NACİ SAPAN

NACİ SAPAN

12 yıl önce bugünü yazmışım

12 yıl önce bugünü yazmışım

Naci SAPAN

23 Nisan 2013 tarihinde yazdığım ve sosyal medyada yayınladığım bir yazıma rastladım. 12 yıl sonra bir daha, bir daha okudum. Öngörülü bir yazıymış, başlığına da ‘Süreç ve Makro bakış açısı’ diye yazmışım. Bugün gelinen nokta itibariyle siyasilerin öngörüsüzlüğüne kızdım. Elbette ki kaybolan, kaybedilen yıllara üzüldüm. O gün ülkeyi yönetenler, muhalefet aktörleri bugün de var.

“Ne demişsek o, kayıtlı, kuytulu. Bugün yaşadıklarımızı anlatmak istemişim, oldu, yâ da olmak üzere…

O günlerde boş laf edenlere, stratejik düşünmeyen siyaset kurumlarına not düşeyim;

Şöyle bağlayayım; Cumhuriyet bir yaşam biçimidir, demokrasisindeki eksiklikler giderildiğinde, Cumhuriyet demokrasi ile taçlanacak. Demokratik bir Cumhuriyet, sonra Avrupa Birliği. Kürdü ile barışanlara bu kapı açılacak diyorum.

Daha ne diyeyim.

*

İşte o yazı:

SÜREÇ VE MAKRO BAKIŞ AÇISI

Türkiye’de Kürt sorununun sağlıklı çözümüne dönük önemli bir sürecin başladığına tanıklığımız olacak gibi. Bir önceki yazımda da, ‘Çözüm yakın gibi’ başlıklı kısa bir analiz yapmıştım. Kürtlerin evrensel bir mantıkla böyle bir sürece kendini mutlaka hazırlaması ve takip etmesi gerekiyor.

Kürt sorununun çözümüne yönelik olumlu gelişmelerin olabileceği yönünde var olan verileri iyi okuyup, makro düzeyde bir yaklaşımı olgunlaştırarak, mikro düzeyde lokal politikalardan uzaklaşılması gereken bir dönemi yakalamak mümkün.

Ortadoğu’nun değişim ve dönüşüm süreci, sadece Türkiye Kürtlerini hedefine almıyor. Bu coğrafyada 4 ülkenin topraklarında ayrı ayrı yaşamaya mecbur edilmiş bütün Kürtleri hedef alan bir proje yaşama geçirilmeye çalışılıyor. Sevr ve Lozan süreçlerini değerlendirdiğimizde, planlamaların 100 yıllık bir esasa göre yapıldığı gerçeği ile yüz yüze geliyoruz.

Uluslararası konsept, Ortadoğu coğrafyasını yeniden dizayn ederken, olası değişim ve dönüşüm sürecini Kürtler olmadan hayata geçirmesinin mümkün olmadığını, meseleye onların penceresinden bakarak, daha iyi anlama olanaklarına sahip olabiliriz. Bu nedenle; Kürt coğrafyasının nüfus ve doğal zenginliğinin karşısında, Kürtlerin devre dışı bırakılması ihtimali söz konusu görünmüyor.

Bu nedenle; Kürtlerin ne yapacağı önemli bir soru olarak karşımızda duruyor. Kürtlerin önümüzdeki 50 yıllık süreçte Ortadoğu coğrafyasında söz sahibi olması gibi bir gerçekten rahatsızlık duyanların varlığı söz konusu olabileceği gibi, bu durumdan rahatsızlık duymayanlar da olacak. Süreç geliştikçe, rahatsız olanların da dostluklarının gündeme gelebileceğini bir öngörü olarak hafızalarda taze ve canlı tutmanın bir zararı olmaz.

Bu sürecin Kürtler lehine sağlıklı yürümesi, tamamen Kürtlerin ortak fikir birliği ile ilgili bir durumdur. Bu fikir birliğinin oluşmaması için zemin yaratmak isteyen kesimler, mutlaka rahat durmayacaktır. Özellikle PKK ile Barzani arasına nifak sokarak, PKK’nin devre dışı kalması için verilecek spekülatif çabaları mutlaka görmek gerekir. Özellikle Türkiye’deki savaş yanlısı medya takımının, ‘tarafsız’ basın algısı yaratarak, toplumu bu yönde dizayn etme çabalarını şimdiden görüyoruz. Barzani’nin Türkiye gezisi sırasında PKK ile ilgili söylediklerini, ‘Rest çekti’, ‘Bölgemde barındırmam’ gibi manşetlerle süslemeleri böyle bir niyete hizmet ediyor.

Aynı konuşmaları biz de dinliyoruz, öyle algılamıyoruz. Onlar hangi uzmanlık bilgisi ile bunları yorumluyorlar, ona da hayret ediyorum. Barzani’nin Ankara’da söyledikleri ile bundan önceki zaman dilimlerinde söyledikleri arasında bir çelişki yok. Kendi bölgesinde çatışma istemediğini, sorunun barışçıl ve diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğini anlattı, bundan böyle Kürtlerin birbirlerinin kanını dökmesine müsaade etmeyeceğini ve seyirci olmayacağını hep aktardı. Ankara’da söyledikleri de bundan farklı değil.

Sorun; PKK’nin çözüm sürecine dâhil olmasını istemeyenlerden kaynaklı bir sorun. Silahtan arınmış bir PKK’nin siyasal sürece dâhil olmasını istememek, bu konuda çaba sarf etmemek, bu ülkeye ve bu ülkenin halklarına karşı sorumsuzluktan başka bir şey değil. Sorumluluk, bu konuda zorlamayı gerektiriyor.

Bu tür handikaplar da dikkate alınarak, sürecin etkin aktörlüğü için başta PKK olmak üzere, bütün Kürt kesimleri çözüm çerçevesine makro düzeyde bakış fırlatmak durumundadır. Lokal bakış açısı ise, gerek değişim, dönüşüm, gerekse çözüm süreci için aktörlükleri devre dışı bırakabilir. (23 Nisan 2013)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
NACİ SAPAN Arşivi
SON YAZILAR