GİMME HOPE JO’ANNA
Aziz Aydınalp
Ülkede 1948 yılında yapılan seçimleri kazanan Ulusal Parti iktidarı ve bu partinin uyguladığı Aparheit (ırkçı) rejimi ve bu rejime direnen Afrika Ulusal Kongresi (ANC) ve onun efsanevi başkanı Nelson MANDELA ile tanınan Güney Afrika gezimizde benim bütün ilgim yaklaşık 42 yıl süren bu insanlık dışı rejim ve bu rejimin izlerini yerinde görmekti.
Rehberimiz 400 yıl önce Afrika’ya göçmüş, bir Türk’le evli olduğu için bizlerle Türkçe konuşmakta hiç zorlanmayan Hollandalı genç ve güzel sarışın bir kadındı.
Irkçı rejim nüfusun çoğunluğunu oluşturan siyahi ve Asyalı göçmenleri belirli bölgelerde kalmaya ve işçi olarak çalışmaya zorladıkça, bu uygulamaya karşı çıkışlar bir müddet sonra silahlı direnişe dönüşüyor.
Genç bir hukukçu olan Nelson MANDELA, ANC Başkan yardımcısı olarak yakalandığı ve bir süre hapsedildiği kırmızı çatılı halen hapishane işlevine devam eden kocaman bir hapishane civarından teleferikle turistik Masa Dağı’na çıkıyoruz.
Denizin açıklarında MANDELA’nın 27 yıl kaldığı ve silahlı mücadeleyi benimsemiş ANC (Afrika Ulusal Kongeresi)’yi silahsız siyasal bir harekete dönüştürdüğü Roben Adası’na bakarken, aklımdan iyi anlatılırsa iyi bir fikrin silahtan güçlü olduğu sözünün pratiğe geçtiği geçiyor.
Cape Town’dan Johannesburg’a veya birinden bir diğerine giderken otobüsümüzde rehberimiz kendince ırkçılığın kötü bir şey olduğunu ve geride kalmasının iyi olduğunu söylerken, bizleri dışarıda tek başımıza kaldığımızda çok dikkatli olmamız, her an bir gaspla karşılaşabileceğimiz konusunda da uyarıyordu.
Burada villa tarzında gösterdiği evlerde hafta sonları arkadaşları ile toplanarak çok iyi vakit geçirdiklerini anlatırken, benim sorum üzerine evet evlerimizde temizlik ve bakıcılık işlerinde siyahi çalışanlar oluyor dedi.
Ben hayır benim asıl sorum toplandığınız meslek sahibi arkadaşlarınız arasında siyahi bir meslek sahipleri de var mı ? diye sorumu yineledim.
Yokmuş!
Irkçılık gerçekten insanın hücrelerine sinen, tedavisi ve iyileşmesi oldukça uzun süren bir hastalıktır…
Rehberimiz, hikayesini kısaca anlattıktan sonra elindeki kaset çalardan Eddy GRANT’ın 1988 yılında seslendirdiği ‘Gimmi hope Jo’anna’ adlı şarkının ritm ve müzik nameleri yükseldi.
2/4
Gimme hope Jo’anna ‘bana umut ver Joanne’ diye dinlediğimiz ve bazen müziğin ritmi ile belki de sallanarak dans ettiğimiz şarkıda, ben şahsen şarkıyı seslendiren Eddy’nin Jo’anna diye bir sevgiliden bahsettiğini sanıyordum.
Oysa Johannesburg’dan, Johannesburg’da Altın ve elmas madenlerinde insanlık dışı şartlarda çalışmak zorunda bırakılan siyahi işçilerin dramını anlatan bir şarkıymış.
Johannesburg’a biraz yüksekten bakan tepeden aşağıda uzanan yemyeşil vadiye bakarken, rehberimizin, burada ki ağaçlar sizce buranın mı, yoksa dışarıdan mı getirildi diye sorup yine kendisinin açıklamasıyla öğreniyoruz ki bu vadinin altında kilometrelerce uzanan Altın ve Elmas madenlerinin galerileri ve dehlizlerinin sularla dolup yer yer çökmemesi için 300 bin civarında ağaçlar getirilerek bu vadiye dikilmiş.
Ağaçlar örtmüş belki, ama yaşanmış ne acılar, ne dramlar o dehlizlerde kalmış, o yemyeşil vadiye bakarken az önce yüzümüzde beliren o hayranlık dolu gülümseme yerini geçmişte yaşanan acıların kederine bırakmıştı.
1990 yılında bu rejimin daha fazla sürme ihtimalinin kalmadığının iktidarca da paylaşılması üzerine 1994 yılında yapılan seçimlerde Afrika Ulusal Kongresi seçimleri kazandı ve Nelson MANDELA ilk siyahi başkan oldu.
Bütün dünya Afrika da yaşanan bu insanlık ayıbının bir daha yaşanacağına ihtimal vermezken, sıra dışı bir insanlık dışı uygulama örneği de Filistin’in Gazze şeridinde yaşanmaya başlandı.
Sivillere yönelik bütün dünya kamuoyunun kınadığı bir Hamas saldırısını gerekçe göstererek Gazze’yi bombalayarak görülmemiş bir yıkıma uğratan Netanyahu başkanlığındaki İsrail hükümeti yerleşik hiçbir uluslararası hukuk kurallarını tanımadan hastanelerde yatarak tedavi gören insanları ve yemek dağıtım noktalarında bekleyen kadınları, çocukları vurdu.
Sabah akşam İsrail’e beddualar eden İslam ülkeleri olup bitenleri izlemeye devam ederken, ticaretlerini bile kısıtlamaya gerek görmezlerken çok ilginç bir şekilde Afrika Demokratik Cumhuriyeti İsrail’i Uluslararası Ceza Mahkemesine şikayet ederek UMC’de ilk davayı açan ülke oldu.
İsrail askerleri Gazze’lilere erzak ve tıbbi yardım girişlerini engelleyerek Filistinlilerin açlıktan ölmelerine yol açtı ve açmaya devam ediyor.
Yaklaşık 20 bini kadın ve çocuk İnsan kayıpları 60 binleri çoktan aştı.
Dünya kamuoyu İsrail’in bu insanlık dışı katliamlarına daha fazla kayıtsız kalamazdı, kalmadı.
Daha önce yardım götürmeye çalışan, ancak İsrail askerleri tarafından engellenen yardım konvoyunun bir benzeri ve çok daha kapsamlı olan bir yardım konvoyu yola çıkmak için İspanya da toplanıyor.
3/4
Güzergah üzerindeki ülke aktivistleri de konvoya katılacaklar, ülkemiz aktivistleri kendi sahillerimizden katılıma izin çıkmama ihtimaline karşı şimdiden komşu ülkelere geçmeye başladıkları haberlerine rastlanıyor.
Dünya kamuoyunun ilgisinin gösterilmesi açısından ilginç bulduğum bir diğer aktivasyon, Venedik Film Festivalinde gösterime girecek olan Hind Rajab filminin tanıtımının yaklaşık üç dakika izleyiciler tarafından ayakta alkışlanması.
İsrail uçaklarınca vurulan bir evde bulunan yaralı bir çocuğun yardım isteme sesleri orijinal haliyle filmin akışında verilmiş.
Tam da şimdi Gimme hope Gazza diye bir şarkı yapılsa; uçak bombardımanları altında kalan evlerin enkazında kalan insanlar adına Gimme hope Gazza/Bir umut ver Gazza, açlıktan erzak kuyruğunda bekleyen babalarla, çocuklarına var olana biraz daha su ekleyerek çocuklarını doyurmaya çalışan annelere Bir umut ol Gazza denilse…
Sumut konvoyunun açık sularda korsanca engellenmesi ve barış aktivistlerinin uluslararası hukuka rağmen tutsak edilmesini izlerken ekranlardan;
‘Vicdan ayağa kalk!’ diye bir melodi yayılmaya başladı…..
Ayağa kalkın Akdeniz halkları/Selam durun bu vicdanlı insanlara/
Dünya birleşecek,dostluklar kurulacak/Nuhun gemileri geçiyor Akdenizden/
Selam durun bu vicdanlı insanlara/
Hayır vicdan ölmedi hala/hayır kardeşlik ölmedi asla/
Geliyoruz durduramazsınız/
Hayır çocukları açlıkla öldüremeyeceksiniz/Hayır kardeşliği bitiremeyeceksiniz…
Sözleri olan melodi; adeta kırılan umutları yükselten, Güçlü olanın değil haklı olanın kazanacağı bir sürecin gelmekte olduğunu müjdelemekteydi…
Bütün teknolojik ve silah üstünlüğü olanların da kaybedebileceği,
Yurdumuzda 80’lerden beri söylenen ‘İnsanlık onuru işkenceyi, zorbalığı yenecek’ sözü gerçek olsa.
Ve umut ettikleri barış geldi diye Gimme Hope Gazza müziğinin eşliğinde olduğu gibi Vicdan Ayağa Kalk müziği ile de insanlar barış için, yaşam için danslar etse…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.