "daha çok demokrasi" gelsin diye sahada değiller...

 

Madem öyle! Ben kelamımı en başından söylemiş olayım; Ben, daha çok Demokrasi istiyorum. Demokratik bir model için "evet" ya da "hayır" demiyorsanız ben niye ikinizden birinin yanında olayım...

 

Olmayayım ve hiç değilse vicdanım rahat eder...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Şeyhmus DİKEN Arşivi
SON YAZILAR