Barış, “kimsenin” hesabına sığmaz
İnsanların ve toplumların hayatı sürelerle ve süreçlerle; geçer, geçiyor, geçti, geçecek.
Süre ile süreç arasındaki tek bir harf, bir ömre de tekabül edebilir...
Çok ince bir çizgidir bazen bu.
Bazen de ‘her şeyi’ görerek “zamana” ve “konjonktüre” bırakmaktır.
“Barış” da “savaş” da “kardeşlik” de belli süreçlerin karşılığında kendini var ya da yok eder.
Konuştuğumuz “şey” nedir?
Konuşulan “şey” nedir?
İstenen “şey” nedir?
Ve olması gereken nedir?!
Asıl noktayı göremiyorsak eğer; zaten süreyi de süreci de görememiş olabilir miyiz?
Olabiliriz!?
Bir sıkıntıyı ‘çözmek’ için sorumluluk aldığını beyan eden taraf, o ya da bu şekilde mesuldür.
Zaten yöneten taraf ise bunu dile getiren; meselenin yükü zaten onun sırtındadır.
Ve çözüm yolu kaçınılmazdır, kaçınılamazdır!
Uluslararası ‘dengeler’ her gün değişirken burada doğru konum almamak büyük sorunları yeniden üretir ki buna artık dur demenin zamanı geçiyor...
Aksi herkese zarar verir.
Çözüm için atılmayan her adımın geçtiği gün zarar yazar.
Halen beklenen nedir?
Milyonların, yüz binlerin desteklediği insanlar özgür olmalı.
“Herkes” yaşayacaksa, “ herkes” yaşamalı.
Kimse; kendini barıştan, kardeşlikten ve herkesi bir arada tutacak realitelerden azade tutmamalı.
Bu kelimeleri tırnaklardan açabilecek kimse, hepimizin olan gökten uzak kalmamalı.
Barış, kimseyi beklemez;
Barış, “kimsenin” hesabına sığmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.